Güncelleme Tarihi:
Kahramanmaraş'ta saat 04.17’de meydana gelen depremin büyüklüğü 7,7 olarak ölçüldü. Merkez üssü Pazarcık ilçesi olan deprem sonrasında 100’den fazla ve 6,6’ya varan artçı sarsıntı yaşandı. Ardından 13.24’te AFAD verilerine göre 7,6 büyüklüğünde bir deprem daha meydana geldi.
AFAD'dan yapılan son açıklamaya göre depremden etkilenen 10 şehirde 1014 vatandaşımız hayatını kaybetti. Göçük altında kalan yurttaşların kurtarılma çalışmaları ise devam ediyor.
Tüm Türkiye nefesini tutmuş deprem bölgesinden güzel haberler almayı umut ederken sosyal medya üzerinden hızla yayılan yanıltıcı içerikler de milyonlarca insanı endişe ve paniğe sevk ediyor.
‘ELİMİZDE KAYIT YOK İSE BU KONUDA KONUŞMA HAKKINA SAHİP DEĞİLİZ!’
Sosyal medyada çok sayıda kişi kendisini uzman veya deprem bilimci olarak tanıtmaya ve yaşananlarla ilgili yorumlar yapmaya başladı. Bu da güvenilir bilgiye erişim konusunda ciddi problemleri beraberinde getiriyor.
Uzmanlar ise özellikle afet durumlarında asılsız bilgilere ve bilim dışı görüşlere itibar edilmemesi konusunda uyarılarını yineliyor.
Sabah saatlerinden itibaren “deprem kâhini” olarak anılan bir sosyal medya kullanıcısının paylaşımları oldukça dikkat çekti. Biz de bu tarz bilgilerin güvenilir olup olmadığını ve bir depremin önceden tahmin edilip edilemeyeceğini Kandilli Bölgesel Deprem Tsunami İzleme Değerlendirme Merkezi Müdürü Doç. Doğan Kalafat’a sorduk.
1) Kahramanmaraş’ta meydana gelen depremin hemen ardından çok sayıda kişi kendisini uzman veya deprem bilimci olarak tanıtarak sosyal medya üzerinden yaşananları, olasılıkları değerlendirmeye başladı. Bu paylaşımları nasıl okumak gerek? Bu insanlar neden böyle bir yola başvuruyor?
Bu konu, uzmanlık alanı sismoloji olan ve özellikle deprem kayıtlarını analiz edebilecek yetkide olan kişilerin yorum yapabileceği bir şey. Eğer elimizde herhangi bir sayısal kayıt yok ise bu konuda konuşma hakkına sahip değiliz. Bahsettiğiniz bu kişiler medyatik olma, isim yapma gibi birçok nedenden dolayı böyle paylaşımlar yapabiliyor. Örneğin "jeoloji" ya da "jeofizik" deniyor ama hangi alt grupta uzman belli değil ve sorgulanmıyor.
Bizim alanda yani sismolojide bile aynı şey geçerli. Örneğin benim uzmanlığım yalnızca tektonik kaynaklı depremler. Bunun yanında insan kaynaklı olaylar var, volkanik kaynaklı çalışan volkanaloglar var ya da gezegenlerle ilgili planet sismoloji alanında çalışanlar var. Bunların hepsi apayrı uzmanlık alanları.
'ZAMANINI ÖNCEDEN TAHMİN EDEBİLMEK MÜMKÜN DEĞİL’
2) Yine bu insanların depremleri “nokta atış” yaparcasına önceden tahmin ettiği ileri sürülüyor. Peki ama depremleri önceden tahmin etmek gerçekten mümkün mü?
Depremleri daha önceden tahmin edebilmek mümkün değil. Eğer mümkün olsaydı Japonlar 11 Mart 2011'de meydana gelen Tohoku depremini tahmin ederlerdi. Bizde kavramlar biraz karıştırılıyor. Mesela meteorolojik olaylarda da tahminler yapılıyor. Tıpkı hava durumu tahminleri yapanlar gibi deprem tahmini yapan uzmanlar da var. Tahmin yapmak başka bir şey depremlerin olacağı günün önceden tahmin edilebilmesi ayrı bir şey.
Şu anda bütün dünyada yalnızca depremin kabaca yeri ve büyüklüğü hakkında tahmin yürütülüyor ve biliniyor ama zamanını önceden tahmin edebilmek mümkün değil. Yani olasılık hesabı yapılabiliyor ama tam tarih söylemek imkânsız. Mesela Marmara Bölgesi'nde deprem olma olasılığı 2050’ye kadar yüzde 75, 2090’a kadar yüzde 95. Ama bu hiçbir zaman bu depremin 2050’ye ya da 2090’a kadar kesin olacağı anlamına gelmiyor, bize sadece hazırlıklı olmamız gerektiği konusunda uyarı veriyor. Şimdiden yapısal tehlikelerin azaltılmasına yönelik önlemlerimizi almaya başlayalım.
‘AFAD VE KANDİLLİ’NİN AÇIKLAMALARINA İTİBAR ETMEK EN DOĞRUSU’
3) Son yıllarda sosyal medyada deprem kâhinleri türedi. Ülkemizde de bu kişilere fazlasıyla ilgi gösterenler var. Böyle kişilere itibar etmek ne kadar doğru?
Tabii ki bunlar güvenilir kaynaklar değildir. Bahsettiğiniz kişiler Yunanistan’dan İtalya’ya İran’a kadar olan alanda tahmin yapıyor. Bu coğrafyada zaten hemen hemen her gün olmasa da her iki üç günde bir bu büyüklükte deprem oluyor. Çünkü o kadar büyük bir coğrafya ve o kadar aktif bir alan ki dolayısı ile böyle bir tahmin yapılabilir. Mesela ben size Girit’te iki üç gün sonra 5,8’lik bir deprem olacak diyebilirim. Yani zaten çok aktif ve geniş olan bir bölgede yorum yapılıyor. Üstelik tahmin yapan kişi Kahramanmaraş diye tahmin yapıyor, deprem Elazığ’da oluyor ama yine de "Benin tahminim doğru çıktı" diyor.
Dediğim gibi bunlara itibar etmemek gerekir. Depremlerin önceden belirlenmesi kolay bir şey değil. Benim 1984’ten beri birlikte çalıştığım bir Japon öğretim görevlisi vardı. Tohoku bölgesinde yaşanan depremi ardından kendisi ile konuştuğumda, “Depremin önceden belirlenmesi mümkün değil” dedi; havlu attı resmen. Japonya, bu depremden sonra depremin önceden belirlenmesi ile ilgili çalışmalara yapılan kaynaklarının bir kısmını kesti.
Bizde iki kurum var, AFAD ve Kandilli. Bu iki kurumun bilgilerine başvurmak, onların yorumlarına ve basın bültenlerine itibar etmek en doğru yol olacaktır.
RESMİ KURUMLAR DIŞINDA HİÇBİR BİLGİ DİKKATE ALINMAMALI
Doç. Doğan Kalafat’ın da bahsettiği gibi sayısal veriler olmadan ve varsayıma dayalı açıklamalar yapmak doğal afetlerin yaşandığı dönemlerde oldukça tehlikeli sonuçlar doğurabiliyor.
Özellikle, deprem sonrası yaşanacak artçı sarsıntılar konusunda bilim insanların ve resmi kurumların açıklamalarının haricinde hiçbir bilginin dikkate alınmaması gerekiyor.