Güncelleme Tarihi:
Türkiye Psikiyatri Derneği (TPD) tarafından Antalya'nın Belek Turizm Merkezi'nde organize edilen 47. Ulusal Psikiyatri Kongresi kapsamında basın toplantısı düzenlendi. Toplantıda konuşan TPD Genel Sekreteri Doç. Dr. Kaya, Van'daki depremin ardından dernek üyelerinden oluşan bir ekibin bölgeye hareket ettiğini ve bir Kızılay çadırında depremzedelere psikososyal destek vermeye başladıklarını kaydetti.
TPD'nin bölgede yaklaşık 1 yıl kalacağını dile getiren Doç. Dr. Kaya, yardım çalışmalarına katılanlara ve sağlık çalışanlarına da destek vereceklerini, bunun da en az depremzedeye verilecek hizmet kadar önemli olduğunu ifade etti.
Depremlerde en sık oluşan ruhsal bozuklukların, travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) ve depresyon olduğunu söyleyen Kaya, bunda düşük eğitim seviyesi, deprem sırasında korkmak, enkaz altında kalmak, kurtarma çalışmalarına katılmak, birinci derece yakınını kaybetmiş olmak, maddi kayıp yaşamak gibi etkenlerin rol oynadığını söyledi.
TSSB'ye depresyonun eşlik etmesinin iyileşme oranını azalttığını dile getiren Kaya, şunları söyledi:
''Bireylerin ruh saÄŸlığı hizmetlerine ulaÅŸamamaları, yardım arayışında bulunmamaları, özellikle saÄŸlık hizmetlerinden gereken zamanda yeterince yararlanamamış olmaları da süreÄŸenleÅŸmede çok önemli etkenlerdir.  Â
Yardımların deprem bölgesine hızlı ve etkin biçimde ulaştırılması, bireylerin hızla güvenli bir yaşam alanına taşınması, kurtarma çalışmalarını hızlı ve eşitlikçi biçimde gerçekleştirilmesi, tıbbi desteğin verilmesi, temel yaşam gereksinimlerinin hızlı ve nitelikli biçimde sağlanması ruhsal etkilenme düzeyini en aza indirecektir. İzleyen süreçte uzun süreli ve kalıcı bir sosyal destek sisteminin yaşama geçirilmesi gereklidir. Bu durum sağlandığında afetin olumsuz etkilerini en aza indirecektir. İlk yapılması gereken ekip çalışması halinde krize müdahale, ruhsal ilk yardım, travmanın sonuçları ile başa çıkma becerilerini geliştiren eğitim çalışmalarını hayata geçirmektir. Kurtarma ekipleri ve sağlık çalışanlarına yönelik eğitimler yapılmalıdır. İzleyen süreçte profesyonel tedaviler gerekebilir. Bu bağlamda kriz merkezleri oluşturulmalı, tıbbi ve ruhsal destek çalışmaları beklenmeden yapılmaya başlanmalıdır.''
Doç. Dr. Kaya, insanların depreme anlamlar yüklemeye çalışarak, depremzedelerin işledikleri suçlardan dolayı cezalandırıldıkları yolunda yorumlar yapmasının deprem bölgelerinde yaşanan travmaları daha da derinleştirdiğini kaydetti.
PSÄ°KOTERAPÄ° BÄ°LÄ°NMÄ°YOR
Türkiye Psikiyatri Derneği Bilimsel Toplantılar Düzenleme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Mine Özmen, psikiyatrik tedavinin bir bütün olduğunu belirterek, kişinin hem biyolojik hem de psikososyal gereksinimlerine göre ayarlanması gerektiğini söyledi. Özmen, yaşam koçluğu, NLP gibi uygulamaların terapi olmadığını kaydetti.
Türk halkının psikoterapi konusunda yeterli bilgiye sahip olmadığını da vurgulayan Özmen, İstanbul'da yapılan bir anket çalışmasına katılanların çoğunun psikoterapiyi derdini anlatarak rahatlama ve fikir danışma olarak gördüğünü vurguladı.
Özmen, şöyle konuştu:
''Ankete katılanların üçte ikisi psikoterapinin hangi durumlarda yapıldığını bilmemekte, önemli bir kısmı, özellikle eğitim düzeyi düşük olanlar, psikoterapi ile fizyoterapiyi karıştırmakta ve psikoterapinin boyun fıtığı, felç, özürlülük gibi durumlarda yapıldığını düşünmektedir.
Halkımızın bilgi eksikliğine ülkemizde denetimlerin de yetersiz olması eklenince ucube tedaviler, şarlatanlık diyebileceğimiz uygulamalar, ciddi sınır ihlalleri ve etik sorunlar ortaya çıkıyor, hastalarımız istismar ediliyor.''
TOPLUMSAL CÄ°NSÄ°YET AYRIMCILIÄžI
TPD Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Ayşe Devrim Başterzi, kadın ruh sağlığını etkileyen en temel iki sosyal faktörün, şiddete maruz kalma ve yoksulluk olduğunu bildirdi. Günümüzde bütün kadınlar geleneksel kavramların da etkisiyle fiziksel, cinsel, ekonomik, psikolojik şiddete maruz kalmakta olduğunu vurgulayan Başterzi şunları söyledi:
''Kadınların ne yapması, nasıl davranması, ne kadar eğitim alacağı, parasını nasıl harcayacağı, nasıl giyineceği, hatta kimle evleneceği gibi temel seçimleri kural koyucu, yasa koyucu erkekler tarafından belirlenmektedir. Kadınların eğitilmemeleri, emekleri karşılığında ücret almamaları ve erkeklerden daha düşük ücret almaları, daha düşük sosyal konumda yer almaları şiddete uğramalarını arttırmaktadır. Ülkemizde kadınlar yaşamın her alanında şiddete maruz kalmaktadır. Ama kadınlar hala en çok, en yakınlarındaki, en sevdikleri kişilerce ev içi şiddete maruz bırakılmaktadırlar.''
Kadın cinayetlerini önceden kestirmenin mümkün olduğunu da söyleyen Başterzi, kurbanların öldürülmeden önceki yıl eşleri tarafından yoğun şekilde şiddete maruz bırakıldıklarını dile getirdi. Kadın cinayetlerinin her geçen yıl arttığını belirten Başterzi, resmi olmayan rakamlara göre bu yıl sadece Haziran ayında 20 ilde 24 kadının öldürüldüğünü ileri sürdü.
Başterzi, ''Ayşe Paşalı davasında olduğu gibi kadının aylar önceden başlayan şiddetli fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kalmasına rağmen boşanmış olması nedeniyle etkili yasal koruma önlemlerinin alınmaması sonucu kadın cinayetleri endişe verici rakamlara ulaşmıştır'' dedi.
Anaokuludan itibaren çocuklara evde anne ve baba ile, erkek ve kız çocuklarının konumlarını eşitleyen bilgiler verilmesi gerektiğini dile getiren Başterzi, kitaplarda, ev işi yapan anne ve babaya hizmet eden kız çocuğu, dinlenen baba ile oyuncaklarla oynayan erkek çocuk resimlerinin yer aldığını kaydetti. Başterzi, bunun da çocuklara toplumsal cinsiyet eşitsizliğini öğrettiğini vurguladı.
Kongre, 30 Ekim'de sona erecek.
Â
Â
Â