Güncelleme Tarihi:
İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi Deniz Bilimleri Anabilimdalı öğretim üyesi Doç. Dr. Nur Eda Topçu, denizin hem altında hem üzerinde araştırmalar yapıyor. Master öğrencileri ile tekne tutarak Marmara, Ege ve Akdeniz’de dalışlar yapıyor, deniz altındaki gizemli dünyayı keşfe çıkıyor. Daha önce hiç çalışma yapılmayan mercanların yeni türlerini kayda geçiriyor, yeni bulguları derliyor. Bir dalış gününü birlikte geçirdiğimiz Topçu, “Denizin altında inanılmaz bir dünya var, hiç çalışılmamış onlarca konu var. Birçok bulguyu elde ettikten sonra, ‘Bu kadar önemli bir bulgu nasıl daha önce keşfedilmemiş’ diyerek şaşkınlığa uğruyorum” diyor.
BRETONYA’DA OKYANUS BİLİMİ
Ortaokul yıllarında okuduğu bir kitaptan etkilenerek deniz biyoloğu olmaya karar veren Topçu, o süreci şöyle anlatıyor: “Hem bilim yapıp faydalı şeyler yapmak hem de maceralı olması beni çok cezbetti. Fransız lisesinde okuyordum, Fransa’da direkt bu bölümü okuyabilirim diye düşündüm. Bretonya bölgesinde oşinografi yani okyanus biliminde çok iyi bir üniversitede okudum. Yüksek lisansımı da orada yaptım. Okyanuslar üzerinden çalışmalar yapıyorduk ama bir türlü mutlu olamıyordum. Bu hissin sebebi içimdeki Akdeniz tutkusuymuş. Yüksek lisans eğitimime Marsilya’da devam ettim. Orada kendimi buldum. Ben Akdenizliyim ve çalışacağım yer de burası diye düşündüm.”
Akdeniz’in okyanuslardan çok farklı olduğunu vurgulayan Topçu, dalış ağırlıklı saha çalışması da olan bir model oturtmaya çalıştığını söylüyor. Topçu, İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi eski dekanı Prof. Dr. Bayram Öztürk ile çalışmalar yürütmeye ve onlarla gemilerde dalışlara katılmaya başlamış: “Eşim de o sırada araştırma görevlisiydi. Onunla tanıştım ve yıllar sonra doktora tezimi yazmak için Fransa’dan Türkiye’ye dönmeye karar verdim. Üç senede doktoramı bitirebilecek iken burada yeniden başlayarak 6 senelik zorlu bir doktora dönemine girdim.”
MAAŞINI DALIŞLARA HARCADI
Türkiye’deki ortam Fransa’dan sonra bütçe ve koşul anlamında Topçu’yu biraz zorlamış. Kendi koşullarında dalış yapıp, tez için elde etmesi gereken verileri toplamak için epey mücadeleler vermiş: “Mercanlarla ilgili hiç çalışma yapılmamış. Marmara Denizi’ndeki türler ve dağılımlarıyla ilgili çalışmaya başladım. Maaşımın büyük bir kısmını dalışlara harcıyordum.”
İKİ YIL YÜRÜYEMEDİ
Doç. Dr. Nur Eda Topçu tam istediği gibi hem dalış yaparak hem de akademik olarak kurduğu sistemde çalışmalarını yürütürken hayatını derinden etkileyen bir kaza yaşamış. Topçu o anları şöyle anlatıyor:
Topçu, kazanın ardından yeniden denizlere döndüğünde 40 yıldır adalarda dalış yapan ve teknede rehberlik yapan Serço Ekşiyan’la tanışmış. Ekşiyan mercanların bulunduğu koordinatları göstererek Topçu’nun bilimsel çalışmalarına büyük katkıda bulunmuş. Kör dalışlarla Marmara’da araştırmasını yaptığı türlerin nerelerde olduğunu bulmaya çalıştığını anlatan Topçu, Prens Adaları ve Güney Marmara’da hangi tür mercanlar ne kadar miktarda ve hangi derinliklerde yaşıyor sorularının yanıtını doktora teziyle vermeye çalışmış: “Fransa ve İtalya bölgesinde 70 metre derinlikte ancak robotik cihazlarla tespit edilebilen mercan bahçeleri Marmara’da 20 metre derinlikte bulunuyor. Türleri tespit ediyoruz. İtalyan araştırmacılar bu bulguları duyunca büyük heyecan duydu, onlarla birlikte çalışmalar yürütmeye başladık.”
MÜSİLAJ AZALIRSA RESTORASYONA BAŞLAYABİLİRİZ
“Marmara Denizi’nde kirlilik 80’li yıllardan beri var. Burası azot ve fosfor yükü çok fazla olan bir deniz. Son olarak 2 derecelik bir ısı artışı yaşandı. Etrafı betonarme, denizin kendini soğutabileceği bir kumsal kalmamış. İnsan etkisinin yüksek olduğu bir deniz. Müsilajın görüldüğü yıl çok sıcak geçti. Durağanlık, kirlilik bir de artan sıcaklığın etkisiyle anormal ölçüde bir müsilaj yaşadık. Durağan koşullar ve sıcaklık değiştiği için geçen yıl görülmedi. Bizim etki edebileceğimiz yer deniz kirliliği meselesi. Denetlemelerin artması gerekiyor. Bunun ardından denizin altı için restorasyon çalışmalarına başlayabiliriz. Daha yeni Kınıklı deresi siyaha dönerek Marmara’ya aktı. Bunlara artık bir dur demeliyiz.”
“Yassıada inşaatı deniz canlılarına büyük zararlar verdi. Denizin altını tortu kapladı, bu yüzden çok fazla mercan öldü ve kalanlar da hastalanmaya başladı. Kalan mercanların neden hastalandığını araştırdığımızda mantar oluşumu gözlemledik. Bunun sebebinin de Kurbağalıdere’deki kirin aynı dönemde denize boşaltılması olduğunu fark ettik. Dökü yapılması deniz altına büyük zararlar veriyor. Deniz altındaki derin çukurlar çöplük değil. Buralarda hiç araştırma yapılmamış yerler var. Belki çok ilginç komüniteler, yaşam alanları ortaya çıkabilir. Sivriada’daki inşaatla ilgili olarak da İstanbul Üniversitesi’ndeki hocalarımızla birlikte itirazlarda bulunduk. Şu anda bu inşaat durdu. Eğer yapılsaydı o bölgedeki mercanlar da büyük zarar görecekti.”