Sahillerine, batan gemilerden eşya, kaçakçı motorlarından sigara, çöpünü denize döken çiftçilerden bol bol turunçgil vurmasına alışık olan Antalyalılar, denizden bir
Atatürk heykeli çıktığını gördüler ve neredeyse küçük dillerini yutuyorlardı. AraÅŸtırmalar yapılıp geldiÄŸi yer bulunamayınca, sapasaÄŸlam heykel deÄŸerlendirilmek istendi ve muhtarın ısrarlı lobi faaliyeti sonucu, Dikmen Köyü Ä°lköğretim Okulu'nun bahçesine dikildi. Ama asıl olay bundan sonra baÅŸladı. DHA muhabiri Ä°brahim Okumamış'ın heykelin denizden çıktığına dair küçük haberi, dokuz ay sonra olayın esrarengiz yanını aydınlattı: Heykel geçtiÄŸimiz aralık ayında yaÅŸanan sel sırasında Mersin Kızkalesi'nin meydanından kopmuÅŸ, fiberglastan yapıldığı için batmadan 10 günlük bir deniz yolculuÄŸu yapmış, bir zarar görmeden Serik sahillerine ulaÅŸmıştı. Åžimdi Kızkalesi Belediyesi ile Antalya Milli EÄŸitim Müdürlüğü ve Serik Kaymakamlığı arasında küçük bir çekiÅŸme var. BaÅŸkan, ‘‘O bizim. Zaten selde her ÅŸeyimizi kaybettik. Geri verin’’ diyor. Antalya tarafı ise ‘‘Onu biz bulduk, koruduk, olmaz’’ cevabı veriyor. Ä°ÅŸte Atatürk'ün yıllar sonra yalnız başına yaptığı ve keyifli geçmiÅŸe benzeyen deniz yolculuÄŸunun ve yeni mekánının hikayesi...Tarih, 18 Aralık 2001. Saat 21:00 suları. Yer, Antalya'nın Serik ilçesine baÄŸlı Kadriye beldesinin sahili. Kumsalda küçük, derme çatma ve sevimli bir barakadan ibaret olan Hasan Restaurant'ın üç genç işçisi, ateÅŸ yakmak için odunları yerleÅŸtirirken, denizde bir karaltı görür. ‘‘Biri mi boÄŸuluyor, denizde ceset mi var’’ korkusuyla sahile koÅŸarlar. Gördükleri aslında kocaman bir eldir, eÄŸilip bükülmeden, denize batıp çıkmaktadır. Tabii korkuları iyice artar. İçlerinden biri, Süleyman Ayyıldız anlatıyor: ‘‘Ali'ye seslendim, bir ip kap, ÅŸunu çıkaralım. Dememe kalmadı, bir dalga vurdu ve denizdeki ÅŸeyi sahile attı. Kocaman bir heykel.’’Üstelik bir Atatürk heykeli. Boyu üç metreyi aÅŸan, sapasaÄŸlam, bronz renkli bir heykel. Fiberglas da olsa, pek çok kötü örneÄŸine karşılık, Gazi'yi sivil giysiler içinde, estetik bir duruÅŸuyla gösteren güzel bir heykel. Denizde yüzen Atatürk görüntüsü, üç Türk gencinde ÅŸaÅŸkınlık, korku ve heyecanın yanında, milli birtakım hisler de uyandırır Süleyman'ın anlattığına göre. Hem sonradan ‘‘hayatımın en güzel anısı’’ diyeceÄŸi ÅŸeyi yaÅŸar, hem de bir yandan Ata'yı korumaya alma telaşına düşer. ‘‘Güzel bir heykeldi. Neler hissettiÄŸimi anlatamam. Hani, var ya öyle insanlar, bir zarar verirler diye kenara çektik. VatandaÅŸlık görevimizdi’’ diyor. BitiÅŸikteki Kaya Otel'in güvenlik görevlilerinin yardımıyla Jandarma'yı ararlar. Heykel sabah saatlerinde jandarma karakoluna götürülür.BÄ°ZE BUZDOLABI GELDÄ° YAN TARAFA ATATÃœRKOlay yeri jandarma kayıtlarına Kaya Otel sahili diye geçmiÅŸ, ama otelin güvenlik müdürü Mehmet Atay, ‘‘yok bizim sahil deÄŸil’’ diye düzeltiyor: ‘‘Bize buzdolabı, bidon, lastik geldi o gün. Ama heykeli de duyduk. Önce kaza sandık, bir kaçakçı gemisi mi battı, dedik. Ama gemide Atatürk heykelinin iÅŸi ne, diye de düşündük arkasından.’’Neyse heykel karakolun deposuna kaldırılıp araÅŸtırma baÅŸlatılır. Serik Kaymakamı Mehmet Aydın yaÅŸadıklarını şöyle anlatıyor: ‘‘Ata'nın kumsalda uzanan heykelini görünce farklı duygulara kapıldım. Ãœzüldüm, çünkü o bizim milli önderimiz, denize düşmesi, böyle sahipsiz kalması kötü geldi. Acaba bir yerlerde saldırıya mı uÄŸradı diye düşündüm. SevindiÄŸim taraf ise kırılıp dökülmemiÅŸ olması, bu bir saldırıya uÄŸramadığını, kaza olduÄŸunu gösteriyordu.’’ Aydın, çevrede soruÅŸturma yaptıklarını, jandarma merkezlerine ‘‘böyle bir kayıp var mı?’’ diye sorduklarını, olumsuz cevap alınca da sevindiklerini söylüyor. Sahil güvenliÄŸe de kaza olup olmadığını sormuÅŸlar, cevap yine olumsuz. ‘‘İşin gerçek yanı’’ diyor, ‘‘Ata'ya bir saldırı, hakaret olmadığını anlayınca, çok da detaylı bir araÅŸtırma yapmak istemedik. Çünkü çok güzel bir heykeldi. Toplum olarak bunun üzerine yatabiliriz, iyi bir yerde deÄŸerlendirebiliriz, diye düşündük. Onu bulmuÅŸluÄŸun verdiÄŸi memnuniyetle dikeceÄŸimiz yer aramaya koyulduk.’’MUHTARA SENÄ°N MEYDANA BÃœYÃœK GELÄ°R DEDÄ°LERÖnce Belek Jandarma Takım Komutanlığı'nın bahçesine koymayı düşünürler, yeri deÄŸiÅŸeceÄŸi için vazgeçilir. Kadriye Belediyesi'nin önüne koymak akıllarından geçer, ‘‘heykelin büyüklüğünü kaldıracak bir meydan olsa’’ derler. Ä°ÅŸte beldeye baÄŸlı Dikmen Köyü'nün muhtarı ErdoÄŸan Sarı bu noktada devreye girer. Önce ‘‘bizim köyün meydanına koyalım’’ önerisinde bulunur, ‘‘oraya da büyük gelir’’ cevabı alınca, ‘‘ilçenin giriÅŸine yol kenarına koyalım, geleni geçeni selamlasın’’ diye ısrar eder. Muhtar ErdoÄŸan Sarı, bu önerisinin gerekçesini bize şöyle anlatıyor: ‘‘Gelen geçen görürdü, yabancı turistlere onu tanıtırdık, hem elinin duruÅŸuna göre, bu tarafa geç der gibi durabilirdi.’’ Görüşü engelleyeceÄŸi, dikkati dağıtacağı gerekçesiyle bu öneri Karayolları tarafından kabul görmez tabii. Muhtar Sarı yılmaz: ‘‘O zaman köy okulunun bahçesine koyalım.’’ Kaymakam Mehmet Aydın, ‘‘Ben buna olur verdim. İçim de rahat. Çünkü muhtar çok sahip çıktı. Israrlı davrandı. Ãœstelik koskoca Atatürk heykelinin depoda bu kadar zamandır bekliyor olması da kötü bir imaj verecekti. Bu sahillerde bulunduÄŸu için onların hakkıydı. Bu ayın başında geçici olarak okul bahçesine dikildi’’ diyor.Diyor ama pek öyle görünmüyor. Çünkü kartvizitinde Türkçe, Almanca ve Rusça köy muhtarı, yanında ‘‘direktör’’ yazan, iki cep, iki sabit telefon numarası bulunan uyanık muhtar ErdoÄŸan Sarı, iÅŸi saÄŸlama baÄŸlamış. Heykel ÅŸu anda Dikmen Ä°lköğretim Okulu'nun bahçesine, dizine kadar 250 kilo ağırlığında betonla sabitlenmiÅŸ durumda: Yani onu oradan kaldırmaya çalışmak, sadece parçalanmasına neden olabilir! Zaten heykeli bizzat boyayan okul müdürü Bekir Avcı ve köy muhtarı ErdoÄŸan Sarı, pek geri verme niyetlisi deÄŸil: ‘‘Onu biz bulduk, biz koruduk. Atatürk hepimizin, olmaz.’’10 GÃœN BOYUNCA YÃœZDÃœ 201 DENÄ°Z MÄ°LÄ° YOL KATETTÄ°Heykel okulun bahçesine yerleÅŸtikten sonra, aylar önce denizden geldiÄŸini öğrenen DHA muhabiri Ä°brahim Okumamış'ın ‘‘Türkiye'de bugüne kadar denizden otomobil lastiÄŸi, zehirli varil, hatta TV dahil akla gelebilecek her ÅŸey çıktı, ama deniz yine insanları ÅŸaşırtmayı baÅŸardı’’ diyen haberini, Mersin Kızkalesi Belediye BaÅŸkanı Necati Kaya da okuyunca... Ä°ÅŸler hem ortaya çıkar, hem karışır: Anlaşılır ki, Mersin'de 8 Aralık 2001 tarihinde yaÅŸanan sel felaketi, Kızkalesi Cumhuriyet Meydanı'nda pek çok ÅŸeyi mahvettiÄŸi gibi, belediyenin özenle yaptırıp ortasına yerleÅŸtirdiÄŸi Atatürk heykelini de götürmüş; günlerce dalgıçlara heykeli aratan belediye baÅŸkanı, sonunda parçalanıp yokolduÄŸuna hükmetmiÅŸtir. Haberi okuyunca telefona sarılır, dilekçeler yazar. Heykeli geri ister. Ama vermeye gönüllü olan kim?Belli ki o ilçesinde felaketin açtığı yaraları kapatmaya çalışırken, fiberglastan yapılı üç metrelik Atatürk heykeli, batmadan, parçalanmadan denizin üzerindeki yolculuÄŸuna baÅŸlar. Gazi, özgürlüğünü biraz mecburen ilan ettiÄŸi bu yolculukta tam 201 deniz mili kateder (Mersin Kızkalesi-Antalya Serik arası kara yolu: 330 km.) Ama dikkatinizi çekerim, Kıbrıs'a ya da Akdeniz'de baÅŸka bir sahile gitmez, 10 gün boyunca dalgalarla dansettikten sonra, 18 Aralık akÅŸamı yeniden Anadolu'ya ayak basar. Åžimdi bu zor kararı vermek de size düşer: Atatürk tüm Türkiye'nin, ama sözkonusu Atatürk heykeli kimin?YASA NE DÄ°YOR?Deniz Hukuku Avukatı TuÄŸba Özmaya'ya göre, ‘‘denizde bulunan mal bulana aittir’’ diye yazılı bir yasa maddesi yok, ama eskilere dayanan teamüller sözkonusu olduÄŸu için insanlar böyle düşünebiliyor. Günümüz yasalarına göreyse (Medeni Yasa 769, 771, 774) kaybedilmiÅŸ bir ÅŸeyi bulan kimse, malın sahibini bilmiyorsa, kolluk kuvvetlerine bildirmek veya araÅŸtırma yapmak, gerektiÄŸinde ilan vermek zorunda. Sahibi beÅŸ yıl içinde ortaya çıkmazsa mülkiyeti kazanıyor. Olayımızda bunların bir kısmı gerçekleÅŸtiÄŸi ve beÅŸ yıl geçmeden malik ortaya çıktığı için, heykel geri verilmek durumunda. Denizden çıkması, doÄŸal afet sonucu oraya gelmesi de durumu deÄŸiÅŸtirmiyor. Ama heykeli bulan ve koruyanlar, yaptıkları masrafı talep etme hakkına sahip (Kurtarma ve yardım ücreti). Geri vermemeleri durumunda Kızkalesi belediyesinin dava hakkı doÄŸuyor.ERDOÄžAN SARIDikmen Köyü MuhtarıMecburi bir hediye gibi kabul etsinlerKızkalesi Belediyesi nereden sahibi oluyor bu heykelin? Kanıtı var mı? Gemiden düşmüş olabilir, ne malum oradan geldiÄŸi? Hem kaybolduÄŸunda ilan vermiÅŸ mi? Ama biz kanıtlayabiliriz: Bu heykele biz sahip çıktık, bizim olduÄŸu da resmi evraka geçti. Onlar felakette çok ÅŸeylerini kaybetmiÅŸler, bir Atatürk heykeliyle kurtaracaklar mı durumu? Hem meydan gitti diyor, olmayan meydana nasıl heykel dikecek? Biz de bir köy okuluyuz, çok eksiÄŸimiz var, bilgisayar laboratuvarı oluÅŸturuyoruz, daha dört bilgisayar toplayabildik. Kütüphanemiz, kitabımız yok. Laboratuvar malzememiz eksik. Orası belediye. Bize bir katkı gibi düşünsünler, mecburi bir hediye... NECATÄ° KALEKızkalesi Belediye BaÅŸkanıİmkanımız yok ki yenisini yaptıralımBir yıla yakın zamandır heykelimiz kayıp. Sel sırasında Cumhuriyet Meydanı'mız yok oldu. Ne kadar aradık biliyor musunuz? Dalgıç getirdim, arattım. Aklımın ucundan geçmezdi Antalya'da ortaya çıkacağı. Sonunda parçalandı gitti sandık. Haberi okuyunca telefonla aradım, resmi yazılar yazıp geri istedim. Ä°ki sel felaketi yaÅŸadık, keÅŸke imkanımız olsa da yenisini yaptırsak, onu da o okula hediye etsek, ama yok ki. Vermezlerse dava açmayı düşünmüyorum, onların vicdanına kalmış. Ne yapalım, biz de ‘‘Bu Kızkalesi'nin size armaÄŸanıdır’’ diye bir plaket göndeririz.MEHMET AYDIN Serik KaymakamıBu heykel Kızkalesi'yle kardeÅŸ olmamıza vesile Ä°lk bulduÄŸumuzda böyle bir bilgi alsaydık, iade ederdik. Ama deniz hukuku, denizde bulunan bizimdir, der. Geri veremeyiz. Ama onlara bir heykel hediye edebiliriz. Okul müdürüyle konuÅŸtum, öğrencileri Kızkalesi'ne götürecek, teÅŸekkür edecekler. O beldeyle kardeÅŸ olmamıza vesile olacak bu olay. Eksikleri konusunda da yardım ederiz. SÃœLEYMAN AKYÃœZAntalya Milli EÄŸitim Md.Bu bize Allah’ın lütfuAllah Atatürk'ü koruma görevini bize verdi. Ne isterseniz ona ulaşırsınız. Demek ki bizim de içimizden böyle bir ÅŸey geçmiÅŸ, deniz onu bize gönderdi. Geri vermeye niyetimiz yok. Gerekirse yenisini yaptırırız, bunu vermeyiz. Â
button