Demokrasi ve özgür basını içine sindir

Güncelleme Tarihi:

Demokrasi ve özgür basını içine sindir
Oluşturulma Tarihi: Eylül 08, 2008 00:00

Hürriyet Gazetesi sahibi Aydın Doğan, Başbakan Erdoğan’a Kanal D’de cevap verdi. Mehmet Ali Birand’ın sorularını yanıtlayan Doğan, "Bizim yayın organlarımızda biat kültürü yok, biat etmeyiz. Dua ediyorum, Tayyip Bey de demokrasiyi içine sindirsin. Bağımsız basını içine sindirsin, ülkenin büyük meseleleriyle uğraşsın. Biz de elimizden geldiğince yardım edelim" dedi.

Haberin Devamı

Mehmet Ali Birand: Başbakan’ın 2 gündür konuştuklarını nasıl karşıladınız?

 Aydın Doğan: Tayyip Bey’in tutumuna hayret ettim. Muhatap ben değilim ki niye benimle uğraşıyorsun. Alman medyası bir takım yolsuzları bulmuş. Türkiye ile ilgili yolsuzluklar. Fakir fukarayı kandırmışlar. Dini de istismar ederek para toplamışlar. O topladıkları paraları da çeşitli yollarla şirketlerine ceplerine ve Türkiye’deki yandaş medyaya kendi medyalarına aktarmışlar. Burada Alman medyası ve Alman mahkemeleri iddianame hazırlamış dava açmış. Bizim oradaki gazetecilerimiz de bu davayı takip ediyorlar. O iddianamede ne varsa onu yazıyorlar. Yani ben bir şey söylemedim ki Başbakan bana kızıyor.

Başbakan olayları birbirine karıştırıyor

Başbakan diyor ki, ben de para almışım gibi 

Önemli bir konuya dokundun. Dün de bunu söylemişti, bugün de söylüyor. Ben de diyorum ki seninle ilgili meseleyi ben yayınlamadım. Seninle ilgili meseleyi NTV’de canlı yayında Deniz Baykal söyledi. Ana muhalefet partisi söyledi. Ve biz de oradan alıntı yaptık, yayınladık. Bugün diyor ki, sen öyle söylüyorsun ama, Deniz Baykal da senden aldığını söylüyor. Deniz Baykal’ın böyle bir şey söylediğine kesinlikle ihtimal vermiyorum. Niye söylesin böyle bir şeyi. Benden almadı ki, bizim yayın organlarından almadı ki. Bence Başbakan olayları birbirine karıştırıyor. Veya gelip ona yanlış enformasyon veriyorlar. Veya kahramanlık edip birilerini dövüp olayı yolundan çıkarmak istiyor, konuyu değiştirmek istiyor, gündemi de değiştirmek istiyor.

Başbakan’a Hilton için gitmedim

Başbakan ısrarla Hilton diyor.
Hilton’da sizin istediğinizi biz yapmadık. Ondan dolayı siz bizim üzerimize gidiyorsunuz diyor. iki gündür bunun üzerinde çok duruyor. Nedir bu Hilton hikayesi?

 Bak kardeşim bu çok ucuz bir polemik. Bir ülkenin Başbakanının bu kadar ucuz polemiğe girmesi hakikaten beni çok rahatsız ediyor. Tayyip Bey’i de tanıyorum. Niye bu kadar ucuz polemiğe girdi diye de tereddüt ediyorum. Hilton’da ne var. Ben bu ülkede yaşayan 24 bin adam çalıştıran, bir çok şirketleri olan bir grup olarak her gün devletten müracaatlarımız işlerimiz var. Hilton’da eğer ben onlardan yasal olmayan bir şey istedimse zaten vermemeleri lazım; ben yasal olmayan bir şey de istemedim. Yasal istedim de vermiyorlarsa burada da onlar suç işliyor. Yani Hilton’da ne varmış da Başbakan diyor ki, bana geldi. Ben Başbakan’a Hilton için gitmedim.

Rafineri kurayım dedim Çalık’a söz verdik dedi

Başbakan diyor ki siz değil misiniz bana gelen, benimle konuşmadınız mı, aracılar koymadınız mı. 


Bak öyle değil ama, velev ki Başbakan’ın tabiriyle söyleyeyim. Ben ona gittim. Ben ona Hilton için gitmedim, Başbakan karıştırıyor olayları. Ben Başbakan’a Sayın Başbakan 2,5 milyar dolar paramız var. Biz bu ülkede yatırım yapmak istiyoruz. Siz Hyundai’ye Çek Cumhuriyeti’ne gitme gel Türkiye’ye sana teşvik verelim diyorsunuz. Ben sizden ne teşvik istiyorum, ne yatırım indirimi istiyorum, ne kredi istiyorum. Ben sadece ruhsat istiyorum. O ruhsat ile yatırım yapacağım. Direkt 2 bin kişiye, 2 bin 500 kişiye iş vereceğim, endirekt yolla 15 bin kişiye iş vereceğim ve 3 yılda da bu işi bitireceğim, rafineri kuracağım dedim. Nerede kuracaksın dedi Ceyhan’da dedim. Hayır orayı bizim Çalık istiyor ona söz verdik, dedi. Dedim ki Çalık da kursun, ben de kurayım. Petrol dağıtıcısıyım. Çalık müteahhit. Ceyhan-Samsun hattını yapıyor. Yok dedi bu işin içerisinde Putin var. Bu işin içinde Berlusconi var dedi. Eni var dedi. Ocak ayında bu iş konuşulacak. Bir daha Ocak ayında konuşalım. Peki dedim. O arada kendisi bana sordu. Hilton’u ne yapacaksın diye. Ben de kendisine, valla Hilton’u aldık, biz aileye mülk olarak aldık. Şu anda ne yapacağımı bilmiyorum ama, bu haliyle Hilton demode olmuş. Yenilenmesi lazım. Rantable olması için yanına bazı ilave şeyler de yapılması lazım dedim. O da bana belediye başkanı ile konuşayım dedi.

Hilton’u yıkıp gökdelen yapmak gibi niyetim yok

Siz Başbakan’dan bir şey istemediniz

 Hayır. Ben Başbakan’dan bir şey istemedim. Sadece o sordu ben de anlattım.

Niye Başkanla görüşmediniz?

n Görüştüm. Geldim Belediye Başkanı ile görüştüm. Dedim ki, Başkan ben buraya modern bir tesis yapmak istiyorum. Tesisi koruyarak. Bugün bazı yayın kuruluşları diyor ki, koruma altına alındı. Koruma altına alınmasını ben istedim. Benim Hilton’u yıkıp da yerine gökdelenler yapmak gibi bir niyetim yok. Bu tamamen marjinal medyanın şeyleri. Belediye Başkanına burada inşaat yapmak istiyorum ama, siz bana eğer halkı, çevreyi ve şehri rahatsız edecek bir fazla rant getirecek bir imar verirseniz onu zaten kabul etmem. Ne kendi ismime, ne aileme böyle bir şey getirtmem. Hilton diye böyle bir mesele yok. Ben zaten o zaman Hilton nereden çıktı. Şişli Belediyesi o bölgenin.

Başbakan sapla samanı birbirine karıştırıyor

Şişli Belediyesi’nin başkanıyla görüşmediniz mi? İstekte bulunmadınız mı?

 Efendim sayın Başbakandan, istekte bulunmak suç mu? Tabii istekte bulunacağım. Sayın Başbakan sapla samanı karıştırıyor. Ona kim gelip ne söyledi bilmem. Evvela Şişli Belediyesi orada bölge tadil, imar tadili yapmış. Benim arsamı koymamış, belediye duvarına da asmış demiş ki itiraz edenler varsa gelsin. Benimle beraber 300 kişi itiraz etmişiz. Demişiz ki, burada bizim de gayrımenkulümüz var. Burayı da imar planlaması içerisine alın. Ondan sonra da Şişli Belediyesi imar planlaması içerisine almış. Ben ne onlardan bana 3 emsal, 4 emsal verin, bir emsal verin diye bir şey istedim, ne de böyle bir şey yapın. Tamamen ben onun için üzülüyorum. Ne bir ülkenin, ne İstanbul’un Büyükşehir Belediye Başkanı, ne de bir ülkenin Başbakanı böyle ucuz şantaj yollarına gitmez. Ne demek benden şey istedi vermedim, onun için yayın yapıyor. Zaten yasal olmayan bir şeyi vermen suç, yasal olan bir şeyi de vermemen suç. Başbakanı anlamakta zorluk çekiyorum. Basit şeylerle uğraşıyor, ucuz siyasi şantaj yapıyor. Bunun sonucu siyasi şantajdır, polemiktir.

Başbakan RTÜK’e CNN’e vermeyin talimatı vermiş

Başbakan’ın üstünde durduğu bir diğer nokta daha var. CNN için istediğiniz bir şeyler verilmedi de ondan dolayı bu iddiaları ortaya atıyorsunuz diyorlar?

 Kardeşim böyle bir mantık olabilir mi? Siz hükümetsiniz, siz devletsiniz. Ben de Türkiye’de yayıncılık yapan bir sürü işi olan bir grubum. Her gün mü devletten bir şey isteyeceğim, evet. Ben RTÜK’e müracaat ederek bize CNN’e karasal hak verin dedim. RTÜK dedi ki bu bizim işimiz değil, bu Rekabet Kurumu’nun işi dedi. Biz de oraya gittik. Rekabet Kurumu’ndan onay çıktı. Biz şimdi RTÜK’ten bunun çıkmasını bekliyoruz. Çünkü başında RTÜK bizim arkadaşlarımıza evet Rekabet Kurulu onay verirse biz de veririz demiş. Şimdi çıkmasını bekliyorum. Anlıyorum ki Başbakan talimat vermiş, vermeyin diye, RTÜK meselesi var. Niye RTÜK meselem var yahu. Benim her gün, yani vergi yatırma meselem var, elektrik parası yatırma meselem var, köprüde para ödeme meselem var. Bu kadar kısır anlayışı anlamakta zorluk çekiyorum, üzülüyorum, hakikaten üzülüyorum. Ben 50 yıldır bu memlekette iş yapıyorum. Sayın Başbakan, ben açıklayacağım diyor. Bana göre bir hafta kalmasına gerek yok, bugün açıklasın. Benim suçum varsa bugüne kadar elinde tutuyorsa suç. Mahkemelere götürmesi lazım. Benimle ilgili bir şey varsa mahkemeye neden vermiyor. Eğer elinde tutuyorsa o da şantaj. Yani ikisi de suç. Böyle şey olabilir mi? Bunları konuşan bir ülkenin Başbakanı diyor ki, her hafta bir şeyini açıklayacağım. Hayır sen beni hemen hakimleri, savcıları getireceksin polisini adliyesini getireceksin, tutuklayacaksın. Bu zulümdür, böyle şey olur mu? Hadi beni hapsedin. Bir taraftan özgür Türkiye diyeceksin, bir taraftan AB diyeceksin, sonra da yayıncılara size yayın yaparsanız bak ben sizi naparım diyeceksin. Öfkenin sebebi bana göre şu: 2002 yılında geldi, ben bütün vurgunların yolsuzlukların üstüne gideceğim dedi. Vurgun, yolsuzluk diz boyuna çıktı. Daha bir ay içinde Dişli olayı patladı, peşinden Gaziantep olayı patladı, peşine Deniz Feneri peşine Batman olayı patladı. Bir suçlu arıyor, Türkiye’de gündemi değiştirip, bir de suçlu buluyor, Doğan Grubu Yayın Grubu’nu buluyor. Çünkü bizim grubumuzdan başka da yandaş olmayan grup aşağı yukarı kalmadı, marjinal bir iki grup kaldı. Onun için de seni susturacağım diyor.

Bu ülkenin bağımsız ve yansız medyasıyım

CHP ile hareket ediyorsunuz diye suçluyor.

 Buna da çok üzülüyorum. Çünkü ben ne CHP’nin yandaşıyım, ne de AK Parti’nin. Ben bu ülkenin bağımsız, yansız medyasıyım. Benimle Tayyip Bey’in övünmesi lazım. Demesi lazım ki benim ülkemde bağımsız, yansız uluslararası standartta bir medya grubu var. Ben öyleyim. Yayın ilkelerim var. Oturmuş müesseseyiz. 60 yıllık gazetelerim var. Sen kalkıp da beni her gün bunu yazdın, bak ben sana ne yaparım. Ben devletin müfettişlerini senin üstüne gönderirim, her gün baskı yapıyor. Ama biz kan kusuyoruz, kızılcık suyu içtik diyoruz. Bunu yayın politikamıza getirmek istemedik. Bugüne kadar bu hükümetin yaptığı hiçbir baskı yayın politikasına getirmedim. Dedim ki, bunlar ayrı şeyler yasal yollarla mücadele ederim. Ama artık tahammül edilmez boyutlara da getirdi. Ben hakkımı AB’de mi arayacağım. Böyle bir şeyi AB’de konuşursa gülerler.

Tek sesli medya ile demokrasi olmaz

 Bir medya grubunu Başbakan parti kongresinde ’Vur vur inlesin Aydın Doğan dinlesin’ diye yuhalatır mı. Ben gazete sahibiyim, bir parti değilim. Ben Başbakanın ne rakibi, ne yandaşı, ne de hasmıyım. Tayyip Bey sana yakışmıyor bana göre bu ucuz şeyler. Sen başarılı genç yaşında Başbakan oldun. Başarılısın, ülkede güzel şeyler yaptın. Bırak bizimle böyle uğraşmayı da gel AB’ye Türkiye’yi götür, biz de sana yardımcı olalım. Eğer bizden biat medyası kültürü bekliyorsanız, bizim medya grubumuz biat etmez. Bizim grubumuzda yansızlık var, bağımsızlık var, doğrular var. Yanlış yapmıyor muyuz. Tabii olmuştur. Onları da her zaman düzeltmeye amadeyiz. Benim yakama niye yapışıyorsun. Git ne kadar vurguncu, soyguncu varsa onların yakasına yapış. Gel beraber yapışalım. Ben ne yapıyorum? Deniz Feneri diye bir şey çıkmış onların yakasına da yapışmıyorum, haber yapıyorum. Senin benim haberlerimi alıp Türkiye’de yetkililere talimat verip onlar için tahkikat açtırman lazımken beni susturmaya çalışıyorsun. Peki beni susturursan, tek sesli medya bu demokrasi mi olur. Tayyip Bey sen demokrasi ürünüsün. Demokrasi seni doğurdu. Bu hale geldin. Bak Rize’nin Güneysu İlçesi’nden ve Kasımpaşa’dan çıktın, Başbakan oldun. Şapka çıkarıyorum helal olsun. Ama demokrasi olmasaydı sen bunu yapamazdın. Şimdi demokrasi ise, eğer bu ülkede demokrasi varsa, mutlak surette özgür basın olmalı. Ve senin de o özgür basına, o yansız basına saygı duyman lazım. Saygı duymayı bırak, onları içine sindirmen lazım.

Bizde biat kültürü yok

Bundan sonra ne olacak, En son noktayı koyarsak

 Biat kültürü yok bizde, bizim yayın organlarımızda biat kültürü yok, biat etmeyiz. Dua ediyorum, Tayyip Bey de demokrasiyi içine sindirsin, bağımsız basını içine sindirsin, ülkenin büyük meseleleriyle uğraşsın. Biz de elimizden gelen kadar yardım edelim. Parti kongrelerinde her gün bir siyasi parti eleştir, git rakiplerini eleştir. Medya ile ne işin var. Gel Türkiye’nin AB’ye gitmesi için biz de elimizden geleni yapalım. Gel Türkiye’nin ekonomik meselelerini çözmek için ne gerekiyorsa biz onu yapalım. Yalan yanlış iftira ne varsa düzeltmeye amadeyiz ama, tehditle şantajla baskıyla bunun adı demokrasi değil. Bunun adı olsa olsa diktatörlük rejimidir, başka türlü olmaz.

Haberin Devamı

Haberin Devamı

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!