Güncelleme Tarihi:
Danimarka'da 15 Eylül'de erken genel seçimler yapıldı. Geçen seçimde olduğu gibi bu seçimde de parlamentoya iki Türk asıllı milletvekili seçildi.
Seçilen milletvekillerimizin ikisi de kadın. Biri ikinci kez milletvekili seçilen Sosyalist Halk Partili Özlem Sara Çekiç diğeri, Liberal Partili Fatma Yeliz Öktem. Her ikisi ile de gurur duyduk. Malesef Sosyal Demokrat Milletvikili Yıldız Akdoğan şehsi oylarındaki 4 eksik yüzünden tekrar seçilemedi.
Danimarka Parlamentosu'na seçilen ilk Türk asıllı Sosyal Demokrat Milletvekili Hüseyin Araç ile başlayan furya devam ediyor. Araç bu seçimde adaylığını koymadı. Hedefi Avrupa Parlamentosu
Şimdi vereceğim ilk örneğe dikkat edin. İktidardaki Liberal Parti, yani Başbakan Lars Lökke Rasmussen'in partisi seçimden 47 milletvekili ile birinci parti olarak çıktı. Ama iktadar ortakları Muhafazakar Parti ve hükümeti dışarıdan destekleyen aşırı sağ Danimarka Halk Partisi oy kaybına uğrayınca sol ve sağ blok arasında dengeler değişti. Sağ kanat yüzde 49.8'de kalırken, sol kanat yüzde 50.2 oy aldı. Aradaki fark ise sadece 0.4.
Ne oldu? Başbakan Rasmussen, hükümeti kursa da güven oyu alamayacağını düşünerek, Kraliçe II.Margrethe'nin huzuruna çıkıp istifasını verdi. Kraliçe ne yaptı? Siyasi partilerin başkanlarıyla tek, tek görüşerek hükümeti kimin kurabileceğini ve kimin güvenoyu alabileceğini sordu. Görüşmeler sonrasında Kraliçe hükümeti kurma görevini seçimde yüzde 26.7 oy alarak 47 milletcvekili çıkaran ve en büyük parti olan Liberal Parti Başkanı Rasmussen'e değil, sadece yüzde 24.8 oy alarak 44 milletvekili çıkaran Sosyal Demokrat Parti Başkanı Helle Thorning Schmidt'e verdi.
Bana göre bu bir demokrasi örneği. Çünkü Rasmussen, ”en büyük parti benim partim” diyerek hükümeti kurma görevini istemedi ve hiç bir tartışma yaratmadı. Şimdi bunu görünce ”acaba bizim ülkemizde olsa ne olurdu?” diye kendime soruyorum.
Bir başka demokrasi örneği ise seçim barajı. Danimarka'da seçim barajı sadece yüzde 2. Türkiye'deki gibi yüzde 10 olsaydı, bugün parlamentoya seçilen 5 parti mecliste yerini alamayacaktı. Sadece yüzde 24.8 oy alan Sosyal Demokrat Parti, yüzde 26.7 oy alan Liberal Parti ve yüzde 12.3 oy alan aşırı sağ Danimarka Halk Partisi olacaktı. Ama şimdi tam 8 parti meclise girdi.
Son bir örnek de Kraliçe Margrethe'nin huzuruna çıkan parti başkanlarından. Radikal Parti Başkanı Margrethe Vestager, Kraliçe'nin sarayı Amelienborg'a makam aracı ile değil, bisikletiyle geldi.
Umarım verdiğim örnekler size bir şeyler anlatıyordur. Ben isterdim ki, benim ülkemde seçim barajı yüzde 2 olsun daha katılımlı, demokratik bir meclisimiz olsun. Ben isterdim ki, bizim ülkemizde de en büyük partiye değil, diğer partilere da hükümeti kurma görevi verilsin ve hükümeti kurmak için siyasi partiler arasında buradaki gibi demokratik görüşmeler yapılabilsin. Ben isterdim ki, bizim politikacılarımız da bisikletle Cumhurbaşkanı'nın huzuruna çıkabilsin.