Güncelleme Tarihi:
Malezya Başbakanı, Zeki Yamani ve Mehmet Nuri Yılmaz aynı konuyu gündeme getirdiler
İslam dünyası ve demokrasi tartışması, Malezya Başbakanı Mahathir Muhammed'in sözleriyle başladı ve Suudi Arabistan'ın eski Petrol Bakanı Şeyh Zeki Yamani ve Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz'ın açıklamalarıyla tırmandı. Bu açıklamaların ortak yanı, İslam dünyasının demokrasiden uzak olmasının eleştirilmesi ve İslam ülkelerindeki İslam anlayışının değişmesi gerektiğinin savunulmasıydı. Muhammed, Yamani ve Yılmaz'ın, ‘‘İslamda reform’’ tartışmasına dönüşen ilk açıklamalarının ana başlıklarını topladık.
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz
Bazı ülkelerin İslam’a bakışı değişmeli
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz da Yamani'nin İslam ülkelerinde demokrasi olmadığı görüşüne destek verdi. Yılmaz, ‘‘Kanlı mı olur, kansız mı bilemem, ama İslam ülkelerine er geç demokrasi gelecektir’’ dedi. Yılmaz, Yamani'nin sözlerinden yola çıkarak, İslam dünyasının içinde bulunduğu koşulları değerlendirdi:
‘‘Bazı ülkelerin İslama bakışı değişmelidir. Öyle bir Müslüman imajı geliştirilmiş ki, İslam denildiği zaman şiddet, işkence, çağdışı görüntüler, kadını eve hapseden, sosyal hayattan tecrit eden bir görüntü veriliyor. Bu imajı silmek bizim görevimizdir. Türkiye yaşayışı, görüntüsü, kadınlara tanıdığı haklarla bu imajı silebilecek bir Müslüman ülkedir. Diyanet olarak biz bu görevi üstlenmiş bulunuyoruz.
Müslümanlığın özü dikta rejimleriyle bağdaşmaz. Kralların ya da sultanların mutlak hakim olmaları, devleti yönetmeleri İslam'ın ruhuna terstir. Bir ülkenin kaderi, bir ferdin ağzından çıkacak sözlere veya imtiyazlı bir zümrenin yönetimine bırakılamaz. Bu açıdan demokrasi İslamın özüne en uygun yönetim biçimidir.
Bu ülkelerde kadın direnişi başladı. Globalleşen dünyada kadının hak ettiği yere gelmesi kaçınılmazdır. İslam ülkelerinde kadınların direnişi var. Bazı ülkelerde kadınların araba kullanması yasaklanmıştı. Şimdi o yasak kaldırılmış durumda. Bu direnişin sonunda kadınlar her türlü hak ve hürriyetlerini elde edeceklerdir.
Kadına tanınan hakları Araplar ve Farslar geriletti. Kadın hayattan soyutlandı. Birçok ülke Müslüman oldu. Ama kendi geleneklerini değiştirmediler. O gelenekler sonra Müslümanlık sayıldı. Din emri sayıldı. Gerçek İslam'ın hayata bakışı böyle değil. Müslümanlık, kadınla erkek arasında ayrım yapmamıştır. Kadınları layık olduğu mevkiye yükseltmiştir. Ancak, bazı ülkeler adetleri yüzünden kadını horlamış, tecrit etmiştir. Kadına cinsellik gözüyle bakılmıştır. Bu Batı'da da böyleydi. Batı yakın zamana kadar daha kötü durumdaydı. İngiltere'de 18, 19. asra kadar kadının ruhu var mı, insan sayılır mı, sayılmaz mı diye tartışıldı.
Sabah, 16-17 Temmuz 2000, Mehmet Çetingüleç
MALEZYA BAŞBAKANI:
Eski Müslümanlıkla bugünkü farklı
İslam dünyasının bugün içinde bulunduğu durumla ilgili ilk çıkış, İslam Konferansı Örgütü'nün Kuala Lumpur'da yapılan toplantısında konuşan Malezya Başbakanı Mahathir Muhammed'den geldi. Muhammed, gericiler yüzünden Müslümanlığın gelişmek yerine hızla geriye gittiğini savundu ve şunları söyledi:
‘‘İslam, tutucu zihniyetler yüzünden kuruluşundaki modern, kapsayıcı, bilim ve teknolojiye önem veren yapısından da uzaklaştı. Osmanlı İmparatorluğu'nun dağılmasının sebebi de bilgi ve teknolojiden ziyade din kurallarını yanlış yorumlamaktı. Osmanlı İmparatorluğu, Avrupa sanayi devrimindeki gelişmeleri yakalamayarak, ‘‘Avrupa elbisesi İslam'a uygun mu değil mi?' tartışmaları arasında güçlü Avrupa uluslarının gerisine düştü.
Böylece Türk imparatorluğu kendini savunamaz hale geldi, Araplar da bu Türk yönetiminden kurtulmak isteyerek İslam'ın düşmanlarıyla işbirliği yaptılar. Müslüman Türk imparatorluğu yıkılıp toz duman kalktığı zaman Araplar gördüler ki, Müslüman bir yönetimden İngiliz ve Fransızlar'ın boyunduruğu altına girmişler.
Eski çağlardaki Müslümanlık ile bugünkü durum arasında çok büyük bir fark var. İslam'ın kuruluşunda kendine ilim, tıp, sanat ve medeniyet gibi noktaları düstur edinen bir zihniyetten geriye doğru gidilen bir yola girildiğini ifade etti.
İslam dünyası olarak bugünü ve geçmişteki hataları çok iyi analiz etmemiz gerekli. Maalesef bunlardan ders almıyoruz ve alacak gibi de görünmüyoruz. Hz. Muhammed'e bile ilk olarak ‘Oku' emri gelmişti. Bugünkü zihniyet kendine bunu amaç edinmek yerine bilgi çağının gerisinde kalmaya devam ediyor.
Gelişen dünyayı izlemede başarısız olmak, günlük ibadeti yapmamaktan dolayı karşılaşılan günahtan daha büyük bir günah. Allah ve Peygamber'in sözlerini izlemek yerine bunları görmemezlikten geliyoruz. Dünyada maalesef bazı Müslüman ülkeler terörist sınıfında gösteriliyor; bu tür tutumlar hiç kimseye fayda getirmiyor. Savaştan çok bilgi için çalışılması gerek.
Hürriyet, 28 Haziran 2000, Metehan Demir, Kuala Lumpur
Şeyh Zeki Yamani
Er geç demokrasi gelecek
Malezya Başbakanı Muhammed'in İslam dünyasını eleştiren sözlerine Suudi Arabistan'ın eski Petrol Bakanı Şeyh Zeki Yamani'den destek geldi. Yamani de Muhammed gibi İslam rejiminin uygulandığı ülkelerde özünden koptuğunu, İslam ülkelerinde demokrasi olmadığını vurguladı. Yamani, İslam dünyasını sert sözlerle eleştirdi:
‘‘İslam dünyası hala geçmişte, bazıları fildişi kulelerde yaşıyor. Önümüzdeki yıllarda büyük bir ihtilal yaşayacağız. Dünya, sınırları olmayan kasabaya benzeyecek. Bu kasabanın yüzde 20'si çok zengin, kalanı fakir olacak. Zenginler her şeye hükmedecek.
Çeşitli Müslüman ülkeler var. Kimi ihtilalci, kimi eski tip. Bazıları ise daha ilerlemiş. Müslüman ülkeler bu gelmekte olan değişime eğer ayak uyduramazlarsa zarar edecek. Polis devleti olanlar çok daha büyük bir baskı altına girecek. Er ya da geç demokrasi gelecek. Sadece zamanlaması değişecek. Gerçek değişiklik, yeni, genç liderlerden değil, halktan gelecek. Çok büyük mücadeleler olacak. Çok kişinin canı yanacak.
Bir de kendilerine ‘‘İslami Hareket’’ adını veren bizim ‘‘köktendinci’’ dediğimiz bir grup var. Bu fanatikler hasta insanlar. Önce radikalleşirler, sonra terörist olurlar. Ne yazık ki bu akımlar İslam dinine zarar verir. Taliban örneğini alalım. Taliban ABD'nin projesi, ABD, Taliban'a Afganistan'ın büyük bölümünü işgal etmesi için yardımcı oldu. Bunu da Taliban'ı sevdiğinden değil, ekonomik nedenlerle yaptı.
Katı ve inatçı olmak İslam değildir. Kadınların hor görülüp, eve kapatıldığı ülkelerin Müslümanlıkla ilgisi yoktur. Gerçek İslam, Kuran'da yazan İslamdır. İslam tarihine baktığımız zaman kadın liderler, hukukçular görürüz. Asıl İslam budur. Bazı ülkelerde İslam hukukuna dayanıp insanların kafalarını kesiyorlar. Yeni dönemde Kuran'ın yorumlanmasındaki çelişkilerin azalması güç olacak ama başka seçenek yok.
32.Gün, 13 Temmuz 2000, M.Ali Birand ile söyleşi
Nüfus cüzdanlarında din hanesi yazılmayabilir
Diyanet İşleri Başkanı Yılmaz, Yunanistan'da hükümetin, nüfus cüzdanlarından ‘‘din’’ hanesini kaldırma kararı almasına kilisenin sert tepki göstermesinin ardından Türkiye'de benzer bir uygulama olup olmayacağı konusunda şu görüşleri savundu:
‘‘O vatandaşın kendi isteğine bırakılmalı. İsterse dini yazdırır, isterse yazdırmaz. Vatandaşa bırakılması daha uygun olur. Din bir yaşam biçimidir. Nüfus kağıdında yazıp yazılmaması o kadar önemli değildir. Vatandaş bu konuda ne istiyorsa öyle olabilir.
Ancak bunu sosyal açıdan da değerlendirmek lazım. Sosyal açıdan değerlendirdiğinizde; diyelim ki bir İslam ülkesine gidiyorsunuz, pasaportunuzda İslam yazılıysa sizi kutsal mekanlara sokuyor, izin veriyorlar. Yabancı bir ülkede ölüm halinde yine nüfus kağıdındaki ifadeye göre, işlem yapıyorlar. Mesela Suudi Arabistan'a gidecekseniz, pasaportunuzda İslam yazmıyorsa, o zaman Mekke ve Medine'ye sokmuyorlar. Böyle bir özelliği de var.
Bu tartışılabilir, ama bu tür yararları da var. Ama bir vatandaş ben yazılmak istemiyorum diyorsa o yazılmayabilir. Vatandaş, ben ateistim diyorsa o onun bileceği iş. Bunun tartışılmasında fayda var, ama vatandaşın isteği esastır. Zorla yazdırmanın faydası yok. Çünkü İslam'da zorlama yok.’’
Sabah, 16 Temmuz 2000, Mehmet Çetingüleç