Güncelleme Tarihi:
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Diyarbakır Nevruz’unda konuştu. Demirtaş, binlerce yıldır yaşadıkları öz yurtlarında kaderlerini ellerine almak isteyen çok sayıda gücün olduğunu belirterek, bunun farkında olduklarını kaydetti. Halkın iradesinin tehdit olarak tanımlandığı sürece birlik olmanın imkansız olduğunu ifade eden Demirtaş, “Halkların ortak geleceğini birlikte sağlamak istiyorsak, birlikte hareket etmek istiyorsak o zaman demokratik ilkelerde buluşmaya çağırmalıyız herkesi. Ankara’da bu aklın eksik olduğu, bütün süreci yanlış okuduğu anlaşıyor. Kürt halkı kendi topraklarında sadece onurlu ve eşitçe yaşamak istiyor. Başkasına ait olanı, başkasının cebinde olanı değil, kendisinden çalınanı, gasp edileni geri istiyor. Adalet ve eşitlik bunu gerektirir” dedi.
“BU ORTAMDA BARIŞI KONUŞMAK KOLAY İŞ DEĞİL”
Patlayan bombalar ve kan çanağına dönmüş bölgenin gerçeği içerisinde barışı konuşmanın ve istemenin kolay bir şey olmadığını anlatan Demirtaş, “İnanın ki böylesi dönemlerde ilkeli, ahlaklı ve vicdanlı bir barış tutumu içerisinde olmak doğru olandır. Hepimizi neredeyse teslim almaya çalışan bu kaosa karşı, korku ortamı oluşturmaya çalışanlara karşı sığınabileceğimiz yegane şey ilkeli ve adaletli barış duruşudur. Diyarbakır Nevruz'u böylesine coşkulu bir barış edasıyla doldu. Bu mesajın doğru okunması lazım” diye konuştu.
“ŞEFFAF BİR MÜZAKEREYE İHTİYAÇ VAR”
Tehdit ederek, “İlle de bitireceğim, diz çöktüreceğim” diyerek, siyaset kurulamayacağını aktaran Demirtaş, “Böyle bir anlayış üzerine diyalog kapıları açılamaz. Biz Kürt halkının inkarı, halk olarak hak ettiği hakların inkarı üzerinden ve bunun tehdit olarak görülmesi üzerinden barış süreci yürütemeyiz. Şeffaf bir müzakereye ihtiyaç var. Öncelikli olarak bomba ve silah seslerinin durmasını sağlamamız lazım. Bu konuda ısrarcı olmalıyız. Demokratik siyasetin alanını genişletmeliyiz. Bizler bütün arkadaşlarımız ile birlikte yeniden çözüm masasına dönülmesi için, bu öfke ve kinin halkları teslim almasına izin vermeden inisiyatif almaya hazırız” ifadelerinde bulundu.
“TÜRKİYE MUAZZAM BİR FIRSAT YAKALAR”
Demokratik ilkeler çerçevesinde bir buluşma sağlanması durumunda Türkiye’nin kendi iş barışı sağlama konusunda muazzam bir fırsat yakalayacağını vurgulayan Demirtaş, şunları kaydetti:
“Türkiye’yi bir barış adası haline getirirsek, Suriye’deki kardeşlerimizin kanayan yarasına derman oluruz. Bütün Arap coğrafyasını kasıp, kavuran savaşlara karşı barış önderliği yapma şansımız olur. Bu kadar büyük fırsatlar önümüzde dururken, nefret ve kinle ‘Kürtler kazanmasın’ diye devlet politikasını bunun üzerine oturtanlar kendileri de kaybediyorlar. Bütün yurttaşlarımıza da kaybettiriyorlar. Yakın zamanda yürüttüğümüz diyalog ve çözüm sürecinden dersler çıkararak, karşılıklı eksikleri, yetmezlikleri ve yanlışları cesaretle masaya yatırarak, yeni bir sayfa açmamız lazım. Siyaset bunu başaramazsa, yeni düşmanlar yaratmak üzerine bunu kurgularsa orada siyaset değil, siyasetsizlik vardır.”
“ÇÖZÜM ÖNERİLERİMİZ VAR”
Ortak akılla hareket etmenin asıl olduğunu vurgulayan Demirtaş, “Yol haritamız ve çözüm önerilerimiz var. Bunlara kulak verin. Israrla HDP üzerinden akıl almaz bir saldırı politikası yürütmek kimseye kazandırmaz. HDP bu ilkeler üzerinde kurulmuştur. Bir arada durduğumuz zemini yok etmeye çalışmaktadırlar. Bu zemin sadece bizim için kıymetli değildir. HDP dışında hiçbir parti barış sözcüğünü bile ağzına almıyor. ‘Daha fazla savaş ve operasyon’ diyen partilerden kimseye hayır gelmez. Belki siyaseten önümüzü kesmeye çalışıyorlar. Belki parti olarak bizden koparacakları 3-5 oyun kendilerine yarayacağını düşünüyor olabilirler. Bindikleri gemiyi batırdıklarının farkında bile değiller" dedi.
Demirtaş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu Nevruz’u fırsata dönüştürmek istiyoruz. O kadar kıymetli dakikalar ve saatler yaşıyoruz ki. Korkumuz o ki gün gelecek söyleyecek söz bitecek. Sözün bittiği yere gelinsin istemiyoruz. Halkımızın evlatlarının kıyımına asla göz yummayacağız. Demokratik siyaseti aciz bırakmayacağız. Siyasi çözüm için uğraşacağız. Amed Nevruz’u böyle okunsun. Bu güçlü çığlığı iyi okumaları gerekir. Gelin doğruda, hakikatte buluşalım. Halkların özlediği o barışı bir an önce onlara armağan edelim. ‘Kürt’ün de, Türk’ün de anası ağlamasın’ diyorsak bunun gereğini yapalım. Kalıcı bir barış, adil bir müzakerenin şartlarını hep birlikte oluşturalım.”