Güncelleme Tarihi:
Deloitte Türkiye, “Türkiye’de Girişim Sermayesi-Private Equity” başlıklı raporunu açıkladı. Rapora göre, büyük ölçüde dünyada petrol fiyatlarındaki artışın tetiklediği nakit para bolluğunun girişim sermayesi fonlarında artışa yol açtı. Türkiye de bu fonlardan giderek daha fazla yararlanmaya başladı. Raporda, yapılan başvurularda hazırlıklı olmanın ve yatırım fonlarının yaklaşımlarını iyi bilen kurumsal finansman danışmanlarına sahip olmanın önemi vurgulandı.
1999 öncesini Türkiye’de “Konargöçer Yatırım Dönemi” diye adlandıran rapora göre, siyasi açıdan son derece istikrarsız geçen bu dönemde yalnızca büyük riskleri göze alan öncü ve cesur yatırımcılar likit olmayan Türk şirketlerine yatırım yaptı. Buna karşılık 1999-2000 döneminde uluslararası makro koşullardaki düzelmeler, internet ve telekom şirketlerinin hisselerinin değerlenmesi ve aynı zamanda Türkiye’de IMF programının uygulanmaya başlanması nedeniyle ilk ciddi özel sermaye dalgası Türkiye’ye geldi.
18 AYDA 2.5 MİLYAR DOLARLIK YATIRIM YAPILDI
2001-2005 döneminde ise Türk şirketleri ve aracı kurumlar girişim sermayesi yatırımcılarından fon sağlamak için büyük çabalar gösterdi. Ancak kriz nedeniyle 2001 ve 2003 yıllarında az sayıda yatırım yapıldı. Kriz ardından, IMF ile işbirliği yapılarak uygulanan ekonomik programın olumlu sonuçlar vermesi ve Türkiye’nin AB ile müzakerelere başlıyor olmasıyla birlikte Türkiye’ye girişim sermayesi girişi hızlandı. 2006’dan itibaren ise gerçek potansiyeline kavuştu. 2006 başından bu yana geçen 18 ay içinde 15 şirkete 2.5 milyar doların üstünde yatırım yapıldı.
TÜRK SERMAYEDARLARI DÜŞÜK DEĞER BİÇİLMESİNDEN RAHATSIZ
“Türkiye’de Girişim Sermayesi-Private Equity” Raporu’na göre Türk sermayedarları, bu tür yatırımcıların genellikle şirketlerine düşük değer biçmelerinden ve yatırımcıların 2-7 yıl gibi bir vade içinde çıkış yapmak istemelerinden rahatsız oluyor. Ancak yatırım fonlarının da yeni fon toplayabilmek için yüksek getirileri referans olarak göstermeleri gerekiyor ve bu nedenle düşük değerden şirketlere ortak olup, yatırımdan çıkarken aceleci ve zaman zaman agresif politikalar izleyebiliyorlar.
Şirketlerin girişim sermayesi arayışında bütün bunları dikkate alması gerektiği vurgulanan raporda, yatırım fonuna gidilirken stratejinin ve iş modelinin kapsamlı bir şekilde oluşturulmaması ve yatırım fonlarının özelliklerinin iyi bilinmemesi halinde fon yöneticilerinin ikna edilemeyeceği hatırlatıldı. Kurulabilecek ortaklıkların kurulamama durumu ortaya çıkabiliyor. Bu nedenle, iyi bir kurumsal finansman danışmanının yardımına ihtiyaç olacağının önemi vurgulanıyor.
ŞİRKETLER KURUMSAL FİNANSMAN DANIŞMANI İLE ÇALIŞMALI
Raporu hazırlayan Deloitte Türkiye Kurumsal Finansman Ortağı Barış Öney, küresel düzeydeki nakit bolluğunun girişim sermayesi fonlarına giden para miktarını iyice artırdığını hatırlatarak şöyle konuştu:
“Türkiye’ye girişim sermayesi girişi artıyor. Sermaye yapılarını güçlendirmek, küresel rekabet güçlerini artırmak isteyen şirketlerimiz bu fonlardan yararlanmayı değerlendirmeliler. Ancak şirketler girişim sermayesi fonları ile bu tür ortaklıkları düşünürken iyi hazırlanmak zorundalar. Stratejilerini, iş modellerini iyi kurmaları ve büyüme amaçlarını net bir şekilde kağıt üzerinde anlatabilmeleri gerekiyor. İyi bir kurumsal finansman danışmanı ile çalıştıkları takdirde, girişim sermayesini doğru şekilde ve amaca uygun biçimde çekme şansları son derece yüksek olur.”