Deloitte: FED kısa vadeli sıkıntıyı aşacak bir adım attı

Güncelleme Tarihi:

Deloitte: FED kısa vadeli sıkıntıyı aşacak bir adım attı
Oluşturulma Tarihi: Eylül 19, 2007 16:02

Deloitte Türkiye Denetim Ortağı Murat Aytoğu, FED'in faiz indirimi yaparak kısa vadeli sıkıntıyı aşacak bir adım attığını belirterek, “Ancak uzun vadede problemin çözümü sağlam bir denetim ve gözetim sisteminden geçiyor. Ayrıca sistem içerisindeki çürük elmaların da ayıklanması gerekiyor” değerlendirmesinde bulundu.

Deloitte Türkiye Denetim Ortağı Murat Aytoğu, yaptığı açıklamada, dünya üzerinde iki bunalımın devam ettiğini, bunlardan birinin ABD’deki “Mortgage” krizi, diğerinin ise bunun tetiklediği ve Avrupa’da etkisini gösteren likidite sıkıntısı olduğunu kaydetti.

Avrupa Merkez Bankası'nın ABD kaynaklı krizi aşabilmek için piyasalarını likidite açısından subvanse ettiğini ve krizin geçici olarak atlatıldığını anımsatan Aytoğu, ABD’de yaşanan krizin boyutunun ise henüz anlaşılamadığını kaydetti. Aytoğu, “ABD’de birçok banka, aracı kurumlar, hedge fonlar ve yatırım fonları bu krizin içerisinde yer alıyor. Ayrıca şu an için açıklama yapmayan ancak ciddi anlamda kriz içerisinde bulunan birçok benzer şirket olduğu da düşünülüyor. İşin korkunç olan tarafı da burası. Birçok kişi şu ana kadar yaşananların buzdağının sadece su üzerindeki kısmını gösterdiğini düşünüyor. Eğer durum böyleyse o zaman 1920’lerde yaşanan büyük krizin bir benzeri kapımızda olabilir” dedi.

BNP Paribas’ın yatırım fonlarında yaşadığı krizin, birçok diğer yatırım fonu için de benzer riskleri taşıdığına işaret eden Murat Aytoğu, bu fonların ABD’deki mortgage piyasasının ikincil piyasasındaki birçok riski alan yatırımcılar olarak bilindiğini dile getirdi. Aytoğu, mortgage krizi nedeniyle ödeme zorluğuna giren ABD vatandaşlarının kredilerini ödemelerini geciktirmeleri, ev fiyatlarının düşmesi ve son olarak da ikincil piyasadaki mortgage kredilerinin fiyatlarının düşmesi bu riskleri alan yatırım fonlarını da son derece zor durumlara düşürdüğünü kaydetti.

Aytoğu, sorunun dünya üzerindeki bankaların, aracı kurumların, hedge ve yatırım fonlarının bilançolarında toplam 900 milyar dolar ikincil piyasa mortgage kağıtlarının bulunmasından kaynaklandığını vurgulayarak, şunları ifade etti:

“2 bin 500 değişik ikincil piyasada ipoteğe dayalı kağıt ihraç etmiş şirket bulunuyor. Bunların tamamının durumunun kötü olduğunu söylemek doğru olmaz. Bu kağıtların bir çoğu 2005 ve 2006 yıllarında ihraç edildiler. Daha uzun bir süre bu kağıtlardan temerrüte düşenlerin performansını tam ve net olarak ölçemeyeceğiz. Korkulan, düşen ev fiyatları sebebiyle halen yüzde 12 civarında olan ödemelerini 60 gün ve üzerinde geciktiren mortgage kredi sahiplerinin bu krizin etkisiyle daha büyük bir ödeme güçlüğü içerisine girmeleri.”

DELOİTTEN ÜÇ SENARYO

Kriz sonrası beklentileri üç senaryo halinde aktaran Aytoğu’nın senaryoları şöyle:


EKONOMİK HIÇKIRIK

“Bütün bu sorunlar çok hızlı bir şekilde atlatılır. Telaş içerisinde batan bankalar, aracı kurumlar, hedge ve yatırım fonları görürüz. Ancak ekonomik sistem bunları çok çabuk absorbe eder ve eskisinde daha sağlam bir kredi yapısı kurulur. Bu sayede sistemdeki çürük elmalar elenir. Sonuç kısa vadede yavaş bir büyüme, Amerika da son çeyrek için negatif GDP beklenebilir. Unutulmamalı ki, 1998 krizinde ABD Borsaları yüzde 20 oranında düşmüş ve hemen ardından hızlı bir toparlanış ile yükselişe geçmişti.

GELENEKSEL RESESYON

Resolution Trust Corp benzeri bir kuruluş ev sahiplerinin mortgage kredi borçları sebebiyle uğradıkları zararı ve bankalara da bilançolarındaki açıkları kapatmak için 1990-91 yıllarında olduğu gibi yardım eder. Etkisi çok daha kötüdür ve 3 veya 4 çeyrek sonrası ortaya çıkar. Sonuç bono piyasalarındaki kalitede sürekli bir kriz ve piyasaların oldukça olumsuz etkilenmesidir. Faize duyarlı araçlar bu senaryo da daha az etkilenirlerken, dolar oldukça değer kaybeder.

JAPON STİLİ RESESYON

Bu son senaryo en iç karartıcı olan ve uzak görünenidir. Bütün ekonomik sistem ağır ağır krizin etkileri altında ezilir, kötü ve batık olanın anlaşılması ve kimlerin ne kadar zarar gördüklerinin anlaşılması oldukça uzun sürer, tıpkı 1990’ların başında Japonya’da olduğu gibi. Bu sonuç olarak uzun yıllar boyu yavaş yavaş eksi büyümeye paralel olarak düşen ev fiyatları, azalan tüketici talebi ve iç piyasalarda daralma ile son bulur.”

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!