Asım GÜNEŞ
Oluşturulma Tarihi: Mart 13, 2005 00:18
2003’te Fırat Delibaş’ın çetesi büyük bir operasyonla çökertildiğinde, İstanbul’da kapkaç ve yankesicilik olaylarında ilk başta bir düşüş gözlendi. Ama Delibaş’ın yerinin dolması uzun sürmedi. Diyarbakırlı Delibaş gitti yerine başkaları geldi.
Polis kayıtlarına göre şimdi İstanbul’da kapkaç ve yankesicilik yapan 200’e yakın çocuğun dahil olduğu 30’a yakın grup var. Üstelik bu sefer yepyeni bir örgütlenme modeliyle. Çocuklardan oluşan kapkaç çeteleri, terör örgütleri gibi daha küçük gruplar halinde ve birbirlerinden habersiz çalışıyorlar ve ilk iki aylık sonuçlar karşılaştırıldığında, özellikle gasp ve soygunda çocuk suçlarında artış geçen yıla göre neredeyse yüzde 50’lere varıyor. İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah ise suçla mücadelede polis sayısının azlığından şikayet ediyor.
İstanbul’daki kapkaç ve hırsızlık olayları, özellikle son yıllarda ortaya çıkan bir çete nedeniyle daha da yoğunlaşmıştı. Çoğunluğu Güneydoğu illerinden getirilen çocuklardan oluşan bir grup, başta Beyoğlu, tüm kenti esir almıştı. Polis, işler iyice çığrından çıkınca kapkaç olaylarını ilk defa adi suç değil, çete kapsamında değerlendirmeye başladı ve 29 Ekim 2003’te 500 kişinin katıldığı büyük bir operasyon yaptı. 30 eve baskın gerçekleştirildi, 110 kişi gözaltına alındı. Yakalanan Fırat Delibaş, Güneydoğu’dan kaçırılarak getirilen, kendi rızalarıyla katılan ya da aileleri tarafından kiralanan küçük çocukları kullanarak büyük bir kapkaç çetesi kurmuştu. Delibaş’ın cezaevine girmesiyle suç oranlarının bir anda düşeceğini düşünenler yanıldı. Çünkü liderleri cezaevine konan küçük yaştaki kapkaççılar, savcılık kapısından serbest bırakıldıktan sonra işlerine geri döndüler.
Diyarbakırlı Fırat Delibaş, adını ilk olarak 2002’de Derya Tuna’nın vurulması olayında duyurmuştu. Özellikle bu olayla memleketinde efsane haline gelen Delibaş, işlerini büyütmek için kendisini Robin Hood gibi gören çocukları kullanmaya başladı. Delibaş onlar için, İstanbul’daki zenginlerin haram paralarını alan bir kahramandı.
ÇOCUKLARI AİLELERİ AYDA 250 YTL’YE KİRALIYOR
Sabıkalı çocukların bazıları kendileri kaçıp İstanbul’a gelirken, kimileri Güneydoğu illerini kol gezip yetenekli eleman arayan Delibaş’ın adamlarınca kaçırılarak getirildi. Şaşırtıcı olan ise bazı çocukların, ailelerinden aylık 250 milyon liraya kiralanmasıydı. Adaylar özellikle yaşı büyük olan ama nüfusa geç kaydedilen çocuklardan seçiliyordu. Hem daha güçlülerdi hem de küçük gözüktükleri için tutuklanmıyorlardı.
Delibaş yakalandıktan sonra da bu sistem ortaya çıkan başka çete liderlerince devam ettirildi. Delibaş’a çocuk gönderen kişiler, şimdi yenilerine kaynak sağlıyor. Özellikle Diyarbakır’da, tren garlarında ve otobüs terminallerinde yapılan kontroller bile bu transferleri etkilemedi. İstanbul’daki kapkaç çeteleri, Tarlabaşı’nı kısmen terk etti ancak onun yerine Nişanca, Kumkapı, Horhor gibi semtlerde yoğunlaştı. Polise göre, şu anda İstanbul’da kapkaç ve yankesicilik faaliyetlerini sürdüren 200’e yakın çocuğun dahil olduğu yaklaşık 30’a yakın grup var.
TERÖR ÖRGÜTLERİ GİBİ ÖRGÜTLENİYORLAR
Polis, Fırat Delibaş’a yapılan operasyondan sonra çetelerin yapılaşmasının da değiştiğini söylüyor. Kapkaç çeteleri, terör örgütleri gibi daha küçük gruplar halinde ve birbirlerinden habersiz çalışmaya başlamışlar. 3-4 kişiden oluşan kapkaçcı timinin başına çocukları kontrol edecek ve parsayı toplayacak bir kişi yerleştiriliyor. Çocuklar varoş semtlerdeki bekar evlerinde barındırılıyor. Liderler çocuklardan ayrı yerlerde kalıyor. Çoğu, kim için çalıştığını bile bilmiyor. Böylelikle hem polis lidere ulaşamıyor hem de bir grup yakalansa bile diğerleri faaliyetlerini sürdürüyor.
Grupların aylık en az 20-30 bin YTL gelirleri olduğu belirtiliyor. İşlerinde başarılı olan çocuklar, diğer gruplarca kaçırılabiliyor. Bunun yüzünden gruplar arasında çatışma dahi çıkıyor. Belli sınırlar içinde çalışmayan çeteler, istedikleri yerde faaliyet gösterebiliyor.
YERİNE BAŞKA ÇETELER KURULDU
Fırat Delibaş’ın çetesinin çökertilmesinin ardından, kapkaç ve yankesicilik olaylarında ilk başta bir düşüş gözlendi. Ama Delibaş’ın yerinin dolması uzun sürmedi. Diyarbakırlı Delibaş gitti yerine Siirtli Naci, Bingöllü Gani, Siirtli Murat Bayraktar, Batmanlı İbrahim Adıyaman, Diyarbakırlı Mehmet Salih Bozan ve Diyarbakırlı Mahmut Doğru gibi isimler geldi.
2005’İN İLK İKİ AYINDA iSTANBUL’DA ADLİ İŞLEM GÖREN ÇOCUKLAR
Nüfus artarken azalan polis sayısı İstanbul’a yetmiyor
İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nden yılda 6 bin 500’e yakın polis ayrılırken, yerlerine 2 yıllık Polis Meslek Yüksek Okulları’ndan mezun 5 bin memur geliyor. Bu yüzden 2001 yılında 30 bin 263 olan polis sayısı 2004’te 27 bin 376’ya kadar düştü. Sokakta görev yapan polis sayısı ise toplam personelin sadece yüzde 23’ünü oluşturuyor. Devriye gezen bu 6 bin 289 polis, günde üç vardiya ile çalıştığından sokakta aynı anda en fazla 2 bin polis aktif (önleyici hizmet) olarak görev yapabiliyor. İstanbul gibi bir metropol için önleyici hizmet yapan bu polis sayısı çok az. Bu sayının en az 10 bin olması gerekir. Ama ne yazık ki, İstanbul’da nüfus artmasına rağmen polis sayısı her yıl düşüyor.
Aralarında 150’nin üzerinde sabıkası bulunanlar var
Kapkaç ve yankesicilik çeteleriyle mücadelede yaşadığımız en büyük sıkıntı, çete üyelerinin yaşı küçük çocuklardan oluşması. Aralarında 150’nin üzerinde sabıkası bulunanlar bile var. Ama yaşları küçük olduğundan serbest kalıyorlar. Ailelerine teslim ediyoruz, bir hafta içinde geri dönüyorlar. Bazı çocukları 10 kez ailesine teslim ettik yine geldi. Bu konuda bazı ailelere de işlem yaptık ama bir cezası yok ki. Aileler ve çocukların çoğu korku ve baskı yüzünden bu adamlardan şikayetçi olamıyor. Liderlerini yakalasak bile çocuklar dışarıda işlerine devam ediyor.
ÇETE ÜYESİ ÇOCUKLAR ANLATIYOR
Hırsızlık yapmadığım zaman dövüldüm
Diyarbakır’dan 1 yıl önce Özgür Aytaç tarafından getirildiğini söyleyen 16 yaşındaki Ş.G. polisteki ifadesinde yaşadıklarını şöyle anlatıyor:
‘Hırsızlık yapmak istemediğim için polise sığındım. Beni aileme teslim ettiler. Ama Orhan ve Doğan isimli şahıslarla yine İstanbul’a geldim. Ramazan Rona isimli bir kişinin yanına götürüldüm. Hırsızlık yapmak istemediğimi söyleyince, bu sefer Mehmet Polat isimli kişiye götürdüler. Süleyman ve Mehmet Polat beni hırsızlık yapmaya zorladı. Yapmadığım zaman dövüldüm.’
Bıçak zoruyla çalıştırdılar
16 yaşındaki M.A. ise arkadaşı E.A ile İstanbul’a gelirken tanıştıkları Süleyman isimli kişinin kendilerini Mehmet Polat’ın yanına getirdiğini anlatarak şunları söylüyor: ‘Beni bir yere yerleştirdiler. Burada 8-9 kişi birlikte kalmaya başladık. Çeşitli semtlerde hırsızlık yaptık. Paraları Mehmet Polat’a verdik. Grubu Mehmet Polat idare ediyordu. Hırsızlık yapmadığımız takdirde bizi bıçaklayacağını söylüyor ve dövüyorlardı.’