DELÄ° Ä°BRAHÄ°M VE OSMANLI TARIHI Bize okullarda öÄŸretilen Osmanlı Tarihi, anlı ÅŸanlı bir tarihtir. Ä°çinde nice kahramanlıklar, nice fedakarlıklar, ibretlik

Güncelleme Tarihi:

DELİ İBRAHİM VE OSMANLI TARIHI Bize okullarda öğretilen Osmanlı Tarihi, anlı şanlı bir tarihtir. İçinde nice kahramanlıklar, nice fedakarlıklar, ibretlik
Oluşturulma Tarihi: Aralık 11, 2000 00:00

DELÄ° Ä°BRAHÄ°M VE OSMANLI TARIHI Bize okullarda öğretilen Osmanlı Tarihi, anlı ÅŸanlı bir tarihtir. İçinde nice kahramanlıklar, nice fedakarlıklar, ibretlik nice olaylar vardır. Ancak madalyonun öteki yüzü nedense hiç gösterilmez. En fazla üstü kapalı bir ÅŸekilde geçiÅŸtirilir. Bu geçiÅŸtirmelerde bile, yapılanları, yaÅŸananları haklı gösterecek bir takım destekleyici unsurlar katılır. ÖrneÄŸin Fatih Sultan Mehmet'in kardeÅŸ katlini serbest bırakan yasası için, "Devletin bekaası için gerekli ve doÄŸru bir uygulamaydı" denir. Fatih'in sözkonusu yasası aynen şöyledir: "Ve her kimesneye evladumdan saltanat müyesser ola, karındaÅŸların nizam-ı âlem içün katlitmek, münasibdür; ekser-i ulema tecviz etmiÅŸtir; onunla âmil olalar." Fatih'in tahta geçer geçmez yaptığı ilk iÅŸ, babası 2. Murat'ın henüz memedeki oÄŸlu, dolayısı ile Mehmet'in de kardeÅŸi olan Ahmet'i boÄŸdurtmak olmuÅŸtur. Fatih, bu iÅŸle Evrenoszade Ali adlı bir ÅŸahsı görevlendirmiÅŸ, Evrenoszade, bebek Ahmet'i harem dairesindeki hamamda boÄŸarak öldürmüştür. Yaptığı bu merhametsizliÄŸin halkta yaratabileceÄŸi tepkiyi azaltmak isteyen Mehmet, ertesi gün Evrenoszade'yi idam ettirmiÅŸtir. Bunları, Osmanlı Tarihi konusunda her dönem referans kabul edilmiÅŸ Hammer tarihinde okuyoruz. Fatih'in 1477'den sonra resmileÅŸtirdiÄŸi yasası 1. Ahmet'e kadar aksatılmadan uygulandı. Ama yasaya raÄŸmen taht kavgaları her daim var oldu; asla sorunsuz bir tahta çıkış yaÅŸanmadı. Sultanahmet Camii'ni yaptırarak adını tarihe yazdıran 1. Ahmet, 11 yaşında tahta geçtiÄŸinde sadece bir tek erkek kardeÅŸi vardı: Mustafa. Ancak Mustafa düpedüz bir deliydi ve herhangi bir tehdit oluÅŸturamayacak kadar acizdi. 1. Ahmet'e bir ÅŸey olması durumunda tahta geçecek baÅŸka kimse de ortada yoktu. Mustafa idam edilmedi. Bir kafese kapatılarak yaÅŸamını sürdürdü. "Kafes" tabir edilen yer aslında, penceresi olmayan, girip çıkması son derece güç büyük bir hücreydi. Zaten deli olan birini böyle bir yere kapattıktan sonra tek bekleyebileceÄŸiniz geliÅŸme, adamın deliliÄŸinin cinnete dönüşmesinden baÅŸka ne olabilirdi ki? Sürekli idam edilme, öldürülme korkusu ile yaÅŸayan Mustafa da tehlikeli bir deli olup çıktı. 1. Ahmet, her gece koynuna farklı bir kadın alırdı. Ama zamanla iki kadın diÄŸerlerinin arasından sıyrılarak Ahmet'in gözdeleri oldu. Bunlar Hatice ve Kösem idi. Hatice, 2. Osman'ın annesiydi; Kösem, 4. Murat'ın, Bayezit'in ve Deli Ä°brahim'in annesi. PadiÅŸah 1. Ahmet, 1617'de, 28 yaşında öldü. Tahta, 2. Osman'ın geçmesi gerekiyordu. Ancak, Kösem buna ÅŸiddetle karşı çıkıyordu çünkü Osman'ın, evlatlarını boÄŸdurtacağından korkuyordu. Kösem'in gayretleri sonuç verdi. Henüz 13 yaşındaki Osman, çıkması gereken tahta çıkamadı ve Mustafa, yıllarca kapatıldığı kafesten alınarak Osmanlı tahtına oturtuldu. Ancak deliliÄŸi devleti yönetmesine engeldi. 3 ay 10 gün sonar tahttan indirildi ve yeniden, bu sefer 2 cariye ile birlikte kafese kondu. Böylece, 1. Mustafa, 1. ve 2. Beyazıtlardan sonra kendi iradesi dışında tahtı bırakan üçüncü sultan oluyordu. 2. Osman, kısa bir gecikmeyle de olsa tahtın sahibi oldu. OkçuluÄŸa pek meraklı olan küçük sultan özellikle, savaÅŸ esirleri ya da hizmetindeki genç oÄŸlan çocuklarını hedef olarak kullanmayı çok seviyordu. Osman, namı-ı diÄŸer Genç Osman, tahta geçtiÄŸinde 6 erkek kardeÅŸi vardı. Bunlara bir süre dokunmadı. Ancak Lehistan seferine çıkacağı sırada, geride kalan büyük kardeÅŸi Mehmed'in boÄŸdurulması emrini verdi. Ãœzerine cellatların saldırdığını gören Mehmed, Genç Osman'a beddua etti: "Osman, Tanrı'dan dilerim ki, hayatından ve saltanatından mahrum olasın. Beni nasıl öldürüyorsan, seni de öyle öldürsünler." Lehistan seferinde umduÄŸunu bulamayan Genç Osman bundan askerin gevÅŸekliÄŸini sorumlu tutuyor ve devlette köklü deÄŸiÅŸiklikler yapılması gerektiÄŸini düşünüyordu. KızlaraÄŸası Süleyman AÄŸa ile padiÅŸahın hocası Ömer Efendi, bu konuda Genç Osmanı teÅŸvik ediyor, Osmanlı askeri olmaya Åžam ve Mısır askerinin daha layık olduÄŸunu ileri sürüyorlar, padiÅŸahın buralara giderek asker toplamasını salık veriyorlardı. Bu operasyonu gizlemek için de padiÅŸahın hacca gitmesini öneriyorlardı. Åžeyhülislam ve ordu padiÅŸahın hacca gitmesine ÅŸiddetle karşı çıktılar. Asker ve ocaklar ayaklanarak Sultanahmet Meydanı'nda toplandılar. PadiÅŸahın hacca gitmekten vazgeçmesini ve KızlaraÄŸası Süleyman AÄŸa ile hocası Ömer Efendi'nin sürgüne gönderilmesini istiyorlardı. Genç Osman, hacdan vazgeçtiÄŸini söyledi ancak kimseyi azletmek ya da sürgüne göndermek gibi bir niyeti olmadığını da ifade etti. Askerler, bu sefer Vezir-i Azam Dilaver PaÅŸa baÅŸta olmak üzere birçok önde gelen kiÅŸinin kellesini istemeye baÅŸladılar. Saraya bir ulema heyeti gönderildi ve Genç Osman'dan, askerlerin istediklerini yerine getirilmesi ricasında bulunuldu. Genç Osman taviz vermiyordu. Ulema heyetini sarayda alıkoydu. Bu, askerleri çileden çıkarmaya yetti. Saraya girmeye karar verdiler. Bu sefer Åžehzade Mustafa'nın tahta çıkmasını da istiyorlardı. Sultan Mustafa Kadınlar Dairesi'ndeydi. Kapıyı açamadılar. Dama çıkıp kubbeyi deldiler. Åžehzade Mustafa bir minder üzerinde oturmaktaydı. Damdan içeri giren asker kendisine "PadiÅŸahım, dışarıdaki asker sizi beklemektedir" dedi. Mustafa'nın söyleyebildiÄŸi tek ÅŸey ise "su istiyorum" oldu. Üç gündür aç ve susuz bırakılmıştı. Åžehzade Mustafa'yı damdan yukarı çekerek dışarı çıkardılar; arz odasına götürdüler ve padiÅŸahlığını ilan ettiler. Genç Osman ödün vermeme konusunda artık ısrarcı deÄŸildi. KızlaraÄŸasını ve Vezir-i Azam'ı askerlere teslim etti. Askerler ikisini de hemencecik parçalayıp öldürdüler. Lakin askerin öfkesi dinmiyordu. Sıra padiÅŸahın kendisine gelmiÅŸti. Osman, isyancılara aÄŸlayarak "Bilmezlik ile size cefa ettim ise affeyleyin, siz etmeyin. Dün sabah padiÅŸah-ı cihan idim, ÅŸimdi üryan kaldım. Merhamet edip halimden ibret alın. Dünya size dahi kalmaz. Hangi padiÅŸahın kulları bu ihaneti ettiler?" diye merhamet istedi. Ama bu sözleri fayda etmedi. Bir gün öncesinin cihan padiÅŸahı 18 yaşındaki Genç Osman'ı adi bir beygire bindirip sokaklarda, alaylar va aÅŸağılamalar arasında askerin kışlasına götürdüler. Hemen idam etmek istiyorlardı. Üç kere boynuna kement atarak boÄŸmayı denediler. Ama üçünde de güçlü kuvvetli padiÅŸahı altetmeyi baÅŸaramadılar. Bu sırada Sultan Mustafa'nın anası, cellatları ve aÄŸaları tahrik etmeye çalışıyor, "Bu yılandır; eÄŸer elinizden bir kurtulursa hepinizi yok eder" diyordu. Sadrazam Davud PaÅŸa bunun üzerine Sultan Osman'ı alıp Yedikule zindanlarına götürmek üzere birkaç kiÅŸi ile birlikte, saraydan, eski padiÅŸahın bulunduÄŸu yeniçeri kışlaları camiine gitti. Yedikule'de padiÅŸah, sadrazam ve yanındaki üç yardımcısı tarafından idam edilmek istendi. Dördü birden, çok güçlü bir insan olan Osman'la baÅŸetmekte zorlanıyorlardı. İçlerinden biri balta ile Osman'ın omzuna vurarak yere düşürdü. Boynuna kement geçirildi. Hem kementle boÄŸularak hem de Kilindir UÄŸrusu denilen subaşı kethüdası tarafından husyeleri sıkılarak (yanlış okumuyorsunuz, husyeleri yani testisleri sıkılarak) idam edildi. Kulağını kesip Mustafa'nın annesine göndermeyi de ihmal etmediler. Osmanlı tarihindeki ilk padiÅŸah katli böyle gerçekleÅŸti. Tahtta yine Deli Mustafa vardı. Ama Mustafa, Osman'ın intikamını bir güzel aldı. Osman'ın ölümüne neden olanları bir bir idam ettirdi. Askerler bu sefer, Genç Osman'a cellatlık yapan Sadrazam Davut PaÅŸa'yı ve idamda etkin rol oynayan Kilindir UÄŸrusu'nu, yine Yedikule zindanlarında öldürüp cesetlerini denize attılar. Tarih 9 Ocak 1623. Mustafa ise, Osman'ın öldüğünü unutmuÅŸtu. Sarayda kapı kapı dolaÅŸarak Osman'ı arıyor ve kendisini, altında ezildiÄŸi devleti yönetme yükünden kurtarmasını diliyordu. 9 Eylül 1623 günü, devleti yönetmekten aciz olan Mustafa'yı tahttan bir daha indirdiler ve yerine kardeÅŸi 4. Murat'ı geçirdiler. Mustafa, 1639'da, 47 yaşındayken kafesinde eceli ile öldü. 4. Murat, ilk baÅŸlarda kardeÅŸlerine dokunmadı. Toplam 4 kardeÅŸi vardı. Ancak zaman içinde bunlardan 3 tanesini ortadan kaldırdı. Geriye sadece saray kafesindeki ÅŸehzade Ä°brahim kaldı. Tahta geçtiÄŸinde küçük bir çocuk olan 4. Murat, ilk yıllarda yönetimden uzaktı. Ä°mparatorluÄŸu, annesi Kösem Sultan idare ediyordu. 1631 yılında Yeniçeriler ayaklandılar. Saraya girerek BaÅŸvezir'i, BaÅŸmüftü'yü ve Murat'ın en sevdiÄŸi iç oÄŸlanı ile birlikte 13 üst düzey saray görevlisini öldürdüler. Genç Osman'ın başına gelenlerin kendi başına da gelebileceÄŸinden korkan 4. Murat, Yeniçerilerin istedikleri kiÅŸiyi baÅŸvezirlik makamına getirmek mecburiyetinde kaldı. Ama altı ay içinde yeniden otorite kurmaya muvaffak olarak zoraki baÅŸveziri idam ettirdi. Kendisini küçük düşüren askerlerin liderlerinden 500 tanesini de boÄŸdurtarak intikamını almış oldu. Murat'ın, Ä°stanbul'un her yerinde casusları vardı. Kendisi de kıyafet deÄŸiÅŸtirerek sokaklarda dolaşır, isyana karışmış kimseleri tespit ettiÄŸi yerde öldürtürdü. Anadolu'da 20,000 kiÅŸiyi çeÅŸitli nedenlerle idam ettirdi. 1635'te Ä°stanbul'da yaÅŸayan Ermeni göçmenleri de idam ettirmek istediyse de baÅŸvezir kendisini bu kararından güç bela vazgeçirmeyi baÅŸardı. 4. Murat, çok güçlü, kaba ve zalim bir insandı. GüreÅŸte, okçulukta ve ciritte çok iyi bir sporcuydu. Ciritte usta olan ve halkın çok sevdiÄŸi Bayezid adlı erkek kardeÅŸi ile bir cirit müsabakası sırasında, kardeÅŸi tarafından yere düşürülmüştü. Bu olaydan kısa süre sonra Bayezid'i idam ettirdi. 1638'de diÄŸer iki kardeÅŸini boÄŸdurttu. Annesi Kösem Sultan'ın araya girmesi ile Deli Ä°brahim'e dokunmadı. Sonuçta o bir deliydi ve tehdit oluÅŸturması olanaksızdı. 4. Murat iyi bir askerdi. Çıktığı seferlerde askerleri ile birlikte güç koÅŸullarda yaÅŸaması, Yeniçerilerin sevgisini kazanmasını saÄŸlamıştı. Aylarca atının eyerinden baÅŸka yatak görmeden uyuduÄŸu çok olmuÅŸtu. Ama çok da zalimdi. BaÄŸdat'ın 1638 yılında fethinden sona 30,000'i asker 30,000'i de sivil olmak üzere 60,000 kiÅŸinin kellesini vurdurttu. Ä°stanbul sokaklarındaki tebdil-i kıyafet gezmeleri de sürüyordu. Sokaklarda, sorun çıkaran, hoÅŸuna gitmeyen birine rastladığında anında öldürtüyor, kimi zaman bu iÅŸi kendi elleri ile yapıyordu. Hemen her sokakta bu ÅŸekilde öldürülüp asılmış bir ya da birkaç ceset görmek mümkündü. Artık Murat'ın adının geçtiÄŸi yerde derin bir sessizlik hakim olur hale gelmiÅŸti. Yarattığı terör havası, imparatorluÄŸun üzerine hastalıklı bir sis gibi çökmüştü. Hakkında en ufak bir şüphe duyduÄŸu kiÅŸiyi anında ortadan kaldırtıyordu. 5 sene içinde tebasından yaklaşık 25,000 kiÅŸiyi öldürttü. 1633'de kahvehaneleri ve meyhaneleri kapattırdı. Ä°nsanların buralarda toplanarak devlet-i âliyi eleÅŸtirmelerini istemiyordu. Tütün, kahve ve içki kullanımını da yasak etti. Bunları kullanmanın cezası ölümdü. Oysa kendisi içkiye ve tütüne son derece düşkün biriydi. Harem kadınlarının ne derece etkili olabileceÄŸini bilen Kösem Sultan, oÄŸlu 4. Murat'a cariyeler sunmak yerine parlak delikanlılar getiriyordu. Hayatı boyunca kadınları hem çok sevdi hem de onlardan nefret etti. Bir gezi sırasında yeÅŸillik bir alanda hep birlikte ÅŸarkılar söyleyen bir grup kadını, kendisini rahatsız ettikleri gerekçesi ile denize attırarak öldürttü. Kadınların içinde olduÄŸu bir kayık harem duvarlarına çok yaklaÅŸtı diye topçulara ateÅŸ açmaları emri verdi. Kayık batırıldı; içindekilerin tamamı öldü. Kimi zaman haremdeki kızların çırılçıplak soyunup bir havuza atlamalarını isterdi. Ãœzerlerine zararsız saçmalarla ateÅŸ etmekten pek keyif alırdı. Çok da kıskanç bir adamdı. Saray civarındaki evinin üzerine kat çıkan bir adamı, haremi gözetlemek istediÄŸi düşüncesi ile astırmıştı. Son günlerinde iyiden iyiye alkol bağımlısı olmuÅŸtu. Kanla beslenir bir insan olup çıkmıştı Murat. ÇoÄŸu zaman, geceyarısı kadınlar koÄŸuÅŸundan sıvışarak gizli kapılardan dışarı çıkıyor ve elinde yalınkılıç ve sırtında kemersiz bir entari ile yalınayak, sokaklarda deliler gibi koÅŸuyor, karşısına çıkanı kılıçtan geçiriyor, birkaç kiÅŸiyi öldürmeden saraya dönmüyordu. SarhoÅŸ olup keyiflendiÄŸi zaman yukarı pencereden ok atıp rasgele insanları öldürüyordu. Murat'ın adı dahi söylenemez olmuÅŸtu. Ensesi kalın insanların boynunu vurdurtmaktan ayrı bir zevk alıyordu. İçkiyi yasaklayan Sultan 4. Murat, 1640'ta aşırı içki içmek sonucunda yakalandığı sirozdan öldü. Öldüğünde sadece 27 yaşındaydı. Tüm oÄŸulları çok küçükken öldüklerinden tahta geçebilecek sadece kardeÅŸi Deli Ä°brahim kalıyordu. BebekliÄŸinden beri bir kafeste büyüyen Ä°brahim sürekli ölüm korkusu içinde yaÅŸamıştı. (Ölüm döşeÄŸindeyken 4. Murat, Deli Ä°brahim'in katli emrini vermiÅŸti vermesine ancak Kösem Sultan araya girerek bu emri uygulatmamıştı. Sadece emrin uygulandığı kendisine bildirilmiÅŸti. Ä°brahim'in cesedini görmek isteyip de isteÄŸi yerine getirilmeyince Murat, birden yatağından fırlayıvermiÅŸ, Silahtar PaÅŸa, bir boÄŸa kadar güçlü olan padiÅŸahı, hasta olması sayesinde zor da olsa zaptederek yatağına yatırabilmiÅŸti. Ä°brahim'i öldürtmek istemesinin arkasında yatan neden belki de kendisi ile beraber Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu'nu da bitirmek istemesiydi.) Tahta çıkarılacağı zaman, kafesine girmek isteyenlerden ölümüne korkan Ä°brahim kapıyı açmak istemedi. AÄŸabeyi Murat'ın cesedi kendisine gösterilene kadar da kafesten çıkmamakta direndi. Kafesten çıkıp saraya girdiÄŸinde ise "Ä°mparatorluÄŸun Kasabı öldü" diye sevinçten uzun süre dans etti. 23 senenin acısını çıkarmak istercesine aşırı bir lüks hayat sürmeye baÅŸladı. Annesi Kösem de ona kızlar ve pek sevdiÄŸi ÅŸiÅŸman kadınlar bulmak için canla baÅŸla çalışıyordu. Ä°brahim, Åžeyhülislam'ın güzel kızını gördüğünde aşık oluverdi. Kızla evlenmek istedi. Babası kızına evlenmemesini salık verdi. Kız kendisini reddedince Ä°brahim (zaten deliydi ama) deliye döndü. Kızı kaçırdı. Birkaç gün iÅŸkence ettikten sonra babasına geri yolladı. Bir keresinde de BaÅŸvezir'e, daha önceki padiÅŸahların Kâbe'ye bağışladıkları hediyeleri geri getirmesini emretti. Bunu yapmazsa kendisini samanla dolduracağı tehdidinde bulundu. 1641'de Ä°brahim'in cariyelerinden biri olan Turhan Hatice, kendisine ilk evladı olan Åžehzade Mehmet'i verdi. Mehmet doÄŸmadan önce Ä°brahim hareme, sonradan hamile olduÄŸu anlaşılan bir cariye aldırmıştı. Bu kızı Mehmet için sütanne tayin ettiler. Bu arada kız kendi çocuÄŸunu da dünyaya getirmiÅŸti. Bu çocuk, hastalıklı ve zayıf Mehmet'e göre çok daha saÄŸlıklı ve güzeldi. Öyle ki Ä°brahim, Mehmet'ten çok cariyenin çocuÄŸu ile ilgilenir olmuÅŸtu. Bu durumdan yakınan Turhan Hatice'ye öfkelenen Ä°brahim, kadının kucağında bulunan Mehmet'i yakaladığı gibi havuzun içine atıverdi. Ama Mehmet havuzdan saÄŸ salim çıkarıldı. Mehmet'ten üç ay sonra Ä°brahim'in ikinci oÄŸlu Süleyman dünyaya geldi. 1645'te, 3 yaşındaki kızı Fatma'yı Yusuf PaÅŸa ile niÅŸanladı. Ama bir seneye kalmadan paÅŸayı idam ettirdi. Bir gün oÄŸlu Mehmet, Ä°brahim'in hoÅŸuna gitmeyen bir espri yaptığında Ä°brahim hançerini çekerek çocuÄŸun alnında derin ve ömür boyu izi silinmeyecek bir yara açtı. Avrupa'nın ünlü mücevhercileri ve kuyumcuları Ä°stanbul'u mekan tutmuÅŸlar, Deli Ä°brahim için çalışır olmuÅŸlardı. Egzotik parfümlere, kürke çok meraklıydı. Perdelerinden duvarlarına, yastıklarına kadar her yeri kürkle donatmıştı. Samur kürkler üzerinde aÅŸk yapmaya bayılıyordu. Harem'deki gözde kızlardan biri bir gün Ä°brahim'e, cariyelerden birinin bir yabancı ile iliÅŸkisi olduÄŸunu duyduÄŸunu ama ne kızın ne de adamın adını bildiÄŸini söyledi. Bunun üzerine haremdeki herkes sıkı bir sorgudan geçirildi. Ancak sözü edilen cariye ortaya çıkarılamadı. Bunun üzerinde Deli Ä°brahim, deliliÄŸine uygun bir kararla haremdeki 280 cariyenin tamamını, ayaklarına taÅŸ dolu çuvallar baÄŸlayarak BoÄŸaz'ın karanlık sularına attırdı. Ne de olsa o gerçek bir deliydi. Ä°brahim'e tahammül etmek günden güne zorlaşıyordu. OÄŸullarının teker teker dünyaya gelmesiyle Ä°brahim vazgeçilmez biri olma vasfını yitirdi. Yeniçeriler yoksullaÅŸtıklarını, maaÅŸlarını alamadıklarını bahane edip 1648'de ayaklandılar. Ä°brahim tahttan indirildi ve yeniden kafese kondu. Kafesin kalın duvarları bile, Ä°brahim'in acı dolu haykırışlarını önlemekte güçsüz kalıyordu. Gece gündüz baÄŸrıyor, aÄŸlıyordu. Tahttan indirildikten bir hafta sonra cellatlar kafese girdiler. Ä°brahim elinde Kuran-ı Kerim, baÄŸrıyordu: "Bakın, Allah'ın kitabı bu. Beni hangi buyruÄŸa dayanarak öldüreceksiniz?" Cellatları durdurmaya bu sözler yetmedi ve kafeste bir yay kiriÅŸi ile boÄŸulan Ä°brahim, Aya Sofya'nın bahçesine, 1. Mustafa'nın yanına gömüldü. Osmanlı tarihi içinde sayısız idam, iÅŸkence, katliam var. Ama bizlere hep ÅŸanlı zaferlerden, erdemli sultanlardan söz ettiler. Hiçbir Osmanlı padiÅŸahı kötü deÄŸildi. Hepsi de birer melekti sanki. OÄŸullarını ve kardeÅŸlerini öldürtenler, babalarını zehirletenler, harem kadınların sözleri ile devlet idare edenlerle dolu olan Osmanlı tarihinde bir Türk için övünecek bir yön bulmak pek güçtür. Osmanlı, Türk'ü ve Türklüğü inkar eden bir hanedandı. Türkler köylü sayılır, Türk dili sarayda konuÅŸulmazdı. Hiçbir padiÅŸah annesi de Türk deÄŸildi zaten. Osmanlı'nın nesi Türktü diye araÅŸtırırsanız fazla bir ÅŸey bulamayacağınızı göreceksiniz. Türk'e en büyük deÄŸeri veren, yüce önder ve Tanrı'nın bu ülkeye cömert bir armaÄŸanı olduÄŸunu düşündüğüm Mustafa Kemal Atatürk'tür. Milleti "koyun sürüsü" olarak gören Osmanlı hanedanının köküne baltayı indirerek Türklere en büyük iyiliklerinden birini yapmıştır. Son Osmanlı hanedanı Vahdettin, bir Ä°ngiliz zırhlısı ile Malta'ya kaçarak canını kurtarmaya bakarken, o, akıl almaz bir idealizm ile memleketi, elinde hiçbir maddi güç olmadığı halde kurtarma çabasına giriÅŸmiÅŸtir. "Nutuk" içinde çok manidar bir cümle vardır. El yazısı ile kaleme aldığı "Nutuk"ta Atatürk, önce Beni hatırlayınız yazmış, daha sonra bu cümlenin üzerini çizerek asıl metinden çıkartmıştır. Milletinden bu kadarcık bir ÅŸeyi bile istemekten geri duran yüce bir insandır o. Onun ve ülküdaÅŸlarının bu ülke için yaptıklarını asla ödeyemeyiz. Ama, yıkılışını bayram olarak kutladığımız Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu'nun kuruluÅŸunu büyük törenlerle kutlamaya bir son verebiliriz diye düşünüyorum. Levent GÖKTEM - 11 Aralık 2000, Pazartesi Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!