Güncelleme Tarihi:
İzmir'in ünlü hocalarından Fizikçi Dehşet Recep, sınavlarda sorduğu garip sorularla efsaneleşmiştir. Recep Bey bir keresinde sınavda, karmaşık bir makara sistemi sormuş ve öğrencilerden sistemin dengede durup durmadığını belirlemelerini istemiş. Öğrenciler kağıtlarını formüllerle, rakamlarla doldurmuş. Ancak hepsi sıfır almış. Dehşet, "Doğru cevap 'makara yere düşer' olacaktı" demiş. Meğer çizimdeki makara tavana bağlı değilmiş.
Dehşet Recep müthiş bir Fenerbahçe fanatiğiymiş. Bir sınavda da, Galatasaray-Fenerbahçe maçıyla ilgili bir soru sormuş ve Fenerbahçe ceza sahası civarından atılan bir şutla ilgili; vuruş açısı, topa vuruş hızı, kalecinin yeri ve yapabileceği haraketler gibi bilgileri vermiş. Soru, bu topun gol olup olmayacağıymış. Öğrenciler yine uğraşmışlar soruyu çözmek için. Ama yine hepsi sıfır almış. Sorunun yanıtı şöyleymiş: "Rüştü ordan gol yemez!"
Dehşet'in bir de, kendinden bir saniye sonra gelenlerden dahi geç kağıdı istemek gibi katı bir prensibi varmış. O lisenin müdür yardımcısı da sertliğiyle efsaneleşmiş bir hocaymış. Geç kağıdı almak için gidenler genelde sopa yiyip çıkarmış. Bir gün bir öğrenci Dehşet Recep'in dersine geç kalmış. Sınıfın bulunduğu koridora girince Dehşet'in sınıfa doğru geldiğini görmüş. Hemen koşmaya başlamış. Bir bakmış Recep Hoca da depar atıyor. Yarışı Dehşet kazanmış ve "Git geç kağıdı al!" demiş.
(Buraya kadar olan bölüm Egemen Seven'den.)
*
Gül YANMAZ: Dehşet'in dehşet sorusu
Dehşet Hoca hakkında burada anlatılanlar kesinlikle doğrudur. Dehşet lakabıyla o kadar özdeşleşmiş bir insandır ki, çok az kişi onun soyadının ne olduğunu bilir. Ben hem ortaokulda hem lisede fizik dersini Recep'ten alma şanssızlığına uğramış az sayıda insandan biriyim. Bir sınavda Kepler yasalarıyla ilgili bir soru sormuştu. Sınıfta bir tek bayağı inek bir arkadaş bu soruyu bilebilmişti. Bu sınavdan tek sıfır alan da o oldu. Çünkü o sorunun cevabı: "Daha o dersi işlemedik hocam" olacaktı.
*
Mehmet KAYA: Yaşayan efsane
Dehşet Recep'in eski bir öğrencisi olarak, onu efsane şeklinde lanse etmenizi şiddetle kınıyorum. O, olsa olsa "Yaşayan efsane" olarak nitelendirilebilir. Kendisi ayrıca sıkı bir Clint Eastwood hayranıdır. Tahtada elinde tebeşir, fukara İngilizcesi'yle birtakım garip hareketler eşliğinde "this is this, this goes this" diye ders anlatması hâlâ kulaklarımda çınlıyor. Evrensel çekim konusunun ardından yaptığı sınavda, bir gezegenin dünyaya olan uzaklığını milimetre cinsinden sormuştu. Sorunun verilerini de kilometre, feet, inch gibi aklına nasıl eserse öyle vermişti. Çevirmeleri yapacağız diye kafayı sıyırmıştık. Yanıt tabii ki, "Bu verilerle bu soru çözülemez" gibi dehşetengiz bir şeydi.
*
Sertan ERGÜR: Şapırdat, şapırdat
Bir gün öğle teneffüsünde G Blok'un önünde yemek yiyordum. Dehşet Recep, 5 Mat B sınıfından çıktı ve beni göstererek, "Gel bakiyim buraya" dedi. Çekinerek yanına gittim. Elimde de tost ve kola vardı. Recep Hoca, 5 Mat B sınıfını o öğlen cezalandırıp öğle teneffüsüne çıkarmamıştı. Bana, "Ye lan o tostu sınıfın önünde" dedi. Tostu 45 kişinin önünde yemeye başladım. Dehşet Recep bir yandan da, "İç, kolayı da iç" diyordu. Ama esas olay sonraki cümlede patladı: "Ağzını da şapırdat lan, canları çeksin!"
*
Seçil TOTAN: Pastadan köprü
Dehşet Recep orta 2 ve orta 3'de fizik dersimize girmişti. Okul nöbetçisi onun dersinde sınıfa girmeyegörsün, tahtadaki fizik problemini ona çözdürürdü. Çocukcağız konuyu bilmediği için çözemezdi. Dehşet'in gazabına uğrayıp genelde ağlayarak sınıftan kaçardı. Ağlattığı öğrencilerin arkasından da "Sümüklüüüü!" diye bağırırdı. Bir de sorduğu soruya doğru cevap veremeyen öğrenciye "Eylül'de gel!" şarkısınının nakaratını söylerdi.
Bir keresinde, dönem ödevi olarak tahtadan köprü yapmamızı istemişti. Hepimiz tahtadan köprü yaptık. Ancak annesi yemek öğretmeni olan bir arkadaşımızla ailesi zengin bir diğer arkadaşımızdan pastadan bir köprü yaptırmalarını istemişti. Ödev teslim günü pastalardan birini öğretmenler odasına gönderdi, diğerini ise bizler afiyetle yemiştik.
*
Günsil TOKCAN: Dehşet'in kravatı
Dehşet Recep'in kulak çekiş stili de ilginçti. Elleri kirlenmesin diye, öğrencinin kravatıyla çocuğun kulağını tutar, öyle çekerdi.
*
Hakan GÖKALP: Bu soru çözülmez
Ben lise 1'deyken Dehşet Recep bizim fizik hocamızdı. Bir sınavda sorduğu sorunun cevabı "Bu soru çözülemez" olduğu için sonraki sınavda çözemediğim sorulara "Bu soru çözülemez" cevabını yazmıştım. Ee, haliyle fizikten geçebilmek için öbür sömestr bayağı bir çaba sarfetmem gerekmişti. Vektörlerle ilgili bir şeyleri anlatırken sarfettigi "a kar vit di zpidoff dördi kilomaytir peravir iz goink du fuaaaaaaaaaaaaaar" (a car with the speed of thirty km/h is going to Fuar) cümlesi hala kulaklarimda yankılanıyor.
*
Orçun ÖZELMAS: Dehşet'in diğer sorusu
Anlatılanlar doğrudur. Dehşet Recep'in sorduğu ilginç bir soru daha var: Örümceğin biri arabanın ön camına ağ yapar. Bu ağa bir sinek takılır ve örümcek tarafından yenir. Dehşet, ağın gerilme kat sayıları, sineğin öz kütlesi, ağırlığı ve sindirim sonrası kaybolan kütle gibi değerleri verir ve öğrencilerden ağın gerilme eğrisini bulmalarını ister. Sorunun yanıtı x = 0 (Örümcek cama ağ yapmaz)'dır.
*
Alp KAYIRAN: Dehşet teknik direktör olursa
Dehşet Recep, öğle tatilinde futbol oynayanları seyrediyormuş. Kalecilerden birine kızmış, kulağından yakalayıp bir kenara çekmiş. Maç yapanlar Dehşet'ten korktukları için maçı kesememiş, kalecisi olmayan takım 4 gol yemiş. Bir de hocamız Fenerbahçe'nin ancak kendisi takımın teknik direktörü olduğu zaman şampiyon olabileceğini iddia ederdi. Takıma uygulayacağı müthiş taktiğin devre arası kötü oynayanları odunla dövmek olduğunu söylerdi.
*
Serkan GAZEL: Dehşet'in görünmeyen yazısı
Dehşet Recep'in öğrencisi olduğum yıllarda kara tahta - tebeşirden cam gibi tahtalar ve marker diye tabir ettiğimiz mürekkepli kalemlere geçilmişti. Sınıfta da her gün kalemlerin mürekkepleri ile ilgilenmesi gereken bir öğrenci vardı. Recep Hocanın dersi olduğu bir gün görevli, kalemleri doldurmayı unutmuş. Recep Hoca tahtaya yazmaya başladı ama kalemin boş olduğunu görünce durdu. Sınıfta bir ölüm sessizliği oldu. Biz tam kalemleri doldurmakla görevli arkadaş için Fatiha filan okumaya hazırlanıyorduk ki, Recep Hoca yazmaya devam etti. Adam boş kalemle tahtaya görünmeyen yazılar yazdı. "Bakın buraları iyi not edin", "şekilde de görüldüğü gibi" gibi repliklerle şovunu süsledi. Hatta ara sıra bizden birini çağırıp boş tahtayı sildirdi. "Şurayı iyi temizle" filan dedi. Gülemiyorduk doğal olarak. O gün anlattığı ve bizim göremediğimiz yazılardan bayağı bir soru sormuştu.
*
Alp KAYIRAN: Balıklar neden aptaldır?
Dehşet Recep'in bence en gırgır sınav sorusu "Balıklar neden aptaldır?" idi. Dehşet'e göre bu sorunun doğru yanıtı şu olacakmış: “Balıklar suyun içinden baktıklarından balıkçılar uzakta görünür. Balıkçı nasıl olsa uzakta diye rahat rahat dolanırken ağa yakalanır.”
*
Umut ÖZDEMİR: Dehşet'in garip huyları
1-Sözlülerede asla soru sormaz, isimleri okur, öğrencilerin yüzlerine bakarak not verirdi. 2-Lisede henüz tebeşir kullanılırken, silgi sorunu yaşanırdı. Eğer o ders tahtanın silgisi yoksa, tahta dolduğunda sanki temizlenmiş gibi yazıların üzerini yeniden yazardı veya sınıf nöbetçisine tahtayı nöbetçinin ceketiyle sildirirdi. 3-Eğer bir cümle yazıyorsa ve tahtanın boyu o cümleyi tamamlamaya yetmezse duvara yazmaya devam ederdi. 4-Fenerbahçe'nin yenildiği haftanın ilk günü okula gelmezdi.
*
Berker KILINÇ: In Torki diziplin iz veri importinıt
Ben 89 mezunuyum. Orta ikideyken sınıfımıza bir yıllığına Amerika'dan bir arkadaşımız gelmişti. Amerika'da büyüdüğü için Türkçesi bozuktu. Birgün bu arkadaşımız Dehşet'e "Sayın hocam" diye hitap edeceğine karıştırıp "Hocacığım" demişti. Dehşet muhteşem İngilizcesiyle "In Torki, diziplin iz veri importinıt" deyip bu çocuğun kulağını (tabii kravatıyla ) çekmiş ve ceza olarak "Eylül de gel" şarkısını ezberlerleme ödevi vermişti.
*
Onur ALTINTAŞ: Yazılı sonucu
Dehşet'in yaptığı yazılıların birinde, bizim sınıftan bir kişi kök üç, bir kişi de kök iki almıştı.
*
Leon TELYAZ: Kar yağarsa
Lise yılları boyunca Recep Hoca'nın bir öğrencisi olarak anlatılanların tümünü doğruluyorum. Dehşet Recep'in dersleri her zaman atraksyon dolu geçerdi. Bütün öğrencileri sınıfın en arkasına toplayıp tahtaya karınca duası gibi mini minnacık yazarak ders anlatırdı. Ders sonunda da "Haftaya bu anlattıklarımdan sınav olacaksınız" der ve tahtayı sildirirdi. Derste bir tek kelime not alamayan bizler diğer haftayı merakla beklerdik. Bir de her ders yılı başında "Bu yıl kar yağarsa hepinizi fizikten geçireceğim" derdi. Ama benim lise yıllarımda İzmir'e hiç kar yağmadı.
*
Gözde KAVALCI: Tren, örümcek ve Dehşet
Recep'ten "Dehşet" bir soru daha: Bir tren ...m/s hızla gidiyor. Bu sırada bir örümcek ...m/s hızla trenin camına tırmanıyor. Aynı zamanda hızı ... m/s olan yağmur damlası trenin camına kaç derecelik bir açıyla gelmelidir ki; örümceğe göre hızı ...m/s olsun? Buyrun burdan yakın.
*
Umut KORKMAZ: Yangın kolunda integral sözlüsü
Ben Almanca bölümünde okuyordum, ama iki sene eğitsel kollarda Dehşet Recep bizim kollara gelmişti. Lise 2'de Yangın kolunda iken Dehşet, kendi öğrencisi olan lise sonlara integral soruları soruyordu. Bu arada sınıfa Orta 1'lerden nöbetçi bir çocuk geldi. Dehşet Recep çocuğu yaklaşık 5 dakika kaale almadan beklettikten sonra (sınıfa giren nöbetçilerle hiç muhatap olmazdı, nöbetçi bir süre bekler sonra sıkılıp dışarı çıkardı) çocuğa integral sorusu sordu. Çocuk tabii ki bilemedi. Dehşet çocuğa "Lise sona gelince bana hatırlat sana sıfır vereyim" dedi.
*
İrfan BEKLEYEN: Dehşet'ten hayat bilgisi
Dersin konusu elektriksel yüklerdi ve Dehşet sözlü yapıyordu. Tahtaya kimi kaldırsa problemi sorup, hemen akabinde "Nasılsa bilemeyeceksin, otur yerine!" diyordu. Sıra sınıfımızdaki okul ikincisi arkadaşa geldi. (Bu arkadaş bir yıl sonra ÖSS-ÖYS'de Türkiye ikincisi oldu.) Arkadaş rahat, Dehşet ne sorsa bilecek durumda. Ama Dehşet Recep'in sorusu şuydu "Bir salata tarifi ver bakalım.” Tabii arkadaşımız ve bütün sınıf şoka girdi. Dehşet gayet sakin bir şekilde ünlü açıklamasını yaptı: "Arkadaşlar iyi salata yapmak, iyi fizik bilmekten daha yararlıdır."
(Not : Bu anlatılanlar www.efsaneler.com sitesinden alınmıştır. Yani kopiraytı onlara aittir... Ben yine de Dehşet Hoca’nın adında küçük bir değişiklik yaptım, kimsenin kalbini kırmayalım, diye. Öğrencileri efsanevî hocalarını tanırlar zaten.)