Güncelleme Tarihi:
Dünya Sağlık Örgütü’ne göre DEHB, dünya çapında çocukların yaklaşık yüzde 5-7’sini, yetişkinlerin ise yüzde 2,5-5’ini etkiliyor. Türkiye’de ise bazı akademik araştırmalar her 20 çocuktan birinde DEHB görüldüğünü söylüyor. Ancak pek çok farklı psikiyatrik bozuklukla benzer belirtileri taşıyabilen DEHB’nin doğru tanılanması için bir uzmanın takibi gerekiyor. Sosyal medyada yayınlanan yanıltıcı ve yanlış yönlendiren videoların çoğalmasıyla birlikte kendilerine ulaşan şikayetlerin de arttığını söyleyen uzmanlar şu uyarılarda bulunuyor:
BEN DEHB’LİYİM DEMEK FARKLI OLMA ÇABASI
Türkiye Çocuk ve Genç Psikiyatrisi Derneği Başkanı Prof. Dr. Neslihan İnal:
‘Ben DEHB’liyim, bu nedenle sorunlu ve farklıyım’ düşüncesi aslında bir negatif kimlik çabası. Yani; özellikle ergenler ‘ben DEHB’liyim bana ayrıcalıklı davranın, hatalarımı görmezden gelin’ gibi bir beklentiyle bu tavra bürünebiliyor. Bu davranış sakıncalı sonuçlar doğurabilir. Hastalığın arkasına sığınma, sorumluluklardan kaçma kişinin gelişmesini önler ve geriye götürür. Kişi yapabileceklerini de yapmaz, kolaycılığa alışır. Bu tavrın başarıya ulaştığını gören başka gençler de aynı yöne itilmiş olur. Böylece tanı koyulmadan ‘Ben DEHB’liyim’ diyenlerin sayısı giderek artar.
DEHB GENÇLER İÇİN ‘SAVUNMA KALKANI’
Prof. Dr. Gökhan Malkoç (Türk Psikologlar Derneği Başkanı):
Türkiye’de bu konuda istatistikler maalesef tutulmadığı için elimizde bilimsel veri yok ama gözlemlerimize göre DEHB suistimal ediliyor. İş hayatında başarısızlığa, sosyal yaşamda eksikliklere, okulda zayıf notlara savunma kalkanı olarak kullanılabiliyor. DEHB’nin genetik, psikolojik, biyolojik, davranışsal tarafları var. İnsanların normal yaşantılarını sürdürmelerini engelleyecek bir durumdan bahsediyoruz. Bir gün sabah açlık şekerinizi ölçtüğünüzde yüksekse ‘bende şeker hastalığı var’ demek nasıl yanlışsa, DEHB için de takip süreci şart. Dikkatin kolay dağılması, devamlı dürtüsellik, uğraşılan işten hemen sıkılmak, kendini dışlamak, göz teması kuramamak gibi bir sürü belirti var. Kliniğe bu gözlemlerle gidilmeli.
KONUŞULDUĞU KADAR YAYGIN DEĞİL
Irmak Kerimoğlu (Uzman Gelişim Psikoloğu):
Hareketli ve ders başarısı düşük çocuğu olan ebeveynlerde ‘herhalde benim çocuğum DEHB’li’ deme eğilimi var. Oysa bu sorunun görülme sıklığı konuşulduğu kadar fazla değil. Sınıf ortamında uyum sorunu yaşayan 10 çocuktan belki birinde gerçekten bu sorunu görebiliriz. Kendi kendine tanı koymak her zaman bir ‘savunma mekanizmasıdır’. ‘Bende panik atak var’ demek nasıl stresle başa çıkamamanın kalkanı ise burada da aynı durum söz konusu. Ekranla geçirilen sürenin artması odaklanma becerilerimizi ciddianlamda azalttı. Ancak bu ve bunun gibi durumlar DEHB tanısını karşılamaya yeterli değil.
DİKKAT MERKEZİ BOZUKSA...
Prof. Dr. Tanju Sürmeli (Psikiyatrist):
Bazen aileler gelip çocukta dikkat eksikliği olduğunu söylüyorlar. Ancak ölçümleme yapıyoruz, dikkat eksikliği yok. Motivasyon eksikliği, öğrenme güçlüğü gibi farklı sorunlar var. Öncelikle okulda da evde de aynı sorunu yaşadığını gözlemlemiş olmamız gerekiyor. Çünkü dikkat merkezi bozuksa farklı ortamlarda da bu sorunu yaşar. Sınıfta 5-10 dakika sonra dikkati kopuyor, bir şeylerle oynamaya başlıyorsa, çizimler yapmalar, sınıf içinde gezmeler varsa bu sırada beyin sanki sisli bir buluta girmiş gibi oluyor. Benzer davranışlar evde de tekrarlanıyorsa ebeveynler düşünmeli. Diğer yandan yeni nesilde ciddi anlamda umursamazlık var. Sorumluluk almayla ilgili bu umursamazlık da DEHB olarak algılanabiliyor.