<b> Cüneyt ÜLSEVER </b>
Oluşturulma Tarihi: Şubat 02, 2002 13:52
Değişimin içsel boyutunu irdelemeye devam ediyoruz.
Gerçekten değişimin en zor boyutu bu!
Ancak, 20. yüzyıldan 21. yüzyıla yelken açmak istiyorsak; bundan kaçış yok.
Değişimi sadece çevremizden, örneğin sadece devletten beklemeyeceğiz, şahsi boyutumuzda da yaşayacağız.
* * *
İçsel boyutta değişim çok zor.
Zira değişim; adına olgunlaşma dediğimiz bir süreçte, erdem kazanarak, hoşgörü katsayısını artırarak, fikir dünyasını zenginleştirerek; kısacası dünyaya bakış gözlüklerimizi değiştirerek yaşanır. Bu yaşanan 'soyut değişimi' belki hissetmek mümkündür ama elle tutmak, görmek ve ölçmek çok zordur.
* * *
İçsel değişim nasıl yaşanır?
İçsel değişim, genellikle:
1) adına 'ide' dediğimiz düşünce sistematiğine,
2) ahlak anlayışına,
3) değerler düzenine dayanan değişimlerdir.
Kişi önce düşünme, algılama ve değerlendirme boyutlarını, ahlak yargılarını, örf ve adetlerini, hatta dini akidelerini sorgulayacak!
Bunların bazılarının artık fonksiyonel olmadığına, dolayısı ile değişmeleri gerektiğine karar verecek. Yerine yenilerini tespit edecek.
Bunları kazanmak için mücadeleye girişecek.
Yeni boyutları benimseyecek, kendi doğal davranışı haline getirecek.
Bu süreç için yeni bilgiler lazım. Önce bunlar öğrenilecek. Ancak değişim bilginin bizatihi öğrenilmesi değil, onun ışığında düşünce sitematiği ve davranışlarını değiştirilmesidir.
Yeni bilgiyi öğrenme gayreti sadece bir başlangıçtır.
Ne kadar zor bir uğraştan bahis ediyoruz, farkında mısınız?
* * *
Geçen haftaki örneğimize dönelim; lise mezunu bir normal yurdum insanının, bütün bir hayatı boyunca tüm kararlarını başkasının verdiğini, ancak bu kişinin bir gün başına taş düştüğünü ve artık bütün kararlarını kendi vermeye kalktığını var sayalım.
Bu kişinin daha evvel aldığı kararlar, yerine göre; anne-baba, ailenin ileri gelenleri, öğretmen, komutan, eş, amir, gazeteler, TV, mahalledeki 'abiler', cami imamı, muhtar, kaymakam, vali, bölge milletvekilleri, Hükümetler, AB, ABD, IMF tarafından verilirken şimdi bu kişi aniden:
-Artık vesayet altında yaşamaktan bıktım, bundan böyle kendi kararlarımı kendim vereceğim, diyor.
* * *
Kendi kararlarını kendi kendine vermek ne demek?
Kişi sıra ile:
1) Karar vermenin ne demek olduğunu öğrenecek.
2) Karar verme sürecininin safhalarını kavrayacak.
3) Gerekli bilgiye ulaşma beceresini kazanacak.
4) Karar vermek için gereken ve belki de lise eğitimi ile kazanamadığı analiz yapma becerisini kazanacak.
5) Dolayısı ile yeni bilgiyi analiz edebilmek için, aynı zamanda o bilginin doğruluğundan şüphe etme alışkanlığını elde edecek.
* * *
6) Alacağı kararlar ile kendisi için verilen eski kararlar çelişirse, hangisinin doğru olduğuna bir kez daha karar verecek.
7) Yeni kararları ile sahip olduğu değerler çelişirse, yeni kararları ışığında yeni değerler edinecek.
8) Yeni ve kendi kararları karşısında inancı ile yeniden yüzleşecek. Menkıbelere göre Hz. İbrahim'in yaptığı gibi Cenab-ı Allah'a:
-Önce aklıma yer et ki, gönlüme yerleşesin, diyebilecek cesareti kazanacak.
Aklını kullanmayanın dini olamayacağını kabullenecek.
9) Başkalarının aynı konumda başka kararlar verebileceğini göz önüne alacak.
10) Karar verirken tek doğru olmadığını bilecek.
* * *
11) Gerektiğinde kararlarını savunmayı göze alacak.
12) Karşı tarafı ikna edemez ise ve ortak karar gerekiyorsa; uzlaşmaya razı olacak.
13) Kararlarının sonuçlarının sorumluluğunu yüklenecek.
14) Başkalarının kendisi için karar vermesinin dayanılmaz sorumsuzluğundan ve rehavetinden feragat edecek.
15) Yazar bu zırvaları neden yazıyor diye sorgulamak yerine, neleri eksik veya yanlış yazmış diye sorgulayacak.
* * *
Hodri meydan!
Neden insanımızı bu uğraşa zorluyorum?
Cevabı haftaya!