OluÅŸturulma Tarihi: Eylül 10, 2001 00:00
TÜSİAD'ın ''Türkiye'de demokratikleşme Perspektifleri'' ve ''AB Kopenhang Siyasal Kriterleri'' çalışmasının unsurlarından olan ''Düşünce özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılması'' paketi, bugün Ankara'da düzenlenen basın toplantısıyla tartışmaya açıldı. Toplantıda konuşan Prof. Dr. Kalaycıoğlu değişik ve aykırı düşüncelerin değişimin motoru olduğu görüşünü dile getirdi. Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu, halkın
haber alma özgürlüğü ve buna dayalı tercih sürecinin, demokrasinin tanımında bulunduÄŸunu, Türkiye'de sorunun bu noktada doÄŸduÄŸunu, doÄŸal olan bu sürecin kimi zaman engellendiÄŸini savundu. Ankara Sheraton'daki tanıtım toplantısında konuÅŸan Prof. KalaycıoÄŸlu, demokrasinin tarihsel geliÅŸimini anlattı, deÄŸiÅŸimlerin yumuÅŸak ve kolay hale getirilmesinde muhalefetin rolüne dikkati çekti.AÄ°HM'DE 22 DAVANIN 18'Ä°NÄ° KAYBETTÄ°K TÃœSÄ°AD Parlamento iÅŸleri komisyonu üyesi ve siyasi kriterler çalışma grubu baÅŸkanı Can Paker de konuÅŸmasında, AB'ye üyelik sürecinde Türkiye'ye en çok prestij kaybettiren konuların başında, düşünce ve ifade özgürlüğü ihlallerinin geldiÄŸini bildirdi. Paker, 1 AÄŸustos 2000 tarihi itibariyle düşünce ve ifade özgürlüğü konusunda Avrupa Ä°nsan Hakları Mahkemesi'ne Türkiye'den 75 baÅŸvuru yapıldığını, karara baÄŸlanan 22 davanın 18'inin de Türkiye aleyhine sonuçlandığını belirtti. Paker, geri kalan davalarda da, benzer bir tablonun ortaya çıkmasının sürpriz olmayacağını vurgularken, ''bu durumda Türkiye, evrensel hukuk kurallarına uymayan ve avrupa insan hakları mahkemesinde sürekli dava kaybedip tazminat ödemek zorunda kalan bir ülke görünümüne sahip. Tüm bunlar, gerçekten düşündürücü bir manzara sergiliyor'' dedi. ''DeÄŸiÅŸik ve aykırı düşünce, yenilik ve deÄŸiÅŸimin motorudur'' diyen Prof.Dr. KalaycıoÄŸlu, düşünce özgürlüğünün geliÅŸmiÅŸ demokrasilerde sadece iftira, fitne-fesat, tanrı hakkında kötü konuÅŸmave kiÅŸilik haklarına saldırı konularıyla sınırlı olduÄŸunu anlattı. Bu sınırlamaların siyasal ifadelerden kaldırıldığını belirten KalaycıoÄŸlu, hatta bayrak yakmanın dahi düşünce özgürlüğü kapsamında olduÄŸunu söyledi.TORBA MADDELERBahçeÅŸehir Ãœniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Süheyl Batum da, Türkiye'de düşünce özgürlüğüyle ilgili birçok yasal düzenleme olduÄŸunu belirterek, ''bu maddeler torba maddeler olarak görülür. GerektiÄŸinde herÅŸeyi sokabileceÄŸiniz, gerektiÄŸinde hiçbirÅŸey sokmayacağınız düzenlemeler bunlar'' dedi.Gerekli düzenlemelerin Ä°nsan Hakları Mahkemesi tarafından gösterildiÄŸine iÅŸaret eden Prof. Batum, ''kararlara bakıldığında düşünce özgürlüğü, sadece iÅŸimize gelen düşünceler için deÄŸil, bize zararlı, huzursuz, ÅŸoke eden, rahatsız eden düşünceler için de geçerlidir'' diye konuÅŸtu.Söze geldiÄŸinde ÅŸu ülkede de aynı madde var, bu ülkede de aynı düzenleme var dendiÄŸini, ancak bu düzenlemelerin net ve hangi amaca yönelik olduÄŸunun belli olduÄŸunu anlatan Prof. Batum, ''bu torbaları ortadan kaldırıp Türkiye'nin koÅŸullarına uygun düzenleme yapmak zorundayız'' derken, şöyle devam etti: ''Avrupa Ä°nsan Hakları Mahkemesi belirtiyor, ÅŸiddet içeren, kin-nefrete-düşmanlığa teÅŸvik eden, silahlı mücadele ve baÅŸkaldırmaya teÅŸvik eden, demorkarit kuralları reddeden ve ırkçılık içeren söylemler konusunda sınırlama olabilir. Ama söylendiÄŸi yer, araçlar veortam da gözönünde bulundurmak zorunludur. Ayaklanmaya teÅŸvik edici konuÅŸma yapan da henüz dağıtılmamış bildiriyi hazırlayan da aynı aynı maddeden yargılanıyor. Bu sorunu esasen yargıçlar ortadan kaldırabilir, ama belirli nedenlerle bu iÅŸi çözememiÅŸlerdir. Zor ve ÅŸiddet kullanma yasaklansın düşünce açıklamak deÄŸil. kısıtlamada amaç kasıt, ÅŸiddet ve sövme olmalıdır.''AB REFERANS NOKTASITÃœSÄ°AD BaÅŸkanı Özilhan ise yaptığı konuÅŸmada, AB'nin, gerek demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları boyutuyla, gerekse piyasa ekonomisi altyapısıyla, Türkiye'nin küreselleÅŸme projesinde her zaman bir referans noktası olduÄŸunu belirtti.AB'ye tam üyeliÄŸin Türkiye açısından gerçekleÅŸmesi oldukça zorlu bir yol olarak gözüktüğünü kaydeden Özilhan, bunun da AB'nin üyelik için öngördüğü standartları yerine getirmede karşılaşılan güçlüklerden kaynaklandığını ifade etti.Bu durumun yapısal nedenleri olduÄŸu gibi, siyasi irade eksikliÄŸinden ya da çeÅŸitli çevrelerin AB üyeliÄŸi konusundaki isteksizliklerinden kaynaklandığını da vurgulayan Özilhan, şöyle devametti:''Oysa içinde bulunduÄŸumuz derin ekonomik ve siyasal krizi aÅŸmak, Türkiye'yi krizler üretmeyen bir yapıya kavuÅŸturmak için, yapılması gereken reformlar ile AB'ye tam üyelik yolunda gerçekleÅŸtirmek zorunda olduÄŸu reformlar tümüyle örtüşüyor. Ä°ÅŸte bu gerçek bize çok zor koÅŸullar altındayken tarihi bir fırsatın kapısını aralıyor. Öyleyse üyelik süreci geniÅŸ açılı bir yaklaşımla, Meclisimizde temsil edilen siyasi partilelerin politikalarının ve günün siyasi ve ekonomik ÅŸartları üzerinde ülkemizin orta ve uzun dönemli stratejik çıkarları açısından ele alınmalıdır.'' Â
button