Değişik ve aykırı düşünce değişimin motoru

Güncelleme Tarihi:

Değişik ve aykırı düşünce değişimin motoru
Oluşturulma Tarihi: Eylül 10, 2001 14:23

TÜSİAD'ın ''Türkiye'de demokratikleşme Perspektifleri'' ve ''AB Kopenhang Siyasal Kriterleri'' çalışmasının unsurlarından olan ''Düşünce özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılması'' paketi, bugün Ankara'da düzenlenen basın toplantısıyla tartışmaya açıldı. Toplantıda konuşan Prof. Dr. Kalaycıoğlu değişik ve aykırı düşüncelerin değişimin motoru olduğu görüşünü dile getirdi.

Haberin Devamı

Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu, halkın haber alma özgürlüğü ve buna dayalı tercih sürecinin, demokrasinin tanımında bulunduğunu, Türkiye'de sorunun bu noktada doğduğunu, doğal olan bu sürecin kimi zaman engellendiğini savundu.

Ankara Sheraton'daki tanıtım toplantısında konuşan Prof. Kalaycıoğlu, demokrasinin tarihsel gelişimini anlattı, değişimlerin yumuşak ve kolay hale getirilmesinde muhalefetin rolüne dikkati çekti.

AİHM'DE 22 DAVANIN 18'İNİ KAYBETTİK
TÜSİAD Parlamento işleri komisyonu üyesi ve siyasi kriterler çalışma grubu başkanı Can Paker de konuşmasında, AB'ye üyelik sürecinde Türkiye'ye en çok prestij kaybettiren konuların başında, düşünce ve ifade özgürlüğü ihlallerinin geldiğini bildirdi.

Paker, 1 Ağustos 2000 tarihi itibariyle düşünce ve ifade özgürlüğü konusunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne Türkiye'den 75 başvuru yapıldığını, karara bağlanan 22 davanın 18'inin de Türkiye aleyhine sonuçlandığını belirtti.

Paker, geri kalan davalarda da, benzer bir tablonun ortaya çıkmasının sürpriz olmayacağını vurgularken, ''bu durumda Türkiye, evrensel hukuk kurallarına uymayan ve avrupa insan hakları mahkemesinde sürekli dava kaybedip tazminat ödemek zorunda kalan bir ülke görünümüne sahip. Tüm bunlar, gerçekten düşündürücü bir manzara sergiliyor'' dedi.

''Değişik ve aykırı düşünce, yenilik ve değişimin motorudur'' diyen Prof.Dr. Kalaycıoğlu, düşünce özgürlüğünün gelişmiş demokrasilerde sadece iftira, fitne-fesat, tanrı hakkında kötü konuşmave kişilik haklarına saldırı konularıyla sınırlı olduğunu anlattı. Bu sınırlamaların siyasal ifadelerden kaldırıldığını belirten Kalaycıoğlu, hatta bayrak yakmanın dahi düşünce özgürlüğü kapsamında olduğunu söyledi.

TORBA MADDELER

Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Süheyl Batum da, Türkiye'de düşünce özgürlüğüyle ilgili birçok yasal düzenleme olduğunu belirterek, ''bu maddeler torba maddeler olarak görülür. Gerektiğinde herşeyi sokabileceğiniz, gerektiğinde hiçbirşey sokmayacağınız düzenlemeler bunlar'' dedi.

Gerekli düzenlemelerin İnsan Hakları Mahkemesi tarafından gösterildiğine işaret eden Prof. Batum, ''kararlara bakıldığında düşünce özgürlüğü, sadece işimize gelen düşünceler için değil, bize zararlı, huzursuz, şoke eden, rahatsız eden düşünceler için de geçerlidir'' diye konuştu.

Söze geldiğinde şu ülkede de aynı madde var, bu ülkede de aynı düzenleme var dendiğini, ancak bu düzenlemelerin net ve hangi amaca yönelik olduğunun belli olduğunu anlatan Prof. Batum, ''bu torbaları ortadan kaldırıp Türkiye'nin koşullarına uygun düzenleme yapmak zorundayız'' derken, şöyle devam etti:

 ''Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi belirtiyor, şiddet içeren, kin-nefrete-düşmanlığa teşvik eden, silahlı mücadele ve başkaldırmaya teşvik eden, demorkarit kuralları reddeden ve ırkçılık içeren söylemler konusunda sınırlama olabilir. Ama söylendiği yer, araçlar veortam da gözönünde bulundurmak zorunludur. Ayaklanmaya teşvik edici konuşma yapan da henüz dağıtılmamış bildiriyi hazırlayan da aynı aynı maddeden yargılanıyor. 

Bu sorunu esasen yargıçlar ortadan kaldırabilir, ama belirli nedenlerle bu işi çözememişlerdir. Zor ve şiddet kullanma yasaklansın düşünce açıklamak değil. kısıtlamada amaç kasıt, şiddet ve sövme olmalıdır.''

AB REFERANS NOKTASI

TÜSİAD Başkanı Özilhan ise yaptığı konuşmada, AB'nin, gerek demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları boyutuyla, gerekse piyasa ekonomisi altyapısıyla, Türkiye'nin küreselleşme projesinde her zaman bir referans noktası olduğunu belirtti.

AB'ye tam üyeliğin Türkiye açısından gerçekleşmesi oldukça zorlu bir yol olarak gözüktüğünü kaydeden Özilhan, bunun da AB'nin üyelik için öngördüğü standartları yerine getirmede karşılaşılan güçlüklerden kaynaklandığını ifade etti.

Bu durumun yapısal nedenleri olduğu gibi, siyasi irade eksikliğinden ya da çeşitli çevrelerin AB üyeliği konusundaki isteksizliklerinden kaynaklandığını da vurgulayan Özilhan, şöyle devametti:

''Oysa içinde bulunduğumuz derin ekonomik ve siyasal krizi aşmak, Türkiye'yi krizler üretmeyen bir yapıya kavuşturmak için, yapılması gereken reformlar ile AB'ye tam üyelik yolunda gerçekleştirmek zorunda olduğu reformlar tümüyle örtüşüyor. İşte bu gerçek bize çok zor koşullar altındayken tarihi bir fırsatın kapısını aralıyor. Öyleyse üyelik süreci geniş açılı bir yaklaşımla, Meclisimizde temsil edilen siyasi partilelerin politikalarının ve günün siyasi ve ekonomik şartları üzerinde ülkemizin orta ve uzun dönemli stratejik çıkarları açısından ele alınmalıdır.''

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!