Güncelleme Tarihi:
DÜNYANIN önde gelen havayolları şirketleri, yolcuya sunulan kabin içi sağlık hizmetlerini de aralarındaki ticari rekabetin önemli unsurlarından biri olarak görüyorlar. Kabinde görev yapan tüm personelini ilk yardım konusunda eğitimden geçiren bazı havayolları şirketleri, ‘defibrilatör’ adı verilen ve kalpte meydana gelen elektrik fırtınasını giderip, kalbi tekrar çalıştıran cihazı 1990 yılından bu yana uçaklarında bulunduruyorlar.
Virgin Atlantic Airways, British Airways, Delta, US Air hatta Zimbabwe Havayolları'nın içinde yer aldığı 13 havayolu şirketi tüm uçaklarında ‘defibrilatör’ bulunduruyor. United ve Lufthansa Havayolları ise ‘defibrilatör’ alımı için ihale açtı.
Dünyaca ünlü doktorumuz, kalp hastalıkları uzmanı Murat Tuzcu da, uçakta otomatik defibrilatör bulunması durumunda, sanatçının kurtarılabileceğini söylemişti.
İLK MÜDAHALE Kabin içi sağlık hizmetlerine verilen önem nedeniyle kısa adı ERC olan ve 2 yılda bir toplanan Avrupa Resüsitasyon Konseyi, (Kalp ve Solunumun Yeniden Canlandırılması) geçen ay Belçika'da yaptığı uluslararası konferansın gündemine uçuşlarda resüsitasyon konusunu da aldı.
Konsey toplantısına katılan Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Sadi Sun Yoğun Bakım Ünitesi'nden Anestezi ve Reanimasyon Uzmanı Dr. Oktay Demirkıran, British ve Virgin Atlantic Havayolları ile Şikago O'Hare Havalimanı'nın konuyla ilgili sunuş toplantılarına katıldı.
UÇAKTA YAŞAM ZİNCİRİ Dr. Demirkıran'ın verdiği bilgiye göre, uçakta hastanan yolcuya ilk yardımın kabinde, özel eğitimden geçirilmiş kabin ekibi tarafından yapılması gerekiyor. THY ile uçarken 4 kez hastalara müdehale etmek zorunda kaldığını, kabindeki ilk yardım çantasında bulunan ilaç ve tıbbi araç-gereç ile personelin bilgisinin yetersiz olduğunu gözlemlediğini söyleyen Dr. Demirkıran, ‘‘Çantaların tekrar gözden geçirilmesinde ve yenilenmesinde yarar var’’ dedi.
Dr. Demirkıran'ın verdiği bilgiye göre havayollarının kabin içi sağlık hizmeti uygulamaları şöyle:
British Airways: Yılda 36 milyon 800 bin yolcu taşıyor. Geçen yıl tıbbi kabin içinde tıbbi müdahale gerektiren 3 bin 386 vakayla karşılaştı. Sadece 8 yolcu kaybedildi. 43'ü acil müdahaleyle kurtarıldı. Bütün uçuş ekibine ilk yardım eğitim programı uygulanıyor ve eğitimleri kurslarla tazeleniyor. Bütün uçaklarında kalp şoku uygulanmak üzere ‘defibrilatör’ var.
Virgin Atlantic Airways: 2 bin 600 kişilik kabin ekibi, 700 kişilik uçuş ekibi ve 120 uçuş sorumlusunun tümü ilk yardım konusunda eğitimli. Yılda 3 milyon yolcu taşıyorlar. Acil müdahale gerektiren yolcuların yüzde 10'unun yaşamı kurtarılabiliyor. Yaşam zincirini esas alıyorlar ve buna yönelik önlemleri var. İlk yardım çantalarında, ilk yardım seti, özel yanık kiti, tekerlekli sandalye, ‘otomatik defibrilatör’, acil medikal tip oksijen tüpü, tam donamlı ilaç kiti bulunuyor.
Şikago O'Hare Havalimanı: Havalimanı içinde 26 tane ‘defiblatör’ var. Acil durum halinde kullanılabiliyor. Yangın tüpü gibi bulunduğu yerden alınması halinde alarm çalışıyor. Medikal link ağıyla sağlık ekibinin bulunduğu merkeze bilgi ulaşıyor. Sağlık ekibi de olay yerine geliyor.
Defibrilatör bulunduran havayolları:
1990'dan beri: Virgin Atlantic Havayolları (ABD), 1991'den beri: Quantas (Avusturalya), 1990 ortalarından beri: Zimbabve Havayolları, 1997'den beri: American, Delta, Varig (Brezilya), Aloha (ABD), Alaska, Emirates, Ansett (Yeni Zelanda), Finnair, US Air, 1999'dan beri: British Airways.
Kalpte elektrik fırtınası nedir?
ABD'deki Cleveland Clinic kalp hastalıkları uzmanı, dünyaca ünlü doktorumuz Murat Tuzcu, kalp dokusundaki elektriksel ahengin bozulması sonucunda oluşan fibrilasyonun meydana gelişini şöyle anlattı:
‘‘Kalbin 4 odası bulunuyor. Sağ üst odanın tepesinde akümlatör görevini gören bir bölüm var. Burası belli zaman aralıklarıyla uyarı gönderiyor. Kalp kasına herhangi bir saldırı olursa (kan gelmemesi, kalp kası zayıflaması, kapak bozukluğu, damar tıkanması, kansızlık durumunda) ani şok oluyor. Kalpte elektriki fırtına kopuyor. Elektriki fırtına sırasında fibrilasyon (titreşim, elektriki hareket) oluşuyor. Kalp kası kasılacağına içindeki kanı atamıyor. Beyin buna ancak 3-4 dakika tahammül edebiliyor.’’