Güncelleme Tarihi:
Önceki gün üvey babası İsmet Görgün'ü kaybeden ve ‘‘Onu gerçek babam sayıyorum’’ diyen Okan Bayülgen'in geçmişi, Atatürk'ün, Kuran-ı Kerim'i Türkçe'ye tercüme ettirdiği meşhur alim Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır'a kadar uzanıyor. Okan Bayülgen, dedesi Muammer Akman'ı ise ‘‘Odasında Hitler ve Mussolini'nin resimleri vardı. Hayrandı onlara. Dedem çok tatlı bir faşistti’’ sözleriyle anıyor.
ANNESİ babası boşanmış bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Bayülgen'in öz babası, Albay Hamid Bey'in oğlu, hukuk ve gazetecilik eğitimi sırasında sınıflarını birincilikle bitiren Ümit Bayülgen. Bayülgen'in öz dedesi olan Hamdi Üge ise aldığı ceza davalarıyla ünlenen meşhur bir avukat. Beş evlilik yapan Hamdi Bey evliliklerinden birini de Türkiye'nin ilk kadın ceza avukatı Rahime Hanım'la gerçekleştirir. Rahime Hanım, yaptığı Kuran'ı Kerim tefsiriyle tanınan Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır'ın ailesine mensuptur. Bayülgen, ‘‘Biz Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır'ın torunlarıyız. O aile büyük ailedir’’ diyor.
Hamdi Üge'yle geçinemeyip boşanınca Rahime Hanım ikinci evliliğini Albay Muammer Akman'la gerçekleştirir. Akademiyi bitirdikten sonra Strasbourg'da kimya eğitimi almaya giden Muammer Bey,doktorasını yapıp geldikten sonra inşaatlar yapar ve zengin olur.
Bayülgen, enteresan tipler dediği her iki dedesinden de etkilenir. Aksiyon Dergisi'ne verdiği röportajda 'İkisi de tonton dedeler değil, arkadaş gibi, ketum ve sinir sahibi, ilişki kurulması zor adamlar. Adam hiddetlendiği zaman evden kaçardı herkes. Fakat ben Muammer Bey uyurken, vücudunu ve ağzını bağlar, sonra da evden çıkar giderdim. Hiçbir şey söylemezdi'' diyen Bayülgen, dedesinin çok zengin olduğunu, para harcamayı sevmediğini, para harcadığı tek torunu olduğunu söylüyor.
Bayülgen, ‘‘Muammer dedemin bir odası vardı. 30 yıl hiç temizlenmeyen bir odaydı o. Hitler'in, Mussolini'nin resimleri vardı orada. Hayrandı onlara. Ne kadar tatlı bir faşistmiş. Muammer Bey'i ben daha yeni anlamaya başlıyorum' dedi.
1970'te, Okan Bayülgen on altı yaşındayken annesiyle babası ayrılır. Bülent Bey ile Ayla Hanım, ayrıldıklarını anlamasın diye küçük Okan'ı yatılı olan İstanbul Göztepe'deki Taş Mektep'e gönderirler. Hafta sonları da beraber gelip alırlar, eve gidip yemek yerler. Bayülgen'in babası bir gün, şehir hatları vapurunda onu bir kadınla tanıştırır. Tanıştırdığı kişi Ümit Bayülgen'in ikinci eşi olacak avukat, DTP'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı ve bugün GİK üyesi olan Doğudan Bayülgen'dir. Çift evlenir ve Ozan ile Okşan adında iki çocukları olur.
Ayla Hanım ise eşinden ayrıldıktan sonra Side ve Bodrum'a yerleşerek resim yapmaya devam eder. Daha sonra önceki gün yaşama gözlerini yuman İsmet Görgün'le evlenir.
Göztepe'deki Taş Mektep'ten sonra Şişli 19 Mayıs İlkokulu'na geçen ve buradan mezun olan Okan Bayülgen, anne ve babası ayrıldıktan sonra anneannesi ve Muammer Akman dedesi ile kalmaya başlar.Bayülgen, ilkokuldan sonra Galatasaray Lisesi'ne girer.
Bayülgen, bir yıl iftiharla geçer, ertesi yıl sınıfta kalır. Böylece orta kısmında girdiği Galatasaray'da 11. sınıfa kadar çift dikiş atarak gider. Buna rağmen okuldaki öğrenci kulüplerinde yer almaktan da geri kalmayan Bayülgen, folklor, müzik, edebiyat gibi kollarda aktiftir. 11. sınıfta iken Rasih Nuri İleri'nin akrabası bir kıza aşık olur. Aşık olup da okula gitmeme durumu ortaya çıkınca da Ayla Hanım onu Bodrum'a, yanına getirtir. Bir yıllık Bodrum Lisesi eğitiminin ardından Şişli Lisesi'nden mezun olarak lise öğrenciliği ile alákasını tamamen kestiğinde yıl 1984'tür. Bu yıllarda psikiyatrik sorunlar yaşayan Bayülgen, Türkiye'nin en ünlü psikiyatrlarından Metin Özek'e gider.
1984'te fotoğraf çekmek için Fransa'ya giden Bayülgen, Tours Üniversitesi'nde Hukuk ve Ekonomik Bilimler Fakültesi'nde hukuk okumaya başlar. Ardından ekonomi okumaya karar verir.
Ekonomi okumak ağır geldi
Bayülgen Fransa’da tanıştığı antikacı bir kadınla antika mezatlarına katılmayabaşlar. Ardından belediyenin desteklediği üniversitede kurulan tiyatro ve bir de fotoğraf kulübünde çalışan Okan Bayülgen, ekonomi dersi ağır geldiğinden okulu da bırakır ve Türkiye'ye döner. Mimar Sinan Üniversitesi'nin konservatuvar bölümü sınavlarını kazanır, 1989'da MSÜ Devlet Konservatuarı'nı bitirdikten sonra aynı üniversitenin Sosyal Bilimler Fakültesi'nde master yapar. Bayülgen 1989-94 yılları arasında en genç yönetmen olarak Devlet Tiyatroları'nda oyunlar yönetir. 1993 sonunda Trabzon Devlet Tiyatrosu'na 'mutlaka gitmek' zorunda bırakılınca Devlet Tiyatrosu'ndan istifa eden Bayülgen, Kent FM'de radyoculuğa adım atar. Sonrasında televizyon ve sinema...