Güncelleme Tarihi:
Suriye’yi dış politikasının bir numaralı odağı olarak gören ve Ortadoğu ülkelerini bir araya getirmeyi amaçlayan Türkiye için bu yorum bir çağrı anlamına geliyor.
Zira bundan sadece birkaç ay önce Davutoğlu ve diğer Türk yetkililer, Ankara’nın 1998’de neredeyse savaşa girdiği Suriye’yle olan ilişkilerindeki gelişmeyi, hükümetin belki de en büyük dış politika başarısı olarak nitelendirdi. Bugün Türk yetkililer Suriye’de yaşanan gerginliğin Türkiye’ye mülteci akınına neden olabileceği yönündeki kaygıların dile getirirken, bazı yetkililer de özel görüşmelerde yaptıkları açıklamalarda Suriye’nin Türkiye’deki Kürtlerin tansiyonunu da yükseltebileceğinden endişe ettiklerini ifade ediyor.
Diğer herkes gibi, Türk yetkililer de Esad’ın iktidardaki elitlerin yönetiminin sonlanması anlamına gelecek reformları yapmaya istekli – ve dahası yetkin – olup olmadığından emin değil. Esad’la konuştuktan sonra bazı Türk ve Arap yetkililer, Esad’ın 11 yıldır iktidarına en büyük meydan okuma olarak görülen bu protestoların doğasını doğru anlayıp anlamadığını sorguluyor.
Davutoğlu, seçim kampanyası için gittiği memleketi Konya’da verdiği röportajda, “Esad’ın yapması gereken, halkının gönlünü kazanmak için bir şok terapisi uygulamak ve bunu mümkün olduğunca çabuk yapmaktır” dedi. Esad’ın etkili bir reform uygulamayı başaramaması durumda neler yaşanacağı sorusuna ise Davutoğlu, “Bilemiyoruz, o yüzden şok terapisi diyoruz” yanıtını verdi.
Türkiye, son birkaç yılda bölgenin en dinamik ülkesi haline geldi ancak Arap baharıyla başa çıkma konusunda zor günler yaşıyor. Erdoğan Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek’e istifa çağrısı yapan ilk liderlerden biri olurken, müzakere girişimlerinin başarısız olması üzerine Libya lideri Muammer Kaddafi’ye de benzer şekilde seslenmişti.
Bu hafta içinde verdiği bir röportajda Suriye’nin farklı bir durumu olduğunu açıkça ifade eden Erdoğan, “Suriye’deki durum, Türkiye’deki iç siyasette yaşananların dengidir” derken Türkiye’nin komşusundaki gelişmelerden “bir hayli kaygılı” olduğunu belirtti.
Geçtiğimiz 10 yılda, Türkiyeli ve Suriyeli yetkililer arasında derin ve şahsi bir ilişki kuruldu. Davutoğlu, son sekiz yıl içinde kendi hesabıyla Suriye’ye 60 kez, memleketi Konya’ya ise 20 kez geldiğini belirtti. Erdoğan Esad’la sıcak bir dostluk kurdu, hatta aileleri de görüşmeye başladı. MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın da Suriye’yle ilgili derin bilgi sahibi olduğu ifade ediliyor.
İki ülke ayrıca Davutoğly’nun bölgesel entegrasyon vizyonu doğrultusunda sömürge sınırları ve Soğuk Savaş’ın kopardığı tarihsel bağları yeniden kurdu. Ortak kabine toplantıları ve askeri tatbikatlar düzenlendi. Vizeler kaldırıldı.
Davutoğlu, “Suriye bizim için bir başarı hikayesiydi” dedi.
Türkiye’nin Suriye’de istikrarlı bir liderlik olmasına çok önem verdiği konusunda şüphe yok. Ancak Avrupalı ve ABD’li yetkililer gibi, Türkiye’de de hiç kimse Suriyeli yetkililerin yabancı diplomatlarla yaptıkları görüşmelerde dedikleri üzere hükümetin ömrünün orduyu, istihbarat birimlerini ve Esad ailesini destekleyen Alevilerle eşitlendiği bir ortamda dönüşümün nasıl müzakere edileceğini bilmiyor.
Türkiye’deki uzmanlar Ankara’nın de Esad’ı harekete geçirme konusunda diğer herkes kadar çaresiz olduğunu ifade ediyor. Türkiye son dönemde göstericilere yapılan müdahaleleri onaylamadığını sertleşen bir dille ortaya koysa da Şam’da liderliği sağlamak için en az bir kanalı açık tutmaya niyetli görünüyor.
Davutoğlu da Esad’ın hala reform yapabileceğine inansa da “Sonucun ne olacağını bekleyip göreceğimizi ifade etti.
Şimdiye kadar Türkiye’nin Suriye’ye verdiği tavsiyelerin hiçbiri hayata geçirilmedi. Davutoğlu, Suriye hükümetinin “bir şiddet kısır döngüsü”yle karşı karşıya olduğunu belirterek, “Maalesef her hafta, her Cuma daha fazla insanın öldürüldüğüne şahit oluyoruz” dedi.
New York Times'da "Turkey Calls for Syrian Reforms on Order of ‘Shock Therapy’" başlığıyla yayımlanan Anthony Shadid imzalı haberden derlenmiştir.