Güncelleme Tarihi:
Davutoğlu, Alevi kanaat önderlerine Çankaya Köşkü'nde verdiği kahvaltıda yaptığı konuşmada, çalışma masasında sistematik, akademik kitapların yanı sıra irfani kitaplara mutlaka yer verdiğini, Hacı Bektaş-ı Veli'nin Makalat'ı ve Mevlana'nın Mesnevi'sinin de bunlardan biri olduğunu söyledi.
Ruhu daraldığında irfani kitaplardan birinin sayfasını "bugün Hacı Bektaş-ı Veli üstad bize ne demiş" ya da "Mevlana Celaleddin-i Rumi bize bir mesajı var mı" diye hasbelkader, rastgele açtığını dile getiren Davutoğlu, "Çoğu zaman o sayfalardan gizli olan irfanın tarihin derinliğine ne kadar gidiyorsa insanın geleceğine de o kadar hitap ettiğini görürüm" dedi.
"BUGÜN ŞERLERİN KAYNAĞI İNSAN ONURUNA YÖNELİK YAPILAN SALDIRILARDIR"
Kadim kültür ve medeniyetin Anadolu'da, bazen şifa, bazen merhamet, bazen bilgi, bazen edep olarak kendisini gösterdiğini belirten Davutoğlu, babaannesinin evlerine gelen kişilerin ellerindeki bazı noktalara dualar eşliğinde uyguladığı basıncın bugün akupunktur tedavisi olarak görüldüğünü anlattı.
Davutoğlu, insanlığın ortak misyonunun "insanlık onurunu" korumak olduğunu, insan onurunun korunmasıyla bugün hayırların fetih olunacağını vurgulayan Başbakan Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Bugün şerlerin kaynağı insan onuruna yönelik yapılan saldırılardır. 'Hayırlar feth ola, şerler def ola' derken o şerleri nasıl defedeceğimizin yolu, hep beraber tayin edeceğimiz çizgi olarak önümüze geliyor. Bilgi ve edep, erkan, ikrar, nasip... Bu kavramlar geleneksel, kökü eskide kalmış, bugüne hitap etmeyen kavramlar değil. 'El ele, el Hakk'a' demek bugün her insan oğlunun bütün tehditler karşısında, çevre problemleri karşısında, insanlığın geleceğini tehdit eden problem karşısında el ele vermesi, sonra da 'el Hakk'a' diyerek hep beraber çalışması anlamına gelir.
İnsan onurunu tehdit eden her şey karşısında el ele vermezsek, bugün el ele vermezsek, yarın el verecek başka bir muhatap bulamaz hale geliriz. Nedir insan onurunu tehdit eden şey bugün? Bazen DAEŞ formuyla karşımıza çıkan ve yüce barış dinimizi en zalim, en barbar yöntemlerle kirletmeye çalışan bir prototip olarak önümüze çıkar şer; bugün dil veya lafız itibariyle İslam inancının kavramlarını kullanıyor gibi görünmekle birlikte, o kavramların arkasında mana itibariyle İslam'a en büyük darbeyi vuran bu DAEŞ terörü aslında defedilmesi gereken bir şerdir. Çünkü insan onuruna en büyük darbeyi vuruyor. Muhabbet dinini, aşk dinini bir zulüm tasviri içine yerleştirmeye çalışanların piyonudur bugün DAEŞ. Hepimiz nerede olursa olsun, hangi formda, kimlikte çıkarsa çıksın insan onuruna saygı göstermeyen bütün örgütlere, yapılara, devletlere, barbarlara, diktatörlere karşı el ele vermek durumundayız."
Başbakan Davutoğlu, DAEŞ gibi insan onurunu zedeleyen ve İslam'a en büyük darbeyi vuran yaklaşımlar karşısında her zamankinden daha fazla Horasani irfan, Sünni ve Alevi gelenek içinden gelen, İslam'ın muhabbet dini olma özelliğine dikkatleri çekmek gerektiğine işaret etti.
"SURUÇ'TA 32 VATANDAŞIMIZI KATLEDEN DAEŞ'İ LANETLİYORUM"
Terör örgütü PKK'nın uyuyan iki polisi Ceylanpınar'da şehit etmesinin de defedilmesi gereken bir şer olduğunu vurgulayan Davutoğlu, Ceylanpınar'a yaptığı ziyarette Türk, Arap, Kürt insanların omuz omuza şerlere karşı olduklarını, Suriye'de yaşananları Türkiye'ye taşımak isteyenlerin hiçbir zaman başarı kazanamayacaklarını bir kez daha hissettiğini anlattı.
Davutoğlu, DAEŞ terör örgütünün Suruç'taki barbarca saldırısına karşı da el ele bir duruş sergilenmesi gerektiğini belirterek, "Suruç'ta 32 vatandaşımızı, kardeşimizi, canımızı, gencimizi katleden DAEŞ'i lanetliyorum, ailelerini taziyelerimi sunuyorum. Bazen devlet görevlerini yürütmek zor kararların alınmasını gerektirir bu şerleri defetmek için. Bir gün sonra da sınırımızda bir askerimizi şehit ettiğinde DAEŞ, bu şerri defetmenin sadece sözle olamayacağını gördüğümüzde, DAEŞ'e karşı operasyon başlattık ve onların şerlerini defedebilmek için kudretimizin gösterilmesi gerektiği anda tereddüt etmeyeceğimizi de ortaya koyduk" diye konuştu.
Bektaşi ocaklarının aynı zamanda yeniçeri ocağı olmasının bir anlamının da şerleri defedecek güç ile muhabbetin iç içe geçmesi, aynı ocaktan beslenmesi anlamına da geldiğini ifade eden Başbakan Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Aynı şekilde Ceylanpınar'da polisimizi uyurken şehit edenlere karşı da onların şerlerini defetmek için de aynı kararlılıkla harekete geçtik. Burada en temel mesele; insan onurunu korumak. Hepimiz insan onurunu korumak için varız. Çünkü bizler ancak o onur korunduğu zaman onurlu hayatın içinde oluruz. Allah bir daha bu tür acıları yaşatmasın, ama bu tür acıları yaşatmak isteyen şerler geldiğinde de sizler üzerinden bütün Sünni, Alevi, Türk, Kürt bütün kardeşlerime, dostlarımıza, canlarımıza hitaben diyorum ki; eğer bir şer bize doğru yaklaştığında, insan onurunu yok etmeye çalıştığında gelin el ele verelim, el Hakk'a yürüyelim, sonra da hep beraber o şerri def etmek için ne yapmak gerekiyorsa yapalım."