Güncelleme Tarihi:
Bakan Davutoğlu, Medeniyetler İttifakı Salonu'nda yaptığı konuşmada, bugünkü oturumla Yüksek Komiserlik Ofisi'nin kurulmasına da olanak sağlayan 1993 yılındaki Viyana Konferansı'nın 20. yıl dönümünün kutlandığına işaret etti.
Viyana Konferansı'nın ruhunun ve özünün, insan haklarını geliştirmek için bütün dünyada gösterdikleri çabalarda yol gösterici olduğunu vurgulayan Davutoğlu, İnsan Hakları Konseyi ve İnsan Hakları Yüksek Komiserliği Ofisi'nin insan hakları savaşının zaruri ve bölünemez bileşenlerini oluşturduğunu belirtti.
Davutoğlu, "Farklı ülkelerin hükümetleri olarak bizler, insanlığın ortak vicdanını temsil ediyoruz. Politik farklılıklarımıza rağmen, insan hakları ve insani konular söz konusu olduğunda, bizim odak noktamız ayrımcılık yapmaksızın insanlığın ortak değerleri olmalıdır. Birleşmiş Milletler çatısı altında 'birleşmiş bir insani vicdan' ile hareket etmek zorundayız" diye konuştu.
Konsey'in Suriye'deki trajedi, İsrail'deki tolere edilemez gelişmeler, ırkçılık, göçmen haklarına karşı hoşgörüsüzlük ve ifade özgürlüğü gibi dünya gündeminin en ön planında yer alan pek çok konuyla ilgilendiğini ifade eden Davutoğlu, burada evrensel prensiplerin formüle edildiğini ve politikaların oluşturulduğunu söyledi.
"BİZ KONUŞURKEN 200 İNSAN DAHA ÖLDÜ"
Suriye'de uluslararası toplumun gözü önünde insani bir trajedinin halen devam etmekte olduğuna dikkati çeken Davutoğlu, "Bugün Suriye, korkunç düzeyde insan hakları ihlallerinin yaşandığı bir yer haline geldi" dedi.
Suriye'deki rejim kuvvetlerinin şehirleri ayrım gözetmeksizin bombaladığını, ekmek fırınları önünde sıra bekleyen siviller ve hastaneler de dahil olmak üzere yerleşim yerlerine füzeyle saldırdığını ifade eden Davutoğlu, Yüksek Komiser'in son olarak belirttiği gibi, Suriye'de aylık ortalama ölen insan sayısının 5 bine yükseldiğine işaret etti.
Davutoğlu, "Bugün biz konuşurken yaklaşık 200 insan daha öldü. Biz sadece istatistiklerden bahsetmiyoruz. Her rakam bir insanın hayatıdır ve aynı zamanda yaşam hakkının ihlalidir" dedi.
Suriye'de sistematik işkence sonucunda günlük ortalama 20 muhalifin öldürüldüğünü belirten Davutoğlu, Suriye İnsan Hakları Ağı'nın yaptığı son araştırmaya göre sistematik işkence dolayısıyla bin 215 kişinin öldürüldüğünü kaydetti.
Suriye Bağımsız Uluslararası Soruşturma Komisyonu'nun çok zor koşullarda Suriye'deki insan hakları ihlallerini araştırmak için yorulmadan çalıştığına işaret eden Davutoğlu, Komisyon'un ülkeye girişi engellense de, ülkedeki duruma ilişkin önemli bilgileri gün ışığına çıkardığını söyledi.
Davutoğlu, "Türkiye, insan hakları ihlalleri konusunda caydırıcı olmak ve hesapverirlik konusundaki ortamı oluşturmak konularında Komisyon'u destekleme taahhüdünü sürdürmektedir. İnsan hakları ihlallerini yapanlar bunun cezasız kalmayacağını ve bunun sonuçlarına katlanacaklarını bilmelidirler" diye konuştu.
TÜRKİYE'NİN YARDIMLARI
Suriye'deki "insafsız insan hakları ihlallerinin" büyük bir insan hakları trajedisine yol açtığını vurgulayan Davutoğlu, 3.5 milyon insanın yerinden edildiğine dikkati çekti.
Yüzbinlerce Suriyelinin komşu ülkelerde barındığına işaret eden Davutoğlu, Suriye halkının dörtte birinden fazlasının Suriye içinde veya dışında insani yardıma ihtiyaç duyduğunu ifade etti.
Türkiye'nin bu insani felaketin önemli bir bölümü için elinden geleni yaptığını vurgulayan Davutoğlu, Türkiye'de 17 ayrı kampta 185 bin Suriyeli'nin bulunduğunu, 100 binden fazla Suriyeli'nin de Türkiye'de farklı şehirlerde yaşadığını söyledi.
Kamplarda iki bin 492 bebeğin doğduğunu bildiren Davutoğlu, buralarda ayrıca 26 bin 315 öğrencinin, 372 sınıfta, bin 224 öğretmen tarafından eğitildiğini anlattı.
24 bin 364 Suriyeli'nin teknik eğitim aldığını bildiren Davutoğlu, 727 bin 639 hastanın tedavi edildiğini, bunlardan 17 bin 673'ünün halen Türkiye'deki hastanelerde olduğunu ve 10 bin 451 ameliyat gerçekleştirildiğini bildirdi.
Davutoğlu, "Bu çocuklar barış içinde kendi ülkelerinde doğabilir ve eğitilebilirlerdi ancak temel hakları ihlal edildi" dedi.
Türkiye'nin çok zor bir sorumluluğu olduğuna işaret eden Davutoğlu, Türkiye'nin bunu yerine getirirken 600 milyon dolar harcadığını ve bu miktarın bütün AB ülkelerinin deklare ettikleri destek taahhütlerinden bile fazla olduğunu bildirdi.
Davutoğlu, "Sorunlar ne kadar zor olursa olsun, açık kapı politikamıza devam edeceğiz ve kardeşlerimizin yanında olacağız" dedi.
"ETKİN VE GERÇEK DESTEK"
Uluslararası toplumun bu insanlık trajedisinin devam etmesine ne kadar daha izin vereceği sorusunu soran Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Suriye halkı kanlı rejimin ellerinde inanılmaz derecede acı çekerken, görmezden gelmeye ne kadar daha devam edeceğiz? Rejim meşruluğunu yitirmiştir. Ülkeyi daha fazla yönetememektedir. Terörle ayakta kalmaktadır. Daha da önemlisi, Suriye'deki durum bölgesel barış ve güvenlik için de gerçek bir tehdit haline gelmiştir."
Suriye rejiminin Suriye halkını, bütün bölgeyi alevler içinde yakarak yok edebilecek şekilde mezhepsel savaşa itmek istediğine dikkati çeken Davutoğlu, rejimin bu şekilde şiddete devam etmesine izin vermenin bu korkunç sonu önlemeyi zorlaştıracağını söyledi.
Davutoğlu, "Suriye halkının, gelecekleri için savaşlarında, bizim birleşmiş destek ve dayanışmamıza ihtiyaçları var. Şu anda ihtiyaç duydukları şey daha fazla konuşma yapmak ve taahhütlerde bulunmak değil, etkin ve gerçek destektir" diye konuştu.
İnsan Hakları Konseyi'nin bu açıdan önemine değinen Davutoğlu, "Uluslararası toplum Suriye'deki bütün insanlara insani yardım ulaştırılması için uygun ortamı oluşturmalıdır. P5 ülkeleri arasındaki politik farklılıklara rağmen BM Güvenlik Konseyi insani yardımları sağlayacak ve yardımların önlenmesini engelleyecek bir karar almalıdır" dedi.
Savaş zamanında bile bazı kurallar bulunduğuna işaret eden Davutoğlu, Suriye rejiminin halkına karşı işlediği suçların bir an önce sona erdirilmesi ve bu konudaki çabaların birleştirilmesi gerektiğini söyledi.
Davutoğlu, "Suçluların cezasız kalmayacaklarından mutlaka emin olmalıyız" dedi.
FİLİSTİN SORUNU
Davutoğlu oturumdaki konuşmasında ayrıca, insanlık onurunu desteklemek için seslerini birleştirenlerin İsrail işgali altındaki Filistinlilerin acılarına da bir kez daha odaklanması gerektiğini söyledi.
İşgalci güç olan İsrail'in kendisini bütün uluslararası insan hakları kuralları ve hukukun üstünde gördüğünü belirten Davutoğlu, İsrail'in yasa dışı yerleşimlerle Filistinlileri topraklarından yoksun bıraktığını ve Filistinlilerin topraklarını sistematik olarak ellerinden aldığını kaydetti.
Geçen yıl bu konuda kurulan araştırma heyetinin yarım milyondan fazla yasa dışı yerleşim olduğunu tahmin ettiğini anımsatan Davutoğlu, "Barış ve güvenlik içinde yan yana yaşayan iki devlet vizyonunu yok etmeyi amaçlayan ve yavaş yavaş ilerleyen bu ilhakı güçlü bir şekilde kınıyoruz" dedi.
İsrail'in çatışmayı çözmek yerine dönüştürmeye çalıştırdığını belirten Davutoğlu, İsrail'in kendi güvenliğinin kapsamlı, adil ve kalıcı barış olmadan sağlanamayacağını asla anlamayacağını söyledi.
"BİNLERCE FİLİSTİNLİ İSRAİL HAPİSHANELERİNDE"
İsrail güvenlik güçlerinin Filistinlilere kötü muamelede bulunduğunu ifade eden Davutoğlu, rastgele ateş etme, keyfi tutuklamalar ve ayrımcılığın artık günlük olaylar olduğunu kaydetti.
Davutoğlu, "Biz burada konuşurken, binlerce Filistinli tutuklu, aylardır ve yıllardır normal kanun yolundan mahrum şekilde İsrail hapishanelerinde tutulmaktadır" dedi.
İnsanlık onurunun Doğu Kudüs'ün de dahil olduğu işgal edilmiş topraklarda her gün test edildiğini ifade eden Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Özellikle Gazze'deki abluka olmak üzere bu insanlık dışı, yasa dışı muameleyi güçlü bir şekilde tekrar kınıyoruz. Uluslararası toplumu, işgal edilmiş topraklarda Filistinlilerin acılarını sona erdirerek insanlık onuruna saygı göstermesi konusunda İsrail'e baskı yapmaya çağırıyoruz."
Filistin'in BM'ye tam üye olması gerektiği görüşünü yineleyen Davutoğlu, "Filistin Devleti güneşin altında hak ettiği yeri almalıdır" dedi.
İNSAN HAKLARI VE ÖZGÜRLÜKLER ÖNÜNDEKİ ENGELLER
Günümüzde ırkçılık, ırk ayrımcılığı, yabancı düşmanlığı ve İslamofobi'deki artışın temel insan hakları ve özgürlükler önündeki en önemli engeller olmaya devam ettiğini vurgulayan Davutoğlu, "Irkçılık ve yabancı düşmanlığı ile savaş her zamankinden daha önemli hale gelmiştir" ifadesini kullandı.
Ayrımcılığın kendi kendine son bulamayacağını, bununla mücadele edilmesi gerektiğini vurgulayan Davutoğlu, "Türkiye, hoşgörüsüzlükle mücadele konusundaki aktif ve yapıcı çabaların bir parçası olmaktan gurur duymaktadır" diye konuştu.
Türkiye ve İspanya'nın inisiyatifiyle başlatılan Medeniyetler İttifakı'na da değinen Davutoğlu, bu projenin kutuplaşma ve aşırılığın önüne geçilmesi için önemli bir güç olduğunu söyledi.