Güncelleme Tarihi:
Başbakan Davutoğlu, Polonya’ya düzenleyeceği çalışma ziyareti öncesinde Ankara’daki Esenboğa Havalimanı’nda gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
’AB-TÜRKİYE İLİŞKİLERİNDE YENİ BİR İVME KATMAYA KARARLIYIZ’
Avrupa Birliği temsilcileri ile yapılan görüşmelerin ana gündemi ve AB konusunda Türkiye’ye bakış açılarında değişiklik olup olmadığı sorulan Davutoğlu, açıklamasında şunları kaydetti:
"Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri her iki taraf için de son derece önem taşıyan ilişkilerdir. Maalesef son yıllarda özellikle fasılların açılması bağlamında ciddi siyasi engellerle karşılaştık. Türkiye, Avrupa kıtasının bir parçası olma yanında AB ile her açıdan başta Gümrük Birliği olmak üzere son derece yoğun ilişkilere sahip ve müzakere yürüten bir üyedir. Sıradan bir aday değildir. Bu müzakerelere ivme katılması siyasi bakımdan en öncelikli konularımızdan biridir. AB’de de yeni görev değişimleri oldu. Yeni komiserler göreve başladı. Bu komiserlerin ilk ziyaretlerinden birini Türkiye’ye yapmış olmaları çok önemlidir. 3 ana başlık üzerinde bugün özellikle durduk. Türkiye ile AB müzakerelerinin hızlandırılması ve bu müzakerelerdeki engellerin ortadan kaldırılması başta 17. fasıl olmak üzere tekrar müzakerelerin açılmasının sağlanması. İkincisi özellikle Gümrük Birliği bağlamında haklı taleplerin göz önüne alınması. Üçüncüsü komşu bölgelerde takip edilecek ortak stratejiler. Çok verimli görüşmeler yaptık. Bu mekanizmanın devamlılığını istiyoruz. AB Türkiye ilişkilerinde yeni bir ivme katmaya kararlıyız."
’BU TREN BU RAYDAN ÇIKARILMAYACAK’
Çözüm süreci konusunda yapılan son görüşmeler sorulan Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Çözüm süreci bağlamında Atina dönüşü arkadaşlarımızla durumu değerlendirdik. Bizim baştan itibaren siyasi irademiz açık ve netti. Bu konuda da hiçbir zaman tereddütümüz olmadı. Zihnimiz ve uygulayacağımız eylem planı son derece berraktır. Aynı berraklığı bütün ilgili taraflardan görmek en tabi hakkımız ve talebimizdir. 6-7 Ekim olaylarında sergilenen tutum, maalesef çok ciddi bir şekilde bir tarafla ilgili olarak çözüm sürecinde sıkıntılar doğurmuştur. Son durumu gözden geçirdik. Önümüzdeki günlerde nihai sonuca gidecek şekilde çözüm sürecinin işletilmesidir önemli olan. Bir daha bu topraklarda hiçbir şekilde şiddet ve silah temelli hak arayışının olmayacağı, demokratikleşmenin tam olarak sağlandığı ve hak arayışı iddiasının arkasına saklanarak kamu düzenini tahrip etmek gibi gizli amaçlar güden hiçbir faaliyete izin evrilmeyeceğini de bir kez daha ifade etmek isterim. Halkımız çözüm sürecini benimsemiştir bu artık halkımız malıdır. Bazı provokatif çalışmalar olsa bile kesinlikle bu tren bu raydan çıkarılmayacak. Ama trenin de menzile ulaşması için herkesin üzerine düşeni hiçbir tereddüte mahal bırakmadan yerine getirmesi gerekir."
’GEÇEN SENE YAPTIĞIMIZ TEKLİFLER MASADADIR’
Seçim barajı konusunda hak ihlali tespiti olması halinde yeni bir seçim barajının gündeme gelip gelmeyeceği sorulan Davutoğlu, şunları söyledi:
"AK Parti barajdan veya herhangi bir engelden korkarak siyaset yapan bir parti değilidir. Kurulduğumuz 2001’de bu baraj vardı. 2002’de bu barajla birlikte yeni kurulmuş bir parti olarak seçimlere girdik ve büyük bir başarı ile de bir emaneti devraldık. Hiçbir şeyden korkmadık. Barajlar önümüze dikildi. Parti kapatma davası açıldı aleyhimize her türlü engeller çıkarıldı. Milli iradeyi gümbür gümbür seslendirerek çözümü veya başarıyı en hukuki süreçlerde ne kapalı kapılar ardında aradık. Oturup da Ankara’da acaba baraj ne olacak diye bir hesap içinde değiliz. Diğer partiler bazı beklentiler içinde Ankara’da hesaplar yapıyor olabilirler. Bizim hesabımız milletle. Ne Ankara’da hukuki süreçlerden medet umarız ne de kapalı kapılar ardında koalisyon çalışmaları içine gireriz. Şimdiden başlayan çalışmalara dikkatinizi çekiyorum. Anayasa Mahkemesi Başkanlığının açıklaması önemlidir. Bunun teknik bir süreç olarak devam ettiği vurgulanıyor. Bu teknik süreçlerin zamanlaması da önemlidir. Biz geçen sene açık davette bulunduk. Sıfır barajlı dar bölgeye geçelim. Yüzde 3-5 barajlı daraltılmış bölgeye hiçbir tepki vermeyenler şimdi seçim yaklaşınca ve AK Parti’yi engelleme imkanının olmadığı da görülünce baraj tartışmalarından medet umuyorlar. Medeti baraj tartışmalarından ummasınlar gitsinler milletten medet umsunlar. Bizim muhalefet partilerine tavsiyemiz bu. Anayasa Mahkemesi’nin bu meseleyi 1995 tarihli Anayasa Mahkemesi kararının ruhuna uygun bir şekilde ve 2008 tarihli Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin aldığı karara uygun bir şekilde neticelendirmesini bekliyoruz. Hukuk bunu gerektirir. Temsil ve istikrarın bir dengeye oturması lazım. Temsille istikrarı gözeten bir sonuç ortaya çıkarsa tabi ki hepimiz bu sonucu saygıyla karşılarız. Ama temsili öne çıkartıyorum görüntüsü altında istikrara zarar verecek bir sonuç ortaya çıkarsa herhalde son 12 yıldaki istikrarın getirdiği faydaları gören halkımız da bunu kabul etmeyecektir. Geçen sene yaptığımız teklifler masadadır. Barajın arkasına sığınmıyoruz. Bu teklifler masadayken cevaplandırmayanların şimdi söyleyecek sözleri yok. Türkiye’de sanki olağanüstü bir durum varmış ve normal siyasal süreç işlemiyormuş gibi bir görüntüye izin vermeyiz." ’BAHSEDİLEN DİL, DÜŞMAN DİLİ DEĞİLDİR’
Milli Eğitim Şurası’nda alınan tavsiye kararları hatırlatılarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Osmanlıca dersi ile ilgili "İstenilse de istenilmese de bu ders öğretilecek" yönündeki açıklamaları sorulan Davutoğlu, şöyle yanıt verdi:
"Milli Eğitim Şurası kararları Milli Eğitim Bakanlığına tavsiye olarak sunulur Milli Eğitim Bakanlığı, Bakanlar Kurulu’na getirir ve orada değerlendirilir. O aşamalara geçmeden tabiri caizse bir bardak suda fırtına koparılmaya çalışılıyor. Osmanlıca denilince arkadaşlar yabancı bir dilden bahsedildiğini zannediyorlar. Osmanlıca bugün kullandığımız Türkçe’nin bir başka alfabe ile yazımıdır. CHP grup başkanvekilinin bir ifadesi var, mezar taşlarını mı okuyacaklar, diye. Evet mezar taşlarını okuyamayan bir nesil tarihini bilemez. Sizin tek parti döneminde bu mezar taşlarından başka bir şey bırakılmadı. Tarih tahribatı yaptınız. Osmanlıca Türkçe’dir bir kere bunu herkes bilsin. Bir İngiliz Shakespeare’i aslından okuyabiliyorsa bir Türk aydınının da Namık Kemal’i aslından okuyabilmesinden kim niye rahatsız olsun? Okuyamıyorsa bir zaaftır. Bahsedilen dil düşman dili değildir. Kadim Türkçe desek, 19. yüz yıl Türkçesi ve okutsak karşı mı çıkacaklar? Nedir Osmanlı alerjisi anlamıyorum. İsteyen öğrenci seçer, isteyen öğrenci seçmez. Teklif edilen bu. Nedir bu tarih alerjisi, nedir bu kültür düşmanlığı anlamak mümkün değil."
’DİN KÜLTÜRÜ DERSİ BU TOPLUMA YABANCI BİR DERS DEĞİL’
Zorunlu din dersi tartışmaları ile ilgili sorulan soru üzerine değerlendirmede bulunan Davutoğlu, şunları söyledi:
"Din dersi ile ilgili de bir teklif söz konusu. Alevi kanaat önderleriyle yaptığım toplantılarda da din kültürü ve ahlak dersine aslında kimse karşı çıkmıyor. Bütün dinleri, mezhepleri kuşatıcı bir müfredatın uygulanması konuşulmalı. Din kültürü dersi de bu topluma yabancı bir ders değil. Hele hele Kılıçdaroğlu gibi Orta Çağ karanlığı demek, bırak onu Avrupalılar söylesin. Bizim için Orta Çağ dediğiniz çağlar bütün o karanlıkların yaşandığı dönemde insanların onuru eşitliğini savunan bir medeniyetin doğduğu çağlardır. Yunus Emre, ister Sünni ister Alevi hepsi onun Orta Çağ dediği dönemde yaşadılar. Hz. Mevlana onun Orta Çağ dediği dönemde Mesnevi ile insanlık sevgisini ortaya koydu. Bırakın artık biraz çağdaş olun. 19. Yüzyıl Fransa’sının karanlık çukurları içinde kalmayın. Dinlerin okutulmamasına dayalı olan bir yaklaşımın hiçkimseye faydası yok."
Başbakan Davutoğlu, ayrıca kendisine yöneltilen CHP Sözcüsü Haluk Koç’un ’KPSS’de torpil’ iddiaları ile ilgili soruya yanıt vermeyerek "Üç soru denildi ama sorular içinde sorularla dokuz soruya çıktık. Ben Polonya seyahatime zaten gecikmiş durumdayım" ifadelerini kullandı.