Güncelleme Tarihi:
Başbakan Ahmet Davutoğlu gazetecilerin sorularını yanıtladı. Davutoğlu bir gazetecinin "Dün bakanlar kurulu toplantısında HDP'li bakanlar istifa etti. Perde arkasında bir tartışma yaşandı mı yaşanmadı mı? nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusu üzerine şunları söyledi:
HDP'li bakanlar Müslüm Doğan ve Ali Haydar Konca istifa etti... İşte gerekçesi...
"Artık seçim hükümetinin bağımsız olmadığına dair eleştiriler vardı. Şunu ifade etmek lazım. Bu hükümet anayasal zorunluluk hükümetidir. Anayasanın ön gördüğü bir hükümettir. Burada AK Parti, MHP, CHP gibi ilişkilerde daha çok hükümetin ülkede yönetim boşluğu oluşmadan ülkeyi seçime götürme zorunluluğu var. Ben cumhurbaşkanımızın verdiği görev gereği, bu kabine AK Parti ya da koalisyon kabine değildir. Teklifimizi bütün partililerin milletvekillerine yaptık. Bazıları kabul etti, HDP'den iki, MHP'den bir milletvekili kabul etti. MHP ve CHP kurumsal olarak girmeyeceklerini ifade ettiler.
Bu iki bakan arkadaşımız kendi iradeleriyle geldiler. Onlara da mektupla davet yaptım, icabet ettiler. Dün de kendi iradeleriyle ayrılma kararlarını ifade ettiler. beni üzen husus şu, bu ayrılma kararı bakanlar kuruluna açıklanırken son derece medeni onlar ayrılma nedenlerini anlatmaya çalıştılar, Cizre olaylarını..
Hiçbir bakan arkadaşım müdahil olmadı. onların muhatapları benim. Bazı bakan arkadaşlar söz almak istedi. Ben hayır, burada ben izahatta bulunacağım dedim. Cizre'deki bazı uygulamaları kabul edemediklerini ifade ettiler.
Ama Cizre'deki Varto'daki olaylarda, öncelikle birer bakan olarak güvenlik görevlilerin tedbir aldıklarını değil, niye hendek kazıldığı, niye mayın döşendiğini bunları sormaları ve bunların olmaması için tedbir almakla yükümlü olduklarını ifade ettim.
Yine Varto'daki mezarlık görüntüsü altında bir takım yapılanmalarla ilgili, cami, cemevi gibi ifadeler kullandılar. 34 kaleşnikof, diksi, bir çok patlayıcı yakalandı, 4 terörist etkisiz hale getirildi, bir çocuk da kurtarıldı. Bu operasyonu nasıl tenkit edersiniz? Burada bir zihniyet farkı var.
Teşekkür ettim, onlar da bize teşekkür etti. Müsteşarımıza rica ettim, kapıya kadar da uğurlattım.
Açık ifade ediyorum, her ikisine saygı duymakla birlikte. Kendilerinin yazdığı bir metin olmadığı aşikar. Çünkü içerdeki üslup ile dışardaki üslup, içerdeki terminoloji ile dışardaki terminoloji taban tabana zıt. İçerde teşekkür eden, vazifelerden affını isteyen arkadaşlarımız birden HDP genel merkezinde kimlik değiştirmişçesine bir tavırla cumhurbaşkanımıza bana hükümetimize açık hakaret içeren açıklamalarını yakıştıramadım. Ellerine verilen metni okuyan sayın bakanlardan şunu beklerdim, o metni ellerine verenlere dönüp biz kendi açıklamamızı yapacak kadar kendimize güveniriz deyip bu metni iade etmeleri lazımdı. O metnin nerede kim yazıldığı da açıktır. Üzüldüğüm husus budur. Yoksa meşru siyaset içinde herkes görev alır, iade eder. Doğal süreçlerdir.
"TIRNAĞIMIZI TAŞIN ALTINA KOYMAZI DEDİLER"
Anayasal sorumluluk gerektirdiği bir gün, bu sorumluluğu reddedenlerin her şeye hayır diyen MHP’nin, ilk günden reddeden CHP’nin bir şey söylemeye hakkı olabilir mi?
Elimizi değil tırnağımızı taşın altına koymayız dediler. HDP’nin arkasına saklanmasın kimse. Kendileri başta evet deyip yola çıksalardı, haksızlık yapıldığında da sessiz kalmayız. Bugün dedikleri gibi bir tablo varsa, ki öyle değil. AK Parti’nin hakkı olan sayıyıla bakanlıkta temsil edilmektedir. Diğer bakanlarımız tarafsız bakanlardır.
Mesela dün atadığımız Beril Dedeoğlu, herkes bilir Beril Hanımı. Hangi partiye oy verdiğini bilmiyorum, bilmek de istemem. O işin uzmanı olması beni ilgilendiriyor. İstifalarını aldıktan sonra kendim tezekkür ettim, cumhurbaşkanımıza da arz ettim.
Yine Cüneyd Düzyol Bey. Yıllarca müsteşarlık yapmış. Yeni bir görevlendirme yerine müsteşara tevdi ettik. Müsteşarlar siyasi kimlikler değildir.
Biz kim ne derse desin aziz milletimize de seslenerek ifade ediyorum. Türkiye’yi yönetim boşluğu içinde bırakmayız. Kesinlikle herkes rahat şekilde bayramını idrak etsin. Bütün bakanlarımız, bürokrasi devlet mekanizması görev başındadır. Seçime de en iyi şartlarda gidip, türkiye’de halkımız kimi iktidar yaparsa görevi devrederiz. Biz seçilirken devam ederiz.
"YSK BU TÜR KARARLAR ALABİLİR"
Dün seçim güvenliğinin boyutu var, birisi YSK’nın aldığı kararlar. Bunlar tamamiyle Türkiye’de bağımsız kurullardır. Kendi kararlarını alırlar. Herhangi bir şeyde hükümetten telkin almaz. Bütün partilerde temsil edilir. YSK’nın aldığı her karar hukuken tarafsız bağımsız kararlardır. Kimse buna müdahil olamaz.
İkinci boyutu ise hükümetin alacağı tedbirlerdir. YSK’nın belirlediği şartlar için hükümet seçimin güven içinde gerçekleşmesi için tedbirler alır. Takviyeler yapıldı, bütün Türkiye’de huzur içinde seçim gerçekleşmesi için her türlü tedbir alındı. YSK’nın aldığı kararlar bizim tarafımızdan tartışılacak kararlar değildir. Kendi kuralları içinde işleyen kararlardır. YSK bu tür kararlar alabilir.
7 Haziran seçimleri, bazı baskılar, küçük köylerde, mezralardaki baskıları da göz önüne aldığımızda, biz Kılıçdaroğlu ile de görüşmüştük. Oyların şehir merkezlerinde verilmesi, seçim barajının kaldırılması da dahil değişiklikler yapılmasını planlıyorduk. O olabilmiş olsaydı zaten ve sonuçta da sen şuna oy verdin diye tehdit altıonda olamayacağı için, taşımalı oy denilen ilçe sandıklarıyla birleştirilmesini biz önemsiyorduk.
Yasa değişikliğine ihtiyaç vardı, TBMM toplanamadı. Dolayısıyla o çözüm yolu devreye sokulamadı. Şimdi alınan karar YSK’nın seçim güvenliği için aldığı karardır. Hükümet olarak biz sağlıklı şekilde uygulanmasını sağlarız.
EK TEDBİRLER
Bazı şehirlerimizde olabilecek, seçim kampanyasında da olabilecek bazı riskler karşısında, bazı emniyet birimlerimizin görevlendirilmesi şeklinde. Dün çağrıda bulundum, bütün partilerin genel başkanların, her türlü şiddete karşı seçim kampanyasında işbirliği deklarasyonunda bulunmaları çok önemli. Burada yapılması gerkeen şey, dört lider bir araya da gelebiliriz, ben buna açığım. Veya yazılı olarak, kime karşı olursa olsun seçim kampanyası döneminde şiddete karşı ortak tavır benimsiyoruz gibi bir çağrı eminim çok iyi olacaktır.
Şu ana kadar sadece Sayın Kılıçdaroğlu olumlu cevap verdi. Bahçeli ve Demirtaş’tan bir cevap gelmedi. "