Güncelleme Tarihi:
Haklarında, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istenen 64 sanıktan ikisi Gazeteci Tuncay Özkan ile CHP İzmir Milletvekili gazeteci Mustafa Balbay. Cezaevinde 5’inci yılını dolduran Özkan ile 4’üncü yılını dolduran Balbay, Ergenekon davasının çelişkilerini maddeler halinde sıraladı. İşte davadaki 18 çelişki:
ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜ YOK
MİT, Genelkurmay, Emniyet ve Jandarma mahkemeye gönderdikleri resmi yazıda Ergenekon adlı bir terör örgütünün bulunmadığını bildirdi. Hiçbir sanık ve tanık ‘Örgütü biliyorum’ demedi.
BELGELER AÇIK ÖRGÜT GİZLİ
İddia edilen Ergenekon’a ait Tuncay Güney ve Ümit Oğuztan’ın Strateji adlı dergide yayınladıkları, internet ortamında dolaşan yazılar dışında belge yok.
TELEFON SANTRALI ÖRGÜT MERKEZİ
Sanıkların çoğu çok çalışanlı kurumlarda görev yaptığı için santral telefonları, sanıkların kendisine aitmiş gibi işlem gördü, dinlendi, delil olarak dosyaya kondu. Örneğin Cumhuriyet’in santrali Mustafa Balbay’a, Kanaltürk’ünkü Tuncay Özkan’a, İstanbul Üniversitesi’nin santrali Mehmet Perinçek’e ait görünüyor. Bu santrallerin tüm konuşmalarını sanıklar yapmış kabul edildi, suç ve örgüt bağı oluşturuldu.
CEP TELEFONLARINA KORSAN YÜKLEME
El konulan cep telefonlarına poliste başka telefonların yüklendiği ortaya çıktı, ‘Sehven’ denildi. Örneğin Teğmen M. Ali Çelebi ve Avukat Kemal Kerinçsiz bunları mahkeme önünde kanıtladı. Aynı baz istasyonundan farklı yıllarda veren sinyaller de terör bağlantılı sayıldı. Örneğin Kadıköy Çarşısı, Ankara Çankaya’dan telefonu sinyal veren tüm sanıklar arasında terör örgütü bağlantısı olduğu kabul edildi.
DİJİTAL VERİLER YASADIŞI
Sanıklardan ele geçirilen dijital verilerin tümü yasalara aykırı. Bu verilerin yasal bir aramada ele geçirilmediği, hemen tümünün yükleme veya değiştirmeyle oluştuğu bilirkişi raporlarıyla da saptandı. Adli emanette kırılan 51 No’lu 4 DVD açılamadı ama delil sayıldı.
ESKİ BELGELERE YENİ CEZA
Türk Ceza Kanunu 2005’te değiştiği halde, bu tarihten öncesine ait belgelere, yeni yasadan ceza istendi. Gazeteci sanıkların yazdığı, davadan çok önce kitaplaştırılmış belgeler ‘Gizli belge çalma’ suçu sayıldı. Örneğin Susurluk raporu, Yeşil’e (Mahmut Yıldırım) ait pasaport bilgileri ve Milli Güvenlik Siyaset Belgesi gazete manşetlerinden yayınlandığı halde suç sayıldı.
MESLEKLER SUÇ SAYILDI
Gazetecilerin, askerlerin, akademisyenlerin, polislerin, avukatların, yazarların mesleki faaliyetleri, sosyal ilişkileri suç sayıldı. Gazetecilere haber kaynağını açıklamaları için baskı yapıldı. Avukatların müvekkil dosyaları avukat aleyhine delil oldu.
‘DARBE YARGILANIYOR’ YALANI
Kamuoyuna ‘Darbeleri yargılıyoruz’ dediler ama gerçek öyle olmadı. Bu konudaki iddiaların 4 adresi vardı. Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi özkök, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman, MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun ve Gazeteci Şamil Tayyar. Bu kişilerden sadece Özkök dinlendi. Özkök, darbe belgesi denilen Ayışığı, Yakamoz, Sarıkız ve Eldiven’in power point sunumlarının, kendisine postayla geldiğini, bunların askeri hiyerarşiye aykırı olduğunu, kendisinin darbeyle ilgili herhangi bir hissiyatının olmadığını söyledi. Sanık Emekli Tümgeneral Levent Ersöz, Özkök’e de gönderilen sunumların kendisine ABD Büyükelçisi’nin isteği üzerine Faruk Demir ve Nuray Başaran tarafından getirildiğini, bunların komplo olduğu kanısı edindiğini söyledi.
RUHSATLI SİLAHLAR CEPHANELİK SAYILDI
Sanıkların beylik silahları, ruhsatlı tabancaları ‘Ergenekon cephaneliği’ sayıldı. Vedat Yenerer’in 19. Yüzyıl’dan kalma çalışmayan antika tüfeği ‘vahim silah’ olarak kayda geçti.
EL BOMBALARI İMHA EDİLDİ
Soruşturmanın başlamasına neden olan, Ümraniye’deki gecekondunun çatısından ele geçirildiği iddia edilen el bombaları delil değerlendirmesi yapılmadan, mahkemeye getirilmeden, mahkemenin bilgisi dışında imha edildi.
SUİKAST PLANLARI BOŞ ÇIKTI
İbrahim Şahin’in evinde kendisinin olmadığı, avukatının ve oğlunun dışarı çıkarıldığı aramada ele geçirildiği öne sürülen, onlarca polisin ve askerin rol alacağı iddia edilen suikast planları sahte çıktı. El yazısı planların, İbrahim Şahin ve yargılanan hiçbir sanığın eli ürünü olmadığı Adli Tıp tarafından saptandı. Planlara göre öldürüleceği söylenen Alevi Bektaşi Dernekleri Federasyonu Başkanı Ali Balkız ve Genel Sekreteri Kazım Genç’in plandaki evlerden 1 yıl önce başka yere taşındığı ortaya çıktı. Ayrıca Fehmi Koru, Orhan Pamuk, Oral Çalışlar’a yapılacağı iddia edilen suikastlarla ilgili mahkemede kimse suçlanmadı.
AYM ÜYELERİNE ERGENEKONCU SUÇLAMASI
AK Parti kapatma davası dosyası mahkemeye getirildi. Davanın 1200 delilinden 1’i olan ‘apronda deve kesilmesi’ haberi Genelkurmay’ın bir internet sitesinde yayınlandığı iddiasıyla kapatma davasında kararın, Ergenekon’ca verdirildiği suçlaması yapıldı.
AİHM’YE YALAN SÖYLENDİ
AİHM’ye başvuran Tuncay Özkan, Levent Göktaş ile ilgili olarak, savcılık ve Adalet Bakanlığı yalan beyanda bulundu. Ergenekon davası dışındaki dosyalar da bu sanıklara ait suçlar listesine dahil edildi. Özkan’la ilgili AİHM’ye “Evinde ruhsatsız silah, el bombaları ve mühimmat” bulunmuştur dendi. Bunun doğru olmadığını savcılık da kabul etti, suçlamayı düşürdü.
MASUMİYET KARİNESİ HİÇ SAYILDI
Sanıklara suçu söylenmedi. ‘Suçum ne?’ diye soranlara ‘Sanık suçunu daha iyi bilir, açıklasın’ denildi. Sanıkların, suçsuzluklarını ispatlaması istendi.
GİZLİ TANIK TERÖRÜ
Dinlenen gizli tanıkların hemen tümü değişik suçlardan cezaevinde bulunan ve Pişmanlık Yasası’ndan yararlanmış kişilerden oluşuyordu. Şemdin Sakık önce ‘Gizli’, sonra ‘Açık’ tanık oldu. İlker Başbuğ sanık sandalyesine konuldu. Sakık’ı yakalayıp getiren askerler de sanık sandalyesindeydi. Kaybedecek hiçbir şeyi olmayan gizli tanıklar, akıl almaz suçlamalarda bulunurken, sanıklara bunlara karşı savunma yaptırılmadı. 52 gizli tanık, Ergenekon örgütü ile ilgili bilgilerinin olmadığını ama yorumlarının bulunduğunu söyledi. Gizli tanık Akdeniz, “Kola’ma ilaç koyup bayılttılar, bademciklerimi aldılar, karıma ilaçlı yaş pasta yedirip çırılçıplak soyunup sokakta koşmasına neden oldular” dedi.
DEMOKRATİK HAKLAR SUÇ SAYILDI
İzinli yapılan Cumhuriyet mitingleri, izinli kurulan siyasi partiler, basın toplantıları, konferanslar, dernek üyelikleri, partilerin ve derneklerin içindeki başkanlık yarışları terör faaliyetinin delili olarak gösterildi. Üyesi olmadığı CHP’ye genel başkan seçilme suçu icat edildi.
ADİL YARGILANMA HAKKI YOK EDİLDİ
Davada suçlama sınırsız, savunma kısıtlıydı. 5 yıl boyunca yargılama değil, sadece duruşma yapıldı. Örgüt savunması, ‘Adınız geçmiyor’ gerekçesiyle yaptırılmadı. Son savunmalar avukatla birlikte en çok 2 saatle sınırlandırıldı. Sanıklar ve avukatlar sırf savunmaları nedeniyle ayrıca yargılandılar, yıllarca hapis cezası aldılar. Salonun her yeri tepeden sarkıtılan mikrofonla donatıldı, seyircilerin kendi aralarındaki konuşmalardan bile suç üretildi. Sanıklarla avukatlarının konuşması ve dosya alışverişi yasaklandı. 23 iddianame usule ve yasalara aykırı olarak birleştirildi. Çapraz sorgular eksik yapıldı. Dosyalarla ilgili bilgiler saklandı, birbiriyle hiç ilişkisi olmayan kişiler aynı torbaya kondu, örgüt yaratılmaya çalışıldı.
DANIŞTAY CİNAYETİNE YENİ KURGU
275 sanıklı Ergenekon davasının tek terör eylemi Danıştay cinayeti. Ancak bu cinayet salonda bir kez daha işlendi. Cinayet Ergenekon’a bir hukuk garabetiyle bağlandı. Ankara’daki yargılamada ömür boyu ağırlaştırılmış hapis cezası alan Osman Yıldırım’dan savcılar 2 şahıs yarattılar. Ankara’da aldıkları ifadeye Osman Yıldırım yerine ‘Gizli Tanık-9’ adını verdiler. Sonra İstanbul’da sanık Osman Yıldırım’ın tanık olarak ifadesi aldılar. İddianame ve mütalaaya birbirini görmesi ve etkilemesi imkânsız olan ‘Gizli Tanık-9’ ile Osman Yıldırım’ın birbirini teyit eden ifadeleri mevcuttur. ‘Her 2 kişinin anlatımına göre Danıştay cinayeti Ergenekon tarafından işlenmiştir’ diye yazıldı. Ancak ‘Gizli Tanık-9’ mahkemedeki ifadesi sırasında, sanıklar tarafından sıkıştırılan açık tanık oldu ve rezalet ortaya çıktı. ‘Gizli Tanık-9’ Osman Yıldırım’dı. Osman Yıldırım, Osman Yıldırım’ı teyit etmişti.
Disiplin soruşturması
ERGENEKON davası tutukluları gazeteci Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan hakkında, Sözcü Gazetesi’nin Twitter hesabında pazartesi görülecek Ergenekon davasına ‘Katılım çağrısı’ mektubunu izinsiz yayınladıkları gerekçesiyle, cezaevi yönetimi tarafından disiplin soruşturması başlatıldı. Balbay ve Özkan’ın, mektuplarının cezaevi yönetiminden izin alınmadan ve denetimlerinden geçmeden yayınlandığı gerekçesiyle 2 Ağustos 2013 günü ifade verdikleri ortaya çıktı. İSTANBUL