Oluşturulma Tarihi: Haziran 15, 2002 00:00
RECEP Tayyip Erdoğan'ın İstanbul Belediye Başkanlığı görevinden ayrılması ile AKP Genel Başkanlığı arasındaki dönemde servetindeki artışına kaynak olarak gösterdiği oğlunun düğün takılarını dövize çevirme işleri biraz karışık gözüküyor.Erdoğan'ın oğlu Burak, düğününde takılan 30 kilo altını 23.7.2001 tarihinde paraya dönüştürmüş ve babasına borç olarak vermiş.Bunlar iddianamede yer alıyor.(Erdoğan'ın 30 kilo altınına karşılık Erbakan'ın da mal bildiriminde 146 kilo altını olduğu yer almıştı.)Altınlar, 262 milyar 802 milyon liraya bozdurulmuş ve aynı gün 250 bin 550 dolara çevrilmiş...Oğlu da babasına bunu 'borç' olarak vermiş.Küçük Erdoğan doları 1 milyon 48 bin liradan almış. Ancak o tarihte serbest piyasada dolar 1 milyon 333 bin lira gözüküyor. Merkez Bankası'nın aynı günkü dolar alışı 1 milyon 309 bin lira; satışı da 1 milyon 315 lira.Serbest kur dikkate alınırsa 262 milyar 802 milyon liraya 197 bin dolar alabiliyor.Erdoğan'ın ifadesine göre ise, kur farkına bağlı olarak ortaya 53 bin 550 dolarlık bir fark çıkıyor.Nedenini yargı bulacak.NORMALİN ÜZERİNDE HEDİYE BAĞIŞ OLURBir hukukçu dostumuz, ‘‘Normalin üzerindeki düğün armağanları bağış sayılır. Veraset ve İntikal Yasası kapsamında vergiye tabidir’’ diyor.Maliye Bakanı ne der bilemeyiz ama Erdoğan hakkındaki 'haksız mal varlığı edindiği' iddiasıyla 5 yıl 10 aya kadar hapis cezası istemiyle açılan dava önümüzdeki günlerde başlıyor.Erdoğan'ın Ali Müfit Gürtuna ve öteki belediye görevlileri ile birlikte önünde, Üsküdar ve Eyüp Adliyeleri'nde görülecek olan 'cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak', 'zimmet' ve 'görevini kötüye kullanmak'tan yargılanacak dosyalar var. En önemlisi de, Yargıtay'ın TCK'nın 312. maddesindeki değişikliğin 'yeniden yargılama' koşulunu içermediğine karar vermesiyle, aynı maddeden mahkûm olan Erdoğan'ın siyasi geleceğine ilişkin umudunu biraz daha yitirmesine neden oluyor.Erdoğan'ın 'siyaseten' önü iyice tıkanıyor.Endişeli bir bekleyişe giriyor.Erdoğan'ın tek umudu AB kriterlerine bağlı gelişmelere kalıyor.Bu nedenle ‘‘Ben eskiden Avrupa Birliği'ne karşıydım; Hıristiyan kulübü sayardım. Şimdi AB'ye ilişkin görüşlerim değişti’’ diyor.Durmuş'tan inadım inatSAĞLIK Bakanı Osman Durmuş, damacana sularına hologram yapıştırma koşulunu getirirken, bunları kurduğu vakıf işletmelere satmaya başlamıştı.Yani helegoram başına 30 bin lira+KVD alıyordu.Bu karara su firmaları isyan etmiş, yaratılan 'tekel'e karşı yargıya gidilmişti. Yargı da bakanlığın vakfına tanınan bu imtiyazı iptal etmişti.Firmalar da kendi bandrollerini kullanmaya başlamışlardı.Ancak 'suyu kesilen' Sağlık Bakanlığı, 12 Haziran'da Resmi Gazete'de yeni bir tebliğ yayınlayarak, 'hologram' koşulunu yeniden şart koştu. Kapaklara takılacak bandın tip ve cinsini vakfın sattığı 'hologramlı shiring' olarak tarif etti.Sağlık Bakanlığı il ve ilçe teşkilatlarına da ‘‘Vakfın bandı takılmayan su kaplarını yasaklayın’’ talimatını verdi.Bakanlık suların nereden doldurulduğuna, hijyenik mi, değil mi diye bakmıyor da, 'hologram polisliği' yapıyor. Vakıfçılık ne ballı şeymiş!Ulusal sağlık politikası yok2. el cihaz tartışılıyorADANA Universale Hastanesi Başhekimi Opt. Dr. Nevzat Aydın, Universal Hospitals Group ve Vatan Hastaneleri Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Azmi Ofluoğlu'nun ‘‘Türkiye'ye sokulan 2. el tıbbı cihazların kendi gruplarında bulunmadığını ancak Adana'da kurulu bulunan Adana Üniversale Hospital'da bulunabileceğini’’ ifade eden sözlerini şöyle yanıtladı:‘‘Hastanemiz 1998'de faaliyete geçmiş ve kullanılan tüm tıbbi cihazlarımız leasing şirketlerinden kiralama yolu ile alınmış ve yenidir. Devletin ilgili birimlerince incelendiğinde, hastanemizin bu asılsız iddialarla uzaktan yakından ilgisinin olmadığı görülecektir.Sayın Ofluoğlu'nun kendi hastanelerinde 2. el cihaz bulunmadığını ifade etmesi tıp dünyası için sevindirici bir söylemdir. Ancak bunu ifade ederken hastanemizi '2. el tıbbi cihaz' kullanan bir kurum olarak nitelendirmesi ise gerçekten düşündürücüdür. Bunu hangi somut bulgulara dayanarak ortaya attığını gerçekten merak ediyoruz. Ancak biz bu tür iddiaların firmalar arasındaki rekabete bağlı olabileceği ihtimalinden kaynaklanabileceğini düşünüyoruz.Ülkemizde maalesef ulusal sağlık politikası yoktur. Özel hastaneler ve özellikle teşhis klinikleri için de hazırlanmış master planı yoktur. Bu nedenle ülkeye ihtiyaçtan fazla tıbbi malzeme sokularak hizmete sunulmuştur. İstanbul'daki manyetik rezonans sayısı İngiltere'deki toplam sayıdan daha fazladır.’’Bursa Valisi: DavetliydimBURSA Valisi Fuat Güven, Kore'de milli takımımızın iki maçını izledikten sonra yurda döndü ve hakkındaki yayınlar üzerine şu açıklamayı yaptı:‘‘Güney Kore Gyeongsangbuk-Do Valiliği'nce 1998'deki teklif üzerine Bursa Valiliği ile Gyeongsangbuk-Do ili arasındaki ilişkiler karşılıklı yazışma ile başlamış ve Dışişleri'nin önerisi üzerine 2001'de 'Kardeş İl' anlaşması imzalanmıştır. Bu kez 5.3.2002'de adı geçen valilikten alınan davet yazısı üzerine tarafıma hiçbir ödeme yapılmaksızın (yol, harcırah vb.) İçişleri Bakanlığı'nca izin verilmiştir. 'Kardeş İl' anlaşması geçmiş yıllarda ve devam eden karşılıklı ilişkilere dayanmaktadır. Bu il, FİFA
Dünya Kupası organizasyonuna ev sahipliği yapmaktadır. Seyahat nedeni ile resmi kurumlarca tarafıma hiçbir ödeme yapılması talep edilmemiş ve yapılmamıştır.’’Bakırköy hırçınıAVUKAT, yerel yönetim tutkunu ve yazardı. Çalışkan olduğu kadar da hırçındı. 58 yıllık yaşamına tam 30 kitap sığdırdı. 'Daha İyi Kentler İçin Fikirler', 'Kente Sahip Çıkalım', 'Askercil Yönetim', 'Ecevit'in Düşünsel ve Evrensel Sapması' 'Kuvayi Milliye' ve 'Anadolu Solu' bunlardan en çok bilinenleri. Ekonomiyle ilgili iki kitabı da baskıdaydı.Bakırköy'ün tüm Belediye Başkanları ile arasında hem aşk hem de nefret ilişkisi vardı; Ahmet Bahadırlı ve Ali Talip Özdemir gibi siyasi dostları onun yolsuzluklara ve usulsüzlüklere karşı nasıl mücadele ettiğini ilginç söylemlerle anlatıyorlardı. Deniz Baykal çiçek göndermişti.Önceki gün bir yargı işlemi nedeniyle gittiği Noter'de bir vekalet metnine ‘‘Geciken adalet, adalet değildir’’ cümlesini geçiremeyince sinirlendi ve kalbine yenik düştü. Cenazesi Ataköy'den Osmaniye Mezarlığı'na kaldırılan bu kişi Celal Toprakoğlu idi.Bakırköylüler, bu hukuk adamını çok arayacak.GÜNÜN SÖZÜ‘‘En temiz politikacının bile burnu çirkeften kurtulmazmış. Nedeni açık; hiçbirisi burnunun ucunu bile göremiyor. Görseydi yönetim gemisi karaya oturur muydu? Ekonomi duvara sürekli toslar mıydı?’’(N.K.-ANKARA)
button