Darbe Komisyonu raporundan çarpıcı kesitler

Güncelleme Tarihi:

Darbe Komisyonu raporundan çarpıcı kesitler
Oluşturulma Tarihi: Kasım 24, 2012 00:00

MECLİS Darbeleri Araştırma Komisyonu ana raporunda, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yönelik çarpıcı değerlendirmeler yer aldı. Salı günü Meclis Başkanlığı’na teslim edilecek rapor taslağında, “Vatan elden gidiyor” diye ayağa kalkmanın “Şeriat isteriz” diye ayaklanmadan farkı olmadığı belirtilirken, “Derin devlet” için ise, “Devletin ve vatanın iflah olmaz düşmanıdır” saptamasına yer verildi. Rapordaki bazı çarpıcı değerlendirmeler şöyle:

Haberin Devamı

EŞKIYADAN HÜKÜMDAR OLMAZ

“Devlet hukukla yaşadığına göre, devleti hukuk dışına çıkartan her düşünce ve eylem devlete zarar verir. Çete usul ve mantığı ile devlet yönetilirse eşkıyadan da hükümdar olur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti gibi, yeryüzünün en köklü devlet birikimine sahip bir toplumun içinde yaşadığı bir devlette, ‘vatan elden gidiyor’ diye ayağa kalkmanın, tarihte benzeri görünen ‘şeriat isteriz’ ayaklanmalarından bir farkı yoktur. ‘Derin devlet’, devletin ve vatanın iflah olmaz düşmanıdır. Devlet silahla değil, silahın üzerinde bile egemen olan hukukla yaşar. Devleti hukuk korur ve güçlendirir.

ASKER KENDİNİ İMTİYAZLI SANIYOR

TSK’nın subay adaylarına verdiği eğitim teknik olmaktan ziyade ideolojiktir. Türk subayı aldığı eğitimin bir neticesi olarak kendisini, mesela mühendis gibi, polis gibi bir kamu hizmetini yerine getiren teknik bir eleman olarak değil, tam aksine rejimin bekçisi olarak görüyor ve bundan dolayı da imtiyazlı sanıyor.

Haberin Devamı

DIŞİŞLERİ’NİN HOLDİNGİ NEDEN OLMASIN

OYAK, kamu çalışanları arasında eşitsizlik yaratan bir kurumdur. OYAK Genel Müdürü Coşkun Ulusoy, 2010 yılında OYAK’a 30 yıl aidat ödeyen bir subaya 260 bin, astsubaya 205 bin, 45 yıl aidat ödeyen bir orgenerale emekli olurken 600 bin lira emekli ikramiyesi ödendiğini ifade etmiştir. Sivil bürokraside durum farklıdır ve hemen hemen aynı hizmet süresiyle emekli olan bir büyükelçinin emekli ikramiyesi ise yalnızca 75 bin liradır. Hakim, savcı, vali, kaymakam ve benzeri statülerdeki kamu görevlilerinin ikramiyeleri büyükelçinin üstünde değildir. Dışişleri, Maliye, Milli Eğitim gibi kamu kurumlarında çalışanların aynı şartlarda fabrikaları, holdingleri neden olmasın?

ASKERİ İSTİHBARAT MSB’YE BAĞLANMALI

Askeri istihbarat birimlerinin üst seviyede Milli Savunma Bakanına ve dolaylı olarak Başbakanlığa bağlılığının temin edilmesi kaçınılmaz bir mecburiyettir. İstihbarat, bilhassa günümüzde entelektüel ve stratejik vizyon gerektiriyor, bu itibarla MİT, askeri kadrolardan arındırılmalı ve sivil hüviyetine kavuşturulmalıdır.

Haberin Devamı

SİVİL İSTİHBARAT ORDUYU İZLEMELİ

Sivil siyasi otorite, teşkil ettiği tamamen kendine bağlı sivil bir istihbarat servisi kanalıyla orduyu izlemeli ve ordu içindeki antidemokratik filizlenmeleri derhal durdurmalı ve böylelerini ve bunlara ön ayak olanları ordudan derhal kovmalıdır. Türkiye 21. asırda gerçekten demokrasi oyununu kuralına göre oynamak istiyorsa, demokrasi istiyorsa, bunun asker ile değil siviller ile gerçekleşeceği idrakinde olmalıdır. Vakit kaybedilmemeli ve kendi toplumunu takip eden bir ‘büyük birader’ devleti anlayışı terk edilerek, devletlerarası denge ve stratejik menfaatlere dayalı operasyonları mercek altına alan bir istihbarat odaklanmasına gidilmelidir.

Haberin Devamı

28 ŞUBAT CAHİL CESARETİ

28 Şubat bilim karşıtı, dogmatik bir hareket olduğundan, üniversiteleri kışlalaştırmaya yeltenmiş, bu çerçevede bilim adamlarının sorgulayıcı ve tartışmacı değil, resmi ideolojinin buyruklarını sorgusuz sualsiz kabul eden ‘dogmatik’ kişiler olmalarını ve öğrencilerini de öyle yetiştirmelerini sağlamaya çalışmışlardır. 28 Şubat kalkışması tipik bir ‘cahil cesareti’ örneğidir.

ÖZAL’IN KAHRAMANLIĞI TUTARSIZLIK

Turgut Özal, 12 Eylül darbecileriyle ciddi bir işbirliği içerisine girmiştir. Başbakan Yardımcılığı yapmıştır ama kendisi bugün bir demokrasi kahramanı olarak algılanmaktadır. Bu tutarsızlıktır, çünkü darbe, kendi bakanlarını, kendi bürokrasisini, kendi polis teşkilatını da yaratmıştır. Darbecilere karşı ayakta duran ve ‘hayır ben sizlerle birlikte hareket etmek istemiyorum, çünkü sizler bu ülkede demokrasiyi yok ediyorsunuz’ diyen siyasetçiler, gazeteciler ya da daha önemlisi aktörler çok az sayıdadır ve bugün onları değil, hala onlarla işbirliği yapanları Türkiye’nin anıyor olması önemli bir paradokstur, önemli bir çelişkidir.

Haberin Devamı

ORDU BU SAVAŞI KAYBETTİ

Türk ordusu bu savaşı kaybetti, çünkü bu savaş yanlış bir savaştı. Bir ordu kendi halkına savaş açar mı? Kendi halkına savaş açan ordunun, işgal ordusundan ne farkı kalır? Silahının parasını, maaşını, askerini aldığı halkı düşman ilan eden bir ordunun zafer kazanma ihtimali olur mu? Yanlış savaşlar kazanılamaz. Halkına karşı örtülü bir savaş yürüten ordu kendini var eden herşeyi tahrip etmeye girişir. Halkı hedef alınca, insanı koruyan devlet, devleti var eden hukuk ortadan kalkar, geride ne savunulacak bir ülke ne sarılacağınız değerler kalır.

GENELKURMAY MODELİ YANLIŞ

Günümüzde, komuta ve savaşa hazırlık için askeri planlama görevleri dışında Genelkurmay Başkanına, kamu güvenliğinden kültür, sivil eğitim ve öğretim alanına kadar oldukça geniş bir platformda görev verildiği ve kimi zaman bu makamın yetkilerinin, normal yönetim dönemlerinde bile sivil otoritenin denetimi dışında tutulabilmesini sağlayan yasal mekanizmalar ile donatıldığını söylemek mümkün olmaktadır. 1961 ve 1982 Anayasalarında yer aldığı şekli ile bakanlar üstü Genelkurmay modeli bu anlamda demokrasi kültürü gelişmemiş Türk siyasal elitine uygun görünmektedir.”

 

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!