Güncelleme Tarihi:
Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu tarafından İstanbul Princess Hotel'de düzenlenen “AB Katılım Semineri”nde konuşan Danielsson, AB'ye katılımın üye ülkelere barış ve istikrar sağladığını, demokrasi ve refah getirdiğini belirterek “Bunlar Baltık Denizi'nden Karadeniz'e kadar uzanıyor” dedi.
Bu politikaların hem AB hem de katılan ülkeler için yararlı olduğunu kaydeden Danielsson, müzakere sürecinde siyasi kriterler, ekonomik kriterler ve müktesebat kabul kriterlerinin öne çıkacağını kaydederek, “Türkiye'nin her şeyden önce AB'nin binlerce sayfalık yasalarını kabul etmesi ve bunlara uyum sağlaması gerekiyor” diye konuştu.
Avrupa'ya entegrasyon hızını korurken, AB'nin yeni üyeleri hazmetme kapasitesinin önemine işaret eden Danielsson, hazmetme kapasitesinin hem AB'nin hem de adayın menfaatlerini içerdiğini söyledi.
AB yasalarının Türkiye'de kabul edilmesi ve uygulanması sürecinin hiçbir şekilde AB yasalarının değişmesi anlamına gelmeyeceğini işaret eden Danielsson, “Burada önemli olan Türkiye'nin bu yasalara nasıl entegre olacağıdır” dedi.
Aday ülkelerin katılımına Avrupa Parlamentosu'nun karar vereceğini, Avrupa Parlamentosu'na her yıl en az bir rapor sunulacağını belirten Danielsson, “Avrupa Parlamentosu müzakere masasında olmayacak. Türkiye bir tarafta, üye ülkeler diğer tarafta olacak. Bu noktada kamuoyu önemli, özellikle Türkiye için daha da önemli” dedi.
SORULAR
Toplantıya katılan Avrupa Komisyonu Genişleme Genel Müdürlüğü Aday Ülkeler Direktörü Pierre Mirel de “Önce 'müzakereleri tamamlayalım'. Sonra 'kusura bakmayın' demiyoruz” diye konuştu.
Mirel, “Müzakere tamamlandıktan sonra AB 'hazmetme kapasitemiz yok' derse, ne olur?” şeklindeki soruya, şu yanıtı verdi:
“Hayır, işler böyle yürümüyor. Daha önce katılan ülkelerde, 'kurumların işlemesi açısından hazmetme güçlüğü çıkabilir mi?' diye düşünüldü. Geçtiğimiz yıl içinde zaten bir etki analizi yapıldı. Denildi ki, Türkiye'nin nüfus büyüklüğünden ve ekonomiden dolayı korunması gereken bir takım noktalara ihtiyaç duyabiliriz. Bu noktalar müzakere süreci tamamlanmadan güncellenecektir. Türkiye'nin katılımıyla ilgili en önemli konu, mali paket, yani alacağı fonların payı olacaktır. Bu da zaten müzakerelerin bir parçasıdır. Önce 'müzakereleri tamamlayalım'. Sonra 'kusura bakmayın' demiyoruz.”
Türkiye'nin kuralları değiştirip değiştiremeyeceğinin sorulması üzerine Mirel, “Türkiye kendi iradesiyle bir kulübe katılmak istedi. Mevcut kurala göre yapılması gerekenler yapılmalı... Bu süreçte kurallar müzakere edilmiyor. Üye olduktan sonra tabii ki kuralların konulmasında ve değiştirilmesinde etkili olacaksınız ama üye olmadan bu şansınız yok” karşılığını verdi.
"ZOR DA OLSA SÜREÇ BAŞLADI"
“Sürecin sonunda evlilik olur mu?” sorusuna Mirel, şu yanıtı verdi:
“Bence bu konuda Türkiye biraz şizofrenik davranıyor. Daha önce Türkiye'de herkes 'Aman canım bizimle müzakerelere başlamazlar' diyordu. Zorlu bir süreç olsa da başladı. 10 yıl sonra ya da müzakere ne kadar sürerse AB'nin de pozisyonu değişmiş olacak. Bu müzakere sürecine bir şans tanıyalım. Sürekli 'Bu süreç başarıyla tamamlanır mı?7 diye sormayalım. Müzakerelerin başlaması Türkiye'nin hazır olduğunu gösteriyor.”
Avrupa Komisyonu Genişleme Genel Müdürlüğü Aday Ülkeler Birimi, Türkiye Birim Başkanı Christian Danielsson ise aynı soruya, bu sürecin katılımla ilgili olduğunu belirterek, şu yanıtı verdi:
“Avrupa Komisyonu da hiç farklı düşünmeyecek, karşı çıkmayacak, kimse olmayacak anlamına gelmiyor ama sonuçta katılım yolunda müzakere süreci başladı ve bu noktayı akıldan çıkarmamalıyız. Neler masaya gelecek? Öncelikle ne dereceye kadar adapte olduğunuz, mesela et üretim tesisleri, hayvancılık, veterinerlik, su arıtma cihazları vs... Daha sonra geçiş süreci konuşulacak” diye konuştu.