Güncelleme Tarihi:
Güney Kafkaslardaki karmaşık ilişkiler ağının iki tarafını oluşturan Ermenistan ve Türkiye asındaki uzlaşma süreci, geçen hafta Ermenistan’ın anlaşmanın onayını durdurmasıyla parçalanıverdi.
Gözlemciler, iki ülke arasındaki sınırın açılmasını ve diplomatik ilişkilerin başlamasını sağlayabilecek uzlaşmanın, Ermenistan’ın hamlesinden önce iki tarafın parlamentosunda da onaylanmamış olmasından dolayı zaten çıkmaza girmiş olduğunu belirtti.
Ancak uzlaşmanın ortadan kaldırılması, Sovyetler Birliği’nin dağılması ardından 1991 yılında tanık olunan en kanlı etnik çatışmalarda Azerbaycan’dan Ermenistan’ın eline geçen Dağlık Karabağ’nın geleceğini büyük bir sorun haline getirebilir.
BİR ANLIK UMUT
Birçokları, Ermenistan ve Türkiye arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesi sürecinin, bugün Ermenistan’a dar bir koridorla bağlı bulunan kuşatılmış Dağlık Karabağ adına bir umut olabileceğini düşünmüştü.
Türkiye’nin yakın müttefiki ve ticari ortağı Azerbaycan, Türkiye’nin Ermenistan’la yürüttüğü normalleşme sürecini bir ihanet olarak kabul ettiği gibi, Dağlık Karabağ üzerinden yapılan müzakerelerle Ermenistan’a karşı sahip olduğu hakların çalındığını ileri sürdü.
Ancak analistler, anlaşmanın ortadan kalkmasıyla Azerilerin besledikleri endişelerin çok fazla azalmayacağını düşünüyor. Orta Asya Kafkaslar Enstitüsü uzmanı Svante Cornell, Ermenistan ile Türkiye arasındaki sürecin Azerbaycan’ı izole ettiğini ve dış politika arenasında yalnız bıraktığı gibi ülkedeki lider kadroyu zayıflattığını belirtti.
ABD ve Rusya, Güney Kafkaslarda istikrarı artırmak ve daha iyi ticaret koşulları ve refah sağlamak adına normalleşme sürecini destekledi. Türkiye, Avrupa Birliği (AB) adaylığını öne çıkarabilmek için Batıdan diplomatik övgüler almayı umdu. Kara ile kuşatılmış Ermenistan ise, Türkiye ile 1993’te kapanan sınırının açılmasından fayda sağlayabilirdi.
Washington geçtiğimiz hafta sürecin henüz ortadan kalkmadığını ancak “yeniden hız kazabilmesi” için biraz zamana ihtiyaç olduğunu belirtti. Ancak diplomatlar, Türkiye’nin Dağlık Karabağ üzerindeki talebini geri çekmesinin çok düşük bir ihtimal olduğunu belirtti.
GERGİN TÜRK-ERMENİ İLİŞKİLERİ
Ermenistan ile başlatılan normalleşme sürecinin ilk dönemi, Türkiye-Azerbaycan ilişkilerini fazlasıyla gerdi.
Normalleşme sürecinin çıkış noktasını ABD olarak gören Azerbaycan, bu ay içinde ABD ile yapacağı ortak askeri harekâtı iptal ettiği gibi, bu ülkeyle olan “stratejik ortaklığını” tekrar değerlendireceğini belirtti.
Geçtiğimiz hafta, Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev’in önde gelen dış politika danışmanı Novruz Mammadov, “Güney Kafkaslarda elde edilmek istenen uzun dönem barış ve normalleşme ilişkileri saldırganlık oluşturarak ve bölgenin stratejik olarak en büyük öneme sahip ülkesini dışlayarak elde edilemez” açıklamasında bulundu.
Dağlık Karabağ’da, 1994 yılındaki ateşkes antlaşmasına dek yaşanan savaşta yaklaşık 30 bin insan hayatını kaybetti. Rusya, ABD ve Fransa’nın 15 yıldan fazla süren arabuluculuğunda ise, “temel prensiplere” yönelik yetersiz bir çerçeve oluşturulması dışında barış adına bir sonuç elde edilemedi.
GÖRÜŞMELER SONUÇ VERMELİ
Geçtiğimiz yıl Aliyev ve Ermenistan Devlet Başkanı Serj Sarkisyan arasında yaşanan yoğun müzakereler, bir çözüm elde edilebileceği yönünde ümit doğurdu. Düşünce kuruluşu Uluslararası Kriz Grubu, bu ay içinde “içsel olarak köklenmiş aşırı sol güçlerin” Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki bir anlaşmaya karşı olduğunu belirtti.
Kuruluşun üyelerinden analist Tabib Hüseynov, iki ülkenin görüşmelerde başarısız olması halinde kendilerini artan bir askeri atmosferin içinde bulacaklarını ve hem kendileri, hem de bölge için tahmin edilemez durumlar oluşabileceğini ifade etti.
Askeri analizler arazi yapısı ve savunmasıyla Dağlık Karabağ’ın ele geçirilmesi zor bir yer olduğunu belirtse de, Azerbaycan büyük askeri yatırımlar yapmaktan geri kalmadı. Geçtiğimiz hafta içinde ise, Azeri Savunma Safar ağabeyyev, ordularının gerekirse Ermenistan topraklarındaki her noktayı vurabilecek kapasitede olduğunu vurguladı.
İki ülke arasında düşmanlığın tekrar hortlaması, enerji boru hatlarının düğümlendiği bir bölgede diğer güçleri de içine çelen bir kriz oluşturabilir.