Güncelleme Tarihi:
“Asker silah bırakıp teslim olmaz” denilen mahkeme kararında, “Yakın tarihimizde daha olumsuz şartlara rağmen atalarımızın hayatlarını feda ederek vatanı bizlere emanet etmiş olduklarını gözden uzak tutmamak gerekmektedir” denilirken, askerlerin ‘şahsi tehlike' korkusunu yenerek mücadelelerine devam etmeleri, silah bırakarak teslim olmamaları gerektiği vurgulandı.
Van Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığı Askeri Mahkemesi, 26 gün önce karara bağlanan 8 askerin sanık olarak yargılandığı ‘Dağlıca davası'na ilişkin 30 sayfalık gerekçeli kararını açıkladı. Kararda er Ramazan Yüce'nin, ‘Görevi İhmal', ‘Askeri itaatsizliğe teşvik etmek', suçlarından 2.5 yıl ceza aldığı hatırlatıldı. Sanık er Yüce'nin ‘Yurt dışına firar’ suçundan beraatine, ‘Suç ve suçluyu övmek' ile ‘Zincerleme olarak basın ve yayın yoluyla bölücü terör örgütünün propogandasını yapmak' suçlarından görevsizlik kararı verildiği belirtildi.
Van Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığı Askeri Mahmekesi tanık ve sanık askerlerin ifadelerine dayanarak hazırladığı gerekçeli kararda, vatani görevlerini yapan askerlerin silah bırakıp teslim olmalarının kabul edilemeyeceğini vurgularken şöyle denildi:
İNSANİ DUYGULAR BAHANESİYLE VATAN SAVUNULAMAZ
“Şartlar ne kadar olumsuz olursa olsun, açıklanan mevzuat hükümleri uyarınca sanıkların (askerlerin) şahsi tehlike korkusunun yenerek mücadelelerine devam etmeleri, silahlarını bırakarak teslim olmamaları gerektiği açıktır. Yakın tarihimizde daha da olumsuz şartlara rağmen atalarımızın hayatlarını feda ederek vatanı bizlere emanet etmiş olduklarını gözden uzak tutmamak gerekmektedir. Aksi takdirde yani bu tür insani duyguları bahane edilerek olaya yaklaşılması durumunda, askerlik mesleği ve dolayısıyla vatan savunmasını yapılmayacağı bir gerçektir. Nitekim olay esnasında da yaşanan olumsuz şartlara rağmen üs bölgesinde görevli olan diğer personel, 12 personel şehit olmasına, 17 personel yaralanmasına rağmen canları pahasına çatışmaya devam etmiş, silahlarını bırakıp teslim olmamıştır.”
Mahkemenin gerekçeli kararında, aniden başlayan terörist saldırısı sırasında askerlerin çoğunun hazırlıksız olduğu, irtibat kopukluğu ve sevk idarede görülen olumsuzluklar nedeniyle etkin bir mücadele yapamadıkları anlatıldı. “Olayın gece saatlerinde ve özellikle yoğun sis sebiyle görüşün olmadığı bir sırada yaşandığı anlaşılmaktadır” denildi.
MAHKEMENİN KARARI
Van Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığı Askeri Mahmekesi'nde 25 Aralık 2009'da görülen ve 2 saat süren duruşmada er Ramazan Yüce 2.5 yıl hapis cezasına çarptırılırken, diğer 7 sanık için de ‘görevi ihmal’ suçlarından verilen cezalarda ‘hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına’ karar verildi. 1 yıl 3 ay ile 1 yıl 8 ay arasında değişen sürelerde ceza alan askerlerin, 5 yıl içersinde suç işlememeleri gerekiyor.
TÜRKİYE'Yİ SARSAN HAİN SALDIRI
Hakkari'nin Yüksekova İlçesi'ndeki Dağlıca Taburu'na, 21 Ekim 2007 gecesi PKK'lı teröristler tarafından baskın düzenlenirken, 12 asker şehit olmuş, 17 asker yaralanmış, 8'i kaçırılmıştı. Kuzey Irak'a kaçırılan askerler, BDP'ye geçen kapatılan DTP'li milletvekilleri aracılığıyla Türkiye'ye teslim edildikten sonra Van Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığı Askeri Mahkemesi'nde yargılandı. 8 asker, ‘Suçun vasıf ve mahiyetinin askeri disiplini aşırı derecede sarsmış olması’, ‘Büyük zararlar doğuran emre itaatsizlikte ısrar suçunun işlendiğini gösteren kuvvetli delillerin bulunması’ ve ‘İzinsiz olarak başka ülkenin topraklarına geçmek’ gerekçesiyle tutuklandı. Uzman Çavuş Halis Çağan, çavuş Mehmet Şenkul, erler Ramazan Yüce, Fuat Başoda, İlhami Demir, İrfan Beyaz, Özhan Şabanoğlu ve Fatih Atakul adlı askerler hakkında askeri savcı iddianame hazırladı. İddianamede Er Ramazan Yüce için ağırlaştırılmış ömür boyu diğer sanık askerler için 3- 7 yıl hapis cezası istendi. Sanık askerler 1 Şubat 2008'de yapılan ilk duruşmada da tahliye edildi. Dava süreci içinde sanık askerlerin terhisleri verildi, uzman çavuş da istifa etti.
ER YÜCE, MÜEBBET HAPİSTEN KURTULDU
Yargılanan 8 asker arasında bulunan 2.5 yıl hapis cezasına çarptırılan er Ramazan Yüce, Askeri Mahkeme'deki ilk duruşmadan sonra hazırlanan iddianamede, “Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak” suçundan hakkında, ömür boyu hapis cezası istenmişti. Gerekçeli kararda, er Ramazan Yüce'nin, bu suçtan kanıt yetersizliğinden kurtulduğu belirtildi. Askeri Mahkeme gerekçeli kararında, er Yüce'nin ‘Devletin Birliğini ve ülke Bütünlüğünü bozmaya yönelik eylemlerde bulunan PKK terör örgütü ile hareket etmediğini değerlendirdi. Kararda şöyle denildi:
“Olay incelendiğinde, sanığın terör örgütü mensupları ile birlikte hareket etiğini ve onların gerçekleştirmiş oldukları bu eylemin icrasına yardım ettiğine ilişkin bir delil bulunmamaktadır. Sanık Kürtçe bilmesi sebebiyle bir süre önce uzman çavuş Halil Kılıçman'ın komutasında Keri Tepe üst bölgesinde, gündüzleri dinleme personeli olarak görevlendirmiştir. Olaydan birkaç gün önce terörist faaliyetlerin tespit edilmiş olması keza aralarında yaptıkları konuşmaların zamanında tespit edilerek bildirilmiş olması, birlik komutanlığınca sanık hakkında olay tarihine kadar aksi yönde kanaatin oluşmaması ve bu yönde tespitin bulunmaması, sanığın bu görevini yapmaya çalıştığını ve terör örgütüne destek olacak tarzda bir hareketinin bulunmadığını göstermektedir. Dosya kapsamındaki tanık beyanları da bu durumu desteklemektedir. Birlik komutanlığının dizi 516 ve 809’da yer alan yazısında da Keri Tepe üst bölgesinde kullanılan telsizler ile olay esnasında ve öncesinde teröristlerle irtibat kurma ihtimalinin bulunmadığı, sanık Ramazan Yüce'nin de dinleme yaptığı telsizin ayarlarını bozmasının mümkün olmadığının değerlendirildiği bildirilmiştir. Sanığın bölük komutanı Piyade Yüzbaşı İlhan Yıldız da yeminli beyanında olay öncesi Ramazan Yüce’nin şüpheli bir hareketini görmediğini belirtmiştir.”
Gerekçeli kararda ayrıca, Ramazan Yüce'nin terör örgütü ile organik bağ içerisinde olmadığının tespit edildiği belirtilerek, şöyle devam edildi:
“Saldırı anında sanığın diğer arkadaşları ile birlikte dinlenme çadırında bulunması, terörist ateşleri ile birlikte çadır dışına çıktıktan sonra tekrar dönerek silahını almış olması çatışmalar esnasında sıçrayan bir şarpnel parçası ile kafasından yaralanmış olması da sanığın olaydan önce ve olayın başlangıcında terör örgütü mensupları ile bir bağ içerisinde bulunmasının güç olduğunu destklemektedir. Keza, sanığın diğer arkadaşları ile birlikte teröristlerce örgüt kampına götürüldükten sonra serbest bırakıldığında bu askeri personel ile birlikte tekrar ülke sınırları içerisine gelmiş olması da terör örgütü ile organik bir bağ içerisinde olmadığını desteklemektedir. Bu nedenle sanığın gerek olay öncesinde, gerekse olay sırasında terör örgütü ile birlikte veya onlara yardım etmek niyetiyle hareket etmediği, dolayısı ile üzerine atılı devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak suçunun yasal unsurların oluşmadığı değerlendirilmiştir.”
BAĞIRARAK, ARKADAŞLARININ TESLİM OLMASINI İSTEMİŞ
Askeri Mahkeme, Yüce'nin işlediğine kanaat getirilen ‘Askeri iteatsizliğe teşvik' suçuna ilişkin şu gerekçeler gösterildi:
“Olay incelendiğinde, her ne kadar sanığın saldırı esnasında kendisi teslim olduktan sonra silah arkadaşlarının da teslim olması yönünde bağırarak telkinlerde bulunması eylemi ile ilgili olarak devletin birliği ve ülke bütünlüğünü bozmak suçundan dolayı hakkında kamu davası açılmış ise de ayrıntılı olarak açıklandığı üzere bu suçun yasal unsurlarının oluşmadığı, ancak çatışmalar esnasında şehit veya yaralanan askeri personel olmasına rağmen sanıktan önce hiç kimsenin teslim olmadığı ve bütün olumsuz şartlara rağmen tüm personelin canları pahasına mücadele etmeye çalıştığı, ancak sanığın teslim olduktan sonra özellikle arkadaşlarının da teslim olmaları yönünde çağrı yapması üzerine o ana kadar etmiş oldukları yemine bağlı kalarak canları paHasına görevlerini yerine getirmekte olan arkadaşlarının olumsuz olarak etkilendikleri bu durumun etkisi ile arkadaşlarının silahlarını bırakarak teslim oldukları anlaşıldığından bu eylemin askerleri iteatsizliğe teşvik suçunu oluşturduğu değerlendirilmiştir.”