Da Vinci ÅŸifresinin izinden gittim bakın neler gördüm

Güncelleme Tarihi:

Da Vinci şifresinin izinden gittim bakın neler gördüm
OluÅŸturulma Tarihi: Åžubat 07, 2004 00:00

Geçen ay sonunda Paris'e giderken uçakta bir ÅŸey dikkatimi çekti. Birçok yolcunun elinde Amerikalı yazar ‘‘Dan Brown'ın ‘‘Da Vinci Åžifresi’’ kitabı vardı.Kitap iki yıla yakın süredir ABD'de best seller. Türkiye'de uzun süre en çok satan kitaplar listesinin başında kaldı.Kime tavsiye ettiysem, iki üç gün içinde okuyup bitirdi.Paris'te iki tam günümü ‘‘Da Vinci Åžifresi’’ kitabında anlatılan mekanlara ayırdım.Åžimdi size kitabın izini sürdürdüğüm bu iki gün boyunca defterime yazdığım notları aktarıyorum. Kitabı okumamış olsanız bile burada anlattıklarım size ilginç gelebilir. Ama yine de kitabın çok küçük bir özetini vereyim.MÃœZE MÃœDÃœRÃœ SAUNIERE'Ä°N ÖLDÃœRÃœLDÜĞÜ GECE‘‘Da Vinci Åžifresi’’ kitabı, Paris'te bir gece Louvre Müzesi Müdürü Jacques Sauniere'in öldürülmesiyle baÅŸlıyor.Öldüren kiÅŸi ‘‘Opus Dei’’ adlı Hıristiyan tarikatının fanatik bir üyesidir.Ama bu cinayetin arkasında Hıristiyanlığın yıllardır esrarını koruyan bir olayı yatmaktadır.‘‘Tapınak Şövalyeleri’’ ve ‘‘Sion Tarikatı’na kadar uzanan bu esrarengiz iliÅŸkiler, Ä°sa'nın son yemeÄŸinde kullanılan ‘‘kutsal kase’’nin etrafında dönmektedir.Bu kutsal kase nedir? Gerçekten Ä°sa ve havarilerinin ÅŸarap içtiÄŸi bir kase mi, yoksa baÅŸka bir ÅŸey mi?Birçok insan gibi ben de kitabı keyifle okuyup bir kenara koymuÅŸtum.NEW YORK'TA ALDIÄžIM KÄ°TAPTA OKUDUÄžUM SOYADI AYNIYDIAncak geçen ay başında New York'ta Barnes and Noble kitapçısında tesadüfen bulduÄŸum bir kitap, beni, merak labirentine soktu.Kitap, 1982 yılında yayınlanmış.Adı ‘‘Holly graal, holly blood.’’Yani ‘‘Kutsal kase, kutsal kan.’’Kitabı okumaya baÅŸlayınca tanıdık bazı isimlere rastladım. Anlatılan olaylar Dan Brown'ın ‘‘Da Vinci Åžifresi’’ adlı kitabındakilere çok benziyordu.Ama bu bir roman deÄŸil, tarih kitabıydı.Kitaba göre, bütün bu esrarengiz olaylar, 1879 yılında Fransa'nın Rennes-le- Chateau kasabasına gelen bir rahiple baÅŸlıyor.Rahibin adı Berenger Sauniere.Bu isim ‘‘Da Vinci Åžifresi’’ kitabını okuyanlara hiç yabancı gelmeyecektir.Çünkü kitabın hemen başında ölen Louvre Müdürü’nün soyadı da Sauniere'dir.KÄ°LÄ°SEDE BULUNAN ŞİFRELÄ° BELGELERDE NELER VARDISauniere, 1891 yılında, köyün kilisesini restore etmek için çalışmaya baÅŸlar. Magdalena'nın anısına yapılmış olan kilisenin sütunlarından birinde, yuvarlak tahta tüpler içinde 4 adet parşömen kağıt bulur.Bu kağıtların üzerinde Latince ama ÅŸifreli yazılmış bazı yazılar vardır.Bu belgeler, Da Vinci Åžifresi romanında anlatılan olayların belki de ilk adımıdır.‘‘Rennes-le-Chateau parşömenleri’’ adı verilen bu belgelerdeki yazıların, Hıristiyanlığın bazı karanlık olaylarına ait olduÄŸu sanılmaktadır.Sauniere bu ÅŸifreleri çözdürdüğüne inanır. Ama kitabın yazarlarına göre bu ÅŸifeler tam olarak asla çözülememiÅŸtir.KÄ°TAPTA TANIDIK BÄ°R Ä°SÄ°M DAHA GÖRÃœYORUMKitabı okurken ilginç bir isime daha rastladım.‘‘Da Vinci Åžifresi’’ kitabında da anlatılan ‘‘Tapınak Şövalyeleri’’ uzun süre bu Rennes-le- Chateau denilen yerin civarındaki bir ÅŸatoda yaÅŸarlar.Bu ÅŸatonun bulunduÄŸu tepenin adı da ‘‘Bezu’dur.Ä°lginçtir, ‘‘Da Vinci Åžifresi’’ kitabının en önemli kahramanlarından biri olan Fransız komiserin adı da Bezu'dur.Bezu Fache'nin de aslında tarikat üyesi olduÄŸunu söylememe gerek yok.Ä°ÅŸte bu kitabı okuduktan sonra Paris'te kendime ayırdığım iki günü, ‘‘Da Vinci Åžifresi’nin geçtiÄŸi mekanları dolaÅŸmaya ayırmaya karar verdim.Güzergahımı romanın zaman kronolojisine göre düzenledim. Yani önce Louvre Müzesi’ne gidip, Sauniere'in öldürüldüğü yerden baÅŸladım.YARALI MÃœZE MÃœDÃœRÃœNÃœN YERE Ä°NDÄ°RDİĞİ TABLONUN ÖNÃœNDETabii vurulduÄŸu çalışma odasının neresi olduÄŸunu bulamadım. O hayaliydi.Ama yaralı ÅŸekilde yürüyüp, alarm sistemini çalıştırmak için aÅŸağı indirdiÄŸi tablonun bulunduÄŸu yer gerçekti.Burası müzenin Denon salonu denilen, Ä°talyan ressamlarının bulunduÄŸu salondu. Sauniere, Caravaggio'nun tablolarından birine tutunup yere düşüyordu.Denon salonu ziyaretçilere kolaylık saÄŸlamak ve bir düzen kurmak için ortadan kordonla ikiye ayrılmış. Ziyaret saÄŸ taraftan baÅŸlıyor, sonra tam Mona Lisa tablosunun önünden geri dönülüp yine aynı salondan çıkarak tamamlanıyor.Caravaggio'nun tablosu dönüş yolunda bulunuyor. Romanda bu ayrıntıdan hiç söz edilmiyor. Ama ben bunu bildiÄŸim için ziyarete ters taraftan baÅŸladım. Oradan yavaÅŸ yavaÅŸ Mona Lisa'nın bulunduÄŸu yere doÄŸru gittim.Müzenin, romanda anlatılan gece haliyle gündüz hali arasında büyük bir fark var.MONA LISA'NIN KARÅžISINDA O ŞİFRELERÄ° GÖRMEYE ÇALIÅžTIM Mona Lisa tablosunun başında ise büyük bir kalabalık gözleniyor.Ben Louvre'da fotoÄŸraf çekmenin yasak olduÄŸunu sanıyordum. Halbuki herkes elindeki dijital kameralarla durmadan fotoÄŸraf çekiyordu.Mona Lisa'nın başında uzun uzun oturup ÅŸifrelerin üzerine yazıldığı pleksiglas koruyucuyu inceledim. Tabii öyle bir ÅŸey yoktu. Dikkatimi çeken bir baÅŸka ÅŸey ise müze görevlileriydi. Hepsinin bıkmış bir hali vardı.Ama Denon salonundan çıkarken ÅŸunu düşünmeden edemedim.Louvre gece yarıları herhalde böyle bir cinayet romanı için eÅŸsiz bir mekan haline gelirdi.KUTSAL KASE GERÇEKTEN BU PÄ°RAMÄ°DÄ°N ALTINDA MIRoman Louvre Sarayı’nın bahçesinin ortasındaki cam piramitte bitiyor. Cam piramide yapıldığından beri ilk defa giriyorum.Dolayısıyla girerken romanın son bölümünün etkisi altındaydım.Ama hemen belirteyim. Cam piramidin otomatik merdivenlerinden aÅŸağı inerken, bu duygularımı tamamen kaybettim.Cam piramidin içi, kutsal bir mekandan ve bir müzeden çok dev bir metro istasyonunu andırıyordu. Dolayısıyla romanda anlatılan o esrarengiz dekorun en küçük izine bile rastlamadım. Tersine piramit bana hiçbir ÅŸey demedi. Bütün Hıristiyanlık aleminin peÅŸine düştüğü ‘‘kutsal kasenin’’ bu piramidin altında olduÄŸunu hayal edemedim.SAINT SULPICE KÄ°LÄ°SESİ’NDEKÄ° GÃœL ÇİZGÄ°SÄ°NÄ°N ÃœSTÃœNDERomanın beni en çok etkileyen mekanı hiç şüphesiz Saint Sulpice Kilisesi oldu.Paris'te yaÅŸadığım 5.5 yıl boyunca bu kilisenin önünden defalarca geçtiÄŸim halde içine hiç girmemiÅŸtim. İçeri girdiÄŸim an kitaptan öğrendiÄŸim ayrıntılar beni yeniden yakaladı.Bu kilise, Marquis de Sade ile Baudelaire'in vaftizlerine tanık olmuÅŸtu. Victor Hugo'nun evlilik töreni burada yapılmıştı.Kitapta anlatılanları, elimle koymuÅŸ gibi buldum.‘‘Kilit taşını’’ bulmak için bir geceyarısı kiliseye gelen albino keÅŸiÅŸ Silas'ı neredeyse adım adım takip ettim. Mesela, kilisenin ortasından geçen o pirinç çizgi. Yani kitapta ‘‘Gül çizgisi’’ olarak anlatılan ilk Kuzey-Güney çizgisi. Gerçekten de oradaydı. Kilisenin orta saÄŸ tarafında bir yerden baÅŸlayan pirinç çizgi, rahiplerin durduÄŸu platformun altında kayboluyor, ama hemen öteki tarafta devam ederek sol tarafına kadar uzanıyor.Burası dünyanın ilk sıfır boylamı olarak biliniyor. Bundan 150 yıl sonra Ä°ngiltere'ye taşınıyor.Silas'ın, altında kilit taşını aradığı dikilitaÅŸ aynen oradaydı.Rahibeyi öldürdüğü yeri, kilit taşını bulmak için kaldırdığı taÅŸların yerini tek tek gördüm.ÇARMIHTAN Ä°NDÄ°RÄ°LEN Ä°SA'NIN KEFENÄ° ÃœZERÄ°NDEKÄ° ESRARENGÄ°Z RESÄ°M Ama bu kilisede beni en çok etkileyen ÅŸeylerden biri, romanda olmayan bir hikayeydi.Bazılarınız bu hikayeyi biliyor olabilir. Ama ben yine de anlatayım.Kilisenin sol tarafındaki bölmelerin biri, ötekine göre daha iyi aydınlatılmış. Ön tarafında mumlar yanan bölmenin duvar tarafında biraz yukarda cam çerçeve içinde iki uzun fotoÄŸraf görünüyor.Bu fotoÄŸrafların birinde sadece beyaz bir zemin görünüyor. Altındaki fotoÄŸrafta ise uzunlamasına duran sakallı bir adam resmi var.Ä°ÅŸte orada durup, bu fotoÄŸrafın hikayesini sonuna kadar okudum. Bu fotoÄŸraftaki bez, aslında Hıristiyanların ‘‘kutsal emanet’’ diyebileceÄŸimiz efsanelerinden biri.FotoÄŸrafta görülen bezin, Ä°sa çarmıhtan indirildikten sonra üzerine örtülen bez olduÄŸu iddia ediliyor. Ãœzerinde Ä°sa'nın kanı bulunduÄŸuna inanılıyor. Yani bir tür kefen diyebilirsiniz. Bu kefen Ä°talya'da Torino'da bir kilisede sergileniyor.FOTOÄžRAFÇI FÄ°LMÄ° NEGATÄ°F BANYODAN ÇIKARINCA NE GÖRDÃœ28 Mayıs 1898 günü Secondo Pia isimli bir fotoÄŸrafçı üzerinde sadece kan izleri bulunan bu beyaz kefenin fotoÄŸrafını çekiyor.Eve gelip çektiÄŸi filmi negatif banyoya attığı zaman, kendisini dehÅŸet içinde bırakan bir tabloyla karşılaşıyor. Çünkü üzerinde hiçbir resim bulunmayan bezin çekilen fotoÄŸrafının negatifinde, yani arabında, boylu boyuna bir insan tasviri ortaya çıkmıştır. Negatif filmin üzerinde pozitif bir insan tasviri vardır. Bu 30-35 yaÅŸlarında, 1.78-1.81 boylarında, yakışıklı, sakallı bir erkektir.Bezin öteki yarısında ise aynı insanın arkadan tasviri görünmektedir. Sanki aynanın karşısında duran bir insanın arkadan resmi yapılmış gibidir.Başında ise dikenli bir taç vardır.Anlayacağınız bu resim her haliyle Ä°sa'nın tasviridir.Bu fotoÄŸrafın yayınlanması Hıristiyanlık aleminde büyük tartışmalar yaratmış. Çünkü bazı kimseler tarafından bu bezin gerçekten Ä°sa'nın kefeni olduÄŸunu kanıtlayan bir belge olarak kabul edilmiÅŸ.KÄ°LÄ°T TAÅžI ORADA DEĞİLDÄ° AMA Ä°LGÄ°NÇ BÄ°R HÄ°KAYE VARDI‘‘Da Vinci Åžifresi’’ romanında albino keÅŸiÅŸ Silas kilit taşını Saint Sulpice Kilisesi’nde bulamıyor. Ama ben kilisede Hıristiyanlığa ait iÅŸte böyle ilginç bir hikayeyi öğreniyorum.‘‘Da Vinci Åžifresi’’ rehberinizin Paris izlenimleri iÅŸte burada sona eriyor. DERÄ° ÇANTAYLA GELEN DÖRT ESRARENGÄ°Z ÖLÃœM‘‘Da Vinci Åžifresi’’ kitabında ‘‘Sion tarikatı’’ mensubu dört kiÅŸinin öldürülmesi anlatılıyor. Bunlar hayali cinayetlerdi. Ancak Rennes-le-Chateau belgeleri ile ilgili dört esrarengiz ölüm olayı var. Bir ihtimal, Dan Brown bu dört ölümden esinlendi.Olay Fransa'da Milli Kütüphane'de bulunan ‘‘gizli dosyalarla’’ ilgili. Bu gizli dosyalar, Rahip Sauniere'in 1891 yılında ÅŸatoda bulduÄŸu Hıristiyanlıkla ilgili gizli belgelerin bulunduÄŸu sanılıyor.Bu belgeler 1960'lı yıllarda Leo Schidlof adlı Avusturyalı birinin eline geçer. Schidlof’un yıllarca bu belgeleri deri bir çanta içinde taşıdığı söyleniyor. 1966 yılında ölünce, bu çanta Fakhar-ul-Ä°slam adlı bir Pakistanlının eline geçer. Fakhar, 1967 yılında bu belgeleri DoÄŸu Almanya'ya götürüp orada birine teslim eder. Ancak bilinmeyen bir nedenle DoÄŸu Almanya'dan sınır dışı edilir. Çok ilginçtir, Fakhar 20 Åžubat 1967 günü Fransa'da Melun ÅŸehri civarında demiryolu üzerinde, kafası kopmuÅŸ vaziyette olarak bulunur. Büyük bir ihtimalle Cenevre-Paris seferini yapan trenin altında kalmıştır. Bu ölüm olayından bir ay sonra esrarengiz birisi Milli Kütüphane'ye, özel olarak basılmış bir kitabı bırakır.Bu kitapta Hıristiyanlığın komplo teorilerinde büyük yeri olan ‘‘Kızıl Yılan’’ belgeleri bulunmaktadır.Kitabın altında üç isim vardır.Pierre Feugere, Louis Saint-Maxent ve Gaston de Koker.Bunun hemen ardından üç esrarengiz ölüm daha meydana gelir.6 Mart 1967 günü Maxent ve Koker asılmış olarak bulunur.Bundan bir gün sonra Fugere'in cesedi de aynı ÅŸekilde asılmış olarak bulunur.Rennes-le-Chateau belgeleri etrafındaki sır böylece bir kat daha artar.Bu dört ölümün intihardan mı yoksa cinayetten mi kaynaklandığı bugüne kadar belli olmamıştır.Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!