Güncelleme Tarihi:
- Çuval olayında Türk timinin komutanı olan binbaşının ABD askerlerine ateşle karşılık vermemesi, direnmemesi eleştirildi. Bu sizin verdiğiniz bir emir miydi? Değilse sizin görüşünüz nedir?
ÖZKÖK: O sırada benim emir vermem mümkün değil. Timin başında bir komutan var, bir de bölgede bir komutan var, Silopi'de bir tane komutan var. Genelkurmay'da Harekât Başkanı var, İkinci Başkan var. Ondan sonra bana geliyor. Müteselsilen...
Oradaki olay çok ani gelişti. İş olup bittikten sonra benim önüme geldi. Yani, olay olmuştu, dolayısıyla "şöyle yap, böyle yap" diye bir konuşma yapma durumu yoktu. Bunu oradaki yerel komutan yapar. Devamlı talimatlar var, ne yapılacağı bellidir.
Orada öyle karar vermiş, bence doğru da karar vermiş çocuk. Çünkü, düşmana yakalanmak, baskın yemek, baskına uğramak askerin en utanacağı konudur. Ama, dostundan, müttefikinden yapılan bir şeyi, bir düşman baskınıyla da bir tutman mümkün değil. Bu, hiç beklemediğin bir şey.
'ÇAT' DİYE BİZİM GEMİYİ VURDULAR
- O zaman karar sadece tim komutanına aitti diyebilir miyiz ?
ÖZKÖK: Tim komutanı karar vermişti. En fazla, ilk amirine bilgi vermiş olabilir ama olay çok ani gelişmiştir. Bakıyorlar, 'Göründüler efendim, göründüler, şimdi ne yapayım' deme imkânı yok. Gelince, bir fırsat olmamış bir emir almak için. Ama devamlı talimatları var. Tabii, insan talimatta müttefikine karşı 'Şöyle yaparsa, sen de böyle yap' diye bir şey yazar mı?
Efendim neden yapıldı? ABD'liler yanlış bir istihbarat almış. Benim ABD'li muhataplarım hep 'Yeşil hattın güneyinde oldu olay' dediler. Tim personeli Süleymaniye'de... Onların da bildiği binamızda olduğu halde, onlar eylemi gerçekleştirmişlerdir diye aktarılmış onların (Amerikalıların) üst kalemlerine. Onların birisine yanlış bir duyum verilmiş olmalı.
ABD askerleri bazen çok aptalca şeyler yaparlar. Gemimizi nasıl vurdular biliyorsunuz (Özkök, Muavenet gemisinin 1992 yılında Saratoga adlı ABD uçak gemisinden açılan ateşle vurulması olayını anımsatıyor).
Adam, kendini hâlâ Adriyatik'te zannediyor ve 'çat' diye bizim gemiyi vurdular. Bazen kuralların esiri olmuşlardır. Bazen, teknoloji, insanın beynini devre dışı bırakıyor.
Yani, bir tek astsubayın aklına gelmiş, o olayda "Niye hakiki mermi kullanıyoruz" diye sormak. "Emir böyle geldi" demiş ilk amiri.
ÇUVAL OLAYINI UNUTMAYACAĞIZ
Wolfowitz silahlı kuvvetleri (TSK) sıkıntıya sokmak için bir emir verdi mi? Bunları, tabii bilmek mümkün değil. Böyle bir istihbaratı kimse bulamaz, böyle bir emir aldıklarına dair. Olay çok acıdır.
O zamanlar konuşmamda söylemiştim, büyük bir güven bunalımı yarattı. Yani Türkiye ABD ile karşı karşıya geldiği her yerde, Afganistan'da her yerde, çuval olayını unutmayacaktır. Aslında, ben ABD'lilerin çuval olayının bizi bu kadar rencide edeceğini bildiklerini de zannetmiyorum. Çünkü onlar için bu çok normal. Göz bağlamak yerine, tamamen pratik bir çözüm. Bu çuval da değil, görmesini engelleyecek bir poşet. Türk gururunu çok sarstı.
HİÇBİR ZAMAN AFFEDİLMEYECEK
Bizim duygularımızı çok sarstı. Başa çuval geçirmenin aşağılayıcı anlamını biliyorlar mıydı? Bilmiyorlar mıydı? Şeytan gibi adamlar yani de. Ben, torba kullanılmasının veya çuval, bilinçsiz yere yapıldığını, bizi bu derece rahatsız edeceğini bilmediklerini zannediyorum. Bütün bunlara rağmen hiçbir zaman affedilmez. Bizim olaya el koymamızı istemek yerine onların el koyması asla affedilmez.
- Ne yapmaları gerekirdi ?
ÖZKÖK: Böyle bir durum var diye anında onların komutanları da ellerinde ne varsa bize bildirmeleri gerekirdi.
- Türk timinin Kerkük Valisi'ne suikast hazırlığı içinde olduğu gibi bir iddia atıldı ortaya ?
ÖZKÖK: ABD'li muhataplarım tarafından bana söylenen, bir eylem hazırlığı haberi aldıkları. Kime, belli değil. Neresi? "Yeşil hattın güneyinde" dediler. İlgisi, alakası yok. Olay, bizim kaldığımız yerde oldu. ABD'li komutan hemen müdahale etmiş, oradaki personelimizin statüsünü gözaltından ziyade misafirliğe hemen çevirmiş. Ama, tabii muhataplarımızı arayıp bulup, durumu onlara anlatıp, kendi tarafımı dinleyip karar verene kadar da tabii bir süre geçti.
MANEVİ VAHAMETİ KARŞILANAMAZ
- ABD ile ortak bir araştırma komisyonu kurdurdunuz. Harekât Başkanı Korgeneral Köksal Karabay bizim tarafın başkanıydı. Bu komisyonun ulaştığı bulgular ve yapılan açıklama size tatmin etti mi? Bizim haksız bulunduğumuz yolunda haberler yansıdı ?
ÖZKÖK: Gazeteler yazıyor tabii. Şimdi onlar bu olaydan üzüntü duyduklarını ifade ettiler. O özür dilemedir. Uluslararası dilde 'apologize' gibi şeyler çok büyük vakalarda olur. Böyle bir şeyde bildiride 'regret' sözcüğü kullanıldı, yani üzüntü ifade edildi.
Ondan sonra da hiçbir zaman o belgede de, 'Türkler bunu hak eden bir şey yapmıştır ya da Türklerin yaptığı şu şey yanlış anlaşılmıştır' gibi bir şeye girilmedi.
Uluslararası toplantılarda bunun şahidi oldum. Bu, maddi olarak olayın vahametini karşılar. Ama, manevi vahametini karşılamaz. Çünkü bu hareket bizi çok kırdı, çok rencide etti.
3-5 ABD'Lİ ÖLÜRDÜ BİZ DE ŞEHİT VERİRDİK
- Tim komutanı ABD askerlerine ateşle karşılık verseydi ne olurdu ?
ÖZKÖK: Tim komutanı doğru karar verdi. Bir defa öyle olsaydı, yani ateşle karşılık verselerdi ne olurdu? Üç-beş ABD'li ölürdü. Üç-beş de bizim şehidimiz olurdu. Dışarıdan birileri için bunu söylemek kolay. Ama o anda ona karar vermek çok zor. Kendi kararını kendisi verir, ama timinizin kararını veriyorsunuz. İşte, askerliğin en zor tarafı bu. O zaman doğru mu olurdu? Şimdi, öyle düşünelim. Karşılık verdiler, takır, takır, takır ateş ettiler...
Zaten, onlar hazırlıklı gelmiş, biz hazırlıksız. Ateşe hazır silah sadece nöbetçilerde vardır. Onlar kurşun geçirmeyen yelekler giymiştirler. O anda o kararı vermek çok zor. Bir dost bekliyorsunuz, geliyor ve aniden. Bizim çocuklar elde silahla içerde bekliyor veya mevzide yatıyor değiller. Atatürk ne diyor, 'Ben size ölmeyi emrediyorum' diyor. Çünkü durum onu gerektiriyor. O zamanı kazanması lazım. O zaman hepsi ölüyorlar. O şartlar başka. Tim komutanı çocuğu öyle yapmadı diye kınamak çok yanlıştır, haksızlıktır. Tim komutanı verdiği kararla olayı büyütmeden kontrol etmiştir.
KOMUTANLAR PASİFİZE EDİLMEDİ
- Bir de o olayla ilgili Türk komutanların emekliye sevk edildiği veya pasif görevlere verildiği, ABD tarafındaki subayların ise terfi ettikleri yazıldı. Bunun da Genelkurmay'ın bizim komuta zincirini hatalı görmesinden kaynaklandığı yorumları yapıldı. Ne dersiniz ?
ÖZKÖK: O tamamen yakıştırma. Kesinlikle ilgisi yoktur, o konuyla. O anda olmuş bitmiş bir olaydır. En fazla oradaki yerel komutanı bağlar. Onun üstündekilerin yapacak bir şeyi yoktur ki. Olan olmuştur. Onlar, süratle durumun düzeltilmesini sağlamışlardır. Gözaltından misafir personel statüsüne dönüştürmek ve en kısa zamanda geri almak. Tim komutanı o anda, öyle karar vermiş, o karara itibar etmek lazım. Ayrıca, ABD'lilerin terfi ettiği nerden biliniyor. Birileri bir şey söylemiş. Birinin aklında bir isim varmış, onu söylüyor.
- Bizim tarafta Genelkurmay Harekât Başkanı, Özel Kuvvetler Komutanı ve yardımcısı belli bir süre içinde pasif görevlere verildiler. Korgeneral Köksal Karabay istifa etti, diğerleri de belli bir süre içinde emekli edildi. Bu olayla hiç ilgisi yok mu ?
ÖZKÖK: Askeri Şûra'nın takdiri öyledir. Bir kişi bir tek olayla değerlendirilmez. Geçmişteki tüm hataları ve başarılarıyla değerlendirilir. Şûra'da öyle takdir edilmiştir.
KARABAY'IN SORUMLULUĞU BENDEN FAZLA DEĞİLDİ Kİ...
- Korgeneral Karabay'ın terfi ettirilmemesinin bu olayla bağlantısı yok mu ?
ÖZKÖK: Kesinlikle yok. Yani Karabay olay olduğunda orduda korgeneral, o da Ankara'da benim gibi. Ondan sonra İkinci Başkan var, ondan sonra da ben varım. Hepimiz yani ordayız. Karabay'ın sorumluluğu benimkinden çok fazla değildir ki. Müteselsilen tabii bana bağlıdır. O zaman ben de dahil, hepimizin öyle bir olay oldu diye cezalandırılması mı gerekir, o anda o olaya müdahale edemeyecek kişiler bundan etkilensin deniliyorsa.
O DA HALKIMIZIN HALETİ-RUHİYESİ
- O zaman size kadar geliyor.
ÖZKÖK: Bana kadar geliyor. Öte yandan, o anki şartları yaşarsanız, çocuğun verdiği karar doğru. Detayları bilmeden, assaydı, kesseydi, vursaydı... Onlar ayrı konular. Onlara da saygı duyarız, o da halkımızın haletiruhiyesidir.