Güncelleme Tarihi:
MUSTAFA Kemal Paşa, 29 Ekim 1923 öncesi hükümette suni bir kriz yarattı. 27 Ekim’de Fethi Okyar’ın başbakanlığındaki hükümet Atatürk’ün isteğiyle istifa etti. Mustafa Kemal, Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Vekili olan Fevzi Çakmak Paşa’nın görevini bırakmamasını istedi. Orduya ihtiyaç duyulabilirdi. Fethi Okyar, Büyük Millet Meclisi Reisi Mustafa Kemal Paşa’ya sunduğu istifa metninde, ‘Ülkenin içinde bulunduğu dahili ve harici sorunların çözülebilmesi için Meclis’ten tam destek alan bir hükümetin kurulması gerektiği’ vurgusu yapmıştı.
O GECE ÇANKAYA KÖŞKÜ
Büyük Millet Meclisi’nde 27 Ekim günü okunan istifa sonrasında ülke hükümetsiz kalmıştı ve bir karmaşa hâkimdi. Kulisler hareketliydi. Teşkilatı ve lideri olmayan muhalefet tarafından yeni bir hükümetin kurulması için birtakım girişimlerde bulunuldu. Hatta İcra Vekilleri Heyeti Reisliği’ni Ali Fuat Paşa’nın üstleneceği bir kabine için de çaba gösterilmiş ancak sonuca ulaşılamamıştı. Hükümet kurmak hiç de kolay değildi. Her vekil Meclis tarafından tek tek oylanarak kabineye seçiliyordu. Mustafa Kemal’in direktifiyle önceki vekillerden hiçbirinin yeni hükümette görev almayı kabul etmemesi de hükümet kurma çabalarını imkânsız hale getirmişti. Meclis’te bir uzlaşma temin edilemediğinden yeni kabine oluşturulamıyordu. Mustafa Kemal’in planı tıkır tıkır işliyordu. Cumhuriyet’in ilan edilmesiyle vekillerin Meclis tarafından ayrı ayrı seçilmesi usulüne son verilecek, kabine ‘icra vekilleri heyeti reisi’ yani başbakan tarafından belirlenecekti.
28 Ekim Pazar akşamı muhalif gruptan Doktor Adnan, Rauf Bey, Refet Paşa, Ali Fuat Paşa İstanbul’da Halife Abdülmecid Efendi ile buluştu. Mustafa Kemal bu buluşmalardan ziyadesiyle rahatsızdı. Aynı saatlerde ise Mustafa Kemal, Çankaya’da ekibini topladı. O gece köşkte Rize Milletvekili Fuat Bey, Afyonkarahisar Milletvekili Ruşen Eşref Bey, Kemalettin Sami Bey, Halit Paşa, Kazım Paşa, İsmet Paşa ve Fethi Bey vardı. Mustafa Kemal günlerdir satranç oynuyordu. Her hamlenin bir karşılığı vardı. Devletin içinde bulunduğu krizden çıkmanın yolunu yakın arkadaşlarına açıkladı: “Efendiler, yarın Cumhuriyet’i ilan edeceğiz!”
İLK MADDE DEĞİŞTİ: CUMHURİYET
Mustafa Kemal bunun nasıl gerçekleşeceğini arkadaşlarına tüm detayıyla o gece Çankaya’daki yemekte anlattı. Ertesi gün yapılacakları herkes not etti. Yemek sonrasında İsmet Paşa hariç misafirlerin hepsi Çankaya’dan ayrıldı. Cumhuriyet’in kuruluşuyla ilgili yasa tasarısı taslağını İsmet Paşa’yla birlikte hazırladılar. Sabah gün aydınlanana kadar bir masa etrafında Anayasa (Kanun-ı Esasi) maddelerini, yapılacak değişiklikleri tek tek belirlediler. Aynı zamanda ertesi gün Meclis’te alınacak tavır da konuşuldu. İsmet Paşa tüm bunları kaydetti. 20 Ocak 1921 tarihli Anayasa’nın devlet biçimini belirleyen maddelerinden en önemli değişiklik birinci maddede yer alacaktı: “Türkiye Devleti’nin hükümet biçimi Cumhuriyet’tir.”
‘BAYLAR, BİR SAAT SÜRE TANIYIN’
29 Ekim 1923 Pazartesi günü öğleden önce, Halk Fırkası Fethi Bey’in başkanlığında toplanarak genel kurula yeni bir bakanlar kurulu listesi sundu. Genel kurulda milletvekilleri arasında tartışmalar başladı. Liste hazırlanırken Ankara’da olmayanlar, kendisine danışılmadığını ileri sürenler oldu. Söz alıp kürsüden itirazlarını dile getirenlerden anlaşıldı ki yeni kabine yine seçilemeyecekti. Kemalettin Sami Paşa bir yönerge teklif etti. Buna göre Mustafa Kemal Paşa, genel başkan olarak sorunu çözümlemek için genel kurul tarafından görevlendirilmesini talep etmişti. Mustafa Kemal Çankaya’daki konutundan gelişmeleri takip ediyordu. Yönergenin kabul edilmesiyle Meclis’e gelip doğrudan kürsüye çıktı: “Baylar, bakanlar kurulu seçiminde görüş ayrılığına düşüldüğü anlaşılmıştır. Bana bir saat süre tanıyın, bulacağım çözüm yolunu bilginize sunarım” dedi. Mustafa Kemal’in günlerdir kurduğu planda sona gelinmişti.
Öğleden sonra kürsüye yeniden çıkan Mustafa Kemal Paşa şunları söyledi:
“Arkadaşlar, çözümlenmesinde güçlüğe uğradığınız sorunun nedeni ve etmeni, bütün arkadaşlarca anlaşılmıştır kanısındayım. Eksiklik ve kötülük uygulamakta olduğumuz yöntem ve biçimdedir. Gerçekten, yürürlükteki anayasamız gereğince bir bakanlar kurulu oluşturmaya giriştiğimiz zaman bu arkadaşların her biri bakanlar ve bakanlar kurulu seçmek gereğinde bulunuyor. Hepimizin birden bakanlar kurulu seçmek gereğinde bulunmamızdan doğan güçlüğün giderilmesi zamanı gelmiştir. Geçen dönemde de böyle güçlüklerle karşılaşılıyordu. Görülüyor ki bu yöntem, kimi zaman birçok karışıklığa yol açıyor. Yüksek kurulunuz, bu sorunun çözümü için beni görevlendirdiniz. Ben de bu açıkladığım kanıdan esinlenerek düşündüğüm biçimi saptadım. Onu önereceğim. Önerim kabul edilirse güçlü ve uyumlu bir hükümet kurma olanağı doğacaktır. Devletimizin biçim ve niteliğini saptayan ve hepimiz için amaç olan anayasamızın kimi noktalarını açıklamak gereklidir. Öneri şudur” dedikten sonra bilinen taslağı okutmak üzere yazmanlardan birine uzatarak kürsüden ayrıldı.
UĞULTULAR YÜKSELİYOR
Cumhuriyet’e geçişi içeren taslak okunduğunda milletvekillerinden bir kısmından uğultular yükseldi. İtiraz edenler vardı ve anayasanın oldubittiye getirilerek değiştirilmeyeceği, hukukçuların ve başka kişilerin de görüşleri alınması isteniyordu. Konya milletvekili ve aynı zamanda hukukçu olan Eyüp Sabri Efendi, “Biz Gazi Paşa Hazretlerini hakem yaptık. Meclis’in, anayasayı değiştirme yetkisi apaçıktır. Hükümetimizin biçimi kesinlikle Cumhuriyet olacaktır” diye çıkıştı. Ardından İsmet Paşa söz aldı: “Parti Başkanı’nın önerisi kabule, gereksinime kesindir. Dünya bizim bir hükümet biçimi görüştüğümüzü biliyor. Bu görüşmelerimizi bir sonuca bağlayıp açıklamamak güçsüzlüğü ve düzensizliği sürdürmekten başka bir şey değildir. Bir deneyimden söz edeyim. Avrupa siyasetçileri bu konuda beni uyardılar. Devletinizin başkanı yoktur. Şimdiki başkanınız Meclis başkanıdır. Demek ki siz ayrı bir başkan bekliyorsunuz. Avrupa düşüncesi işte budur. Oysa biz böyle düşünmüyoruz. Ulus, egemenliğine ve alın yazısına, eylemsel olarak el koymuştur. Öyleyse bunun yasal anlamını açıklamaktan neden çekiniyoruz? Cumhurbaşkanı olmadan, başbakan seçme önerisi yasadışı olur. Bunda kuşkuya yer yoktur. Başbakanın seçimini yasal ve olanaklı kılabilmek için Gazi Paşa Hazretleri’nin önerisinin yasallık kazanması gereklidir. Genel güçsüzlüğün sürdürülmesi doğru değildir. Partinin, bütün ulusa karşı yüklendiği sorumluluğun gereklerine uyarak davranmak zorunludur.”
YAŞASIN CUMHURİYET
İtirazlar, konuşmalar saatlerce sürdü. Önerinin maddeleri tek tek okunarak görüşülüp kabul edildi. Hava kararmış, saatler 18.00’i gösteriyordu. Yasa tasarısı anayasa komisyonunca tutanağa bağlandı. Başkanvekili sıfatıyla İsmet Paşa kürsüden, “Anayasa komisyonu, anayasanın değiştirilmesi konusundaki tasarının ivedilikle ve hemen görüşülmesini istiyor” dedi. Meclis’te ağırlıklı çoğunluk ‘Kabul’ diye bağırdı. Sonunda birçok milletvekilinin oyuyla Anayasa’daki değişiklik kabul edilirken saatler 20.30’u gösteriyordu. 15 dakika sonra da Cumhurbaşkanı seçimi yapıldı. Yeni Cumhurbaşkanı için oylamaya katılan 158 milletvekilinin tamamının oyunu alan Ankara Milletvekili Mustafa Kemal, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı seçildi. Kürsüye çıkarak şöyle konuştu:
“Sayın arkadaşlarım, dünya çapında önemli ve olağanüstü olaylar karşısında saygıdeğer ulusumuzun gerçek öngörüş ve uyanıklığına değerli bir belge olan Anayasamızın kimi maddelerini açıklamak için özel komisyonca yüksek kurulunuza önerilen yasa tasarısının kabulü dolayısıyla Türkiye Devleti’nin gerçekten dünyaca bilinen, bilinmesi gereken niteliği, uluslararası belli adıyla adlandırıldı. Bunun doğal gereği olmak üzere, bugünden değin doğrudan doğruya Meclis’in başkanlığında da bulundurduğunuz arkadaşınıza yaptırdığınız görevi, Cumhurbaşkanı sanıyla yine bu arkadaşınıza, bu güçsüz arkadaşınıza veriyorsunuz. Bundan dolayı yüce topluluğunuza ruhumun bütün içtenliğiyle teşekkür ederim.
Baylar, yüzyıllardan beri doğuda kıyıma ve haksızlığa uğramış ulusumuz; Türk ulusu, gerçekte yaratılıştan gelen güzel niteliklerden yoksun sayılıyordu. Son yıllarda ulusumuzun eylemsel olarak gösterdiği kavrayış, anlayış, kendisi için kötü sanıda bulunanların ne denli aymaz ve ne denli incelemeden uzak, görünüşe düşkün insanlar olduğunu pek güzel kanıtladı. Ulusumuz, taşıdığı nitelikleri ve değeri, hükümetinin yeni adıyla, uygarlık dünyasına göstermede daha başarılı olacaktır.”
‘YARIN CUMHURİYET İLAN EDECEĞİZ’
“Gece olmuştu. Çankaya’ya gitmek üzere Meclis binasını terk ederken koridorlarda beni beklemekte olan Kemalettin Sami ve Halit Paşa’lara rastladım. Ali Fuat Paşa, Ankara’dan hareket ederken bunların Ankara’ya geldiklerini o günkü gazetede ‘Bir Uğurlama ve Bir Karşılama’ başlığı altında okumuştum. Henüz kendileriyle görüşmemiştim. Benimle konuşmak üzere geç vakte kadar orada beklediklerini anlayınca akşam yemeğine gelmelerini, Milli Savunma Bakanı Kazım Paşa aracılığıyla kendilerine bildirdim. İsmet Paşa’yla Kazım Paşa’ya ve Fethi Bey’e de Çankaya’ya benimle birlikte gelmelerini söyledim. Çankaya’ya gittiğim zaman orada beni görmek üzere gelmiş bulunan Rize Milletvekili Fuat, Afyonkarahisar Milletvekili Ruşen Eşref Bey’le karşılaştım. Onları da yemeğe alıkoydum. Yemek sırasında ‘Yarın Cumhuriyet ilan edeceğiz’ dedim. Hazır bulunan arkadaşlar derhal fikrime iştirak ettiler. Yemeği terk ettik. O dakikadan itibaren, nasıl hareket edileceği hakkında kısa bir program yaparak arkadaşları görevlendirdim. (...) O gece birlikte olduğumuz arkadaşlar erkenden ayrıldılar. Yalnız İsmet Paşa Çankaya’da misafirdi. Onunla yalnız kaldıktan sonra bir kanun tasarısı taslağı hazırladık.” (Mustafa Kemal Atatürk, “Nutuk”)
O GECE KÖŞK’TE MİSAFİRİYDİM
İsmet İnönü: “Evvela Teşkilatı Esasiye Kanunu’nun metnini görüştük. Her madde üzerinde eskisi ile yenisi arasında mukayeseler yapıyorduk. Atatürk neticeyi dikte ediyordu. Ben yazıyordum. Bu suretle tamamlandıktan sonra bütün metni bir kere baştan aşağıya okudum. Atatürk dikkatle dinledi. Bittikten sonra biraz düşündü ve ‘Hazırlık tamam’ dedi. O gece Köşk’te misafiriydim. Odama çekildim. Ertesi sabah metni bir kere daha gözden geçirdik ve beraberce Meclis’e gittik.” (Abdi İpekçi, “İnönü, Atatürk’ü Anlatıyor”, Cem, 1968)
TAKTİĞE GÖRE MÜZAKERE
Kazım Özalp: “Kararlaştırılan taktiğimize göre müzakereleri Fethi Bey açacak ve yeni bir hükümet teşkili için bir gün evvel neticesiz kalan görüşmelere devam edilecekti. Bir liste üzerinde anlaşmaya varılamayıp işin çıkmaza girdiği sırada Kemalettin Sami Paşa bir takrir vererek meselenin halli için Atatürk’e başvurulmasını isteyecekti. Atatürk buhranın çözümü için Anayasa’da değişiklik yapılması gerektiğini ve Cumhuriyet’in kabulü icap ettiğini söyleyecek, bu fikir de tespit edilmiş hatipler tarafından desteklenecekti...” (Atatürk ve Cumhuriyet, Milliyet, 1 Kasım 1963)
93 YIL ÖNCE GENÇLİKTEN BEKLENTİLER
CUMHURİYET’in 3’üncü kuruluş yıldönümünde dönemin ünlü dergisi ‘Büyük Gazete’, ‘Cumhuriyet gençliğinin vazifesi ne olmalıdır?’ diye bir anket düzenledi. Ankete Türkiye’nin dört bir tarafından katılan her yaştan, her meslekten vatandaşlar gönderdikleri mektuplardan gençlikten beklentilerini sıraladı. Anketi Hürriyet için günümüz Türkçesine çeviren Osmanlı tarihçisi Prof. Dr. Fatmagül Demirel cevap için gönderilen mektupların Cumhuriyet’in ilk neslinden bugüne ve sonraki kuşaklara bir mesajı olarak da görülebileceğini söyledi. 28 Ekim 1926 tarihli ankete verilen bazı cevaplar şöyle:
NİHAYETSİZ BİR AZİM
“Cumhuriyet devrinde Türk gencinin vazifesi nihayetsiz bir azim ile çalışmaktır.” (Gelenbevi Orta Mektebi: Cemal)
“Vazifesi istikbâlci olmaktır. Yetiştireceği nesil, ilim ve irfan deryasına gömüp ondan sonra tepesine kadar çıkarmalıdır.” (Bafra Belediyesi memuru Halil)
“Cumhuriyet gençliğinin vazifesi Cumhuriyet umdelerine sadık kalmak onun gösterdiği yol üzerinde yürümektir.” (Kuleli Nazım)
“Evvela maarif... Saniyen gençler çıt kırıldım olmaktan çok uzak bulunmalıdır. Zirâ sevgili Cumhuriyetimizi idare eden ellerin bugünkü vazifelerini yarın idareye kesb-i liyakat etmesi lazımdır. Avrupa medeniyetini tetkik etmek (maymun gibi değil) ve memleketimizde tatbik etmek... Bu da salonlarda dans etmekle, kahvelerde tavla, poker oynamakla olmaz.” (Necmeddin Can)
İLİM SAHASINDA MÜCADELE
“Cumhuriyet gençliğinin vazifesi çalışıp düşmanları sokmamak, Avrupalılarla ilim ve fen sahasında mücadele etmek. Türkiye’de de ecnebi memleketlerde olduğu gibi fabrika açmak, tayyare, lokomotif vesaire bir çok şeyler yapmak ve istikbalini güneş gibi parlatmayı gençlik bir vazife bilmelidir.” (Bozöyük: Ziya Gök Alp)
“Biz Türkler yılmaz, yorulmaz insanlarız. Senelerden beri neslimizi uçuruma sevk eden tembellik, haset, hile, idaresizliktir. Bunlar kalplerimizden tamamıyla silinirse emin olunuz hiçbir vakit sıkıntı ve sefalet çekmeyiz. İşte Cumhuriyet gençliğinin vazifesi bu dört âdeti kalplerinden ebediyen kaldırmaktır.” (İzmir İkiçeşmelik’te Mehmed Hüsameddin) (Musa KESLER)