Güncelleme Tarihi:
YENİ MECLİS’İN YOLUNU AÇTI
Prof. Dr. İlber Ortaylı: Sivas’ta Anadolu’da direnişi örgütleyen Erzurum ve Sivas kongrelerini tertip ederek Ankara’nın ve yeni Meclis’in yolunu açtı. Sivas’ta milli bir kongre toplanacaktı ancak öncesinde daha evvel planlanmış olan bir başka kongre daha vardı. Erzurum’da temmuz ayında toplanan bu kongreye katılmak için yola çıkıldı. Kongre, toplanma amacı bakımından bölgeseldi ancak alınan kararlarla milli bir kongreye dönüşecekti. Erzurum’dan sonra toplanacağı Amasya Tamimi’nde ilan edilen milli kongre için eylül ayında Sivas’a geçildi. Ülkenin dört bir yanından delegeler Sivas’a geliyordu. İstanbul hükümeti ise kongrenin basılması ve Mustafa Kemal’in tutuklanması emrini vermişti. Kongre bu şerait içinde toplanmıştı. Yeni bir heyet teşekkül ederken başkan yine Mustafa Kemal idi. Manda ve himaye kati suretle reddedildi. Paşa, Sivas’ta 108 gün geçirdi. 30’u aşan delegenin toplandığı yerin sadece bir meclis değil bir toplantı mahfeli görüntüsünde olduğunu belirtmek gerekir. Ama Anadolu mücadelesi burada düzenlendi; malzemenin niteliği, etraftaki asker ve sivillerle olan ilişki savaşı tayin edecekti. Sivas Kongresi kararları içindeki en önemli ifade yeminde vardı. Buna göre ‘Vatanın bu hale gelmesindeki rolleri nedeniyle İttihat Terakki ricalini tedib edeceğim. Ben İttihatçılığın ihyasına çalışmayacağıma, İttihatçı yollarla ve siyasetle ilişki kurulamayacağı ve vallahi ve billahi...’ Bu arada Mustafa Kemal Paşa yılın son günlerinde Ankara’ya geldi ve 27 Aralık’ta Anadolu’nun o küçük ama tarihi bakımından önemli merkezi olağanüstü bir karar verdi. Bir şehrin halkı ilk defadır ki toptan bir siyasi karar veriyordu. Karara çok geniş zümreler ve kalabalık sayıdaki temsilcilerin katıldığı anlaşılıyor, şehrin tüccarları, uleması, tarikat şeyhleri gelen askeri heyete bağlılık bildirmiştir. Bu siyasi bakımdan da önemli bir gelişmeydi. Mücadelenin merkezi Ankara olacaktı. Amasya görüşmelerinin de etkisiyle Osmanlı Mebusan Meclisi çalışmaya başladı. Meclis, 12 Ocak 1920’de İstanbul’da toplandı.”Anadolu’da ulusal bir iktidar merkezinin çıkmasını sağladı
‘DİRENİŞ ÖRGÜTLÜ BİR HAL ALDI’
Doç. Dr. Cahide Sınmaz Sönmez (Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Tarih Bölümü): Bugün 100’üncü yıldönümünü kutladığımız Sivas Kongresi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurulmasına giden yolda, milletin hâkimiyetini ele alması ve izleyeceği rotanın belirlenmesi noktasında bir mihenk taşıdır. Milli Mücadele’nin başlatılmasında son derece önemli bir yere sahip olan kongre, ülkedeki bütün milli kuruluşları tek bir çatı altında toplayarak yetki sınırlarını genişletmek isteyen Mustafa Kemal Paşa’nın 22 Haziran 1919’da ‘Amasya Tamimi’yle yaptığı çağrı sonrasında şekillenmiştir. 4 Eylül 1919 tarihinde çalışmalarına başlayan kongre, aldığı kararları millete ve bütün dünyaya duyurmak üzere 11 Eylül 1919’da bir beyannâme yayımlayarak çalışmalarını tamamlamıştır.
MANDA VE HİMAYE REDDEDİLDİ
Ulusal kararların alınarak iç ve dış kamuoyuna duyurulduğu kongrede, dağınık halde bulunan direniş örgütleri Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adıyla tek bir çatı altında birleştirilmiş, milli sınırlar içindeki bölgelerin bölünmez bir bütün olduğu vurgulanarak manda ve himaye kesin bir dille reddedilmiştir. Milletin kendi geleceğine karar verebilmesi ve merkezi hükümetin denetlenebilmesi amacıyla Mebuslar Meclisi’nin derhal toplanması gerektiği ifade edilirken Milli Mücadele’nin başarıya ulaşmasını sağlayacak örgütlenmenin yönetimini gerçekleştirmek üzere Temsil Heyeti görevlendirilmiştir. Böylece vatanın kurtarılması amacıyla birbirinden bağımsız halde mücadele eden direniş hareketi örgütlü bir hal almış ve milletin iradesine duyulan güvenin verdiği azim ve kararlılıkla, Türk milleti düştüğü esaretten kurtarılarak, özgür milletler içerisindeki yerini almıştır. Milletin iradesi üzerinde hiçbir güç tanımayan başta Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere tüm milletimizin fedakârlıklarıyla gerçekleştirilen milli mücadelenin temel taşlarından birisi olarak Sivas Kongresi’nin 100’üncü yıldönümü tüm ulusumuza kutlu olsun.
‘HAKLIYDIK SAVAŞTIK VE KAZANDIK’
Prof. Dr. Metin Hülagü (İstanbul Ayvansaray Üniversitesi Tarih Bölümü): Erzurum ve Sivas kongreleri Kurtuluş Savaşı’nın iki önemli dönüm noktası. Bunlar siyasi olarak atılacak adımları belirlemek, fikri sonuçlar, projeler üretmek niyetiyle oluşturulmuş kongreler. Cephede savaşan bir güç ve lojistik var; bu grup zaten Anadolu’nun işgalden kurtulmasına karşı mücadele veriyorlar. Kongrelerde fikri olarak mücadelenin desteklenmesinin yolları aranmış, siyasi olarak alınması gereken tedbirler tartışılmış, işin daha akıllı bir şekilde organize edilmesi açısından adım atılmıştır. Mücadeledeki yol haritasını belirleyen simgesel iki toplantıdır ve çok önemlidir. Bunun ötesinde Kurtuluş Savaşı’nın tümüne daha farklı bakmak gerekiyor. Biz davamızda haklıydık, Kurtuluş Savaşı’nı yaptık ve kazandık. Ancak bu noktada Hindistan Müslümanlarının katkısından bahsetmemiz gerek, o dönemde Müslüman coğrafyaların yaptığı desteği anlatmak gerekiyor. Hindistan’ın Kurtuluş Savaşı’na mali desteği yazılıp çizilmiştir. Mali yardımın dışında bir de siyasi destek var. O dönemde 100 bin kadar Hint Müslümanı var. Hint liderler o dönemde Londra’ya kraliyete gidiyor ve yönetimi tehdit ediyor. Eğer Türkiye’yi terk etmezseniz Hindistan’da isyan başlatırız diyorlar. Anadolu’daki askeri başarı, mali yardımlar, dünya Müslümanlarından siyasi destekler, tarihi iki kongrede alınan kararlar işte bunların hepsine bakarsak Kurtuluş Savaşı’nı daha bütüncül olarak değerlendirebiliriz.
Doç. Dr. Eminalp Malkoç (İstanbul Teknik Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap m Doç. Dr. Eminalp Malkoç (İstanbul Teknik Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölümü): Sivas Kongresi’ni ve önemini değerlendirebilmek için öncelikle Milli Mücadele’nin temel amacı olan ‘kurtuluş/bağımsızlık’ hedefinden yola çıkmak gerekli. Bu amaç, Mustafa Kemal Paşa’nın bakış açısıyla iki aşamalıdır. Öncelikle ülkenin düşmandan kurtulması ve nihai olarak çağdaşlaşmanın ön şartını gerçekleştirecek şekilde özgürleşmek tüm prangalardan kurtulmaktır. Bu noktada Mustafa Kemal Paşa’nın 1919 yılı aralık sonunda Ankara Ziraat Mektebi’nde şehrin ileri gelenlerine yaptığı konuşma hem süreci nasıl okuduğu hem de bu amaca nasıl yaklaştığını göstermesi bakımından aydınlatıcıdır. Cumhuriyet Halk Fırkası’nın 1927 Kongresi’nin açılış konuşmasında Mustafa Kemal Paşa tarafından Sivas Kongresi’nin partinin ilk kongresi olarak değerlendirilmesi de özgürleşerek -demokrasiye dayalı- çağdaşlaşma hedefiyle ve bu hedefe ulaşmak amaçlı mekanizmayla doğrudan ilişkilidir. Milli Mücadele süreci içinde Sivas Kongresi’ne birkaç noktadan yaklaşmak gerek. Bunlar yaygınlık, kurumsallaşma ve uygulama olarak sıralanabilir. Nitekim Amasya Genelgesi ile ortaya çıkan millete dayalı kurtuluş denklemi ilk (belki de taslak denilebilecek) modelini bölgesel ölçekte Erzurum Kongresi’nde şekillendirmişti. Sivas Kongresi, kurtuluş denklemi doğrultusundaki bu örgütlenmenin bütün Anadolu ve Rumeli’ye yaygın hale getirilmesini dolayısıyla Anadolu’da ulusal bir iktidar merkezinin ortaya çıkmasını sağlayacaktı. Düşüncenin yaygınlaşmasında yardımcı olmak ve propaganda yapmak üzere milletin isteği anlamını taşıyan İrade-i Milliye gazetesinin yayınlanması da son derece anlamlıdır. Aslında gazetenin adı Sivas günlerinde hareketin ulaştığı aşamayı da sembolize etmekteydi. Benzer bir durum Mustafa Kemal Paşa’nın Ankara’ya gitmesinden sonra çıkarılan Hakimiyet-i Milliye gazetesi için de geçerlidir. Kongre, geleceğe yönelik kurtuluş formülünün ‘manda’ gibi düşüncelerden kurtarılarak berraklaşması açısından da önemli bir platformdu. Kurumsallaşma açısından yaklaşıldığında bütün yerel, yöresel ya da bölgesel direniş düşünce ve hareketlerinin yerine bütünsel kurtuluş ve örgütlenmeyi Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adı altında getirmekteydi ki bu devletleşmeye gidiş açısından bir dönüm noktasını ifade etmekteydi. Üstelik Mustafa Kemal Paşa’nın başkanlığını yaptığı Heyet-i Temsiliye pratik açıdan Anadolu’nun hükümeti olma işlevini üstlenecekti. Kongre ve sonuçlarının çeşitli dış çevrelerce cumhuriyetle ya da cumhuriyete gidişle ilişkilendirilmesi şaşırtıcı değildir.Misak-ı Milli açısından hazırlayıcı son aşama niteliğine sahip olan Sivas Kongresi, kurtuluş düşüncesi ve denkleminin, popüler ifadeyle yol haritasının sadece olgunlaşması açısından değil aynı zamanda uygulanmasında da temel aşama olarak karşımıza çıkmaktadır. Aslında sonraki tüm gelişmeler bu temel üzerine oturacaktı. Sivas Kongresi’nin 100’üncü yılı kutlamalarının yapılacağı günümüzde o dönemde maddi sıkıntıları aşılmasını sağlayan görünmeyen aktörleri anmak gerekir. Hayatının tüm birikimini kimsenin bilmemesi şartıyla Müdafaa-yı Hukuk Cemiyeti emrine veren emekli Binbaşı Süleyman Bey, Şekeroğlu İsmail Efendi, Rauf Bey ve Eskişehir delegeleri gibi.
KURTULUŞ SAVAŞI’NDA ANAHTAR ROLE SAHİP
Doç. Dr. Fatih Mehmet Sancaktar (İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü): Milli Mücadele sürecini 30 Ekim 1918 tarihli Mondros Mütarekesi’nden itibaren anbean, gün gün takip etmek, olayları ve bunları birbirine bağlayan ilişkileri, ulusal ve uluslararası durumlar dikkate alınarak kendi bağlamı içinde değerlendirilmelidir. Bu manada mandacı, himayeci ve bölgesel kurtuluş reçetelerinin muarızı olarak ortaya çıkan tam istiklal görüşü ve Milli Mücadele sürecinde gerçekleşen Sivas Kongresi de kendi gerçekliği içinde var olmuştur. Öncelikle şu ifade edilmelidir ki Sivas’ta bir kongrenin yapılması düşüncesi Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları tarafından daha milli hareketin başlangıç evresinde, Erzurum Kongresi gerçekleşmeden önce 22 Haziran 1919’da Amasya Tamimi’nde ilan edilmişti. Bu tamimde milletin istiklalini kendi eline alacağı ve sesini dünyaya duyuracağı bir kongrenin Sivas’ta toplanmasına dair karar vardı. Bu sözlerin ilan edildiği süreç açısından bakıldığında Sivas’ta bir kongre toplanması ile ilgili kararı, Mondros Mütarekesi sonrası Osmanlı Devleti’ne önerilecek sulha bir itiraz ve reva görülen işgallerin kabul edilemeyeceğine dair bir başkaldırı olarak okumak mümkündür.
Bu meyanda tam istiklal yerine mandacı, taraftarlarının ifadesiyle müzaheretci politika takip edenlerin her ne kadar kongre sürecinde ağırlığı ciddi anlamda hissedilse de Sivas Kongresi’nin toplanma amacı ve Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıkmasından itibaren takip ettiği yol, Sivas Kongresi açılış konuşmasındaki kendi ifadelerinde açık bir şekilde ortadadır. Buna göre genel anlamda her milletin kendi kaderini tayin etme hakkı şeklinde formüle edilen Wilson Prensipleri vaatleri üzerine dayanılarak yapılan ve Osmanlı Devleti ile İtilaf Devletleri arasındaki silah bırakma şartlarını belirleyen Mondros Mütarekesi’nden sonraki süreçte beklentilerin gerçekleşmemesidir. Zira Mondros Mütarekesi sonrası adaletli bir sulh ortaya konulmadığı gibi her geçen gün kötüye giden bir süreç başlamıştı. Nitekim İtilaf Güçlerinin mütareke ahkâmına aykırı işgalleri ve gayrimüslim unsurların, Yunan devletinin Osmanlı coğrafyasını parçalama hususunda takındıkları kabul edilemez ve hukuk dışı hareketler giderek artmaktaydı. Mondros Mütarekesi hükümleri Osmanlı Devleti aleyhine kötüye kullanılmaktaydı. Ancak bu konuşmada Mustafa Kemal Paşa’nın vurguladığı bir hususun üzerinde önemle durulmalıdır. Osmanlı Devleti’nin kalbinin, yani İstanbul’un ve yönetiminin yani padişah ve hükümetlerinin işgalci güçlerin kontrolü altına girmesiydi. İstanbul’daki yönetim ülkesi ve milleti lehine kararlar veremez bir hale gelmiş idi. Bu noktalardan hareketle Sivas Kongresi kararlarında, İtilaf Güçlerine ve yerel işbirlikçilerine karşı müdafaa ve mukavemet, gerekirse işgallere karşılık verilmesi ve direnme açık bir şekilde görülmektedir. Yine Sivas Kongresi’nde İstanbul Hükümeti’nin ülke aleyhine takındığı politikaların kabul görmeyeceği, vatan ve millet lehine kararlar alacak, bütün ülkeyi kuşatacak ve direnişçi milli unsurları bir araya toplayacak genel bir organizasyonun, teşkilatın kurulması ve mücadele ilkesinin belirlenmesi, uygulanması yönünde kararlar alınmıştır. Sivas Kongresi kararları Milli Mücadele’nin programı olmasının yanı sıra, Anadolu Hareketi’nin kabul görmesinde ve Kurtuluş Savaşı’nın başarısında anahtar rol üstlenmiştir.