Güncelleme Tarihi:
Kalın, Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü Projesi (TEİS) Tanıtım Toplantısı'nın ardından gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca, Kobani olaylarının yaşandığı tarihte Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyesi olan 7 HDP milletvekili hakkında fezleke düzenleneceğine ilişkin soru üzerine Kalın, "Bu tabii hukuki bir süreç. Şimdi artık hukuki süreci hep birlikte takip edeceğiz. Fezleke hazırlanması da tabii onun bir meclis ayağı da var. Meclisle ilgili olarak da yürüyecek bir süreç. Onu hep birlikte izleyeceğiz. Kobani olaylarını unutmak da mümkün değil. Bunu da akıldan çıkarmamak lazım. O dönemde çok acı olaylar da yaşandı ama şu anda bu tamamen bir hukuki süreç. Gelişmeleri izleyeceğiz." diye konuştu.
Kalın, Yunanistan-Türkiye arasındaki istikşafi görüşmelerin 61'incisinin 4 yıl aranın ardından yeniden başlayacağının hatırlatılması üzerine, şunları kaydetti:
"İstikşafi görüşmeler, Türkiye ile Yunanistan arasında özellikle kıta sahanlığı, ekonomik bölge ve havayla ilgili diğer Ege'deki konuları ele almak üzere 2002 yılında oluşturulmuş bir mekanizma. 2016 yılına kadar 14 yıl boyunca 60 tur, bu yapıldı ve 2016 senesinde o dönemde Çipras hükümetinin 'Biz bu görüşmelere şu anda devam edemeyeceğiz.' gerekçesiyle de sonlandırılmıştı. Dolayısıyla Cumhurbaşkanımız müteaddit kereler ifade ettiler. 'Biz bu görüşmelere başlamayı ön koşulsuz olarak her zaman hazırız.' dediğinde aynı zamanda bu 4 yıl önce sonlandırılmış olan görüşmelere de bir atıf yapmaktaydı. Şimdi son birkaç aydır devam eden yoğun bir diplomasi trafiği oldu. Bizim görüşmelerimiz oldu. Benim Yunan ve Alman muhataplarımla ve mevkidaşlarımızla yaptığımız, Dışişleri Bakanlığımızın çalışmaları ve en önemlisi de Cumhurbaşkanımızın AB liderleriyle Şansölye Merkel'le diğer liderlerle yaptığı yoğun diplomasi trafiği neticesinde bu hafta görüşmelerin başlayacağına dair, salı günüydü zannediyorum, ilk duyuruyu da yaptık. Mutabakata vardık. Şimdi 61'inci tur görüşmeler kaldığı yerden aynen devam edecek. Daha önceki konular ne se hangi konu başlıkları vardıysa bunlar müzakere edilecek."
"3 KOLDAN BU MÜZAKERE SÜRECİNİN BAŞLAYACAĞINI UMUYORUZ"
Bu istikşafi görüşmelerin yanı sıra 2 önemli görüşme trafiğinin daha olacağına işaret eden Kalın, "Bunlardan bir tanesi siyasi istişareler. Bu daha ziyade ikili ilişkilerin ele alındığı ekonomiden turizme, sınır güvenliğinden azınlıklar meselesine kadar bu konuların ele alındığı bir süreç oluyor. Bu da yine dışişleri bakanlıkları arasında devam ediyor. Bir de 'Askerler arasında güven artırıcı önlem toplantıları' başlığı altında yapılan bir dizi toplantılar var. Bunlar da Türk ve Yunan askerleri arasında hem Ege'de hem denizde hem karada hem havada hem sınırda birlikte bir çalışma mekanizması oluşturabilmeleri için inşa edilmiş bir yapı. Bunların da birçok toplantısı yapıldı. Bu hafta gene NATO'da da bu çerçevede toplantılar yapıldı. Bu da onların devamı olarak devam edecek. Dolayısıyla 3 koldan istikşafi görüşmeler, siyasi istişareler ve askeri görüşmeler şeklinde bu müzakere sürecinin başlayacağını bekliyoruz, umuyoruz ve planlıyoruz." ifadelerini kullandı.
Kalın, bir sonraki istikşafi görüşmenin tarihinin henüz netleşmediğini, bunu mevkidaşlarıyla görüştüklerini aktararak, şunları kaydetti:
"Burada tabii Cumhurbaşkanımızın diplomasiye, müzakereye tekrar ikinci bir şans vererek bu sürecin önünü açması son derece önemli. Bunun hem Yunan tarafında hem Avrupa Birliği tarafında takdir edilmesi gerekiyor. Zira daha önce de yaklaşık 1-1,5 ay kadar önce biz Türkiye ve Yunanistan olarak istikşafi görüşmelerin yeniden başlamasına dair açıklamayı yapma konusunda mutabık kalmış idik. Fakat o zaman Yunanistan'ın Mısır'la yaptığı bu anlaşmadan dolayı bu ertenlenmişti. Şimdi tekrar böyle bir durumla karşılaşmayacağımızı umut ediyoruz. Aynı zamanda önümüzdeki hafta, 1-2 Ekim'de bir AB Liderler Zirvesi yapılacak. Burada özellikle Türkiye gündeminin pozitif bir şekilde ilerlemesi de büyük önem arz ediyor.
Cumhurbaşkanımız da ifade ettiler Türkiye'nin bu zirveden beklentileri çok açık ve net. Öncelikle Gümrük Birliği Anlaşmasının güncellenmesini bekliyoruz. Bunu zaten Almanya, dönem başkanlığında geçireceğini de ifade etmişti. İkincisi, 15 Mart 2016 tarihli Göç Mutabakatının güncellenmesi. Zira göç sorunu hala büyük bir kriz olarak devam ediyor ve Türkiye dünyada göç yükünü taşıyan birinci ülke olarak bu krizin çözülmesine dönük çok ciddi adımlar atmaya da devam ediyor. Fakat maalesef yük paylaşımı noktasında Avrupa Birliği ülkelerinden yahut başka ülkelerden, Körfez ülkeleri de dahildir buna, gerekli adımlar maalesef atılmadı. Dolayısıyla göç anlaşmasının güncellenmesi de önem arz ediyor. Üçüncü olarak da vize serbestisi konusunun artık çözüme kavuşturulması ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının da Schengen vize bölgesine vizesiz girebilmesinin sağlanması."
"1-2 EKİM'DE YAPILACAK ZİRVEDEN OLUMLU BİRTAKIM KARARLAR ÇIKABİLİR"
Bunun dışında birkaç önemli unsurun daha geliştiğini aktaran Kalın, bir tanesinin Akdeniz'e kıyısı olan bütün ülkelerin katılımıyla yapılacak olan Doğu Akdeniz Konferansı olduğunu söyledi.
Kalın, bugüne kadar Türkiye'yi dışarıda bırakan birtakım girişimlerin yapıldığına dikkati çekerek, bunların uygulanabilir olmadığını başta uzmanlar olmak üzere herkesin bildiğini dile getirdi.
Avrupa Birliği (AB) Konseyi Başkanı Charles Michel ile Almanya Şansölyesi Angela Merkel'in de Türkiye'nin içerisinde olduğu bir girişimin yapılması gerektiğini ifade ettiklerini hatırlatan Kalın, şöyle devam etti:
"Cumhurbaşkanımız da buna olumlu zaten yaklaştığını söyledi. Bu konuda da çalışmalarımız devam ediyor. Öyle bir konferansın gündemi ne olabilir. Bir de bunlara ilaveten müzakerelerin yeniden canlandırılması üzerinde de durmak gerekir diye düşünüyoruz. Yani yeni fasılların açılması. Bunlar imkansız değil, eğer Avrupa Birliği burada kendi üzerine düşeni yaparsa, pozitif bir gündemle ilerlerse bu 1-2 Ekim'de yapılacak zirveden olumlu birtakım kararlar çıkabilir. Daha sonra yanılmıyorsam kasım ya da aralık ayında bir ikinci zirve daha olacak. O zirveye kadar da bu momentumu muhafaza edebilirsek hem Yunan tarafı hem AB ülkeleri, o zaman hem Türkiye-AB ilişkilerinde ciddi bir yumuşama ve ivme yakalama imkanımız olacak hem de Doğu Akdeniz'de Türkiye ile Yunanistan arasındaki ilişkilerde daha rasyonel, karşılıklı çıkarlara dayalı, karşılıklı saygıyı esas alan, adil paylaşıma dayalı bir ilişki biçimi geliştirmek mümkün olacak."
"PELOSİ, TÜRKİYE'YE KARŞI HUSUMET İÇİNDE OLAN ÖN YARGILI BİR SİYASETÇİ"
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi'nin ifadelerine ilişkin soru üzerine de şunları kaydetti:
"Pelosi, Türkiye'ye karşı husumet içinde olan ön yargılı bir siyasetçi. Daha önce de Ermeni soykırımı iddiaları konusunda böyle bir tavır içerisinde girmişti. Nasıl soykırım iddiaları tarihi gerçeklerle örtüşmediyse bugünkü Türkiye siyaseti okumalarının da tarihi ve aktüel gerçeklikle uzaktan yakından bir ilgisi yok. Ancak Batılı, Amerikalı ve Avrupalı siyasetçiler, Türkiye'yi özellikle Sayın Cumhurbaşkanımızı kendi iç siyasetlerinin bir iç malzemesi yapma alışkanlığından bir türlü vazgeçemiyorlar. Bu da Türkiye Cumhuriyeti'nin ve Cumhurbaşkanımızın küresel etkisinin bir yansıması olarak da okunabilir. Ancak şu soruyu sormak lazım, Türkiye'de seçimlere katılım oranı nedir, ABD'de nedir? Demokratik temsil açısından Türkiye'de kaç siyasi parti vardır, ABD'de kaç tane vardır? Amerikan demokrasisinin krizi tartışmalarına baktığınız zaman, Amerikan siyasetine ve kongreye etki yapan, etkinin ötesinde oradaki ifadeyi mazur görün ama siyasi pozisyonları satın alan çıkar grupları ne kadar etkilidir? Türk siyasetinde çok partili hayata geçtiğimizden bu yana temsil noktasında nerde olduğumuza bir bakın. Bu konular mukayese bile kabul etmez."
Kalın, Amerikan siyasetinin kendi iç sorunlarını, Türkiye üzerinden çözmeye çalışan siyasetçilerin sadece beyhude bir çaba içerisinde olduklarını belirterek, "Onlara tavsiyemiz, tarihi doğru okumaları Türkiye'nin yeni dinamiklerini doğru okumalarıdır. Eskiden Türkiye'ye bir talimat verdiklerinde bunun derhal yerine getirileceğini zanneden çıkar ve güç çevreleri artık Türkiye'de 15-16 yıldır böyle bir düzenin olmadığını anlamış olmak durumundalar. Bunu hala görmedilerse bizi izlemeye devam etsinler." diye konuştu.