Güncelleme Tarihi:
Erdoğan, dün G-20 toplantıları kapsamındaki Kadın-20 Zirvesi ve 1. Asya-Pasifik Ülkeleri Müslüman Dini Liderler Zirvesi’nde özetle şöyle dedi:
DEVRİMLE BARIŞI GETİRMEK İMKANSIZ
“Devrimlerle hiçbir zaman özlenen, beklenen o barışı getirmek veyahut halkın iradesini getirmek mümkün değildir. Çünkü o bir ruh yapısıdır. Eğer darbeler yapılmışsa, o darbelerle o devrimler gerçekleştirilmişse o ruh yapısı sadece otokratik anlayışları getirir. Asla demokratik bir yapıyı getirmez.
DAİŞ TÜRKİYE’Yİ HEDEF ALIYOR
Şu anda bölgede faaliyet gösteren DAİŞ (IŞİD) gibi, PYD gibi, YPG gibi, PKK gibi terör örgütleri, rejimle birlikte Suriye halkının kurtuluş mücadelesine karşı savaşan yapılardır. Bugün DAİŞ’ın hedef aldığı ülkelerin en başında Türkiye geliyor. Daha önce Suruç’ta, geçtiğimiz hafta sonu Ankara Garı önünde yaşanan canlı bomba eylemlerinde toplamda 130 vatandaşımızı kaybettik. Aynı şekilde askerlerimizden, polislerimizden DAİŞ saldırılarında şehit olanlar var. Buna rağmen Türkiye’yi Suriye’de DAİŞ’ı destekleyen bir ülke gibi göstermeye çalışanlar olduğunu da üzüntüyle görüyoruz. Biz, DAİŞ’le, onunla birlikte PKK’yı da, PYD’yi de, YPG’yi de, diğer tüm terör örgütlerini de insanlık için aynı derecede tehlikeli örgütler olarak görüyor, hepsine karşı da mücadele ediyoruz.
BİZE DESTEK VERMEYENLER
Terör örgütleriyle mücadelesinde Türkiye’ye yeterli desteği vermeyenler, bilakis bu örgütlere alttan alta destek olanlar, bölgeyle birlikte tüm dünyayı bir felakete doğru sürüklediklerini bilmelidirler. Şu anda güneyde, terör örgütlerinin elinden çıkan silahlara bakın. Batılı dostlarımız. Bunlar yan yana oturduğumuz zaman da hep dost. Ama silahlar, onların silahları. İşte kalkıyor bir terör örgütünün başındaki kişi, ‘50 ton silah bize gönderildi ve daha gönderilecek’ diyor. Ama biz kendilerine bunu söylediğimiz zaman, ‘Biz bunu DAİŞ’e karşı savaştıkları için veriyoruz’ diyorlar. O zaman El Nusra denilen bir örgüt var, o da DAİŞ’e karşı savaşıyor. Ona terör örgütü olarak bakıyorsun da diğerine niye tbakmıyorsun?
ALLAH-U EKBER DİYEREK ÖLDÜRMEK
Türkiye’nin sınır komşuları başta olmak üzere, Afganistan’dan Libya’ya, Yemen’den Arakan’a kadar çok geniş bir coğrafyada Müslümanlar son derece sancılı dönemlerden geçiyor. Allah-u Ekber diyerek, Allah-u Ekber diyen kardeşini öldürenleri görüyoruz. Bunu nasıl izah edeceğiz. Bunu nereye yerleştireceğiz.”
NOBEL DE SİYASİ
Erdoğan, konuşmasında Nobel ödülüyle ilgili de şunları söyledi: “Türkiye’de şu anda 2 milyon 200 bin sadece Suriyeli var. 300 bin de Iraklı var. 2.5 milyon mülteciyi Türkiye, kendisi kamplarında ağırlıyor. Bütün mali desteği bizden. Yaptığımız harcama 8 milyar dolar şu ana kadar. Dünyadan bize gelen destek ne? 417 milyon dolar. Çok ilginç gelişmeler oluyor. (Almanya Başbakanı Angela Merkel’i kastederek) Birileri mülteci kabulünde laf ediyor, ‘Biz 30-40 bin mülteci kabul edeceğiz’. Ondan sonra tabi Nobel’e aday gösteriliyor, nasıl oluyorsa... Bizde 2.5 milyon mülteci var. Kimsenin umurunda değil. Çünkü Nobel de siyasi. Nobel ödüllerinin nasıl verildiğini zaten çoğunuz biliyorsunuz. Sipariş üzerine Nobel ödülü veriliyor. Yani hak ediyor, etmiyor söz konusu değil, sipariş... Ha, Nobel’e meraklı olduğumuz için konuşmuyorum. Yani sistemin ne denli siyasallaştığını göstermek için söylüyorum. Lafını yaptıkları anda Nobel ödülü alıyorlar. O ödül sizlerin olsun. ”
Toplantıya katılan Tunus Konsolosu Neyla Chala Chebaane ise Erdoğan’ın Nobel’le ilgili sözlerini kahve molasında, “Söylediklerine katılmıyorum. Bu yıl Barış Ödülü’nü biz aldık. Siyasi olduğunu düşünmüyorum” diye yorumladı.