Güncelleme Tarihi:
Erdoğan’ın 29 Temmuz’da Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda düzenlenen şehitleri anma programındaki açıklamasının ardından Erdoğan, “Davaların geri çekilmesiyle ilgili işlemler hemen yapılsın” talimatı verdi. Avukat Aydın, “İlk olarak siyasi partilere açılan davaların geri çekilmesi kararı ile bugün itibariyle işlemleri başlattık. Normalde geri çekilen davalarda iki satırlık bir dilekçe ile davalar geri çekilir. Biz 2 sayfalık bir dilekçe hazırladık” dedi. Erdoğan’ın açtığı 3 binin üzerinde ceza ve hakaret davasının olduğunu belirten Aydın, bu hafta içi davaların tümünü geri çekmek için işlemleri hızlandırdıklarını söyledi. Aydın, şu değerlendirmeleri yaptı:
TUTUKLULAR TAHLİYE OLACAK
“Siyasi liderlerin ardından bugün ceza ve bazı hararet davalarını geri çekeceğiz. Şuanda yaklaşık 5 tane tutuklu olduğunu biliyoruz. Ama davalardan kaç tutuklu var, bunlarla ilgili araştırma işlemleri devam ediyor. Tutukluların da davaların geri çekilmesinin ardından tahliye olacağını düşünüyorum.
TÜM İNSİYATİFİMİZİ KULLANACAĞIZ
Ceza davalarının geri çekilmesine rağmen kamu davası olarak devam edebilir. Ancak, ceza davaları hakaret davalarından daha fazla. Ceza davaları aynı zamanda Sayın Cumhurbaşkanımıza yönelik olduğu için kamu davasına dönüşüyor. Fakat biz davalardan şikayetten vazgeçeceğiz. İrademizi dosyalarda sunacağız. Dilekçelerimizi hazırlıyoruz bu davalar da geri çekilecek.
FEZLEKELER KAPATILACAK
Daha önce milletvekillerine hakaret davaları açıldı fakat milletvekillerinin dokunulmazlıkları olduğu için işlem yapılamadı. 65’e yakın dokunulmazlık davası var. Dokunulmazlıkların kaldırılmasının ardından işlemler yapılacaktı. Fakat 15 Temmuz darbe girişimi nedeniyle fezlekeler askıya alındı. Bugünlerde adli işlemeler başlamış olacaktı. Bildiğim kadarıyla bir milletvekilinin davası başladı. Bu davalardan da şikayetten vazgeçeceğiz. Kovuşturma izni de Adalet Bakanlığı tarafından verilirse bu davalar da kapatılacak.
ALMANYA’DAKİ DAVA DA GERİ ÇEKİLECEK
Almanya’da açılan davanın da geri çekileceğini düşünüyorum, henüz bu konuda farklı bir karar alınmadı.
İŞTE O DİLEKÇE
Erdoğan’ın, demokrasinin gelişmesi ve bu çerçevede düşünce ve ifade özgürlüğü önündeki engellerin kaldırılması yönünde gerçekleştirilen tarihi reformların mimarı olduğu vurgulanan dilekçede ise özetle şöyle denildi:
“Sayın Cumhurbaşkanımız, tüm özgürlükler gibi düşünce ve ifade özgürlüğünün de sınırları olduğunu, hak sahiplerinin sorumluluk içinde hareket etmelerini ve özellikle başkalarının haklarına riayetin önemini sürekli vurgulamıştır. Ancak Sayın Cumhurbaşkanımızın bu çağrısının, özellikle son yıllarda başta siyasi parti liderleri olmak üzere muhalif kesimlerde karşılık bulmadığı, Sayın Cumhurbaşkanımızın şahsına ve ailesine yönelik sistematik bir hakaret kampanyasının yürütüldüğü bilinen bir gerçektir. Ayrıca 2011 yılında bugünkü gibi dava ve şikayetlerden vazgeçmek suretiyle iyi niyet ortaya konulmuş olmasına rağmen kısa süreli bir bahar havasından sonra sistematik hakaret kampanyasına kaldığı yerden devam edildiğine üzülerek müşahade edilmiştir.
İYİ NİYETLİ DEĞİLDİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şahsına ve ailesine yönelik hakaret ve iftira içeren saldırılara karşı yasal haklarını kullanmasının muhalefetin susturulması veya baskı altına alınmaya çalışılması şeklinde yorumlanmasının iyi niyetli ve gerçekçi bir yaklaşım değildir. Bütün demokratik liderler gibi Sayın Cumhurbaşkanımız da muhalefetin, yapıcı ve yararlı eleştirinin vazgeçilmezliğinin idrakindedir. Ancak geldiğimiz nokta itibariyle sorumsuz muhalefetin yıkıcı, ölçüsüz eleştirinin ve hakaretin muhalefete ve ülkeye bir katkı sağlamadığı, sorunları çözmek yerine derinleştirdiği, birlik ve beraberliğimizi zedelediği anlaşılmıştır.
FİKİRLERİMİZİN FARKLILIĞI ZENGİNLİĞİMİZDİR
Fetullahçı Terör Örgütü’nün gerçekleştirdiği 15 Temmuz kanlı darbe girişiminden ve milletçe ödenen ağır bedellerden sonra tarihi bir fırsat yakalandığının tartışmasızdır. Fikirlerimizin farklılığı zenginliğimizdir. Ancak, bu zenginliğin karşılıklı saygı, empati ve özellikle üslup güzelliğiyle tahkim edilmesi gerektiği, aksi takdirde sahip olunan zenginliğin bir felakete dönüşmesi ihtimalinin gözardı edilemez.”