Cumhurbaşkanı Gül'den terör mesajı

Güncelleme Tarihi:

Cumhurbaşkanı Gülden terör mesajı
Oluşturulma Tarihi: Haziran 24, 2010 11:44

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, terörün, Türkiye'nin birinci meselesi olduğunu vurgulayarak, “Terör uzun soluklu ve akıllı bir mücadele ile defedilecektir” dedi.

Haberin Devamı

KONFERANSTAN FOTOĞRAFLAR

Gül, Maslak'taki Harp Akademileri Komutanlığı Atatürk Harp Oyunu ve Kültür Merkezi Çok Amaçlı Salonu'nda ilk kez verdiği konferansta, 162 yıllık geçmişe sahip akademiye gelmekten mutluluk duyduğunu dile getirerek, son günlerde terör olaylarında hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet diledi. Gül, Türk Silahlı Kuvvetlerine geçmiş olsun dileğinde de bulundu.

Güney Kore'ye yaptığı seyahati hatırlatan Gül, BM Anıt Mezarı'nı ziyaret ettiğini ve bu geziye bazı gazileri de götürdüğünü ve orada Türk askerlerinin saygıyla anıldığını söyledi. Gül, Güney Kore'de kendisinin “Kan kardeşi” olarak karşılandığını ifade etti.

Askerle ve silahlı kuvvetlerle duyduğu gururu dile getiren Gül, Türk askerinin sadece vatanını korumadığını, insanlık adına da görevler yaptığını belirtti.

Haberin Devamı

Cumhurbaşkanı Gül, askerin yurt dışında yaptığı görevlerin Türkiye'ye büyük bir güç kattığını belirterek, soğuk savaşın bitmesiyle birlikte geçmişteki düşünce kalıplarının geçerliliğini kaybettiğini dile getirdi.

'Dünyanın güç merkezi Asya'ya kayıyor'

Soğuk savaş sonrası yaşanan gelişmelere ve yeni kurulan devletlere de atıfta bulunan Gül, Ortadoğu'da da büyük değişikliklerin meydana geldiğini, Irak'ta değişiklikler olduğunu, Filistin meselesinin “acıyan bir yara” şeklinde devam ettiğini anlattı.

Orta Asya coğrafyasından de söz eden Gül, orada kurulan devletlerin halen sıkıntılar yaşadığını, ancak geleceğin parlak olacağına inandığını söyledi.

Gül, dünyanın güç merkezinin Asya'ya doğru kaydığının görüldüğünü de belirtti.

Latin Amerika'nın da atılım içinde bulunduğunu, Afrika'nın ise maalesef insanlığın büyük yarası olarak görüldüğünü anlatan Gül, dünyada teknoloji ve iletişim alanında da büyük bir değişim yaşandığına işaret etti.

Dünyanın giderek şeffaflaştığını, haberleşme dünyasına bütün haberlerin girmeye başladığını da söyleyen Gül, teknoloji ve gündelik hayattaki değişimlerin insanların hayata ve dünyaya bakışını değiştirdiğini ve düşünsel bir dönüşüm gerçekleştiğini anlattı.

Bu düşünsel dönüşümün devleti ve devlet idarelerini de etkilediğini ifade eden Gül, böyle bir dünyanın iyi okunması, bu sessiz devrimin iyi anlaşılması gerektiğini kaydetti.

Haberin Devamı

'Tahlili zor bir dünya'

Enformasyon teknolojisindeki değişimlere insanların kendisini adapte etmesinin değişimden daha fazla zaman aldığını, bunun da zorlukları beraberinde getirdiğini kaydeden Gül, “Son yıllarda özellikle iki kutuplu dünya ve soğuk savaş dönemi bittikten sonra ortaya artık tahlili zor bir dünya da çıkmaktadır. Kim dost, kim düşman bunları ayırt etmek de gerçekten sıkıntılı bir hale gelmektedir” dedi.

Eski dünyada kim dost, kim düşman analiz etmenin kolay olduğunu da ifade eden Gül, “Bugünkü dünyada bazen komşunuzdan, bazen müttefikinizden, bazen en yakın kardeş bildiğinizden, bazen de içine girmek için uğraştığınız birliklerden dostça, düşmanca tavırlar farklı farklı gelebilmektedir. Bunları hepimizin yeniden değerlendirilmesi ve çok dinamik bir sürece girdiğimizi kavramamız gerekmektedir” diye konuştu.

Haberin Devamı

Cumhurbaşkanı Gül, yaşanan süreçte Türkiye'nin de değiştiğini ve geliştiğini unutmamak gerektiğini belirterek, “İstesek de istemesek de bu dünya herkesi etkilemektedir. Türkiye arzulu bir şekilde bu değişimin içindedir. Ülkemizde siyasetten ekonomiye, ticarete, hukuk sistemimize, sosyal hayatımıza kadar her şeyde köklü bir değişim söz konusudur. Bu dönüşümün esas hedefi günümüz dünyasına ayak uydurmak, çağın gereklerini yapmak ve geride kalmamaktır” dedi.

'Terör uzun soluklu ve akıllı bir politika defedilecektir'

Şehitleri şükranla anan, gazilere şifa, bütün ailelere de sabır dileyen Cumhurbaşkanı Gül, TSK'nın ve güvenlik teşkilatının yanında halkın desteğinin olduğunu vurguladı.

Haberin Devamı

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “Bu konu bugün Türkiye'nin birinci meselesidir. Bu konu Türkiye'de tam kontrol altına alınmadan, Türkiye'nin diğer konularında gelişmek ve ileri gitmek zordur. Bunu bildiği için zaten terör karşımıza çıkmaktadır. Türkiye, bu engeli aşmak ve bu tuzaktan da kurtulmak zorundadır. Terörün birçok çeşitli yüzü de vardır. Bizimki maalesef en kötüsüdür. Çünkü bölücü ve etnik bir temele dayalı bir terördür. O bakımdan işimiz belki başkalarından daha zordur. Bu sebeple terör uzun soluklu ve akıllı bir politika ile defedilecektir. Her şeyin başında devletimizin ve milletimizin kararlılığı ve mücadele azmi gelmektedir” diye konuştu.

Haberin Devamı

'Bu zor işi başaracağız'

“Terörün beslendiği coğrafyayı bilenler, bu mücadelenin öyle çok kolay olmadığını da kavrarlar” diyen Gül, “Kolay olmadığı derken, herhangi bir şekilde bıkkınlık değil, bu zor ama bu zor işi başaracağımızı söylemek istiyorum” dedi.

Dışarıdan bilen veya bilmeyen herkesin konuyla ilgili yorumların yapıldığına dikkati çeken Cumhurbaşkanı Gül, şunları kaydetti:

“Türkiye'nin Irak sınırının 350 kilometre olduğunu, aslında kuş uçuşu bunun daha kısa olduğunu ve o coğrafyanın nasıl bir coğrafya olduğunu gidip görmeyenler tahayyül edemezler. Ben Şırnak-Hakkari arasında hem kara yolu, hem hava yolu ile giden gelen bir insanım. Dünyayı da görevlerim icabı çok dolaşan bir insanım. Buraya benzer bir coğrafyayı ancak Pakistan'dan Afganistan'a, Tacikistan'dan Afganistan'a giderken görürsünüz. Dolayısıyla hemen işin kolayına kaçıp, 'niçin kontrol edilemiyor, niçin şurada şu karakola şöyle oluyor?' soruları sorulurken önce işin bu tarafını herkesin bilmesi gerekir.

Asimetrik savaş dediğimiz her türlü gayri nizami ve hukuki yolları reddeden, hiçbir değerler sistemiyle de kendini bağlı görmeyen terör örgütünün, tabi ki yeri geldiğinde kalleşçe, yeri geldiğinde başka türlü bir mücadele içerisinde dünyanın en büyük başkentleri ve en güçlü güvenlik engellerini bile aştığını hepimiz biliyoruz.”

'Terör örgütü panik içinde' 

“Özellikle son dönemde ülkemizde demokratik ve hukuk standartlarının tüm alanlarda yükselmesini kendisine tehdit gören bölücü terör örgütü saldırılarını artırmaya başlamıştır” diyen Gül, demokrasilerin teröristlerin istismar edeceği alanları yok ettiğini, terörü ve teröristi izole ettiğini, böylece terörle mücadelenin de kolaylaştığını vurguladı.

Cumhurbaşkanı Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bundan şu anlamın da çıkmaması lazım. Demokrasi derken, terörle azimli, kararlı ve etkili mücadele yapmak için tedbir almamak, tedbirlerde zafiyet yaratmak, kararlılıkta zafiyet yaratmak, olağanüstü tedbirleri devreye sokmamak anlamı da çıkmaması lazım kesinlikle... Ben demokrasiden bahsederken onların istismar alanlarını yok etmek, çünkü onların en büyük istismar ettiği alan halktır, halkla bağlarını koparmanın yolu da buradan geçmektedir. O bakımdan terör örgütünün son aylardaki saldırılarında halkta kaybettiği itibarın da çok etkisi vardır. Üslendiği bölgede uluslararası ve bölgesel diplomatik gelişmelerden sezindiği intibaların da çok büyük etkisi vardır. Bu aslında kendisinin bir nevi panik içinde olduğunu göstermektedir ve bu son hareketleri tamamen panik içinde olan ve nereye gittiğini bilmeyen bir terör örgütünün davranışlarıdır.

Bölgemizdeki gelişmeler terör örgütünün herkese tehlike olduğunu göstermiştir. Maalesef Irak'taki otorite boşluğu ve oradaki kontrolsüzlük ve daha önceki başka Irak sebepleri dolayısıyla alınan tedbirler ki buna 36-38. paralellerin korunmasından başlarsak, oralarda bir yeşerme ve kök salma maalesef gerçekleşmiştir. Ancak son gelişmeler, bölgede işbirliğinin artması, bölge halkının uzun vadeli mutluluğunun gerçekleştirilmesi için bu terör örgütünün buradan ayıklanması gerekliliği bölge ülkeleri tarafından da geç de olsa fark edilmiştir. Geç de olsa tedbirler devreye girmektedir. Kendisine alan kalmayacağını fark eden terör örgütü, böyle bir panik ve acelecilikle son saldırılarını yapmaktadır. Şüphesiz ki terörle mücadele stratejilerimiz daima gözden geçirilmekte, alınacak yeni tedbirler varsa bunlar alınmakta ve bu konudaki kararlılığımız her fırsatta teyit edilmekte ve tekrarlanmaktadır. Devletimiz, milletimiz, bütün güvenlik kuvvetimiz, başta TSK olmak üzere hep beraber, sonuna kadar, kararlı bir şekilde bu işten kurtulmak ve bu işi Türkiye'de tehdit olmaktan çıkarmak için ne gerekirse yapılacağını hem dünya hem terör örgütü bilmelidir. Bu slogan olarak gelebilir ama bu devletin kararlılığıdır. Onun için bunu burada sizlerle bir kez daha tekrarlıyorum. İnanıyorum ki terör örgütünün bu paniği sebepsiz değildir, bunu hepimiz yakın gelecekte göreceğiz.”

Türkiye'nin AB'ye üyelik yolculuğu

Gül,  Türkiye'nin AB ile tam üyelik müzakerelerine başladığını hatırlatarak, 60 yıldır bir devlet politikası yürütülen Türkiye ile AB sürecinin bazen hızlı, bazen yavaş gittiğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye'nin bu konuda aldığı mesafeye de işaret ederek, “Bu, Türkiye'nin istikrarlı, kurumsallaşmış bir demokrasinin mevcudiyeti, hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü, insan haklarına saygı gibi alanlarda ulaştığı düzeyin çok önemli bir göstergesidir” dedi.

Gül, AB ile müzakereye başlamanın iki koşulundan birinin o ülkenin demokratik ve hukuk standartlarının herhangi bir Avrupa ülkesi seviyesine ulaşması, diğerinin de işleyen bir piyasa ekonomisinin gerçekleşmesi olduğunu anlattı. Büyük çoğunluğu Müslüman bir ülke olan Türkiye'nin Avrupa standartlarını yakalayarak bir ilki gerçekleştirdiğini ifade eden Gül, bunun önemli bir gelişme olduğunu da dile getirdi.

“Türkiye, herhangi bir Avrupa ülkesindeki demokrasi ve hukuk standartlarını yakalamıştır” diyen Gül, bundan dolayı da müzakerelerin başladığını belirtti.

Cumhurbaşkanı Gül, ekonomik açıdan da Türkiye'de hızlı bir değişim yaşandığını, bunun dünyanın da dikkatini çektiğini kaydederek, ekonomik göstergelerden de söz etti.

Türkiye'nin dünyanın yaşadığı bütün krize rağmen geçen yıl 100 milyar doların üzerinde ihracat yaptığına işaret eden Gül, Türkiye'nin gelişmesinde kendi tasarım ve projelerinin de önemli olduğunu anlattı.

Gül, Türkiye'nin başkalarının tasarrufunu da çekip, kendi kalkınmasında kullanma arzusunda olduğunu belirterek, “Türkiye'nin hızlı ve süratli kalkınmasını beslemek için bizim de Arap'ın, Rus'un, Japon'un, İngiliz'in tasarruflarını Türkiye'ye getirmek en doğal hakkımızdır” dedi.

Geçmişte yabancı sermaye ve tasarrufun Türkiye'ye gelmediğini de dile getiren Gül, bunda geçmişte kuralların ve hukuk sisteminin güven vermemesinin etkili olduğunu söyledi.

Gül, Türkiye'nin son yıllarda hızlı büyüme gerçekleştiren bir ülke olduğunu, Türk şirketlerinin çok büyük yatırımlar yaptığını ifade etti.

Bir zamanlar Türkiye'nin müttefiklerinin vermediği teknolojiyi Rusya'dan alarak cam ürettiğini de kaydeden Gül, ülke turizminin geldiği noktaya da işaret etti.

Türk müteahhitlerinin dünyanın ikinci büyük müteahhitleri olduğunu da anlatan Gül, çok büyük projelerin Türk şirketleri tarafından gerçekleştirildiğini söyledi.

Türkiye'nin savunma sanayi alanında da gelişme gösterdiğini ve bu alanda ihtiyaçlarının yüzde 45'ini yerli üretimle karşılayacak duruma geldiğini vurgulayan Gül, ziyaret ettiği ülkelerde de savunma sanayinin ürünlerini satmak için uğraştığını kaydetti.

Gül, Türkiye'nin 70 cente muhtaç duruma düştüğü günlerin de bulunduğunu anlatarak, bugün Türkiye'nin yılda 1,5 milyar dolar insanlık için yardım yapan bir ülke olduğunu belirtti.

Kültürel alandaki başarılar

Türkiye'nin son dönemde kültürel alanda da olağanüstü başarılar elde ettiğini, sanatta, sinemada daha önce hiç kazanılmayan başarılar kazanıldığını ifade eden Gül, “Beğeniriz, beğenmeyiz, çeşitli şekillerde tenkitler olabilir ama Nobel kazanmış bir yazar, Türkçe yazdığı için kazanmıştır ve onun kitapları Türkiye'nin her yerinde satıyorsa, Türkiye'yi ve İstanbul'u anlatmaktadır ve herkese bir Türkiye sevgisi aşılamaktadır” dedi.

Araştırma, geliştirme ve bilimsel faaliyetlere de önemli fonlar ayrıldığını, kısa süre içinde araştırma ve geliştirmeye milli gelirin yüzde 2'sinin ayrılmaya başlanacağını, şu anda yüzde birinin yakalandığını anlatan Gül, araştırma ve gelişmeye yatırım yapmayan ülkelerin teknoloji transferi yapmaya mecbur olduğunu kaydetti.

Türkiye gibi büyük bir ülkenin teknoloji transferiyle devam edemeyeceğini, teknoloji geliştirmesi, bilim üretmesi, kendi icatlarını ve buluşlarını yapması gerektiğini ifade eden Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Türkiye gibi büyük tarihi geçmişi, siyasi anlamı, büyük coğrafyası ve güçlü silahlı kuvvetleri olan bir ülkenin araştırma ve geliştirmeye öncelik vermemesi gibi büyük bir hata olamaz. Maalesef uzun yıllar çok ihmal ettiğimiz bir konuyu yakından takip ettiğim için biliyorum son yıllarda Avrupa Çerçeve Programı çerçevesinde inanılmaz yerli ve yabancı fonlar almaktayız. Çünkü oraya biz de katkı yapmaktayız. Bütün bunlardan sonra, 5-10 yıl sonra Türkiye'nin adının ABD, Avrupa, Çin, Hindistan, Kore arasında geçtiğini hep beraber göreceğiz.”

Cumhurbaşkanı Gül, bu değişiklikliklerin stratejik konuma ve uluslararası sahnede üstlenilen sorumluluğa iki türlü etkisi olduğunu ifade ederek, şunları kaydetti:

“Çevremizdeki istikrarsızlık bölgelerinde barış, huzur ve refahın temin ve tesisine yönelik katkı imkanlarımız artmış, bütün buralarda varlığımızı göstermeye başlamışız. Aynı coğrafyayı paylaştığımız ülkelerle bölge barışına, huzuruna ve refahına katkı sonucu elde edeceğimiz müşterek menfaatler artmıştır. Unutmayalım ki, dünyanın hangi bölgesi olursa olsun güvenlik ve istikrar olmayınca ekonomik işbirliğinden bahsedemeyiz, ekonomik işbirliği olmayınca da kesinlikle refah olmayacaktır. Refahın olmadığı yerde, mutsuz insanların olduğu yerde de istismara açık alanlar olacaktır ve bunları yeri geldiğinde kullanmasını bilenler de kullanacaktır.”

'TSK'yı güçlü tutmak görevimiz'

Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye'nin artan gücünde şüphesiz TSK'nın çok büyük katkısı olduğunu belirterek, Türk ordusunun tarihin derinliğinden süzülüp gelen üstün meziyetlerinin dünya tarafından takdir edildiğini ve bilindiğini söyledi.

Gül, “Bunu güçlü şekilde tutmak, donatmak ve geliştirmek hepimizin birinci önceliklerindendir. Asla ihmal edemeyiz. Böyle bir kırılgan bölgede hala istikrarın ve güvenin oluşmadığı, temel sorunların çözülmediği, hala bu coğrafyanın birçok kırılganlıklara sahne olduğu ve belirsizliklerin olduğu bir ülkede TSK'yı güçlü tutmak her bakımdan ona verdiğimiz önemi göstermek, hepimizin önde gelen görevlerinden birisidir” diye konuştu.

Caydırıcılığın her ihtimale karşı ve her zaman elzem olduğunu anlatan Gül, “Hazır ol cenge, istersen sulh-u salah” atasözünü anımsattı.

Cumhurbaşkanı Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Sizler aslında savaşmak için değil, savaşı önlemek için, savaşın çıkmasına fırsat vermemek için hazırsınız ve hazır olmaya çalışıyorsunuz. Eğitimi onun için alıyorsunuz, komutanlar onun için gece gündüz çırpınıyor. Buna eğer 'hard power' diyecek olursak, bunu güçlü bir şekilde tutmamız ve çağa ayak uyduracak şekilde gücünü artırarak devam ettirmemiz gerekirse, diğer yandan 'soft power' diye anlatılan konular vardır. Bunlar gayet açık bir şekilde ekonominin, demokratik standartların, kültür hayatının, araştırma, geliştirme ve eğitim konularında güçlü olmasıdır. Bunları ne kadar güçlü hale getirebilirsek, bir ülkeyi ne kadar şeffaf yapabilirsek, bir ülkenin yöneticileri yeri geldiğinde hesap verebilir hale gelirse, bir ülkede kadın-erkek eşitlikleri ne kadar tam sağlanırsa, bir ülkede yolsuzluklar en kadar aza indiyse, o kadar o ülkenin 'soft power'ından bahsedebilir, güçlü diyebiliriz. Hakkımızda görmediğimiz yazılar, hazırlanan raporlar güzel yazılır veya söylediğim noksanlıklar varsa bir ülkede onlar da defolu bir ülke sınıfında olarak gösterilir.

Türkiye'nin 'hard power' dediğimiz çok güçlü, iyi donanımlı, modern teçhizatlarla ve bunları kendisi üreterek güçlü hale gelen ordusuyla siyasi, demokratik, bilim, kültür, eğitim alanını da çok güçlü hale getirmemiz gerekmektedir. Bunları yapamadığımız süreç içerisinde doğrusu noksan kalırız. Bunların ikisini bir yapmamız gerekir. Bunların birisi bir tarafta noksan olursa birinde tek ayakta yürüyebilmekteyiz. Bunları beraber yapabilen ülkeler bugün kalkınmış, gelişmiş, güvenlik içinde ve müreffeh ülkelerdir.”

'Dostumuz yok' söylemine yanıt

Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye'nin övüneceği başka bir şey daha olduğunu belirterek, “Çoğumuz deriz ki 'aslında bizim dostumuz yoktur, hep kendi kendimizeyiz'. Bazen bunu hepimiz hissederiz. Dışişleri Bakanlığı yapmış bir kişi olarak, bunu zaman zaman ben de hissetmişimdir ama şöyle bir kendimize geldiğimizde aslında öyle de değildir. Türkiye'nin itibarı da dostu da çoktur. Çünkü dostluğu aranan bir ülkedir, düşmanlığından korkulan ve çekinilen bir ülkedir” dedi.

Türkiye'nin BM Güvenlik Konseyine 60 yıldan sonra seçildiğini anımsatan Gül, 1990'lı yıllarda çok sıkıntılı konuların önlerine geldiği Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nde, askerlerin cephede savaştığı gibi savaş verdiklerini söyledi.

Şimdi bu Meclisin Başkanlığına bir Türk'ün başkan seçildiğini, İslam Konferansı Teşkilatının Genel Sekreterinin bir Türk olduğunu, Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütünün başına da 3-4 ay önce bir Türk büyükelçisinin seçimle geldiğini anlatan Gül, kısa süre sonra Cumhurbaşkanlığı danışmanlarından birinin NATO Genel Sekreter Yardımcılığına getirileceğini belirtti.

Gül, “En çok fedakarlık yaptığımız, içinde bulunduğumuz NATO'da bile bu zamana kadar böyle görevlere hiçbir zaman gelinmemiştir” dedi.

'AB süreci, sancılı ve uzun bir süreçtir'

Büyük Atatürk'ün, “Türkiye'nin muasır medeniyetlerin üstüne çıkma hedefini” Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda gösterdiğini kaydeden Gül, şöyle devam etti:

“Bunu biraz açarsak Anayasanın temel şartlarını oluşturan demokratik, laik bir hukuk devletidir, bunların alt başlıkları olabilir. Bütün bunları en olgun şekilde geliştirerek yeni nesillere taşımak zorundayız. Bu yapılırken de dünyada artık hiç kimse tek başına kalmamakta. Küçük marketler bile birleşip büyük marketler haline gelmekte. Türkiye'de bunu çok önce 50-60'lı yıllarda gördüğü için AB ile bütünleşme kararı almıştır, taa o zamandan... Bu yolda da önemli adımlar atmıştır. AB ile tam üyelik aslında kolay bir şey değildir. Özellikle büyük ülkeler için kolay değildir. Utmayın ki İngiltere, Fransa tarafından 2 kez veto edilmiştir. İspanya, aday olduğuna bin pişman edilmiştir, kaç kez geri çevrilmiştir, müzakereye başladıktan sonra 12 yıl almıştır. Çünkü bunlar büyük ülkelerdir. Türkiye de büyük ülke olduğu için nüfusuyla, ekonomisiyle, silahlı kuvvetleriyle, gücüyle... Büyük bir havuza küçük bir taş düşmeyecektir. Büyük bir havuzun dengesini bozacak, oraya büyük bir varlık iniyor. Avrupa Parlamentosunda Almanya'dan sonra ikinci büyük grup Türk grubu olacak.

Onun için bu süreç sancılı ve uzun süreçtir. Görünür görünmez engeller çıkartılacaktır ama bizim için önemli olan şudur; tam üyelik olur olmaz, bu ayrı bir şey ama Türkiye'nin bu standartlara ulaşacak değişimi yapması gerekir. Bu Türkiye'yi güçlü hale getirecektir. Türkiye o transformasyonu yapıp, o seviyeye geldikten sonra o günkü Türkiye ile bugünkü Türkiye çok farklı olacağı için belki bugün dolaylı engel çıkartanlar o gün bizi çekmek için daha çok uğraşacak ve belki o zaman Türk halkı 'bir düşüneyim' diyecektir. Ancak biz bu hedefi kaybettiğimiz süre içerisinde bu transformasyonu yapamayız. O bakımdan gözü kapalı şekilde 'Biz buraya girelim, girmeyelim' deme yerine, ciddi şekilde analiz etmeliyiz. Arzu ederiz ki, bütün bu değişim, kendi dinamizm, arzumuzla gerçekleşsin. Cumhuriyetin ilk yıllarında Büyük Atatürk bu iradeyi gösterdi ve Türkiye'yi bu kulvara soktu, şimdi bunun sonunu getirmemiz lazım. Bunun sonunu getirmek için de bizim bunları Türk halkı hak ettiği için bu standartları yükseltmemiz lazım.”

Eksen kayması tartışmaları

Cumhurbaşkanı Gül, AB müzakereleri tamamlandıktan sonra üyeliği Türk halkına da soracaklarını, Avrupa'nın da kendi halklarına soracağını ifade ederek, şunları söyledi:

“Bizim bugün bu istikameti kaybetmememiz lazım. Değerler açısından da yani Türkiye'nin ekseni sağda mı solda mı doğuda mı batıda mı bunlar çok anlamlı gelmemektedir. Önemli olan Türkiye'deki değerler nedir, konuştuğumuz ortak değerlerimiz nedir, ortak değerlerimiz; demokratik, laik, hukuk devleti olmak, insan haklarına saygı, serbest piyasa ekonomisi, kadın erkek eşitliği... Bütün bunlar varsa, Türkiye doğuda olmuş, batıda olmuş bunun bir anlamı yoktur. Bu yönde de istikametimiz açık ve bellidir. Bir ülke başka bir ülkeyle iş birliğine girebilir. Türkiye de komşularıyla, Türk cumhuriyetleriyle, İslam dünyasıyla özel ilişkiler içinde olacaktır. Ancak bu Türkiye'nin 'soft power'ının bu ülkelere dolaylı olarak yansıtılması anlamına gelmektedir. Türkiye büyük bir ibretle takip edilmekle ve örnek alınmaktadır.”

Ne zaman Türkiye kendini toparlasa önüne engeller çıkarıldığını belirten Gül, Cumhuriyet'in kuruluş yıllarında da bunların olduğunu, ancak Türkiye'nin bunları aştığını söyledi.

TSK'nın fedakarlığıyla gurur duyduklarını belirten Gül, 2023'de Cumhuriyet'in 100. yılının kutlanacağını hatırlattı.

İçeride sorunlarını çözmüş bir Türkiye'nin uluslararası düzeyde de çok daha fazla söz sahibi olacağını dile getiren Gül, dünyanın Türkiye'nin gücünü fark ettiği bir noktada içeride bir zafiyetin bu güce zarar verebileceğini ifade etti.

Gül, o nedenle kendine güvenin önemli olduğunu da belirterek, TSK'nın kendini yenilemesi çalışmalarını takdirle izlediklerini sözlerine ekledi.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!