Güncelleme Tarihi:
Cumhurbaşkanı Gül ve eşi Hayrünnisa Gül’ü, Cumhurbaşkanlığı Sarayına gelişlerinde Christian Wulff ve eşi Bettina Wulff karşıladı. İki ülke Milli marşlarının çalınmasının ardından Cumhurbaşkanı Gül, tören kıtasını selamladı. Cumhurbaşkanı Gül ve eşi Hayrünnisa Gül ile Christian Wulff ve eşi Bettina Wulff, ellerinde Türkiye ve Almanya bayrakları bulunan çocukların yanına giderek bir süre sohbet ettiler. Daha sonra iki Cumhurbaşkanı, heyetlerini birbirlerine takdim etti.
İki Cumhurbaşkanı ve eşlerinin basına birlikte poz vermesinin ardından tören sona erdi. Cumhurbaşkanı Gül, tören alanından ayrılmadan, Wulf ile birlikte şeref kıtasına doğru giderek, Türk Orkestra Subayı Ali Ballı ile bir süre konuştu. Gül, Ballı’yı böyle bir görevde bulunmasından dolayı tebrik etti. Törene, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Türkiye’nin Berlin Büyükelçisi Ahmet Acet de katıldı.
ANLAŞMA İMZALANDI
Türkiye ile Almanya arasında "Çifte Vergilendirmenin Önlenmesi Anlaşması" imzalandı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, Almanya’ya gerçekleştirdiği resmi ziyarette kendisine eşlik eden Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve Almanya Maliye Bakanı Wolfgang Schaeuble, Cumhurbaşkanı Gül ve Almanya Cumhurbaşkanı Christian Wulff’un huzurunda anlaşmaya imza attılar. İmza töreni, Cumhurbaşkanlığı Sarayı Schloss Bellevue’de yapıldı. Anlaşmanın imzalanmasının ardından heyetlerarası görüşmelere geçildi. Gül ve Wulff, heyetlerarası görüşmelere başkanlık etti. Çifte Vergilendirme Anlaşması’na göre, Almanya’da çalışıp, emekli olan ve Türkiye’ye kesin dönüş yapan Türk vatandaşlarından yıllık maaşı 10 bin avroya kadar olanlardan vergi alınmayacak. Yıllık emekli maaşı 10 bin avroya kadar olan gurbetçilerin, Almanya’da çalışıp Türkiye’ye dönüş yapan emekli Türk vatandaşlarının yüzde 90’ına tekabül ettiği belirtildi.
Yıllık emekli maaşı 10 bin avroyu aşan vatandaşlardan ise Almanya tarafından en düşük vergi oranı olan yüzde 10’luk kesinti yapılacak. Anlaşmayla, her iki ülkenin vatandaşlarının ödenmeyen vergilerinin takip ve tahsilatında Türkiye ile Almanya daha etkin işbirliği içerisinde olacak. Anlaşma ile iki ülke vergi idareleri arasında OECD standartlarında bilgi değişimine de imkan tanınacak. Bu şekilde iki ülkenin karşılıklı bilgi değişiminin daha etkin olması sağlanacak.
GÜL-WULFF ORTAK BASIN TOPLANTISI
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Almanya Cumhurbaşkanı Christian Wulff’la yaptığı görüşmede, en çok ele aldıkları noktanın, Türk-Alman ilişkilerini geleceğe taşımak olduğunu söyledi. Cumhurbaşkanı Gül, Almanya Cumhurbaşkanı Wulff ile heyetlerarası görüşmelerin ardından ortak basın toplantısı düzenledi. Geçmişte tüm milletlerin birbiriyle kavga ettiğini, savaşların yapıldığını ve acıların yaşandığını, ama birbiriyle kavga etmeyen iki nadir ülkenin Türkiye ve Almanya olduğunu söyledi. İki ülkenin daima dost, müttefik olduğunu, bugün de Türk-Alman ilişkilerinin güçlü olmasının bir çok nedeni bulunduğunu ifade eden Gül, 50 yıl kadar önce davet üzerine buraya gelen Türk iş gücünün bugün 3 milyona yakınının hala Almanya’da olduğunu, 1 milyona yakının da Alman vatandaşlığına geçtiğini anlattı.
Türk asıllı Alman vatandaşlar arasında çok başarılı kişileri görmekten gurur duyduklarını dile getiren Gül, değerli siyasetçiler, spor adamları, sanatçılar, kültür adamları ve iş dünyasındaki çok değerli örnekleri görmenin, Türk-Alman ilişkilerinin sağlamlığını ve bunun geleceğe ne kadar güçlü taşınacağını gösterdiğini belirtti. Cumhurbaşkanı Gül, "Bu görüşmelerimizde en çok ele aldığımız nokta, Türk-Alman ilişkilerini geleceğe taşımak olmuştur. Geleceğe taşırken de eski temeller üzerinde, yeni vizyonlarla geliştirmek, bilimde, teknolojide, sanatta, kültürde, eğitimde ilişkilerimizi çok daha derinleştirmek ve güçlendirmek. Ayrıca ekonomik ilişkilerimizin geldiği seviyeden duyduğumuz memnuniyeti ifade ettik. Bugün Türk-Alman dış ticareti, 29 milyar dolar civarındadır. Memnuniyetle ifade etmek isterim ki bu senenin ilk yarısında da yüzde 38 artış göstermiştir. Giderek çok artmaktadır" dedi.
İki ülke Maliye Bakanlarının imzaladığı Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması’nın da ekonomik ilişkilere ayrı bir ivme vereceğine inandığını dile getiren Gül, "İnanıyorum ki dış ticaret hacmi çok daha büyüyecektir" dedi. Türkiye’nin her sene Almanya’dan çok sayıda turisti ağırladığını da kaydeden Cumhurbaşkanı Gül, bu yıl 5 milyona yakın Alman vatandaşının Türkiye’yi ziyaret edeceğini beklediklerini, bunun da kendileri için ayrıca bir gurur kaynağı olduğunu anlattı. Cumhurbaşkanı Gül, ülkeler arasındaki ilişkilerin güçlü şekilde gelişmesinde, her iki ülke ekonomisinin sağlıklı olmasının önemli bir etken olduğunu vurgulayarak, şunlar söyledi:
"Avrupa’nın en sağlıklı iki ekonomisine sahibiz. Mastrit kriterlerini karşılayan, makro ekonomik göstergeler açısından iki ülke vardır. Türkiye’nin de Almanya’nın da bütçe açıkları en düşüktür, iç borçları en küçük seviyededir. Her iki ülke de büyümesini devam ettirmektedir. Türkiye bu senenin ilk yarısında yüzde 10.2 büyümeyi gerçekleştirmiştir ki, dünyanın en hızlı büyüyen ülkesi olmuştur. Bütün bu göstergeler, pek çok Avrupa ülkesinde ise maalesef çok negatiftir. Umut ediyoruz ki hızlı bir toparlanma içeresinde diğer ülkeler de kendilerini toparlarlar ve ekonomik canlanma hep beraber yaşanır."
ORTADOĞU’DA OLUP BİTENLERİ GÖRÜŞTÜK
Görüşmelerde, dış politikayla, özellikle Ortadoğu’da olup bitenlerle ilgili görüşlerini de paylaştıklarını söyleyen Cumhurbaşkanı Gül, "İlişkilerimizin insani boyutu da var. Bu anlamda vizeyle ilgili konular başta olmak üzere, Avrupa Birliği ile ilgili düşüncelerimizi ve bu konuda Avrupa Birliği’nin en lokomotif ülkesi olan Almanya’dan beklentilerimizi de Sayın Cumhurbaşkanı ile paylaşma imkanı bulduk. Bu gezimizin, Türk-Alman ilişkilerinde yeni bir dönemi ve yeni bir hamleyi başlatacağına inancım tamdır. Yarın yapacağımız iş toplantısında çok sayıda iş adamı bir araya gelecektir. İnanıyorum ki, bizlerin bu kararlılığını gördükçe onlar da daha çok kendilerini teşvik edilmiş göreceklerdir. Çok daha güzel, başarılar ortaya çıkacaktır" dedi.
’KÜÇÜK İSTANBUL’ ZİYARETİ
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, dün akşam Almanya Cumhurbaşkanı Christian Wulff ve eşleriyle birlikte Berlin’de "Küçük İstanbul" olarak anılan Türk Mahallesi Kreuzberg’e yaptıkları ziyareti hatırlatarak, "Doğrusu, program dışı bir program oldu. Dün akşam bize çok özel bir ev sahipliği yaptılar. Biraz önce bahsettiği yerleri gezdirdiler. Bunların bir kısmını filmlerde görmüştük, soğuk savaş döneminde casuslar nasıl değişiyor. Bu acı hatıraları bir kez daha hatırladık. Ama bugün birleşmenin ortaya çıkardığı bir mutluluk var. Orada şu kararı verdik; karar Cumhurbaşkanı Wulff’ten ve eşinden geldi. ’Burada 300 bine yakın Türk olduğuna göre, neden onların yoğun olduğu bir yere gitmiyoruz’ dediler. Biz de ’gidelim’ dedik. Ve aniden belki biraz protokolü şaşırttık ama burası güzel oldu. Onlar da çok onurlanmış oldu. Bundan dolayı da herkese teşekkür ediyorum" dedi.
TÜRKİYE’NİN MÜZAKERE SÜRECİNİ BAŞARIYLA BİTİRMESİNE FIRSAT VERMEK GEREKİR
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye’nin AB üyelik sürecine ilişkin "Müzakere sürecini bitirdikten sonra günün şartlarına bakılır, eğer istenmiyorsa, Türkiye’nin bir yük olduğu düşünülüyorsa, biz o zaman üye olmamayı memnuniyetle karşılarız. Ancak bugün bu stratejik yönelişimizden kesinlikle vazgeçmek niyetinde değiliz" dedi. Cumhurbaşkanı Gül ve Almanya Cumhurbaşkanı Wulff, açıklamalarının ardından Türk ve Alman basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Cumhurbaşkanı Gül, bir gazetecinin, "Almanya’da yaşayan Türklerin uyumu konusunda neler yapılabileceğini?" sorması üzerine, "Ben doğrusu uyumun anahtarının insandan geçtiği kanaatindeyim. Burada her iki tarafa da düşen görevler var. Burada yaşayan ve yaşamayı düşünen bütün Türklerin, en güzel şekilde Almancayı öğrenmelerinin şart olduğu kanaatindeyim. Bunu daha önce de paylaştım. Buradan bir kez daha sesleniyorum; burada yaşayacaksa insanlar, lisanını en güzel şekilde konuşması lazım" diye konuştu. Başka ülkelerde yaşamak isteyen vatandaşların da oraların dilini öğrenmesinin şart olduğunu ifade eden Gül, bunun hem kişinin kendisine hem de yaşadığı topluma katkı sağlayacağını belirtti. Gül, "Biraz önce Sayın Cumhurbaşkanının da söylediği gibi, asimilasyon başka bir şey. Bir lisanı en güzel şekilde konuşmak, Almancayı aksansız konuşmak, kendi kimliğini, inançlarını ve dinini değiştirmek anlamına kesinlikle gelmez.
Çok kültürlülük içerisinde, demokrasi içerisinde mevcut olan ülkenin hukukuna en büyük bağlılığı göstererek, en güzel şekilde lisan öğrenilebilir. Lisan öğrenmenin önünde bazı engeller olduğu kanaatindeyim. Bana verilen bilgilere göre, lisan aslında ilkokullarda ve onun öncesinde yuvalarda öğreniliyor. Çocukların okul öncesi eğitim almaları teşvik edilmeli. Bununla ilgili herhangi bir sorun varsa o da dikkatle analiz edilmeli, bu sorun ortadan kaldırılmalı. Eğer bir Müslüman Türk aile, çocuğunu gönderirken onun yiyeceklerine dikkat ediyorsa ama burada bir dikkatsizlik varsa ve aile sakınıyorsa, bu çok basit bir problem. Onun yemekleri ona göre ayarlanır ve o garanti onlara verilir. Böyle olunca bütün çocuklar da okula gönderilir. Yoksa lise çağına geldikten sonra lisan öğrenmek oldukça zorlaşıyor. Burada yaşayan insanların bunu muhakkak becermesi gerekiyor. Almancayı aksansız konuşmak, kendi ana dilini bilmemek anlamına da gelmez. İnsanlar kendi ana dillerinde güzel bir şekilde konuşabilirlerse, başka dili de güzel bir şekilde konuşabilirler. Bunların zor olmadığı kanaatindeyim. Çift dilli, ikisini de ana dili gibi konuşan insanların sayısı çoktur. Bundan çekinmemek lazım. Bunun için herkesin üzerine düşen görev vardır, herkes üzerine düşeni yapmalı" dedi.
CESARETİMİZ VAR, BİZ BU REKABETE GİRDİK
Bir gazetecinin, "Siz AB’ye katılımı destekliyorsunuz. Bu yönde açıklamalarınız var. Türkiye’deki halkın görüşü nasıl? Halk, AB üyeliğini istiyor mu? İmtiyazlı ortaklı ile ucu açık müzakereler kavramları bağdaştırılabilir mi? Bu konular, yarın Almanya Başbakanı Angele Merkel ile yapılacak görüşmelerde gündeme gelir mi?" şeklindeki sorusunu yanıtlayan Gül, Türkiye’nin AB ile ilişkilerinin yeni olmadığını belirtti. Türkiye’nin tam üyelik müzakerelerini sürdüren bir devlet olduğunu ifade eden Gül, Türkiye’nin üyeliğine ilişkin oy birliğiyle alınan bir karar olduğunu hatırlattı. Üyeliğin şartları bulunduğunu, bu şartlardan birinin de "müzakere sürecinde başarı sağlamak" olduğunu kaydeden Gül, şöyle devam etti:
"Müzakere süreci nedir; üye olmak isteyen ülkenin bütün standartlarını AB standartlarına taşımasıdır. Bununla ilgili fasıllar vardır, bu fasılların gereğini yapmasıdır. Şimdi Türkiye, bununla meşguldür. Türkiye’nin tam üye olup olmamasının müzakeresinin şu anda yapılmasının çok yersiz olduğu kanaatindeyim. Türkiye’nin müzakere sürecini başarıyla bitirmesine fırsat vermek gerekir. Türkiye, müzakereleri başarıyla bitirdikten sonra Avrupa Konseyi, ’evet Türkiye, hazırdır’ diyecek, sonra da üye ülkelerin bazılarında referandum yapılacak. ’Türkiye üye olsun, olmasın’ diye. O ülkelerden birisinin halkı, ’hayır biz Türkiye’yi istemiyoruz, Türkiye bize yük olacak’ derse, Türkiye zaten tam üye olamayacak. Biz de bunu saygıyla karşılayacağız. Hatta bunu da açıkça konuşmak isterim. Bilmiyorum belki o gün geldiğinde Türk halkı da ’ben tam üye olmak istemiyorum’ diyebilir. Ama bugün hepimizin görevi şudur; attığımız imzaları onurlandırmak. Ahde vefa ilkesi, Avrupa’nın temel ilkesidir. Türkiye’nin müzakere sürecini başarıyla bitirmesi, Türkiye’nin çok işine yarar. Türkiye’yi her bakımdan güçlü bir ülke yapar. Demokrasisi, hukuk standartları, ekonomisi, güçlü bir ülke yapar. Bunun da bütün Avrupa’ya ve Avrupa ülkesine katkısı olur. Bundan korkmamak, çekinmemek lazım."
ÖZEL NİTELİKLİ İLİŞKİYİ ANLAMAKTA GÜÇLÜK ÇEKİYORUZ
’Özel nitelikli ilişki’ ifadesine de değinen Cumhurbaşkanı Gül, "Biz bunu anlamakta güçlük çekiyoruz" diyerek, Türkiye ile AB ülkeleri arasında Gümrük Birliği’nden dolayı zaten özel bir ilişki bulunduğunu vurguladı. Türkiye ile Almanya arasında hiçbir gümrük duvarı olmadığını hatırlatan Gül, Alman ürünlerinin gümrüksüz bir şekilde Türkiye’ye girebildiğini, AB’ye üye diğer ülkeler için de bunun geçerli olduğunu dile getirdi. "Cesaretimiz var, biz bu rekabete girdik ve bu rekabeti yapıyoruz. Bunun ötesinde daha nasıl özel bir ilişki olur, orası biraz zor" diyen Gül, ilkeli hareket edilmesi ve müzakere sürecine fırsat verilmesi gerektiğini söyledi. Cumhurbaşkanı Gül, "Müzakere sürecini bitirdikten sonra günün şartlarına bakılır, eğer istenmiyorsa, Türkiye’nin bir yük olduğu düşünülüyorsa biz o zaman üye olmamayı memnuniyetle karşılarız. Ancak bugün bu stratejik yönelişimizden kesinlikle vazgeçmek niyetinde değiliz" dedi.
VİZE KONUSU
Cumhurbaşkan Gül, Alman gazetecinin, "Göç politikasını eleştirdiniz, en çok neden rahatsızlık duyuyorsunuz?" sorusu üzerine, Almanya’da 3 milyona yakın Türk yaşadığını, iki ülke arasında da birçok alanda güçlü ilişkiler olduğunu hatırlattı. Almanya’da yaşayan 3 milyon Türk vatandaşından 1 milyonunun, aynı zamanda Alman vatandaşı olduğunu, diğerlerinin de Türk vatandaşlığı bulunduğunu kaydeden Gül, en büyük sorunun gidiş gelişlerde yaşandığını belirtti. Gül, "Özellikle vize konusunda çok büyük sıkıntılar yaşandığını görüyorum. Gelen bütün şikayetler bunlar. Öyle ki; Türk iş adamları fuarlara mallarını gönderiyorlar ama fuarlara biz gidemiyoruz diyorlar; bilim adamları konferanslara davet ediliyorlar, vize alamıyorlar, gelemiyorlar; konser ilan ediliyor ama vizeler çıkmadığı için bu konserler iptal ediliyor. Bir de evlilikle ilgili konular var. İnsanların kiminle evleneceği, çok insani bir konu.
Evlenilecek insanın Almancayı bilme şartı olması, bu da birazcık yaralayıcı. Bu konuların özgüven içerisinde tekrar gözden geçirilmesi, karşılıklı konuşulması -muhakkak Alman tarafının da kendi hassasiyetleri vardır- bunlar durduk yere çıkmamıştır ama bunların konuşularak giderilmesi gerektiğine inanıyorum. Artık her şeyi samimiyetle birbirimize açabilecek vaziyetteyiz. Bu tür problemlerin konuşularak çözümlenmesinin, insanları çok rahatlatacağına inanıyorum" dedi.
Basın toplantısını, Cumhurbaşkanı Gül’ün eşi Hayrünnise Gül ile Alman Cumhurbaşkanı Wulff’un eşi Bettina Wulf, heyette bulunan bakanlar ve milletvekillerinin yanı sıra Gül’ün oğlu Ahmet Münir Gül de izledi.