Güncelleme Tarihi:
CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan, "Ülkemizde yıllardır en büyük ticaret 'Atatürk' ve 'Cumhuriyet' ticaretidir. Bu kavramlar önde perde gibi kullanılarak, arkada ülkemizin yıllarca demokratik ve ekonomik olarak nasıl sömürüldüğünü en iyi milletimiz biliyor. Bize olan düşmanlığın en önemli sebeplerinden biri, işte bu kirli ticareti ifşa etmiş ve önüne geçmiş olmamızdır" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu tarafından Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen 10 Kasım Atatürk'ü Anma Törenine katıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türk tarihini binlerce yıllık devamlılığı içinde kavramak yerine bir asra sıkıştırmaya çalışan bir zihniyetle karşı karşıya olunduğunu söyledi. Erdoğan, "Üstelik bunların arasında siyasetçilerin de bulunuyor olması gerçekten üzüntü vericidir. Cumhuriyeti yüceltmek için tüm tarihimizi yok saymaya kalkanalar, bize göre, kendi geçmişlerinden utananalardır. Gazi Mustafa Kemal'in hizmetlerini anlatmak için ondan önceki tarihimize kin kusanlar da aynı şekilde Atatürk maskesi takarak, bu millete olan husumetlerini gizlemeye çalışıyorlar. Ne Atatürk’ü ne de Cumhuriyeti bu istismarcı zihniyetin insafına terk etmedik, etmeyeceğiz. Atatürk'ün yaptığı işlerin de eksikleri, fazlaları olabilir. Bunlar işin ehli kişiler tarafından konuşulabilir, tartışılabilir; ama bu durum tarihi bir şahsiyet olarak kendisinin milletimizin gönlündeki yerine asla halel getirmez. Milli mücadelenin başlangıcının 100'üncü, Gazi'nin ebediyete irtihalinin 81’inci yıl dönümünde hala bu konuları konuşmamız üzüntü vericidir" dedi.
'EN BÜYÜK TİCARET, ATATÜRK VE CUMHURİYET TİCARETİDİR'
Atatürk'e ve Cumhuriyet'e yapılacak en büyük katkının; birlik, beraberlik ve 2023 hedeflerine sahip çıkmak olduğunu vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu:
"Sürekli 'Atatürk' denilerek onun mirasına sahip çıkılamaz. Sürekli 'Cumhuriyet' denilerek cumhuriyet güçlendirilemez. Bu yıl 96'ncı yıl dönümüne ulaştığımız cumhuriyetimize en büyük katkıyı, şahsımın başında bulunduğu hükümetler yapmıştır. Biz bu kavramın lafla istismarını yapmadık. Sadece icraatımızla hakkını vermeye çalıştık. Türkiye'yi cumhuriyet tarihinin tamamında yapılanların üç, beş, on katı hizmetlere kavuşturarak, bilfiil bunun uygulamasını ortaya koyduk. Hayatları boyunca Türkiye’nin büyümesi, kalkınması, gelişmesi için tek bir çivi dahi çakmamış kişilerin ağzından çıkan 'Cumhuriyet' ve 'Atatürk' sözü koskoca bir yalandan ibarettir. Ülkemizde yıllardır en büyük ticaret Atatürk ve Cumhuriyet ticaretidir. Bu kavramlar önde perde gibi kullanılarak, arkada ülkemizin yıllarca demokratik ve ekonomik olarak nasıl sömürüldüğünü en iyi milletimiz biliyor. Bize olan düşmanlığın en önemli sebeplerinden biri, işte bu kirli ticareti ifşa etmiş ve önüne geçmiş olmamızdır. Buna rağmen hala aynı kafayla kendi tarihine, kültürüne, medeniyetine küfretmeyi maharet sananların ortada dolaşıyor olması henüz işimizin bitmediğini gösteriyor. Tıpkı son teröristi imha etmeden, terörle mücadelenin sona ermeyeceği gibi, tarihimize ve kültürümüze husumet besleyen son müstevli kafalıyı da aydınlatmadan bu mücadelemiz bitmeyecektir."
'TARİHİMİZ BİZİM YÖRÜNGEMİZDİR'
Mustafa Kemal Atatürk’ün Samsun’a bir Osmanlı subayı olarak çıktığını, Ankara’daki Meclis’i yine Osmanlı adına faaliyete geçirdiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları kaydetti
"Cumhuriyetin inşası da Osmanlı’dan devralınan mevcut idari sistem üzerinde gerçekleştirilmiştir. Bu hakikatler ortadayken, sürekli olarak Osmanlı’ya hakareti ve aşağılamayı bir siyaset tarzı haline getirmek ya cehalettir, ya gaflettir, ya da art niyettir. Tarihimiz bizim yörüngemizdir. Yörüngeden çıkan bir gök cismi, nasıl sonsuz karanlık içinde kaybolmaya, muhtemelen yok olmaya mahkumsa toplumlar da öyledir. Türk milletini kendi tarih yörüngesinden çıkarmak için geçmişiyle bağını koparmaya çalışanların amacı da budur. Milletler ve devletler mezarlığı olan tarih, bunun sayısız örnekleriyle doludur. Allah’a şükür, bugüne kadar milletimizi kadim tarih yörüngesinden çıkarmaya kimse muvaffak olamadı. Kimi dönemlerde kısmen de olsa zayıflıklar ortaya çıktı; ama milletimiz güçlü irfanıyla, ilmiyle her seferinde işi düzeltmeyi başardı."
'HEPSİ DE YALANDIR, İFTİRADIR'
Son günlerde birilerinin Osmanlı’da okuma-yazma oranının çok düşük olduğunu, Osmanlı’nın kendi silah sanayii olmadığını ve Osmanlı’nın kendi yönetimi altındaki halklara zulmettiğini ağzına sakız ettiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Hepsi de yalandır, iftiradır. Her ülke ve toplum gibi Osmanlı'nın da eksikleri vardır. Bunların tespitini yapmak ve yerli yerine koymak tarihçilerin ve uzmanların işidir. Bize düzen görev, ecdadımızın güçlü yönlerini, kendi geleceğimizi aydınlatan bir ışık haline getirmektir. Bugün Afrika’nın derinliklerinden, Balkanlar’ın uçlarına kadar Osmanlı coğrafyasının neresine giderseniz gidin, derin bir muhabbetle karşılanıyorsanız, ortada sıkı sıkıya sahiplenilecek bir miras var demektir. Osmanlı toplumundaki okuma yazma bilme oranı nüfusun yarısının üzerindedir. Rusya, İspanya, İtalya başta olmak üzere pek çok ülkeyle karşılaştırıldığında yüksek bir rakamı ifade eder. Osmanlı’daki okur-yazar nüfusun büyük bir kısmı Balkan Savaşları, Birinci Dünya Savaşı, Çanakkale Savaşları ve Kurtuluş Savaşı ile hayatını kaybetti. Toplam nüfusumuzun bir kısmı da sınırlarımız dışında kaldı. Bir de buna cumhuriyetle birlikte gerçekleştirilen harf devrimiyle adeta her şeyin sıfırlandığını eklediğimizde, elbette ülkemiz okuma yazma oranının düştüğü bir dönemi yaşadı. Ama bunun suçunu Osmanlı’ya yüklemek tam anlamıyla bir bühtandır" dedi.
'SAVUNMA SANAYİİMİZ BAMBAŞKA YERDE OLURDU'
Osmanlı’nın silah sanayii olmadığı iddiasının yalan olduğuna dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle konuştu:
"Coğrafyamızdaki 600 yıllık hükümranlığı döneminde savaşsız tek bir haftası olmayan Osmanlı’nın silah sanayii olmadığını iddia, etmek kadar saçma bir iddia olamaz. Burada asırlar boyunca dünyaya top, tüfek, gemi başta olmak üzere silah sanayii ihracatı yapan bir ülkeden söz ediyorum. Osmanlı’nın İstanbul’un fethi başta olmak üzere tüm önemli savaşlarını silah sanayiindeki yenilikçilerine, üstünlüğüne bağlı olduğunu anlamak için ilköğretim düzeyinde tarih bilgisi yeterdir. Sorun Osmanlı’nın 18’inci yüzyıldan sonra bu alandaki üstünlüğünü korumayı başaramamış olmasıdır. Dikkat edin hiç olmamasından değil, üstünlüğün kaybedilmesinden söz ediyorum. Bu durum ister istemez daha iyi silahların dışarıdan alınmasını gerektirmiştir. Yaşadığı tüm sıkıntılara rağmen, Osmanlı son döneminde bu konuda çok önemli hamleler yapmıştır. İkinci Abdulhamit Han’ın İstanbul’da kurduğu barut, fişek, top fabrikaları cumhuriyete miras olarak kalmıştır. Cumhuriyet döneminde Kırıkkale başta olmak üzere Anadolu içlerine yayılan silah sanayiinin gerisinde böyle bir birikim vardır. Tek parti yönetimi şayet Nuri Demirağ’ın Kayseri’de kurduğu uçak fabrikası, Nuri Killigil’in İstanbul’da kurduğu silah fabrikası gibi girişimlerine sahip çıksaydı, bugün Türkiye savunma sanayiinde bambaşka yerde olurdu."
'MOTOR PROJEMİZ HIZLA İLERLİYOR'
Nuri Demirağ’ın ve Nuri Killigil'in uçak ve silah fabrikalarının soba ve gaz ocağı fabrikalarına dönüştürüldüğünün altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bunlar bu şekilde ihanet ettiler. Biz ise 17 yılda ülkemiz savunma sanayiinin dışa bağımlılığını neredeyse tersine çeviriyoruz. Göreve geldiğimizde bizim tamamıyla savunma sanayiinde yerli 20 milyar dolarlık yapımız vardı. Yüzde 20'si yerliydi. Şimdi ise yüzde 70'i yerli hale geldi. Hedef yüzde yüz. 'Hisar füze' sistemiyle bu alanda kritik eşiği geçtik ve 'Siper' adını verdiğimiz uzun menzilli hava savunma sistemini geliştirmek için hazır hale geldik. Kendi üretimimiz olan dördüncü korvetimizi hizmete aldık, 5'incisinin inşasına başladık. İnşası süren Anadolu çıkarma gemimiz kendi alanında dünyada sayılı eserlerden biridir. 2023 yılında kendi milli savaş uçağımızı göklerde görerek bu alandaki kritik eşiği de geride bırakmış olacağız. 'Atak'tan sonra çok maksatlı kullanımlar için 'Gökbey'i üretiyoruz. Ayrıca ağır sınıf taarruz helikopteri için de çalışmalara başladık. İnsansız hava araçlarındaki kabiliyetimizi ve gücümüzü herkese kabul ettirdik. 'Bayraktar' ve 'Anka'dan sonra 'Akıncı' ile bu alandaki üstünlüğümüzü daha da pekiştiriyoruz. Savunma sanayii projelerinde en çok zorluğu motorda yaşamıştık. Yerli uçağımız dahil her alanda ihtiyacımız olacak motoru üretecek projemiz de hızla ilerliyor" diye konuştu.
'TANK PALET FABRİKASININ SATIMI SÖZ KONUSU DEĞİL'
Erdoğan, Sakarya’daki tank palet fabrikasında yapılan işletme hakkı devri sözleşmesi hakkında getirilen eleştirilere şöyle cevap verdi:
"Bırakınız diğer meseleleri, daha bu konunun dahi ne anlama geldiğinden habersiz ve sürekli olarak ortalığı karıştırmaya gayret ediyorlar. Bu işin gece gündüz istismarını yapanlar, bunlara sorun, 'Satış nedir? İşletme devri nedir? Daha önce bu fabrika nasıl çalışıyordu? Şimdi ne yapacak?' gibi soruların hiçbiri ile ilgilenmiyorlar. Bunlar Kocaeli'ndeki SEKA kağıt fabrikası sürekli zararda. Doğru dürüst üretim yapamıyor ve biz dedik ki, 'böyle olmaz'. SEKA Kağıt Fabrikası'nı kapatma karar aldık. Oradaki işçileri Kocaeli Belediyesi’ne devrettik. O makineler tamamen tarih, dedik ki 'burayı müze haline getirelim' ve bütün o bölgeyi Kocaeli Belediyesi’nin eliyle de milli park haline dönüştürdük. Orası böyle bir hizmeti veriyor ve kağıt noktasındaki üretimi çok daha farklı bir şekilde yapar hale geldi. Tıpkı Atatürk, cumhuriyet istismarı gibi bu konuda da kendilerine bir istismar yolu bulmuşlar, gözleri kapalı bir şekilde oradan devam ediyorlar. Sakarya’daki bu tank palet fabrikasının satımı diye bir şey söz konusu değil. Tamamıyla BMC fabrikasının yüzde 50’si Katar ortaklığında, yüzde 50’si Türk ortaklar olmak üzere kurulan bu şirketle şu anda Karasu’da kendi fabrikalarını yapıyorlar, ayrıca yapılacak ve burada da o fabrikanın yapımıyla birlikte buranın işletmesi alınmak suretiyle bu süreç devam ediyor. Dürüst olun, samimi olun milleti aldatma yoluna gitmeyin."
'SURİYELİLERİ EVLERİNE DÖNDÜRMEK İÇİN PLANLARIMIZI YAPTIK'
Şu ana kadar 3 ayrı harekatla Suriye’de 8 bin 100 kilometrekarenin üzerindeki alanı güvenli hale getirdiklerine dikkat çeken Erdoğan, "Sadece bununla kalmadık, güvenli gale getirdiğimiz bölgelere ülkemizdeki Suriyelilerin geri dönüşlerini de sağlayacak zemini oluşturduk. Şu an itibarıyla 365 bin Suriyeli evlerine, topraklarına döndü. Ama biz bunu yeterli görmüyoruz. Hedef, diyoruz ki; şu anda ülkemizde bulunan Suriyelileri kendi evlerine, topraklarına döndürmek için planlarımızı yaptık, projelerimizi hazırladık. Ya uluslararası donörler toplantısı yapacağız veyahut da model projelerle biz bunun da adımını atacağız" dedi.