Güncelleme Tarihi:
Cumhurbaşkanı Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, 3 yıl önce, 21 Şubat 2018'de, 15 Temmuz gecesi meydanlarda kurdukları Cumhur İttifakı'nı, TBMM'ye verdikleri bir kanun teklifiyle hukuki zemine kavuşturma yolunda ilk adımı attıklarını hatırlattı.
Geriye doğru bakıldığında Cumhur İttifakı'nın, Türk siyasi hayatının sadece en başarılı değil aynı zamanda en ilkeli, onurlu ve hasbi ittifakı olduğunu gördüklerini söyleyen Erdoğan, "Ülkemizin bütünlüğü, milletimizin birliği, devletimizin bekası çerçevesinde oluşturduğumuz anlayış birliğinin, Türkiye'nin uluslararası alanda yürüttüğü tarihi mücadelenin başarısında çok büyük katkısı vardır." diye konuştu.
Aynı şekilde terörle mücadeleden ekonomik tuzaklara kadar nice saldırıyı da Cumhur İttifakı'nın bu güçlü zemininde karşılayıp boşa çıkardıklarını dile getiren Erdoğan, "Cumhur İttifakı'na karşı CHP'nin lokomotifliğinde kurulan yapının terörle mücadele başta olmak üzere yaşanan her hadisede tel tel dökülmesi, oturduğu zeminin çürüklüğünden kaynaklanıyor. CHP, bir yanına terör örgütünün güdümündeki partiyi, diğer yanına yerli ve milli hassasiyetlerini koruduğunu umut ettiğimiz bir başka yapıyı alarak, ortaya da kimi bulursa doldurarak, kendince bir siyaset terazisi kurdu. Bu zoraki ittifakın içinde, ülkenin bütünlüğü konusunda fikir birliğine rastlayamazsınız." ifadelerini kullandı.
SÜREÇ NEYSE AYNEN İŞLEYECEK - Grup toplantısı çıkışında soruları yanıtlayan Erdoğan, Meclis'e gelen HDP'lilerin fezlekeleri ile ilgili olarak ''Süreç ne ise aynen işleyecektir. Bu konularla alakalı komisyonlarda müzakerelerini yapar. Sonra Genel Kurul'a gelir. Genel Kurul'da da hemen eller iner kalkar'' ifadelerini kullandı.
"KIRK YAMADAN OLUŞAN CHP HEYULASI"
Bu zoraki ittifakın içinde, milletin birlik ve beraberliği konusunda anlayış birliğinin izinin bulunamayacağını söyleyen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bu zoraki ittifakın içinde, Türkiye'nin maruz kaldığı uluslararası saldırılara karşı devletinin yanında yer alma erdemini hiç göremezsiniz. Peki bu çarpık yapının içinde ne var? Karşımızda sadece dışarıdan üflenen sufleleri muhalefet kisvesi altında tekrarlayan, vizyonsuz, hedefsiz, ilkesiz bir yapı, daha doğrusu bir heyula var. Biliyorsunuz heyula, tek başına fiili varlığı olmayan, ancak başka bir varlıkla anlam kazanabilen maddedir. Kırk yamadan oluşan CHP heyulasını kuvveye dönüştüren ise ne milli ve manevi bir saiktir ne de insani bir hedeftir. CHP kendi başına planı, programı, projesi, hayali, hedefi, gayreti, eseri, mücadelesi olmayan, ancak bir yerlerden gelecek olumlu veya olumsuz etkiyle harekete geçen bir partidir."
"CHP KAYIP BİR PARTİDİR"
"CHP'nin içinde millet olmadığını" ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"Çünkü millet, tek parti devrinden beri CHP'nin ciğerini bilir. CHP'nin içinde demokrasi yoktur. Çünkü CHP sadece lafını ettiği, istismarını yaptığı demokrasinin D'sinden bile nasibini almamış, süzme faşist bir partidir. CHP'nin içinde kalkınma yoktur. Çünkü CHP halkın derdine derman olacak, aşına, ekmeğine, işine yarayacak hiçbir işe yanaşmaz zaten öyle bir müktesebatı da bulunmuyor. CHP'nin içinde adalet yoktur. Çünkü CHP sırtını dayadığı vesayetçilerin, darbecilerin hukukundan başka hukuk tanımaz. CHP'nin içinde milli ve yerli hassasiyet yoktur. Çünkü CHP siyasetteki duruşunu ülkesine veya halkına göre değil, önüne konulan senaryolara göre belirler. CHP'nin içinde sürekli istismarını yaptığı değerlerin hiçbiri yoktur. Çünkü CHP kendi içindeki taciz, tecavüz, hırsızlık, arsızlık vukuatlarıyla bile yüzleşemeyecek kadar kibir bataklığına saplanmıştır. CHP'nin içinde ideal de yoktur. Çünkü bu partide insanlar gayretleri veya birikimleriyle değil, cari yapıya olan uyum yeteneklerine göre konumlandırılır. Sadece bireysel hedefleri için çalışır. Velhasıl aslında CHP hakiki bir siyasi parti olmaktan çıkıp heyula haline dönüşmüş amorf bir yapıdır. Ülkemizin de milletimizin de vaktini ve enerjisini heba etmese, elbette CHP'nin bu hali bizi zerre kadar ilgilendirmez. Ama mesele memleket meselesi, mesele millet meselesi olunca bunları görmezden gelme hakkımız olamaz. Buradan Gazi'nin mirasına hürmeten CHP'ye gönül vermiş veya herhangi bir sebeple oy tercihini ondan yana kullanan vatandaşlarıma sesleniyorum: Görüldüğü gibi CHP kayıp bir partidir. Bu kayıp, sadece siyasetin değil, tüm ülkenin kaybıdır. Hiç uzağa gitmeye gerek yok, sadece geçtiğimiz günlerde yağan karın ardından CHP'li belediyelerin yönetimindeki şehirlerimizde yaşanan manzaralar bile tek başına bu gerçeği göstermeye yeterlidir.''
Erdoğan, "Ben laf etmeyeceğim. İsterseniz gelin bu görüntüleri beraberce yeniden hatırlayalım. Bunları şöyle ekranda izleyelim. Herhalde Bay Kemal de izliyordur." diyerek, "CHP'li belediyelerin beceriksizliği" başlıklı videoyu izletti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "CHP; çöp, çukur, çamur. Bu kadar basit bir konuda bile vatandaşlarımıza hizmet veremeyenleri yok saymayacağız, kayıp olarak ilan etmeyeceğiz de ne yapacağız? Gelin, 84 milyon hep birlikte 2023 yılında Türkiye'ye, diğer alanlardaki hedefleriyle birlikte, gerçek anlamda bir ana muhalefet de kazandıralım. Gelin 2023'te hep birlikte yepyeni bir Türkiye'nin kapılarını aralayalım." ifadelerini kullandı.
''BUNLAR ÖYLE UTANMAZ Kİ, ONU BİLE BENİM ÜZERİME YIKMAYA ÇALIŞIYOR''
Erdoğan, Türkiye'de, kendi devletine düşman, kendi milletine hasım, kendi vatanını bulduğu her fırsatta sırtından hançerleyen kirli bir zihniyet bulunduğunu söyledi. Bu kirli zihniyetin siyasetteki temsilciliğini CHP ve giderek iç içe geçtiği terör örgütünün güdümündeki partinin yaptığını belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
"Geçtiğimiz günlerde Irak'ın kuzeyinde bir mağarada alenen infaz edilen 13 silahsız masum insanın başına gelen acı hadise bile karşımızdaki kirli zihniyeti utandırmaya yetmemiştir. Bunlar öyle utanmaz ki çıkıyor, şu anda onu bile benim üzerime yıkmaya çalışıyor. 5 yıl, 6 yıl, bizim bu polisimizi, askerimizi, sivili, 13 kişiyi kaçıranlar kim? Biz, 5 yıl, 6 yıl içerisinde dağ demedik, taş demedik, Irak'ın kuzeyindeki mağaralar demedik, bütün buraları güvenlik güçlerimizle aradık, taradık. Bunlar, utanmadan, sıkılmadan, 'Bir şey olmaz, orada sakinler, güvence altındalar.' Bunu diyecek kadar yüzsüzler. Kim bunlar? CHP ve ortağı HDP. Beraber yürüttüler bu işleri. Bu tezgahı beraber çalıştırdılar. Biz, artık 5-6 yıldan sonra operasyonu yapmak zorunda kaldık. Bununla ilgili de Savunma Bakanımı, İçişleri Bakanımı bu beyefendilerin makamına gönderdik, 'Gidin, bizzat anlatın.' dedik. Bizzat gittiler, ne olduğunu ne bittiğini anlattılar. Daha sonra da Meclis'te malum anlatıldı. Bunlar anlatıldığı halde, ondan sonra yine utanmadan, terbiyesizce eleştiri yağmuruna tuttular. Makamınıza gelip size her şeyi anlattılar, 'Ne soracaksanız sorun.' dediler. Bu açık, şeffaf bu süreç ortaya konulurken siz ne yüzsüzsünüz ki Meclis'teki bu çalışmadan sonra yine hala saldırıyorsunuz? Ne yaparsanız yapın bilesiniz ki bu Cumhur İttifakı, bu AK Parti iktidarı, bu yolda inanarak inançla sizin kol gerdiğiniz teröristleri de inlerinde bitire bitire yoluna devam edecektir."
Teröristlerin sayısının on binlerden yüzlere düştüğüne işaret eden Erdoğan, bu mücadeleyi aynı kararlılıkla devam ettireceklerini vurguladı.
"Terör örgütünü ve siyasi uzantılarını korumak için bu katliamın suçunu bize yıkmaya kalkacak kadar alçaldılar, alçaklaştılar." diyen Erdoğan, şunları söyledi:
"(Bunun sorumlusu Erdoğan'dır) diyor. Ne yüzsüzsün sen, ne karaktersizsin. Bunların cibilliyeti bozuk. Bu 5, 6 yıl içerisinde bu mücadeleyi biz gece gündüz demeden verdik ve buna rağmen geldiğimiz nokta maalesef bu oldu. İçimiz kan ağlıyor ama biz onların intikamını alacağız, onların kanlarını yerde bırakmayacağız. Bunu da böyle bilsin Bay Kemal. Ortağın HDP de böyle bilsin. Beraber yine Ankara'dan İstanbul'a yürüsünler. Onlar yine Ankara'dan İstanbul'a yürürken, biz de inşallah buradan sahili selamete çıkacağız. Onlara bu imkanı vermeyeceğiz."
"ZERRE KADAR ANLAMADIKLARINI KENDİ AĞIZLARIYLA İKRAR EDİYORLAR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, söz konusu kişilerin, bir de yüzleri kızarmadan "Bu ülkede kimse terörü savunamaz, terörle mücadele için ne yaptınız da engel olduk." dediklerini aktararak "İşte, beraber teröristlerle yürüdün, daha ne yapacaktın? PKK ve PYD'den FETÖ'ye, DHKP-C'ye kadar her çeşidinden terör örgütünün mensuplarını savunmak için genel başkanından milletvekillerine, il başkanlarından belediye başkanlarına kadar seferber olan siz değil misiniz? Türkiye'nin sınır ötesi harekatlarını eleştiren, 'Yapamazsınız, edemezsiniz, gidemezsiniz.' diye demeçler veren siz değil misiniz? Daha düne kadar bölücü örgütün Suriye kolunu 'Terör örgütü olarak görmüyoruz.' diyen siz değil misiniz? Terör örgütü mensuplarıyla kol kola Ankara'dan İstanbul'a yürüyen siz değil misiniz?" sorularını yöneltti.
"CHP'nin terör örgütünün güdümündeki partiyle nasıl yapışık ikize dönüştüğünü" ortaya koyduğunu belirttiği kısa bir video izleten Erdoğan, "Belge mi? Belge. İrade mi? İrade. Hepsi bu. Bizzat kendileri ifade ediyor mu? Ediyor." sözlerini sarf etti.
Erdoğan, "Gara katliamı, öncesi ve sonrasıyla, ülkemizde terör konusunda kimin nerede durduğunu göstermesi açısından gerçekten turnusol olmuştur." dedi.
AK Parti İzmir İl Kongresi'ne iştirak etmek, deprem konutlarının temel atma törenine katılmak ve Dokuz Eylül Üniversitesinin Göç Konferansı'nda konuşmak üzere İzmir'e gittiğini anlatan Erdoğan, şu değerlendirmeyi yaptı:
"İşgalin, işgal acısının, sivil katliamının ne demek olduğunu gayet iyi bilen İzmirli kardeşlerimin, tüm bu olup bitenleri enine boyuna değerlendirdiğine inanıyorum. Bir asır önce İzmir'de başlayan işgalin bir benzerini, 40 yıldır doğu ve güneydoğu sınırlarımızda tekrarlamak için çalışanları nasıl hüsrana uğrattıysak, onların fiili ve siyasi işbirlikçilerine de hak ettikleri dersi vereceğiz. Milletimiz, vesayet karşısında nasıl boyun eğmediyse, darbe girişimlerine göğsünü nasıl siper ettiyse, uluslararası tuzakların üstesinden birer birer nasıl geldiyse, Allah'ın izniyle bu kirli zihniyeti de aynı şekilde tarihin tozlu raflarına havale edecektir."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, söze terör örgütlerinin mensuplarını ve söylemlerini savunarak başlayanların diğer konulardaki ifadelerinin altında yatan sinsi niyetlerini milletin gayet iyi gördüğüne işaret ederek "Sordukları her soruyla aslında, devlet yönetiminden, uluslararası ilişkilerden, ekonominin nasıl işlediğinden, salgının dünyada ve ülkemizde hangi sonuçlara yol açtığından, bunlara karşı alınan tedbirlerin mantığından zerre kadar anlamadıklarını kendi ağızlarıyla ikrar ediyorlar. Dış politikada sorunlar yaşandığını söyleyip, bunların sebebinin ülkemizin bütünlüğüne, birliğine, beraberliğine yönelik saldırılar olduğunu gizleyen bu kafa, elbette siyasi ikbalini Türkiye'nin yaşayacağı felaketlere bağlar." şeklinde konuştu.
"SİZ ÖLÜLERİ BİLE REHİN ALDINIZ"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, söz konusu kişilerin, bununla kalmayıp 20 yıl öncesinin Türkiye'sine güzellemeler dizdiklerini de belirterek milletin 20 yıl önce neler yaşadığını unutmadığına dikkati çekti. Eğitimde, evlatlarının 70-80 kişilik sınıflarda okuduğunu, çok kere öğretmen bulamadığını, ders kitabı almak için günlerce kuyruklarda beklediğini, kimi yokluktan, kimi kılık-kıyafet baskısından nice çocukların eğitim-öğretimden mahrum kaldığını kimsenin unutmadığını vurgulayan Erdoğan, sağlıkta, hastanelerde çektiği çileleri, doktorundan hemşiresine, yatağından ambulansına, cihazından ilacına kadar hangi yokluklarla karşı karşıya kaldığını da kimsenin unutmadığını ifade etti.
Çalışanından emeklisine, engellisinden yaşlısına kadar her kesimden ülke insanının hangi sıkıntılarla hayatlarını sürdürmeye çalıştığını, aynı şekilde ulaştırmadan enerjiye, spordan çevreye kadar her alanda nasıl bir ülkede yaşadığını kimsenin unutmadığını dile getiren Erdoğan, "eski Türkiye görüntüleri" şeklinde nitelendirdiği video görüntülerini izletti.
Ekranları başında izleyenlere seslenen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İşte bunlar Bay Kemal'in SSK Genel Müdürü olduğu dönemlerin çekimleridir." dedi.
"Eski Türkiye"de devletin olmadığını belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
"Devlet nerede? Sayın Kılıçdaroğlu, sen neredesin? Sen SSK'nin Genel Müdürlüğünü yapmadın mı? Bütün o dönemlerde siz ölüleri bile rehin aldınız, rehin. O hastaneleri yaşadık. O kuyruklarda, sabahın erken saatlerinde gidip kupon alıp ondan sonra da hastalarımızı getirdiğimiz günleri hatırlıyoruz. Biz bunları yaşadık. Şu anda böyle bir hastane kaldı mı? Şu anda hastanelerimizin hepsi elhamdülillah pırıl pırıl, herkes huzurlu, herkes şu anda güveniyor ve her geçen gün daha da güçlü hale geliyoruz. Şu anda Batı, Türkiye'nin sağlık sistemini örnek alıyor. Çaresizlik içinde etrafına bakınıp 'Nerede bu devlet?' diye feryat eden insanların yaşadığı bir dönemin özlemini yaşayanlar, milleti yeniden yokluklara, çilelere, sefalete, eziyete mahkum etmek istiyor demektir. Allah Türkiye’yi bu zihniyetten de onun ihtiraslarından da onu besleyip milletin başına musallat edenlerden de korusun diyoruz."
Erdoğan, Türkiye'nin terörle mücadele konusundaki kararlılığının, sadece içerideki terör sevdalılarını değil, dışarıda da epeyce bir kesimi rahatsız etiğini ifade etti.
"Buradan bir kez daha tekrarlamak istiyorum: Türkiye’nin sınırları içinde ve dışında yürüttüğü terörle mücadele harekatları hem meşru hakkıdır hem de insani görevidir." diyen Erdoğan, dünyadaki her devlet gibi Türkiye'nin de kendisine yönelen tehditlere karşı mücadelesini, gerektiğinde kaynağına kadar inerek sürdürme hakkına sahip olduğunu vurguladı.
''KİMSEDEN İCAZET ALACAK DEĞİLİZ''
Erdoğan, "Coğrafyamızdaki bin yıllık varlığımızın bize yüklediği kardeşlik, dostluk, insanlık görevlerini yerine getirmek için kimseden icazet alacak değiliz. Samandağ’dan Şemdinli’ye kadar tüm sınırlarımızı, yeteri kadar derinliğe inerek güvenli hale getirene kadar durmayacağız. Balkanlardan Türkistan’a, Kafkasya’dan Afrika’ya kadar gönül sınırlarımızın tamamındaki her bir kardeşimizin, iyi ve kötü gününde yanında olmayı sürdüreceğiz." diye konuştu.
İlke ve onur sahibi herkesi, Türkiye’nin bu meşru mücadelesine ve yaklaşımına destek vermeye davet ettiklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Her kim bu mücadeleye 'ama'lı, 'fakat'lı beyanlarla gölge düşürmeye kalkarsa, bilsin ki hayati bir hata içindedir. Bencil stratejik önceliklerin, kısır hesapların, yanlış ittifakların ürünü politikalarla açılan tehlikeli yolun sonu herkes için felakettir. Yıllardır Batılı dostlarımıza, 'terör örgütleriyle aynı yatağa girmeyin, bunlar yılan gibidir, tabiatları icabı bir gün mutlaka sizi de ısırırlar' diyoruz. 'Terör ateşini gördüğünüz yerde söndürmezseniz, bir gün mutlaka size de sıçrar' diye ikaz ediyoruz. Buna rağmen, hala aynı yanlışlar tekrarlanıyor. Bizi dinlemeyenlerin akıbetini işte hep birlikte seyrediyoruz. Daha şimdiden sokakları ateşe ve kana bulanan, parlamentoları işgal edilen, ırkçılık ve İslam düşmanlığıyla sarsılan bu ülkelerin yarınlarını düşünmek bile istemiyoruz. Türkiye gibi, dünyanın en köklü devletlerinden biriyle beraber olmak yerine, eli kanlı terör örgütleriyle iş tutmayı tercih edenler, aynı kafayla gittikleri sürece, hızla sürüklendikleri kara delikte kaybolup gideceklerdir. Bizi de aynı kara deliğe sürüklemek amacıyla kullandıkları aparatların gayretleri de onları kurtaramayacak. Çünkü bu milletin feraseti ve irfanı, tarih boyunca nice senaryoları boşa çıkarmış, nice saldırıları püskürtmüş, ülkesini nice sarsıntılardan sapasağlam çıkarmıştır. (Milletvekillerini ayağa davet ederek) Bunun için hep birlikte Rabia'mızı haykırıyoruz: 'Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet. Bir olacağız, iri olacağız, kardeş olacağız, hep birlikte Türkiye olacağız. Ne yaparlarsa yapsınlar, milletimizin birliğini, beraberliğini, kardeşliğini bozamayacaklar. Ne yaparlarsa yapsınlar, bayrağımızda anlamını bulan istiklal ve istikbal aşkımızı söndüremeyecekler. Ne yaparlarsa yapsınlar, canımızdan, cananımızdan değerli gördüğümüz vatanımızı parçalayamayacaklar. Ne yaparlarsa yapsınlar, devletimizi yıkamayacak, ülkemize diz çöktüremeyecekler. Edirne’den Kars’a, Trabzon’dan Hatay’a kadar hep birlikte ortaya koyduğumuz bu kararlılığımız en büyük gücümüzdür. Allah’ın yardımı, milletimizin desteği, dostlarımızın duasıyla, 2023 hedeflerimize de ulaşacağız, evlatlarımıza 2053 vizyonumuzu da miras bırakacağız. Çünkü biz 81 vilayetiyle Türkiye’yiz. Çünkü biz 84 milyonun tamamıyla Türk milletiyiz."
Erdoğan, tüm dünyada dengeleri kökten değiştirme potansiyeline sahip yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınını da yakından takip ettiklerini, dünyada Kovid-19 vakası sayısının 113 milyonu, virüsten ölen insan sayısının da 2,5 milyonu geçtiğini bildirdi.
Koronavirüs salgınının, tüm dünyayla birlikte Türkiye'de de etkili olduğunu, salgının 2 milyon 645 bine yakın kişinin virüse maruz kalmasına, 28 binden fazla kişinin de vefatına yol açtığını belirten Erdoğan, vakitlice ve etkin şekilde alınan tedbirler sayesinde salgının hem sağlık boyutunda hem ekonomide daha ağır hasara sebep olmasının önüne geçtiklerini söyledi.
Gelişmiş ülkeler başta olmak üzere tüm dünyada ekonomiler geçen yıl ciddi bir daralma yaşarken Türkiye'nin büyümesini sürdürebilen az sayıdaki devlet arasında yer aldığına dikkati çeken Erdoğan, "Bir süredir maruz kaldığımız ekonomik tuzaklarla mücadele ederken salgın bahanesiyle yeni bir finansal dalgalanma oluşturmak isteyenlere elimizdeki tüm araçları kullanarak fırsat vermedik. Kılıçdaroğlu'nun sürekli sorup durduğu dövizlerin önemli bir bölümü, işte bu mücadelede kullanılmıştır." değerlendirmesinde bulundu.
Erdoğan, kuru ve faizi çok yükseklere taşıyarak toplumsal kargaşa peşinde olanların oyunlarını bu sayede bozduklarını dile getirdi.
''BERAT BEY'İN GÖSTERDİĞİ GAYRETLERİN ŞAHİDİYİZ''
Salgının yol açtığı sıkıntıları azaltmak için emekliden ihracatçıya, esnaftan işçiye, çiftçiden sanayiciye kadar herkese yönelik çok ciddi destek paketlerini hayata geçirdiklerini hatırlatan Erdoğan, destekler ve teşvikler için 311 milyar lirayı bulan bir kaynak kullanarak her bir vatandaşın yanında olmaya çalıştıklarını anlattı. Sosyal destek ve kısa çalışma ödeneği başta olmak üzere sosyal koruma kalkanı uygulaması kapsamında millete doğrudan ve karşılıksız olarak aktarılan kaynak miktarının 53 milyar lirayı aştığını bildiren Erdoğan, şöyle devam etti:
"CHP'nin bugünlerde sürekli itibar suikastlarıyla saldırdığı Berat Bey'in tüm bu süreçte gösterdiği gayretlerin bizzat şahidiyiz. Elbette salgının yayılmasını önlemek için aldığımız tedbirler sebebiyle faaliyetlerine ara verilen veya kısıtlanan sektörlerdeki vatandaşlarımızın sıkıntılarını biliyoruz. Özellikle bu kategoride yer alan esnaflarımıza yönelik ciro desteğinden kira yardımına, kredi kolaylığından istihdam teşviklerine kadar pek çok ilave destekte bulunduk. Tek bir vatandaşımızın dahi mağdur olmaması, kendini sahipsiz hissetmemesi için devletimizin tüm imkanlarını seferber ettik. Hiç şüphesiz bu tür destek ve teşviklerin kalıcı çözümler olmadığının da farkındayız. Üretimi, istihdamı, ticareti yeniden canlandırmanın yolunun normalleşme adımlarından geçtiğini asla unutmuyoruz. Önümüzde, bir tarafta, her gün milletimizle paylaşılan vaka, hasta, ölüm sayıları var, diğer tarafta ise normalleşme adımları için belirlediğimiz takvim var. Şayet bu ikisini dengeli bir şekilde götüremez ve kontrolsüz bir normalleşmeye yönelirsek bir süre sonra yeniden artan vaka ve vefat oranları sebebiyle, çok daha sert tedbirleri hayata geçirmemiz kaçınılmaz olacaktır. Bunun için milletimden sabır istiyorum."
"ÜRETTİĞİMİZİ YERİNE TESLİM EDEMEDİĞİMİZ BİR NORMALLEŞME, HİÇBİRİMİZİN İŞİNE YARAMAZ"
Sadece Türkiye'nin normalleşme adımlarını atmasının da yetmediğini ifade eden Erdoğan, bu sürecin tüm dünya ile özellikle de yakın ekonomik ve insani ilişkilerin bulunduğu Avrupa coğrafyasıyla birlikte yürümesi gerektiğini belirtti.
Üretimden ihracata, turizmden ticarete kadar her alanda, ancak bu şekilde arzu edilen neticelere ulaşılabileceğinin altını çizen Erdoğan, "Şehirlerimizde virüsün kol gezdiği, havalimanlarımıza dünyanın pek çok yerinden uçuş yapılmadığı, sınır kapılarımızın diğer taraftan kapalı olduğu, üretim için hammadde temin edemediğimiz, ürettiğimizi yerine teslim edemediğimiz bir normalleşme, hiçbirimizin işine yaramaz." ifadelerini kullandı.
Son kabine toplantısında, Sağlık Bakanlığı tarafından belirlenen kriterlere göre şehirler bazında normalleşme adımlarının atılmaya başlanacağının müjdesini paylaştıklarına işaret eden Erdoğan, "Bu kapsamda eğitimde ilk adımları atmaya başladık. İnşallah 1 Mart’tan itibaren, diğer alanlarda da kriterleri karşılayan illerimizde beklentileri karşılayacak adımlar atılmaya başlanacak. Vatandaşlarımızdan, salgının kendi illerindeki seyir durumunu yakından takip etmek ve kurallara harfiyen uymak suretiyle bir an önce normalleşme kriterlerine ulaşılmasını sağlamalarını bekliyorum. Bu mücadele ancak 84 milyon hep birlikte aynı kararlılıkla hareket edersek başarıyla neticelenebilir. Aksi takdirde, vaka ve ölüm sayılarını hedeflediğimiz seviyelerin altına düşürerek salgını tamamen yenmekte zorlanırız." yorumunu yaptı.
Aşılama çalışmalarını belirlenen öncelik gruplarına göre devam ettirdiklerini dile getiren Erdoğan, "Mart ayı, inşallah, aşılama konusunda da çok büyük mesafelerin katedileceği bir dönem olacaktır. Aşı temini için tüm kanalları zorluyoruz. Sizlerden de, normalleşme kriterlerinin bir an önce yakalanabilmesi için kendi illerinizdeki vaka ve aşılama süreçlerini yakından takip etmenizi rica ediyorum. Sağlık Bakanlığımızla, İçişleri Bakanlığımızla, diğer ilgili birimlerimizle yakın işbirliği halinde, illerinizdeki görünümü olumlu yönde geliştirerek, normalleşme sürecini nihayete erdireceğinize inanıyorum." dedi.
TARIM KREDİ KOOPERATİFİ SAYISINI 500'E ÇIKARMA TALİMATINI VERDİM
Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Tüm sıkıntılara rağmen 2020 yılında üretimi sürdüren, 16 milyon turist rakamına ulaşan, yılı pozitif büyümeyle kapatacağı anlaşılan Türkiye için 2021 yılını yeni bir atılım dönemi haline dönüştürmemiz şart. Hamdolsun, bu yıla dair öncü göstergeler, umut verici gelişmelere işaret ediyor. Üretim ve ihracat tarafı gayet iyi gidiyor. Dünyanın pek çok yerinde paniğe yol açan gıda üretimi, tedariki ve dağıtımı konusunda da hiçbir sıkıntımız bulunmuyor. Şu anda Tarım Kredi Kooperatifi de yoğun bir şekilde sayısını 180'den süratle 500'e çıkarma talimatını kendisine verdim. Çünkü biz Tarım Kredinin bu marketleriyle zincir marketlerin özellikle yüksek fiyatlarla vatandaşımızı adeta sömürdüğü bir noktada piyasayı bizim balanse etmemiz gerekiyor. İlk etapta 500 daha sonra 1000 gerekirse daha sonra bu sayıları artıracağız. Devletin görevi bu, mecburuz ve bunu da yapacağız. 'Devlet, bu işlerde bulunmaz'. Sizler, piyasayı bu şekilde adeta yağmalarsanız, kusura bakmayın. Biz, bu adımı atmak zorundayız ve atacağız.
Açıklanan ocak ayı beyaz eşya iç pazar satışı ve ihracat rakamlarının büyümenin güçlü bir şekilde sürdüğünü gösterdiğini aktaran Erdoğan, şunları kaydetti:
"Buna göre, ocakta beyaz eşya iç pazar satışı yıllık yüzde 59 artarken aynı ürünlerin ihracatında da yüzde 17 büyüme görünüyor. Bütün bunlara bağlı olarak ocakta beyaz eşya üretimi yüzde 38 arttı. İnşallah yakında diğer alanlarda da benzer sevindirici haberleri almayı sürdüreceğiz. Enflasyonu düşürme, kur istikrarını sağlama, faizleri aşağıya çekme konusundaki kararlılığımızı, attığımız her adımda gösteriyoruz. Bir süredir yavaşlamış olan uluslararası finans ve yatırım çevrelerinin ülkemize ilgisi, giderek artıyor. Kendi yatırımcılarımızı da harekete geçmeye, üretime, ihracata ve istihdama katkıda bulunmaya davet ediyoruz. Milletimizin moralini bozmaya, esnafımızı kışkırtmaya, halkı birbirine düşürmeye çalışanlara fırsat vermeden bu sıkıntılı süreci nihayete erdirmekte kararlıyız."