Güncelleme Tarihi:
Erdoğan, "Milyonlarca Nefes Teröre Karşı Tek Ses" etkinliğine katılacağı Fransa'nın Strazburg kentine hareketinden önce, Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi'nde düzenlediği basın toplantısında soruları yanıtladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir gazetecinin "Rusya, Suriye'deki operasyonlarını hızlandırarak devam ediyor. 72 saatte 60'tan fazla sorti yapıldı, artacağı yönünde mesajlar Moskova'dan geliyor. Yabancı bir kanala yaptığınız açıklamada, Rusya ile bu konuyu görüşüp, kararlarını ve eylemlerini gözden geçirmelerini isteyeceğinizi söylemiştiniz. Böyle bir temas imkanınız oldu mu? Olduysa nasıl bir yanıt geldi?", "Güvenli Bölge Tasarısı, hala masada mıdır bu son gelişmelerden sonra ve Rusya'nın bu operasyonlarından sonra destek geleceğini düşünüyor musunuz?" sorularını cevapladı.
"Rusya'nın şu anda atmış olduğu bu adımlar, Suriye'deki bu bombardıman olaylarının özellikle Türkiye olarak bizim açımızdan kabul edilir hiçbir yanı yoktur" diyen Erdoğan, bunu Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'e, gerek Moskova ziyaretinde gerekse birkaç gün önce yaptıkları telefon görüşmesinde de ifade ettiğini aktardı.
Şu anda Rusya'nın çok ciddi bir yanlışın içinde olduğunu dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu, öyle zannediyorum ki bölgede kendisini zaman içerisinde yalnızlığa götürecek bir adımın da işareti olabilir. Bunu, altını çizerek söylüyorum zira Türkiye gibi bir ülkeye rağmen bu adımları atıyor olması, bizi ciddi manada üzmektedir, tedirgin etmektedir. Aramızdaki ikili ilişkiler malumdur. Suriye ile 911 kilometre sınırı olan biziz. Rusya'nın Suriye ile bu tür bir durumu söz konusu değil. Peki Rusya o zaman burada neyi gerçekleştirmenin gayreti içinde. Suriye, rejim böyle bir talepte bulunduğu için bunu yapıyormuş. Her rejimin talebine, her ülkenin uyması diye bir şey söz konusu değildir. Bunu sizler siyasi bir karar olarak uygun görürseniz yaparsınız, uygun görmezseniz yapmazsınız. Ama burada sizlerle gerek siyasi noktada, gerekse uluslararası düzeyde bir istişari konsey oluşturmuş Türkiye'ye rağmen yaparsanız bu tabii ki bizi derinden üzer. Nitekim şu anda da geldiğimiz nokta budur ve atılan adımlar hayra alamet değildir. Rusya şu anda İran, Irak ve Suriye ile iş birliği halinde böyle bir adımı atmıştır. Biz de tabii bütün bu değerlendirmelerimizi yapıyoruz. Bu değerlendirmeleri yapmak suretiyle bu konudaki hassasiyetlerimizi, bundan sonraki süreçte çok daha farklı bir şekilde ele alacağız."
"REJİMLE İŞ BİRLİĞİ YAPAN ÜLKELER, TARİHE BUNUN HESABINI VERECEKLERDİR"
"Suriye denklemine Rusya'nın dahil olmasıyla birlikte Kürt gruplara verilen bir takım silahlar ve Kürt grupların desteklenmesi söz konusu. Burada da Türkiye kırmızı çizgilerini belirtmişti. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Ayrıca buradaki çatışmaların artmasıyla birlikte Türkiye'ye yeni mülteci akınları yaşanabilir. Türkiye'de şu an 2 milyon mülteci var. Türkiye açık kapı politikasını uygulamaya devam edecek mi? O bölgede güvenli bölge oluşturulmasıyla ilgili Türkiye'nin bir inisiyatif alması söz konusu olabilir mi?" sorusuna karşılık Erdoğan, "Kürtler'in silahlandırılması"nı yanlış bir ifade olarak değerlendirdiğini, bunları terör örgütlerinin silahlandırılması olarak ele aldığını vurguladı.
Erdoğan, PYD ve PKK'nın eş olduğunu ifade ederek, şöyle devam etti:
"Bugün Kobani'de bölücü terör örgütünün liderlerinin resimlerini her yerde görürsünüz. PYD'nin kimlerle iş birliği halinde olduğunu, kimlerle iş tuttuğunu oralarda tespit etmek mümkündür. Bunlar belge olarak elimizde mevcut zaten. Bunlara silah desteği verenler, uluslararası teröre destek veriyor durumundadır. Zaman zaman kulağımıza geliyor, 'Kürtler DAEŞ'e karşı savaşıyor' ifadesi. Bu bir defa çok yanlış bir tespit. DAEŞ'e karşı şu anda topraklarını koruma mücadelesi verenler olduğu gibi biz de DAEŞ'e karşı mücadele veriyoruz, vermeye devam edeceğiz. Niye? Terör örgütüdür de onun için ama bir diğer terör örgütünün, bir başka terör örgütüyle mücadele vermesini 'Bunlar iyi teröristtir' anlayışıyla ele almak, masaya yatırmak, bir defa adaletli bir yaklaşıma ters düşer. Bu ister A ülkesi, ister B ülkesi tarafından olsun fark etmez. Burada biz adaleti nasıl tesis edeceğiz, mazlumları mağdurları nasıl koruyacağız? Aslolan budur. Suriye'de bunca mazlum, mağdur insan varken 350 bin insanın öldürülmesi olayı var, bunun da faili var. Devlet terörü estiren bir Esed var ve bu devlet terörü estiren kişiyi, ne yazık ki bakıyorsunuz, Rusya da savunuyor, İran da savunuyor. Bunları söylediğimiz için rahatsız olanlar da var. Sortiler kimden yana? Rejimden yana. Rejimle iş birliği yapan ülkeler, tarihe bunun hesabını vereceklerdir."
"BİZ BİR YERE KADAR SABREDERİZ"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'de, 1 milyon 700 bini Suriyeli, 300 bini Iraklı olmak üzere 2 milyon mülteci olduğunu hatırlatarak, "Acaba Rusya'da ne kadar mülteci var? İran'da ne kadar mülteci var? Ama şimdi onlar gelip bu işe müdahale etme noktasında olunca bakıyorsunuz müdahale etmeye gayret ediyorlar. Biz şu ana kadar 7,5 milyar dolar harcama yaptık. Avrupa, en ufak bir mülteci akınından rahatsız değil mi? Peki tüm Avrupa'da şu anda ne kadar mülteci var diye baktığınız zaman 200 bin civarında. Şimdi yeni yeni bir o tarafa doğru bir akın söz konusu. Bize ne diyorlar? Akıl veriyorlar; 'Aman ha kapılarınızı açmayın, bize gelmesin. Bunlar sizde kalsınlar'. Biz bir yere kadar sabrederiz. Bir yerden sonra gereğini biz de yaparız. Çünkü eğer sizler kalkıp da bunun karşısında birlikte hareket etmeye destek vermezseniz, bizim de burada atacağımız adımlar, farklı olacaktır. Bunları da değerlendirmek durumundayız. Şu anda Akdeniz ve Ege'de bütün olaylarda bizim Sahil Güvenlik'in denizlerden topladığı mülteci sayısı, yılbaşından bu yana 60 bini bulmuştur. Bu bizim insani ve vicdani görevimiz olduğu için yapıyoruz. Diğerleri, 'Bırakın ölsün', 'Bırakın batsın' diye bakıyor ama biz böyle bakamayız" değerlendirmesinde bulundu.
Suriye sınırında güvenli bölge oluşturulmasına ilişkin soru üzerine Erdoğan, bu konunun gündemlerinden çıkmayacağını belirterek, "Çünkü biz güvenli bölgenin tesis edilmesini Amerika'ya teklif ettik. Aynı şeyi Rusya'ya da teklif ettik. Niye teklif ettik? Buradaki insanlar aynı zamanda kendi topraklarına da dönmek istiyorlar" dedi.
Erdoğan, güvenli bölgenin tesis edilebilmesi için de uçuşa yasak bölgenin olmasının şart olduğuna işaret ederek, şöyle devam etti:
"Aksi taktirde güvenli bölge diye hazırladığınız yerler hepsi ölüme açık havzalar gibi olmuş olur ki bu da tabii adil bir yaklaşım olmaz. Eğit-donat... Bu çalışmaları biz yapıyoruz. Başkaları da yapıyor. Ama şimdi eğit-donat çalışmalarını yaparken yine Türkiye yalnız bırakılırsa herhalde bu da insaf dışı bir yaklaşım olur. Biz yapıyoruz, yine yapmaya devam edeceğiz. Onu da söyleyeyim."
"EĞİT-DONATTA GAYRETİMİZİ SÜRDÜRMEYE DEVAM EDECEĞİZ"
Bir gazetecinin "ABD Başkanı Obama'nın bir açıklaması oldu. Eğit-donat programı konusunda istenilen oranda başarılı olunamadığını söyledi. Sizin bu konudaki değerlendirmeniz ne olacak?" şeklindeki sorusu üzerine ise Erdoğan, şu anda bu işin tam manasıyla mevzisinde Türkiye'nin olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:
"İşin içinde olan biziz. Biz elimizden geleni yaptığımız için diyoruz ki biz şu anda başarılıyız çünkü elimizden geleni yapıyoruz. Tabii Amerika bu konuda eğer başarılı olamadığını anlıyorsa, başarılı olması için ne gerekiyorsa bunu yapması lazım. Nedir? Bizim şu anda yetkilendirdiğimiz birimlerle Amerikalı birimlerin demek ki çok daha sıcak ilişki içerisinde olması lazım. Ona göre de bu adımları atmamız lazım. Ama şöyle 'Bir uğradım, görüşelim' deyip ondan sonra kaybolursan tabii ki eğit-donatta da başarılı olamazsın. Bizden bu konuda ne istendiyse biz bunu güne kadar yaptık. Fiziki mekanlar olarak yaptık, en ideal imkanları hazırladık ve kendileri de gelip buraları gördükleri zaman, 'Gerçekten bizde bu tür fiziki mekanlar, imkanlar yok' diyerek hep takdirlerini bildirdiler. Bundan sonraki süreçte de biz aynı şekilde eğit-donatta da gayretimizi sürdüreceğiz."
"EĞER BÖLGEDE SORUN YAŞARSAK SORUMLUSU YÜKSEK SEÇİM KURULUDUR"
Erdoğan, "Yüksek Seçim Kurulunun sandık taşıma taleplerini reddetmesi"yle ilgili soruya ilişkin de burada bir kavramın yanlış tespit edildiğini düşündüğünü dile getirerek, "Sandık taşıma olarak değil, burada sandıkların yer belirlenmesi olarak bunu değerlendirmek lazım. Zaten YSK'nın yanlışa düştüğü yer de burası olmuştur" diye konuştu.
Oy kullanma mahallerini ilçelerde ilçe seçim kurullarının belirlediğini, onların üzerinde de il seçim kurulları olduğunu ifade eden Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Yüksek Seçim Kurulu aslında bunlarla pek ilgilenmez. Daha çok dar kapsamlı olarak ilçe, il buralar. Yani o nerede kullanılacak, hangi sandık nereye yerleştirilecek bunların belirlenmesini bunlar yapar. Şimdi ise bu seçimlere giderken özellikle belli bölgelerdeki sıkıntıları da göz önüne alarak vatandaşın demokratik hakkını en ideal şekilde kullanabileceği imkanları hazırlama sorumluluğu kimdedir? İlçe seçim kurulundadır, il seçim kurulundadır. Bunlar vatandaşın demokratik hakkını en ideal şekilde kullanabilmesi için bunu hazırlaması lazım. Yoksa taşımalı sistem vesaire bunlar anayasa değişikliği gerektiren konular. Dolayısıyla bunların şu anda zaten yapılması mümkün değil. Kaldı ki parlamentodaki siyasi partiler de bu tür bir anayasa değişikliğine pek yanaşmadılar. Şimdi durum böyle olunca ama sandık mahallerinin belirlenmesi konusunda bazı ilçe seçim kurulları ne yaptı? Belli yerler belirledi. Şimdi Yüksek Seçim Kurulunun almış olduğu bu karar aynı zamanda o kararları da adeta yok farz etmiş oldu. Bu bakımdan temenni ederim ki bu seçimlerde, 7 Haziran seçimlerinde yaşadığımız sıkıntıları, bölgede yaşamayız. Eğer yaşarsak bunun sorumlusu da Yüksek Seçim Kuruludur. Çünkü şartlar ortadadır."
Erdoğan, bilgisine, ilmine değer verdikleri insanların dahi bu konuda sıkıntı yaşadığını ifade ederek, "Mesela dün bir dostumla görüştüm, 'Eşim oyunu kullanamadı. Eşimin oyunu oradaki kurul üyesi kullandı. O anda ben de dışarı çıkmıştım. Eşim, 'Beni yaktın' diyerek bana feryat etti' dedi. Dışarıdan anlatıldığı gibi değil bunlar. Bölge o noktada 7 Haziran'da çok sıkıntılı bir süreç yaşadı ama şu anda İçişleri Bakanlığımız bütün tedbirlerini en üst düzeyde almak suretiyle inşallah bu zararı asgariye indirerek, vatandaşın çok daha rahat oy kullanma imkanını hazırlar" şeklinde konuştu.
AHMET HAKAN’A SALDIRI
Cumhurbaşkanı Erdoğan, gazeteci Ahmet Hakan Coşkun'un darbedilmesine ilişkin soru üzerine, her zaman şiddetin karşısında olduklarını söylediklerini belirtti.
Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bununla ilgili basın başdanışmanım gerekli açıklamaları yapmanın ötesinde kendisiyle bu görüşmeleri yaptı. Ama şunu da bilmemiz lazım. Olayı tasvip etmek mümkün değil ancak köşelerinde zaman içerisinde başka köşe yazarlarını lanetleyen, onları hedef gösteren yazılardan da bu arkadaşlarımızın kaçınması lazım. Cumhurbaşkanı olarak basın danışmanım bunu söylemiştir."
Birçok yayın grubuna yönelik şiddet gösterileri yapıldığını, hatta ses bombaları atıldığını, silahla araçlarının tarandığını ifade eden Erdoğan, "Bütün bunlar da olmuştur. Bu insanlar acaba o zaman kendileri ne durumdaydı? Bunu da sormak lazım. Ama ben buna rağmen basın danışmanım aramıştır. Kendilerine bu konudaki düşüncelerimizi, 'geçmiş olsun' temennilerini de bildirmişlerdir. Şiddetin karşısındayız. Hele hele basın özgürlüğü noktasındaki tavrımız, Başbakanlığımız döneminden bu yana her zaman bellidir. Bundan sonra da biz aynı çizgideyiz, aynı noktadayız. Yeter ki bütün medya grupları, aynı hassasiyeti göstersinler. Kendilerine geldiği zaman 'yandım' demesinler. Başkalarının başına geldiği zaman da aynı hassasiyeti onlar da göstersinler" diye konuştu.