Güncelleme Tarihi:
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Avukatlar Günü dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda avukatları kabul etti. Kendisini ziyaret eden avukatlara hitap eden Erdoğan, barolar başta olmak üzere meslek kuruluşlarının seçim yöntemlerinin değiştirilmesine ihtiyaç olduğunu belirterek, "Ülkemizin içinden geçtiği kritik süreç, her türlü ayrışmayı bir kenara bırakarak bir ve beraber olmamızı ortak hedeflerimiz doğrultusunda kenetlenmemizi gerektiriyor. Meslek kuruluşlarının önemli bölücü maalesef bu konuda çok iyi bir imtihan vermedi. Çok iyi bir imtihan da vermiyor." dedi. Erdoğan, "Bunun için barolar başta olmak üzere meslek kuruluşlarının seçim yöntemlerinin değiştirilmesine ihtiyaç olduğuna inanıyorum. Barolarda ve diğer meslek kuruluşlarında tüm farkı görüşlerin ifade edebilmesine, farklı seslerin kendilerini duyurabilmelerine imkan sağlayacak çoğulcu bir yapıyı tesis etmeliyiz. Meslek kuruluşlarının belirli menfaat gruplarıyla belirli ideolojilere mensup kesimlerin tasallutundan kurtarılması en az bu mesleklerin kendileri kadar önemlidir. Çok sesliliğe imkan veren bir yapıya kavuşturulmaları halinde meslek kuruluşlarının hem itibarlarının artacağı hem de temsil güçlerinin yükseleceği açıktır. Hükümetin ve Meclis'in de üzerine düşenleri süratle yerine getirmesiyle bu meselenin içinde bulunduğumuz yıl bitmeden çözüme kavuşturulması mümkündür. Bu doğrultuda atacağınız tüm adımlarda yanınızda olduğumu özellikle belirtmek isterim" ifadelerini kullandı.
"TERÖRİSTLERE SAHİP ÇIKAN GÜYA AVUKATLARA ŞAHİT OLDUK"
Avukatlık bürosu adı altında terör örgütünün birimi olarak çalışan sözde avukatların olduğunu söyleyen Erdoğan, "Kimse size itibar vermez. Güç vermez. Bunu eğitiminizle, mesleki kabiliyetlerinizle, dayanışmanızla sağlayacak olan sizsiniz. Her meslekte olduğu gibi avukatlar arasında da bu sıfatı istismar ederek başka emeller peşinde koşanlar olduğu gibi bundan sonra da olanlar muhakkak olacaktır. Nitekim ülkemizde adliyede görevini yapan bir savcımızı şehit eden teröristlere bakınız hukuki yardım sağlayan, savunan demiyorum; sahip çıkan, onlar için eylem yapan güya avukatlara şahit olduk. Avukatlık bürosu adı altında terör örgütünün birimi olarak çalışan sözde avukatların olduğunu biliyoruz" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Aynı durum gazeteci kimliği, buranın şimdi altını özellikle çiziyorum, akademisyen kimliği, doktor, öğretmen kimliği taşıyanlar için de geçerli. Şüphemiz var mı? Bakıyorsunuz son zamanlarda, efendim akademisyen, akademisyen olduğuna göre tutuksuz yargılansın. Ne demek? Suçluysa, eğer buna yargı hükmettiyse o da tutuklu yargılanacak. Diğerinden onun ne farkı var? Avukatlar hukukun üstünlüğünü sağlama, adaletin tecellisine yardımcı olma misyonları dolayısıyla bu fotoğrafın içine hiç yakışmıyor" açıklamasında bulundu.
Konuşmasında Gezi Parkı olaylarını hatırlatan Erdoğan, söz konusu eylemlerin kısa sürede balon misali söndüğünü belirterek "2013 yılından itibaren yeni yöntemleri devreye soktular. Önce Gezi olayları denen hadise üzerinden ağaç, yeşil, çevre gibi kavramlar üzerinden şahsıma ve hükümete muhalif olan herkesi mobilize ederek sosyal bir kaos çıkarmayı denediler. Başlangıçta kullanılan kavramların çekiciliğine kapılarak bu işe sempatiyle bakanlar bile daha sonra 'Mesele Gezi Parkı değil, sen hala anlamadın mı' şifresini duyunca gerçeği gördüler ve geri çekildiler. Bu tutmadı. İçinde milletin, halkın olmadığı her hareket gibi Gezi Parkı eylemleri de kısa sürede balon misali söndü, gitti" dedi.
"YILLAR SONRA YENİDEN ÜLKEMİZE BİR KAN VE CAN PAZARI KURDULAR"
7 Haziran seçimleri üzerinden 'paralel yapı' iddialarına değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bu yöntem tutmayınca daha sinsi, daha ince planlanmış, kaleyi içeriden fethetmeye yönelik bir operasyonun düğmesine basıldı. Paralel ihanet çetesi harekete geçirilerek şahsımla birlikte bu ülkenin tüm büyük projelerini, yatırımlarını hedef alan bir saldırı başladı. Ama burada işin içinde millet yoktu. Öyle olunca Allah'ın yardımı ve milletimizin desteğiyle biz hamdolsun bu saldırıyı da boşa çıkardık. Yine durmadılar. Önce tüm güçleriyle bölücü terör örgütünün güdümündeki partiye destek verip meşreplerine ve hedeflerine uygun bir siyasi aktör üretmeye çalıştılar. 7 Haziran seçimlerini herkes bu partinin zaferi gibi gördü. Ama aslında yaşanan büyük bir hezimetti. Çünkü çok daha farklı, keskin bir sonuç hedefleniyordu. Olmayınca da bu defa en aşağılık, en insanlık dışı yöntemi devreye soktular. Yıllar sonra yeniden ülkemize bir kan ve can pazarı kurdular. Bölücü terör örgütü temmuz ayından itibaren eylemlere başladığında işin gerisinde yıllar süren bir hazırlığın örgütün kapasitesini ve zekasını çok aşan bir planlamanın bulunduğunu gördüm. Bunu arkadaşlarımla da paylaştım."
"ŞEHİT OLAN GÜVENLİK GÜÇLERİMİZ OLMASA..."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Dikkat ederseniz Gezi olayları da aslında içeride planlanmış bir olay değildi. Şimdi o üst akıl ortaya çıktı. Bunu dillendirmeye başladılar. Hele hele son ABD seyahatinde bu uygulama çok daha açık ve net ortaya çıktı. Dikkat ederseniz Gezi olayları da paralel yapının darbe teşebbüsü de 7 Haziran öncesinde oluşturulan iklimde bölücü terör örgütünün eylemlerine başlaması da zahirde birbirinden bağımsız görünüyor. Ama esasta hepsi aynı oyunun birbirilerini takip eden sahneleridir. Aynı davanın, aynı dosyanın birbirilerini takip eden duruşmalarından söz ediyoruz. Şayet şehit olan güvenlik güçlerimiz, hayatlarını kaybeden sivil vatandaşlarımız olmasa inanın bana terör örgütünün eylemleri bizim için Gezi'den daha büyük bir tehdit değil. Şehitlerimizin acısı dışında bu mücadelenin başarısı konusunda en küçük şüphemiz yok" ifadelerini kullandı.
"PKK, PYD, ASALA, PARALEL DEVLET YAPILANMASI, ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE GRUBU ORADA"
ABD ziyareti kapsamında Brookings Enstitüsü'nde verdiği konferans öncesinde yaşanan olaylara değinen Erdoğan, "Malum yapılar gelmiş. Yaklaşık 100-150 kişi. Hayatta bir araya gelemeyecek olanlar bir arada. PKK, PYD, Asala, paralel devlet yapılanması orada, baktım ki Atatürkçü Düşünce Grubu onlar da orada. Beşi bir araya gelmiş. Önce hepsi bana saldırıyordu. Kimisi YPG'nin paçavrasını sallandırıyor. Öbür tarafta bakıyorsunuz paralel devlet yapılanmasının malum bir temsilcisi onlarla yan yana. Biraz sonra Atatürkçü Düşünce Grubundan birileri onlara saldırdı. Onlar birbirine girdi. Öbür tarafta da sağ olsun bizi destekleyen bir grup. Bağırıp çağırdıkları kim? Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı. Tablo çok açık, net ortada. Kimler kimlerle bir araya geliyor? Kime karşı bir araya geliyor? Nerede bir araya geliyor? Amerika'da ve oradaki güvenlik güçlerinin herhangi bir şekilde müdahalesi söz konusu değil. Orası özgürlükler ülkesi. Ama kısa bir süre önce aynı yerde Obama'ya Twitter'dan, Facebook'tan ölüm tehdidi gönderen birisi çok kısa uzatmadan 3 yıla mahkum oluyor. Şu anda içeride, özgürlükler ülkesi ya içeride. Bizde pek öyle tweetten gelenlere karşı böyle mahkum olanları pek görmedim. Bana bunca hakaretler, ölüm tehditleri oluyor. Hiç, sadece olsa olsa tazminat alıyoruz. Tazminatları da ben almıyorum zaten avukat arkadaşlara bildiğiniz gibi yapın diyorum" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Amerika'da bu yapının nasıl bölücü örgütün mensuplarıyla Ermeni komitacılarıyla koyun koyuna olduğunu bizzat bu son seyahatte gördük, yaşadık. Bürokraside, iş dünyasında, sivil toplum örgütleri içinde pusuda bekleyen paralel yapı mensuplarının buldukları her fırsatta nasıl içlerindeki kini, düşmanlığı, husumeti ortaya döktükleri gayet iyi biliyoruz. Yalanın, iki yüzlülüğün, sahtekarlığın en üst seviyeye çıktığı bu yapının mensuplarına ve ihanetlerine karşı daima teyakkuz halinde olmalıyız. Takiye bunlarda var. Onun için de çok çok dikkatli olmak lazım" dedi.
"BUNLAR BİZİM VATANDAŞIMIZ DAHİ OLAMAZ"
Terörle mücadelede kararlılık vurgusu yapan Erdoğan, şöyle konuştu:
"Akademisyen görünümlü destekçi, gazeteci kimlikli casus, siyasetçi kılıklı eylemci, memur ünvanlı milis olarak terör örgütünün emrine girenlerin elinde silahı, bombası olan teröristlerden hiçbir farkı yoktur. Kuzu postuna bürünmüş sırtlanlar da terör örgütü mensuplarıyla aynı amaca hizmet ediyorlar. Devletine ve milletine ihanet içinde olan hiç kimseyi sırtımızda taşımak zorunda değiliz. Belki biz bir ölüyoruz ama en az 10 da 20 de 30 da onlardan öldürüyoruz. Bu, bu şekilde devam ediyor. Terör örgütünün yandaşlarını devre dışı bırakmak için vatandaşlıktan çıkartmak dahil gereken tüm önlemleri almakta kararlı olmalıyız. Bunlar bizim vatandaşımız dahi olamazlar. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne kem gözle bakan, kötü niyet besleyen herkese milletim adına Cumhurbaşkanı sıfatıyla ben de meydan okuyorum."
"PARLAMENTO YARGILAMANIN ÖNÜNÜ AÇSIN"
Dokunulmazlık tartışmalarına değinen Erdoğan, parlamentoya yargının önünü açması konusunda çağrı yaparak "Son dönemlerde gündemde olduğu halde ağırdan alınan dokunulmazlık meselesinin bir an önce halli gerekir. Buradaki yanlış tanımlamalara kulak vermemek gerekir. Hala acaba öyle mi olur, böyle mi olur. Bunun öylesi, böylesi yok. Nasıl olacağı ortada, belli. Bir an önce mesafe kat edip kim geliyorsa onlarla beraber yola devam edip yasal düzenlemeyi parlamentodan süratle çıkarmak lazım. Bunu geciktirmenin de hiçbir anlamı yok. İpe un sermenin de anlamı yok. Hala birileri ipe un seriyor. Gelen sayı da ortada, hepsi ortada. Yargı ortada. Burada yargılama merci siyaset mi? Değil. Yargı topu parlamentoya attı. Parlamento burada yargılama yapacak durumda mı? Değil. Parlamentoya düşen nedir? Yargılamanın önünü açmaktır. Parlamento yargılamanın önünü açsın bıraksın yargıya. Yargı ne karar verecekse o kararı versin. Bize düşen de hayırlı olsun demektir. Bu adımın atılması lazım. Aksi takdirde her yerde esiyorlar, gürlüyorlar ve istedikleri gibi de hareket ediyorlar" ifadelerini kullandı.
Çözüm sürecine atıfta bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Hiçbir zaman şu anlayışın içerisinde olamayız. 'Oturalım, konuşalım'. Artık bu devletin, bu teröristlerle oturup konuşacak hiçbir meselesi yoktur. O iş bitmiştir. Biz demokratik açılım dedik mi? Dedik. Adım atıldı mı? Atılmadı. Milli, birlik ve kardeşlik dedik mi? Dedik. Yaklaştılar mı? Hayır. Son olarak çözüm süreci dedik. Orada da aynı durumla karşı karşıya kaldık. Cumhurbaşkanlığım dönemimde de netice alamayınca artık bu kaldırılmıştır, demedim. Buzdolabına konulmuştur, dedim. Silah, her şey bırakılır. Bu iş biter. Bunlar gömülür. Betona gömülür veyahut da güçlerimiz bunlara bunun bedelini ödetir. Ondan sonra da biz zaten ülkede 79 milyon refah, huzur içinde olduktan sonra zaten bunlara ihtiyaç yok. Yola devam ederiz."