Güncelleme Tarihi:
SUUDİ Arabistan’daki zirve dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını yanıtlayan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, özetle şunları söyledi: “Öncelikle bizler Riyad’a, Filistin’de yaşanan katliama karşı ortak ses verip, ortak çözümler üretmek için geldik. Bir gün önce de Dışişleri Bakanım Hakan Fidan buradaydı ve İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Birliği’nin Dışişleri Bakanları ile orada bir toplantı yaptılar. Bu toplantılarda, sonuç bildirgesinin bütün çerçevesini çizdiler. Evet, İslam İşbirliği Teşkilatı’nın geleneğinde genelde kınamak vardır. Devletler, çeşitli nedenlerle çok fazla aksiyona girmezler. Ama geçen Olağanüstü İcra Komitesi Toplantısı’ndan itibaren bizim kafamız ne yapılması gerektiği konusunda netti ve son gelişmelerin detaylı bir biçimde sonuç bildirgesine eklenmesini talep ettik ve kabul ettirdik.
HEM TAKTİK HEM STRATEJİK KISMI VAR
Hemen hemen icra ile ilgili bütün teklifler bizden geldi. Böylelikle zirveye gitmeden önce planladığımız konuların hepsinin nihai metne konulması sağlandı. Gerçekten çok fazla eylem noktası içeren, bugüne kadar hiç söylenmemiş, yerleşimcileri terörist olarak tanımlayan, hatta jeostrateji üreten bir metin var burada. İlk defa İsrail’in nükleer silahlarından hareketle bölgede “Nükleer Silahlardan Arındırılma Konferansı”nı teklif ediyoruz. Yani olayın hem taktik kısmı var hem stratejik kısmı var. İkisi iyi bağlandı birbirine.
‘ABLUKAYI KIRMA İFADESİ’ KONULDU
Özellikle yardım nasıl götürülecek konusunda daha da ileriye gidildi, ‘ablukayı kırma’ diye bir ifade konuldu mesela. Diplomatik tanımlamanın önüne çok giderek eyleme yönelik bir tanımlanma getirildi. Üye ülkeler ilk önce bize, “Ya bunların bir kısmı yapılmazsa niye yazıyoruz biz?” dediler. Biz de hep şunu söyledik, “Ortaya söylemin çıkması lazım ki arkasından eylem gelsin. Bir şey yapmak isteyen bir ülke olursa, bu metnin referans noktası olması lazım. Daha da önemlisi, Batı şunu görsün, Filistin’den dolayı onlarla bizim aramızdaki mesafe giderek açılıyor ve bu da onun göstergesi. Bu argümanlar üzerine bu ağır maddeleri kabul ettiler.
OTURUP KONUŞUP DAĞILMA OLMADI
Hep söylerim, İranlıların bir atasözü vardır “Oturdular, konuştular, dağıldılar” diye. Şimdi bu bildiri, yani oturulup, konuşulup, dağılınan bir zeminde oluşan bir bildiri olmadı. Tam aksine, eyleme geçirilmesi gereken başlıklar var. Hele hele o işgalci yerleşimcilerle ilgili, onları terörist olarak ilan etmek ki, o çok çok önemli. Bir de tabii o ablukayı kırma, yarma hareketi burada büyük bir önem arz ediyor. Nükleer silahlardan arındırma meselesi de çok çok önemli ve bu orada gerek İsrail gerekse İsrail’in arkasında olanları da bir yerde deşifre ediyor.
İKİ TEŞKİLATIN DA TARİHİNDE BİR İLK
Mesela, Macron şu anda değişik açıklamalar yapmaya başladı. Ama sen baştan hemen gittin, ziyaret ettin ve her türlü desteği verecek havasında gözüktün. Ama bu defa buralardaki ölümlerin, katliamın boyutunun çok çok ileri olduğunu söylemek suretiyle, ona karşı o da bir eylem politikası geliştirmenin havasına girdi. Şimdi burada özellikle gerek İslam İşbirliği Teşkilatı ile Arap Ligi’nin bir araya gelerek bu adımı atmış olması büyük önem arz ediyor çünkü iki teşkilatın tarihinde ilk kez böyle bir toplantı gerçekleşti.”
AYM YARGITAY TARTIŞMASI: TARAF OLACAK HALİM YOK
- ERDOĞAN, Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay arasındaki tartışmaya ilişkin şöyle konuştu: “Yani bireysel başvuruyla ilgili yasal düzenlemeye gitmek zor bir olay değil. Bütün iş Cumhur İttifakı’nın alacağı karara bağlı, atacağı adıma bağlı. Fakat bireysel başvuruyu hallettikten sonra iş bitmez. Bundan sonra bu bireysel başvurunun dayandığı kapı neresi olacak? Yine Anayasa Mahkemesi olacak. Önce Anayasa Mahkemesi’nin buna hazır hale gelmesi lazım. Zira birçok yasal düzenlemeler Anayasa Mahkemesi’ne gidiyor. Anayasa Mahkemesi’nde ters yüz ediliyor. Burada da parlamento böyle bir kararı alır ama bu karar Anayasa Mahkemesi tarafından ters yüz edilirse, bu zaman kaybından başka bir şeye yaramaz. Onun için parlamento şu anda malum plan bütçe çalışmalarına devam ediyor. Ama bireysel başvuruyla ilgili olarak, bunu zamanında Anayasa Mahkemesi’nin çalışmalarına hız kazandırır diyerek çıkarttılar. Şu anda öğrendim. Dedim ne kadar bireysel başvuru var? Yanıt 130 bin. Demek ki Anayasa Mahkemesi’nin çalışmalarını hızlandırma hedefini sağlamamış maalesef. Bunların üzerinde durmak, hayali davranmamak lazım. Buradaki kavganın tarafı olacak halim yok, o ayrı bir şey. Ama işin hakemliğine gelince bu hakemliği yapma da tabii bize görev düşebilir. O da bize yine Anayasa’nın yüklediği bir görevdir Cumhurbaşkanı olarak. Yargıtay Başkanı’yla zaten görüştük. Anayasa Mahkemesi Başkanı’yla da gerekmesi halinde görüşürüz. ”
‘DÜNYA BEŞTEN BÜYÜK’ BİR ADALET MANİFESTOSU
- BİRLEŞMİŞ Milletler’in Gazze dramı karşısında çaresizliğini anlatan Erdoğan şöyle konuştu: “Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi dahi şu anda bir netice alamıyor. Yani bir tane üye orada ters davransa hiçbir şey yok. Şimdi bunları bizim Birinci Dünya Savaşı sonrasına değil sıfırdan başlayacak bir adımı önce ülkelere kabul ettirmemiz lazım ve hep birlikte de bu adımın atıldığını bütün dünyanın görmesi lazım. Dünyanın beşten büyük olduğunu söylediğimizde bazıları bunu kuru bir slogan zannediyor. Bu aslında bir adalet manifestosudur. Kendini güncellemeyen, yenilemeyen hiçbir yapı yeni dünya düzeninde varlık gösteremez. İkinci Dünya Savaşı sonrası oluşturulan bir yapının da güncellenmesi artık elzemdir. Birleşmiş Milletler’deki daimi üyelik ve veto sistemi değiştirilmeli. Dünyanın geleceği, halkların yaşamları veto hakkına sahip 5 ülkenin insafına bırakılamaz.”
ALMANYA ZİYARETİNDE BATI’YA MESAJLAR
- CUMHURBAŞKANI, Gazze için diplomatik temaslarını anlatırken yapacağı ziyaretlere dikkat çekti: “15 Kasım’da, eşimin, lider eşleri ile toplantısı var. Kaç lider eşi gelecek bilemiyorum. Şu anda görüşmeler devam ediyor. Bundan sonra 17 Kasım’da bizim bir Almanya ziyaretimiz var. Bu Almanya ziyaretimizde de tabii Batı’ya yönelik bazı mesajlarımız olacak. Veyahut da Batı’nın en güçlü ülkesi Avrupa’nın Almanya olması hasebiyle de tabii oradan Avrupa’ya bir ses olur. 21 Kasım’da da inşallah bizim bir Cezayir ziyaretimiz olacak. Cezayir ziyaretini çok önemsiyorum. Çünkü Cezayir, duruşunu her zaman net ortaya koyabilen bir ülke. Afrika’da tesir alanı geniş bir ülke. Onun için Sayın Tebbun’la da bu görüşmeyi çok çok önemsiyorum.”
ABD BAŞKANI’NA: ÇÖZÜMDE KİLİT ÜLKEYİZ
- CUMHURBAŞKANI, ABD’yle ilişkiler sorusuna özetle şu yanıtı verdi: “ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken daha yeni buradaydı. Herhalde bizi bundan sonra Biden ağırlar. Benim Biden’ı aramam şık olmaz. Ortadoğu’da, Doğu Akdeniz’de, bölgemizde kilit ülke konumunda olduğumuzu sadece biz söylemiyoruz. Bu coğrafyada Türkiye’ye rağmen bir girişimde bulunmak, plan yapmak mümkün değil. Bizim durduğumuz yer, takındığımız tavır, değerlerimiz ve ilkelerimiz bellidir. Bizim çabamız insan hayatını korumak, barışı sağlamak, savaşları sonlandırmak ve masumların gözyaşlarını silmek içindir. Bizim durduğumuz yerin kıymetini anlayabilecek herkese kapımız açıktır. Sorunun çözümü için en uygulanabilir önerileri sunan ülke Türkiye. Bölgedeki krizlerin, sorunların çözümü için kilit ülke Türkiye. Coğrafyamızdaki tüm ülkelerle görüşebilen, çatışan, savaşan tarafları aynı masada toplayabilen tek ülke Türkiye.”
HİLAL-HAÇLI SAVAŞINA DÖNMEYECEK
"Burada bir taraftan Mısır’la görüşmeler yapıp bir taraftan Körfez ülkeleriyle görüşmeler yapıp Amerika’yı bizim baskı altına almamız lazım. Amerika’yı baskı altına alarak, Amerika’nın İsrail’e baskısını artırması lazım. Batı’nın İsrail’e baskısını artırması lazım. Hangi Batı ülkesiyle Körfez ülkeleri eğer ilişki halindeyse oraya yapacakları baskıyla İsrail üzerindeki etkilerini arttırmak lazım. Ateşkesin sağlanması bizim için hayati derecede önemlidir. İşimiz ateşkesi sağlamakla da bitmeyecek, aksine daha da yoğunlaşacak. Gazze’deki kardeşlerimize ulaşıp yaralarını sarmak için bölge ülkelerinin dayanışması çok önemli olacak.
Akan kanın durması, sivil ölümlerinin son bulması için İran ya da başka devletlerle atılacak her adımı görüşmeye, harekete geçmeye hazırız. Diğer yandan bu savaş, hilal-haçlı savaşına dönmeyecek. Çünkü bu savaş iyi ile kötünün, yalan ile hakikatin, mazlum ile zalimin, hak ile batılın savaşı haline gelmiştir."