Güncelleme Tarihi:
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhur İttifakı'nın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Binali Yıldırım ve 39 ilçenin belediye başkan adaylarıyla TRT ortak yayınına katılarak, soruları yanıtladı.
Erdoğan, 59 il ile 29 ilçede mitinge katıldığını, mitingleri 35 ilçe ile tamamlayacağını söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan İstanbul Büyükşehir Başkan Adayı Binali Yıldırım, Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mehmet Özhaseki, İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Nihat Zeybekci başta olmak üzere tüm belediye başkan adaylarının yoğun bir performans ortaya koyduklarını belirtti.
Cumhur İttifakı olarak çok farklı bir performans izlediklerini dile getiren Erdoğan, "Çünkü çalışmazsak netice almak da mümkün değil. Hele hele bir beka meselesi gündemde olunca bu beka meselesinde de bunu millete iyi anlatmak ve neticesini de buna göre koparmamız lazım." değerlendirmesinde bulundu.
Cumhur İttifakı'nın karşısında zillet-illet ittifakının bulunduğunu ifade eden Erdoğan, Cumhur İttifakı adına seçimlerin hayırlı bir neticeyle sonuçlanacağına inandığını kaydetti. Erdoğan, şöyle konuştu:
"Bunun karşısında da Cumhur İttifakı olarak bizim güçlü bir çıkış yapmamız lazım. Bu yerel seçimleri de kesinlikle Cumhur İttifakı'nın lehine çevirerek, özellikle de 1 Nisan'dan itibaren Türkiye'ye yeni bir güne çıkmamız lazım. Çünkü bir tanesi diyor ki, 'Bu bir intikamdır' diyor. Bunun herhalde bir yerlerden zoru var. Bütün bunlar karşısında biz tabii vakur bir şekilde yolumuza devam ederken bunların 'intikam' gibi ifadeler kullanması, öbür taraftan yalanlarla dolu bir kampanya sürdürmeleri, bunlar bize yakışmazdı. Biz bu yollara da tevessül etmeden, işi kararlı, ciddi ama yoğun çalışmayla sürdürdük ve projelerimizi anlattık.
Proje bazlı bir çalışmayı bütün belediye başkanı arkadaşlarım, büyükşehirler olsun, tüm ilçe belediye başkanlarımız olsun, yapacaklarını anlattılar. Yapacaklarını anlatmak suretiyle de milletimizin onayına bunu sundular. Ben de bu bakımdan pazar akşamının inşallah Cumhur İttifakı olarak, partimiz olarak çok hayırlı bir neticeyle sonuçlanacağına inanıyorum."
İstanbul'un tarihi itibarıyla payitaht, uluslararası camiada gıpta ile bakılan bir kent olduğuna vurgu yapan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Biliyorsunuz kimler İstanbul'u kendi strateji kayıtlarına almadı ki, kimler bu stratejik kayıtlar içerisinde İstanbul'u hedef göstermedi ki. Ama tabii bizim İstanbul'la ilişkimiz ise Sevgili Peygamberimizin müjdesine dayalı olandı. Onun için 1453 çok anlamlıdır. Bizim için 1453 ne kadar anlamlıysa bunun karşısında olanlar, işte Gezi olaylarında yaşadık ya, 'Zulüm 1453'te başladı' diye duvarlara yazanlar vardı ya, işte bunlar da aynen haçlı zihniyetinin Türkiye'de, yani içimizdeki uzantılarıdır. Bu denli İstanbul önemlidir.
En son Çanakkale, bu mücadele niye verildi? Çanakkale'deki hedef neresiydi, Çanakkale miydi? Hayır. Çanakkale'yi aşıp İstanbul'a gelmekti, İstanbul'a girmekti. Ama Gazi Mustafa Kemal'in liderliğinde, o zaman 'Hey 15'li 15'li' meselesinde, o 15 yaşındaki yavrular, kınalı kuzular, hepsi tıp öğrencileri vesaire, asker yok, beklenen sayıda böyle bir şey yok, teknoloji ise hepsi düşman kamplarının içerisinde ve Seyit Onbaşı gibi birçok kendini o yola vakfeden Mehmetimiz, Mehmetçiklerimiz işte Çanakkale'de onlara geçit vermediler ve Çanakkale'nin sularına onları gömdüler ve İstanbul orada adeta virgül değil, noktayı koydu. Ve Çanakkale geçilmez... İşte o 'Çanakkale geçilmez' ifadesi İstanbul içindir, Karadeniz için değil."
Erdoğan, "Orada da bu işi başaramadılar fakat iş bitti mi, bitmedi. İşte 16 bin 500 kilometreden Yeni Zelanda buraya geldi. Avustralya buraya geldi. Niye geldiler? Neydi dertleri? İstanbul. Onun için İstanbul bizim için çok önemli. Bakın onlar hala İstanbul demiyor, Konstantinopol diyor. Ve şimdi bu şuur içerisinde evlatlarımıza bir defa İstanbul'un bu gerçek durumunu, o manevi konumunu çok iyi anlatmamız lazım. Yani oturduğun bu şehir rastgele bir şehir değil. Bu şehrin farklılığı var. Biz de bu sevda ile bu doğduğumuz şehre aşık olduk. Benim doğduğum, büyüdüğüm İstanbul'un müstesna yerleri değildi. Ben Kasımpaşa'nın bir kenar köşesinde doğdum. Onun da tarihi itibarıyla önemli bir yerdi ama çünkü bütün Osmanlı ordularının okçularının yetiştirdiği yerin hemen kenarında olan bir mahallede doğdum, o mahallede büyüdüm. İki odalı kirada oturduğumuz bir evde büyüdük. Oradan geldik." diye konuştu.
Binali Yıldırım'ın aslında Kasımpaşalı olduğuna işaret eden Erdoğan, "O tabii Erzincan'dan çıktı oraya geldi. Ben doğdum, büyüdüm oradayım. Daha sonra yollarımız bu davada birleşti, bütünleşti. Beraber bu yolda yine yolculuğumuz devam etti. Tabii 40 yıllık bir siyasi geçmişim var. Siyasette şu andaki bu siyasi partilerin başında olanların hiçbirinin böyle gençlik kollarından yetişip öyle buralara kadar geleni yok. Hiçbirisinin alakası yok. Kimisi gökten zembille inmiş, kimisi farklı şekilde dolaylı yollardan gelmiş. Biz ise gençlik kollarından itibaren siyasetin içinde yetişmiş, büyümüş... Ve bunun da ilk başladığım yer Kasımpaşa. Beyoğlu Gençlik Kolları'nda başladık, ondan sonra İstanbul derken, Merkez Karar Yürütme filan vesaire yürüdük. Ve tabii Beyoğlu Belediye Başkanlığı seçimleri ilk adımdı, 89. Ondan sonra 94, büyükşehir belediye başkanlığı. Zaten büyükşehir belediye başkanlığı adımını attığımız andan itibaren İstanbul'a olan aşkımız orada tescillendi." şeklinde konuştu.
Erdoğan, İstanbul'a yapılması gerekenin en idealini, en güzelini yapmak için bir yarışın, bir mücadelenin içine girdiklerini ifade etti. O zamanki tüm ilçe belediye başkanlarıyla el ele verdiklerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Çok farklı bir şekilde, dünyadaki yapılanları da yerlerinde incelemek suretiyle bu adımı attık ve İstanbul'a çok kısa bir zamanda, çünkü benim işte 4,5 yıl gibi İstanbul'daki belediye başkanlığım var. Ama o 4,5 yıla gerçekten çok çok ciddi yatırımlar sığdırdık. Ben o zaman 2,5 milyar dolar borçla İstanbul Büyükşehir Belediyesini devraldım. Bıraktığımda yaptığım yatırımlar bir kenara 1 milyar 250 milyon dolarla borç olarak bıraktım. Fakat yatırımlarımızın rakamsal olarak boyutu tarif edilemeyecek kadar büyüktü. Çünkü bir şeye inanıyorduk. Başarıda insan yönetimi, bilgi yönetimi, finans yönetimi çok önemli. Bu üç şeyi başardığınız zaman zaten gerisi geliyordu. Ve biz de bu yatırımlarla beraber hakikaten İstanbul'u o 4,5 yılda bir defa ulaşım altyapısından tutun da, üst yapıda yaptığımız yatırımlara ki dedik ki biz deniz taşımacılığına da İstanbul'da önem vermemiz lazım. O zaman Binali Bey'i İstanbul Deniz Otobüslerinin başına getirdik. Ve dışarıdan ithal ettiğimiz deniz otobüsleriyle beraber deniz taşımacılığında da İstanbul Büyükşehir Belediyesi olarak çok ciddi adımlar attık."
Erdoğan, İstanbul Belediye Başkanı olduğu dönemde öncelikle kenti CHP'nin tanımı olan çöp, çukur ve çamurdan kurtarmaları gerektiğini söyledi.
Yaptıkları çalışmalarla İstanbul'u bir yılda çöp yığınlarından kurtardıklarını belirten Erdoğan, şunları anlattı:
"O ara 'Habitat II' toplantısı vardı İstanbul'da. Ve Habitat II toplantısı şu andaki Cemal Reşit Rey'in olduğu konseptin içerisinde yapıldı ve sonuç bildirgesinin içerisine dünyanın en temiz şehri olarak İstanbul girdi. Bu çok manidardır. Bu kadar kısa sürede alıyorsunuz, bu temizlik olayını, çöp olayını hallediyorsunuz ve hatırlarsanız o zamanlar da maske dağıtıyordu o zaman ki Sabah gazetesi. Bu maske dağıtımıyla hava kirliliğinden vatandaşı korumak istiyorlardı. Biz süratle buna da el attık. Tabii 50 bin haneye CHP yönetimi, Sayın Sözen, o zaman doğal gaz verebilmişti. Ama ben belediye başkanlığını bıraktığımda 1 milyon 250 bin haneye bir doğal gazı verdik. Şu anda büyükşehir belediye başkanımıza sordum, ne kadar dedim, şu anda da 5 milyon 350 bin haneye İstanbul Büyükşehir Belediyesi doğal gazı vermiş durumda. Demek ki İstanbul'da şu anda hava kirliliği yoksa bunun sebebi de bu."
Aynı durumun Ankara için de geçerli olduğunu söyleyen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Ankara'da Mehmet Özhaseki... Sıradan bir belediye başkanı değil. Beş dönem Kayseri'nin belediye başkanlığını yapmış, 25 sene. Ardından milletvekili ve Çevre Şehircilik Bakanlığı ki Çevre Şehircilik Bakanlığı belediyeciliğin bir üst limitidir. Çünkü belediyelerin yaptığı veya yapması gereken şeyleri Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yapıyor. Bir belediye zaten Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın ruhunda olanı onların da yapması gerekiyor. Daha sonra yeni yönetim sistemi olunca, bu defa Mehmet Bey'i Mahalli İdarelerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olarak yanıma aldım. Şimdi tabii Ankara için de ne olur dediğimizde, Ankara'ya dedik ki ancak böyle bir belediye başkanı yakışır dedik. Mehmet Bey'i de orayı gösterdik. Karşısına CHP'nin çıkardığı aday, o da senet mafyası gibi çalışıyor. O da ortada. İzmir'e yine aynı şekilde, oraya da yine hem büyükşehir belediye başkanlığında deneyimi, tecrübesi olan iki dönem Denizli'de daha sonra milletvekili ve Ekonomi Bakanlığı yapmış bir arkadaşımızı, o da orada gerçekten çok farklı bir şu anda fonksiyon icra ediyor. Şimdi böyle bir özellikle Ankara, İstanbul, İzmir, bunu bu şekilde çerçeveledik ve bu şekilde bu adımlarımızı atalım istedik."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçimlere katılım konusundaki soru üzerine, "Bu seçimlerde bence anket firmalarının hepsi iflas edecek. Şu anda bizim çok sayıda anket firmalarıyla gerek belediyelerimizin gerek bizim bazı çalışmalar var, bakıyoruz ki birbirinden o kadar uzak neticeler önümüze geliyor ki belli ki bunların hiçbirisi bir şeyi tutturamayacak. Ya bunlar tamamıyla bu işi sipariş üzere yapıyorlar ya birbirleriyle denekler üzerinde ayrıca çalışmaları var. Tabii bunlar olduğu zaman sağlıklı netice ortaya çıkması da mümkün değil. Bu bakımdan şu andaki görüntü, bilmiyorum biz tabii yüzde 85, hatta 86 gibi katılımları Türkiye gördü. Bunu dünyada pek gören ülke yok. Bu konuda Türkiye örnek, böyle bir durumu var. Bu seçimde bu olur mu olmaz mı? Ben şimdi konuşmalarımda katılıma özellikle vurgu yapıyorum. Halkımızın bu seçime katılımını teşvik ediyorum. Çünkü bu katılımı sağlayacağız ki inşallah seçim neticeleri üzerinde çok daha farklı bir etki doğuralım." değerlendirmesinde bulundu.
"SEN GEL AMA GELMEYENİ DE AL GEL"
Demokrasinin yerelde başladığına işaret eden Erdoğan, "Onun için de burada özellikle bu büyükşehirlerde, 30 büyükşehirde yapılacak olan seçim ve katılım çok çok önemli. Halkımızın da bu seçimlere katılımı bizler için büyük önem arz ediyor. Şu anda meydanlardaki dile bakarak değerlendirirsek, ben katılımın yüksek olacağına inanıyorum. Çünkü meydanlar çok iyi. Bunlar gösteriyor ki şu anda halk artık bu işi tam manasıyla hazmetmiş, inanmış ve kendini pazara hazırlıyor. Biz de diyoruz ki Cumhur İttifakı olarak, ey benim vatandaşım, ey sevgili bu işi ihmal etme. Sen gel ama gelmeyeni de al gel. Çünkü meydanlar bir siyasi partinin, ittifakın bu ülkeye dair söyleyeceği sözün asıl yeridir. Miting alanları adeta siyasetin bir Kırkpınar'ıdır." ifadelerini kullandı.
İlçe ve şehir mitinglerinin muhteşem geçtiğini aktaran Erdoğan, "Bunlar gösteriyor ki şu anda halk artık bu işi tam manasıyla hazmetmiş, inanmış ve kendini pazara hazırlıyor." dedi. Erdoğan, vatandaşlardan sandığa katılmayı ihmal etmemelerini, sandığa gitmeyenleri de ikna etmelerini istedi.
"Sandığa gittiğinde seçmen, özellikle AK Parti'nin hitap ettiği seçmen eli başka bir partiye oy vermez mi diye düşünüyorsunuz?" şeklindeki soruya ise Erdoğan, "İnşallah." karşılığını verdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul'un o dönemdeki bir diğer önemli meselesinin su olduğunu, çözüm için Istranca Dağlarından İstanbul'a su getirilmesi gerektiğini dile getirdi.
İşin Ömerli ve Terkos kanadı olduğunu, dağları yaklaşık 140 kilometre delerek İstanbul'a suyu getirdiklerini vurgulayan Erdoğan, şunları anlattı:
"Anadolu Yakası'nda da Melen'den 180 kilometre, oradan ayrıca İstanbul'a suyu getirdik. Fakat bir de sağ olsun Veysel Eroğlu, o zaman İSKİ Genel Müdürümüz oydu. Bir de bunun deprese edilmesi lazım, yani olur ya Anadolu Yakası'nda sıkıntı olursa bunu Avrupa'dan takviye edelim, Avrupa'da olursa Anadolu Yakası'ndan... Ve bununla ilgili olarak da Boğaz'ın altından, içinden o zaman ki Renault aracının geçeceği çapta büyük borular oraya yerleştirildi. Şu anda mesela herhangi bir sıkıntı olsa buradan deprese edilecek şekilde sistem o noktada hazır. Ve biz hatta o zaman Renault araca bindik, oradan da geçerek, 'hakikaten böyle mi ya, bunu bir görelim' dedik. Bunu da yaşadık. Böylece su konusu da çözülmüş oldu. Bunların aşılmasıyla birlikte İstanbul'da önümüze yeni bir ufuk, o da tabii ki özellikle bu Kiptaş konusunda konut meseleleri bunları girdik."
İstanbul için önemli adımlar attıklarına değinen Erdoğan, "Mesela herkes basite alır, çok hafif bir şey gibi görür. Hatırlarsanız İkarus otobüsleri vardı. Bu otobüslerin içerisinde seyahat etmek zaten insanı adeta çıldırtırdı. Çünkü o zamanlar garajlarda filan, o koltuklar, oturma yerleri filan mazotlu bezlerle falan silinirdi. Kokudan durulmaz, havalandırma sistemleri yok, klima sistemleri filan yok. Dedik 'İstanbul'a bu yakışmıyor'. Ve biz İstanbul'umuza ilk defa Mercedes otobüslerini biz soktuk. Şu anda yanılmıyorsam herhalde 6 binin küsur İstanbul'da Mercedes otobüs var. Bir de tabii sağ olsun bizden sonraki arkadaşlar işte şimdi bu metrobüs olayını getirdiler. Onunla beraber olay çok daha ileri bir safhaya geldi. Ve şimdi o da tabii işi çok daha kolaylaştırdı. Çünkü raylı sistemde yatırım biraz daha uzun sürüyor. Ama lastikli sistemde çok daha çabuk güzergahlar yapılabiliyor, hem de bunun yanında maliyetleri çok daha ucuz." diye konuştu.
Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Benim görebildiğim kadarıyla şu anda bu dörtlü mekanizma aslında yani bir belediyecilik anlayışıyla veya ortaya biz projelerimizi koyalım, projeye dayalı bir belediyecilik anlayışıyla çalışmıyor. Onlar ideolojik bir mekanizmaya oy toplamanın gayreti içerisinde. Ve nitekim ülkemizde maalesef bakıyorsunuz bir etnik yapı üzerinden oy toplama zihniyeti var. Bir diğer tarafından bölgesel milliyetçilik açısından oy toplama gayretleri var. Bunlar kendine göre bir prim de yapıyor. Bir de babadan evlada geçme particilik zihniyeti var. O da kendine göre bir rantı var.
İstanbul'un sıradan bir şehir olmadığını belirten Erdoğan, bu nedenle Binali Yıldırım'ı aday gösterdiklerini söyledi.
Binali Yıldırım'ın Büyükşehir Belediyesinin işlerinin yanı sıra 39 ilçeyi de koordine edeceğini kaydeden Erdoğan, "Birinci derecede bizim AK Partili belediye olarak Cumhur İttifakı olarak ne kadar belediye alırsak bu belediyelerimizin koordinasyonunu özellikle Büyükşehir Belediye Başkanımız yapmak suretiyle farklılığını ortaya koyup hizmette de kendini gösterecek." ifadesini kullandı.
Binali Yıldırım'ın, İDO Genel Müdürlüğü ile Büyükşehir Belediyesine yabancı olmadığını, Ulaştırma Bakanlığı ile altyapı ve üstyapıda çok ciddi manada tüm Türkiye'ye hizmetler yaptığını, Başbakanlık göreviyle geneli kapsayan icraatları olduğunu, son olarak da TBMM Başkanlığı ile uluslararası anlamda bir birikime ve tecrübeye sahip olduğunu aktaran Erdoğan, "Bir de tabii bir başka durum var. Nedir o? Dünyayı tanımak, dünyada tanınmak. Şimdi karşı tarafta yani CHP'nin çıkardığı aday, bu özelliklerinden hiçbirine sahip değil ki. İstanbul Beylikdüzü'nde belediye başkanlığı yapmış. Tamam da kardeşim İstanbul burası. Bu bir ilçe belediyesi değil, sıradan bir yer değil. İstanbul'u emanet edeceğimiz yerin bir farklılığı var. Aynı zamanda bir büyükşehir statüsü var. Deneyim, burada çok çok önemli, tecrübe çok çok önemli." diye konuştu.
"(Bu seçim cezalandırma seçimi değil, Milletimi üzeni ben de üzerim) sözlerinizi açar mısınız?" şeklindeki soruyu ise Erdoğan, şöyle yanıtladı:
"Bakıyorsunuz bazıları, diyelim ki aday yapmadınız, aday yapmadığınız kişi gidiyor olmayacak bir siyasi partiden aday oluyor. Yeter ki ben aday olayım... Şimdi bunları il vermeyeceğim, gördüğümüz zaman, bunlara bir sinyal vermemiz lazım. Hep söylediğim bir ifade var, bu trenden inen bir daha bu trene binemez. Bunu da geçmişte çok yaşadık. Bakıyorsunuz bizim partimizin elemanı, ayrılıyor. Belli bir süre geçiyor, yönetemiyor orayı, kazanıyor seçimi de gidemiyor, tekrar dönmek istiyor. Tekrar dönmek istediği zaman da ister istemez teşkilatımız diyor ki bu bize ihanet etti dolayısıyla bunu ne olur almayalım. O da haklı. Niye? Çünkü bizim partimiz sıradan parti değil. Biz partimize bir dava olarak bakıyoruz. Dava olarak baktığımız için de davaya ihanet edenin tekrar orada yer alması olacak bir iş değil. Çünkü bu defa ter döken, her şeyini oraya veren, çünkü bu bir yerde de siyasi ahlak meselesi, siyasi ahlaktan ödün vermeye başladığımız zaman, bu işin kaderi üzerinde teri olanlar, işte o küskünler dediğimiz olay, bunu doğurur. Biz şimdi bunları artık doğurmayalım diyoruz, artık küskünler ordusu meydana gelmesin. Böyle şeyler olmuşsa sizler de affedici olacaksınız, bağışlayıcı olacaksınız."
Erdoğan, karşılarında sıradan bir blok olmadığını anlatarak, "Bir tarafta bu ülkenin tarihinde kara lekeleri olan bir CHP var, onun yanında Kandil'in desteklemiş olduğu malum siyasi parti var, öbür tarafta içi karmakarışık bir İYİ Parti var. Bir de yanında bir Saadet Partisi var. Dörtlü bir mekanizma. Bu dörtlü mekanizmaya karşı da bizim dikkatli olmamız lazım. Buraya sen gönlünü vermişsen bir dava adamıysan davada da küslük olmaz. Şunu da bileceğiz ki iman varsa zafer kaçınılmazdır." değerlendirmesini yaptı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Atakule'de gençlerle buluştuğu, Twitter, Facebook ve Instagram gibi sosyal medya platformlarından canlı yayımlanan programa ilişkin soru üzerine ise gençliğe olan güveninin daha da arttığını söyledi.
Ankara dışından da katılımların olduğunu belirten Erdoğan, gençlerin ülke sorunlarına ilişkin görüşlerini ortaya koyduğunu, sordukları sorularda kararlılığı ve ciddiyeti gördüğünü ifade etti.
Etkinlikte birlikte döner yediklerini de hatırlatan Erdoğan, "Oradaki muhabbetimiz daha da koyulaştı. Tabii rakamlar geldi. Hakikaten rakamlar da çok çok ciddi rakamlardı. Mesela Twitter'da 2 milyon 100 bindi. Facebook'ta 770 bindi. Instagram'da 530 bin. Toplamda 3 milyon 400 bin ama televizyonlarda RTÜK'ten aldığımız rakam 10 milyon 700 bin. Çünkü frekansı önce vermemişti arkadaşlar, daha sonra frekans istendi. Frekans verildikten sonra bir anda zirve yaptı. 10 milyon 700 bin televizyonlarda oldu. Bu tabii hakikaten bizim için gençlerin bir bereketi oldu ve şunu gösteriyor ki bundan sonraki süreçte aslında burayı ihmal etmemek lazım. Bunun üzerinden gitmekte çok daha büyük fayda var. Meydanlar da güzel ama bu tabii çok daha müessir." diye konuştu.
Erdoğan, Üsküdar'da da Nevmekan'daki gençlerle buluşma programının da çok iyi geçtiğini dile getirdi.
Pendik'te AK Parti broşürü dağıtırken kendisine tepki gösteren Mine K'ye karşı kibar tavrıyla dikkati çeken Yusuf Özoğul'a ilişkin görüntülerin izletilmesi üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, konu hakkındaki görüşlerini dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Maşallahı var... Meral Hanım'ın yandaşları bu ama öbür tarafta Yusufumuzun duruşu bu. Kaldı ki Yusuf'un da bugün bir defin olayı vardı. Yanılmıyorsam amcası rahmetli oldu Bayburt'ta onun cenazesine gitti. Arkadaşlar da onu bu akşam buraya davet ettiler, bu akşam da çıktı buraya geldi. Şimdi bir şey var, o partisinin, mensubu olduğu partinin bir defa broşürünü dağıtıyor. Bu bizim gençlik yıllarında yaptığımız şey. Ben tabii Yusuf'u bu sebepten gerçekten şahsım, partim, milletim adına kutluyorum. Demek ki lise mezunu da olarak bizim böyle gençlerimiz var ve Yusuf'un yaptığı, o provokatör kadına ve onun temsil ettiği zihniyete verilen bir ahlak dersidir. Tam bir ahlak dersi verdi. Bundan tabii Bayan Meral'in de ders alması lazım. Senin yandaşların bunlar ama öbür tarafta işte Yusuf, o da bu. Alırsın almazsın, olayı makarnaya niye getiriyorsun? Makarna işi AK Parti'nin işi değil ki makarna işi CHP'nin işi. Milleti onlar 'göbek kaşıyan', 'makarnacılar' diye yaftalayanlar onlar. Bizim parti olarak belediyelerimiz olarak biz her yerde fakir fukaraya, garip gurebaya her türlü yiyecek, içecek, giyecek bugüne kadar dağıtmışızdır bundan sonra da dağıtırız. Bu bizim sosyal belediyecilik anlayışımızın gereğidir."
Bu anlayışın manifestolarında da yer aldığını kaydeden Erdoğan, "Onlar bu işlerden anlamazlar. Bunu kalkar Meral Hanım okşar, 'Sen iyi cevap verdin'. Yusuf da ona bir siyasi ahlak dersi verdi. Elhamdülillah bizim demek ki Yusuflarımız var. O da Yusuf olarak hangi Yusuf'un izinden gittiğini biliyor. Onun için gözlerinden öpüyorum." şeklinde konuştu.
Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan'ın 15 Temmuz gecesi konuşmasına ilişkin soru üzerine Erdoğan, darbe girişimi gecesi yaşananlara değindi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun saat 23.15'te Atatürk Havalimanı'na indiğini hatırlatan Erdoğan, "Oradan, FETÖ'cüler tankların arasından bunu alıyorlar ve Bakırköy Belediye Başkanının evine gönderiyorlar. Biz 01.15'te oraya indiğimizde on binler orada. 16 saat yaklaşık ben orada kaldım. Valimiz, 1. Ordu Komutanımızla beraber süreci yönettik. Bunların genel başkanı tankların arasından kaçıp Bakırköy'e giderse, onun arkasından gelenlerin de kadeh tokuşturması ve bu şekilde eğlenerek geçirmesi çok da anormal değil. Bunlar şimdi ortaya çıkıyor, biz de bunları takip edeceğiz. Şimdi bu adam Edirne'de yine belediye başkan adayı. Bunlardan bu vatana fayda gelmez. Bu Kılıçdaroğlu'nun ilk hatası değil ki, kim bu Adalar'da belediye başkan adayı? Adayı, İstiklal Marşı'nı okumuyor. Bundan insan kendine bir çekidüzen vermez mi? Şu anda HDP'liler kongrelerinde İstiklal Marşı'nı okumazlar, hatta bayrağımızı bile asmazlar. Bay Kemal, bunlarla ortaklık yapıyor. Bunlarla ortaklık yapan kişiler, Türk siyasi hayatına yön verebilir mi? Bunu bizim vatandaşımıza anlatmamız lazım. Bizim önümüzde kimler var, bunları görmemiz lazım." diye konuştu.
Söz konusu belediye başkanının AK Parti'ye girmeye tevessül ettiğini dile getiren Erdoğan, "Belediye başkanlığı döneminde bize geçme teşebbüsü oldu. Arkadaşlarımız, 'Bu adamın böyle böyle olumsuz yönleri var, bu bize yakışmaz' dediler. Bunun üzerine biz de, 'Bunu yaklaştırmayalım' dedik. FETÖ'cülerin şerefine kadeh kaldırıyor adam düşünün. İstikametini kaybetmiş, Genel Başkanı da zaten Bakırköy Belediye Başkanının evinden çay, kahve içerek izliyor. Birbirlerinden farkı yok, al birini vur öbürüne." değerlendirmesinde bulundu.
Erdoğan, seçim öncesinde ekonomi alanında görülen gelişmelere dikkati çekerek, "Genel seçimin öncesinde bu tür adımların atıldığını artık benim milletimin tefrik etmesi lazım. Bir yerel seçimin öncesinde bu tür ekonomik türbülanslar meydana getirilmeye çalışılması eğer güçlü bir iktidar varsa, bunları zaten rahatlıkla savuşturur. Yerel seçim öncesinde bu yola tevessül etmeleri, kendilerinin ne kadar bu işten uzak olduklarını, bu işi anlamadıklarını ortaya koydu. Bir anda ters köşe oldular. Son hazırladıkları bir raporla şunu söylediler; 'Seçimlere son bir ay kalaya kadar raporlar çıkabilir ama bir ay içerisinde bir daha rapor yayınlamayacağız.' Bunu açıklamak durumunda kaldılar. Bu da şunu gösteriyor, Türkiye Cumhuriyeti bu konuda güçlenmiş ve güçlenmenin yanında da artık bu şeyleri yutmuyor. Ziraat Bankası'nın bu noktada bugün aldığı netice bunun bir sendikasyon olarak bir göstergesi. Demek ki bankalarımızın gücü da bu noktada çok çok ileri bir konumda. Amerika'nın dünyayı adeta söğüşleyen mekanizmaları da bu işlerin tutmadığını, bunun artık yutulmadığını gösterdi." ifadelerini kullandı.
"Bu süreci, Hazine ve Maliye Bakanlığımız ve diğer arkadaşlarımız gayet güzel bir şekilde atlattılar." diyen Erdoğan, şunları söyledi:
"Enflasyon da her ne kadar yavaş yavaş da olsa geriliyor. Politika faizinde Merkez Bankası'nın belli bir duruşu var. Kurlarda da lehte gelişme başlamış vaziyette. İdeal bir konumda olmasa da ılımlı bir sinyal ortada. Bunun da aşılacağına inanılıyor. Bir gerçeği buradan milletime duyurmak isterim, bu bir yerel seçim. Yerel seçimde kim kazanırsa kazansın Türkiye'de ekonomiyi yönlendirebilecek mi, ellerinde böyle bir inisiyatif var mı? Yönlendirecek olan kim, şahsım ve kabinem. Biz yönlendireceğiz. Bunlar öyle bir anlatım içine giriyor ki sanki yerel yönetimde aldıkları netice ile Türkiye'nin ekonomide geleceğini tayin edeceklermiş gibi bir havaya giriyorlar. Böyle bir şey söz konusu değil. Onlar bir defa aldıkları belediyeleri yönetebilme kabiliyetini ortaya koysunlar yeter. Onu başaramayacaklar, personel maaşını ödesinler yeter. Muhalefet belediyelerinde borçlar almış başını gidiyor. Devlet bankalarının dışındaki bankalardan bunlara birçok el koymalar gelirse şaşmayın. Durumları iyi değil. Ekonomiyi belediyeler değil, merkezi yönetim yönetir. Biz HDP'li belediyelere bile hizmet götürdük."
İzmir'in su sorununu da bu şekilde çözdüklerini aktaran Erdoğan, bu konuda en iyi açıklamayı Binali Yıldırım'ın yapacağını belirterek, sözü kendisine verdi.
Yıldırım ise iktidara geldiklerinde İZBAN'ın felaket bir halde olduğunu vurgulayarak, "Sayın Cumhurbaşkanımız, 'Hizmette siyaset olmaz. Biz bunu yapalım, İzmir'in buna çok ihtiyacı var' dedi. 4'te 3'ünü Demiryolları karşıladı, 4'te 1'ini de belediye karşıladı.Yüzde 50-50 ortaklıkla yapıldı, İZBAN diye bir şirket kuruldu. Şu anda İzmir'in toplu taşımasının bel kemiğini oluşturan yegane hat bu. Şimdi Torbalı ve Selçuk'a kadar uzatıldı. Bergama kısmı da bittiği zaman Avrupa'nın en uzun sürekli hattı haline geliyor. İZBAN olmasa İzmir'de toplu ulaşım felç." dedi.
Erdoğan, Ulaştırma Bakanlığı devreye girmese İzmir Belediyesi'nin bunu yapabilecek güçte olmadığını söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçim öncesinde millete vereceği en önemli mesajın terörle ilgili olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
"Türkiye'nin şu anda bir numaralı baş belası diyeceğimiz konu terör. Yatırımcı terörün olduğu bölgeye gelmiyor, girmiyor. Bu noktada Türkiye'de Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde özellikle terör nedeniyle yatırım yapmak isteyen, oranın evlatları dahi yatırım yapmaktan kaçınıyor. Bizim o bölgelere verdiğimiz yüksek teşvikler var. Seçim sonrası çok farklı bir çalışmaya gideceğiz. Bunlar şu anda bizim portföyümüzde var. Adam yatırım yapacak ama 'Orada terör ile karşı karşıya kalırsam ne olacak? ' diyor. Biz de onlara diyoruz ki, 'Biz burada size her türlü desteği vereceğiz. Yeter ki sen yatırımını gel burada yap.' Bu konuyla ilgili olarak bu portföyü hızlandıracağız. Bizim stratejik yatırımlar konusunda büyükşehirlerimizde adeta 6. bölgedeki teşviklerimiz nelerse aynı imkanları tanıyoruz. Yatırımcıları çekmek için yoğun bir faaliyetin içine seçimden sonra gireceğiz. Artık önümüzde sıkıntılı bir dönem yok. 4,5 yıl önümüz rahat, huzurluyuz, genelde de yerelde de. Çok farklı bir sürecin içerisine giriyoruz. İstihdamda çok ciddi imkanlar doğacak. Bunların hepsi şu anda masamın üstünde."
“TÜRKİYE BU KONUDA ŞU ANDA PATLAMAYA HAZIR BİR ÜLKE KONUMUNDA”
Yaz mevsiminin de gelmesiyle turizmde ciddi bir patlamamız var. İyi bir noktaya doğru gidiyoruz. Burada 40 milyon dışarıdan, 6 milyon da bizim kendi turistlerimiz olmak üzere 46 milyonu yakaladık. Bu dönemde hedef 50’nin üzerine inşallah çıkacağız. Türkiye bu konuda şu anda patlamaya hazır bir ülke konumunda. Tarımda, tarım endüstrisinde, deri teknolojileri, savunma sanayisinde çok farklı gelişmeler var. Bu konuda uluslararası planda dayanışma halinde olduğumuz ülkeler var.
Savunma sanayisinin ihracatı ciddi miktarda artıyor. Bunlarda ciddi gelişmeler oluyor. Bunlar tabii yerel yönetimlerle olmaktan çok bizim genelde atmamız gereken adımlar.
“AYASOFYA’YI O ASLİ KÜNYESİNE SOKMAMIZ LAZIM”
Ayasofya müze midir? Cami midir? Önce bunu çözmemiz lazım. Müze statüsünü Ayasofya yeni kazanmıştır. Önce bir defa Ayasofya’yı o asli künyesine sokmamız lazım. Nedir? Camidir. Bunu bir defa halletmemiz lazım.
Bir diğeri, diyorlar ki Sultanahmet’e ücretsiz giriliyor. Ama Ayasofya’ya müze statüsünde olduğu için ücretli giriliyor. Biz de dedik ki bu halledilir. Onun için Ayasofya’ya da ücretsiz girmeyi sağlamamız, içeride ciddi bazı mimari müdahalelerin yapılması lazım. Bu mimari müdahaleden kastım, bu girişlerin daha rahat olması için zemin yoklamalarının yapılması, bu zemin yoklamalarıyla birlikte oradaki manevi havayı aslına rücu ettirecek bir adımın atılması lazım. Bunun için, seçimden sonra dedik biz bunu oturup çalışalım, yasal anlamdaki adımları atalım, bu adımları atmak suretiyle burayı Ayasofya müzesi değil, Ayasofya Camii olarak bir defa devreye sokalım.
İbadete açılma safhasıyla ilgili olarak da yol haritamızı, planlamamızı ona göre daha sonra yapalım dedik. İnşallah bu şekilde de bu süreci yürüteceğiz.