Güncelleme Tarihi:
CUMHURBAŞKANI Erdoğan, 27 Mayıs darbesinde idam edilen Başbakan Adnan Menderes ile bakanlar Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’ın yargılandığı eski adı Yassıada olan Demokrasi ve Özgürlükler Adası’nda, İstanbul 2 No’lu Barosu tarafından düzenlenen ‘Türkiye Yüzyılı Anayasası-Sivil Anayasa, Güçlü Türkiye Sempozyumu’na katıldı. Erdoğan, burada yaptığı konuşmada özetle şunları söyledi:
‘YASLIADA’DA YARGI TİYATROSU
“27 Mayıs 1960 darbesinin ardından bir yargı tiyatrosuyla idama mahkûm edilen ve darağacına gönderilen Adnan Menderes’i, Hasan Polatkan’ı ve Fatin Rüştü Zorlu’yu rahmetle, minnetle yâd ediyorum. Sempozyumu gerçekleştirdiğimiz eski adıyla ‘Yassıada’yı, milletimizin adlandırmasıyla ‘Yaslıada’yı verdikleri kararlarla demokrasimizin utanç adasına, hüzün adasına dönüştürenleri de bugün bir kez daha nefretle anıyoruz. Üzerinden değil 64 sene asırlar bile geçse darbecileri unutmayacağız ve affetmeyeceğiz.
MİLLETE ‘HADDİNİ BİL’ DENİLDİ
27 Mayıs darbesi, adım adım uygulanan bir provokasyonun sonucudur. 14 Mayıs 1950 seçimleriyle birlikte Türkiye’de yeni bir dönem başlamış, ilk kez milletin özgür iradesiyle bir parti iktidara gelmiştir. Kendini devletin yegâne sahibi gören oligarşik yapı, 27 Mayıs darbesiyle 14 Mayıs demokrasi ihtilalinin rövanşını 14 yıl sonra milletten almayı başardı. Yassıada Mahkemeleri’nde yaşanan hiçbir sahne ve alınan hiçbir karar da tesadüf değildir. Darbeciler ve 27 Mayıs rejiminin ağababaları tarafından burası özellikle seçilmiştir. Pusulası millete ve demokrasiye ayarlı sivil siyaset için Yassıada’nın bir ibret kaynağı olması arzulanmıştır. Siyaset kurumuna ve siyasetçilere ‘Haddinizi bilin’ denilmiştir. Millete, ‘ayağınızı denk alın, çizgiyi aşmayın’ mesajı verilmiştir.
22 YILDA HER YOLU DENEDİLER
27 Mayıs planı, AK Parti’nin iktidar olduğu 22 yıllık süre zarfında da açık söylüyorum defalarca sahnelenmeye çalışıldı. Türk siyasi tarihinin en fazla darbe girişimine maruz kalan hükümetiyiz. Anadolu ihtilalini içlerine sindiremeyenler, milli iradeyi gasp etmek için 22 yıl boyunca her yolu denediler. En son, 15 Temmuz darbe teşebbüsüyle doğrudan şahsımızı, ailemizi, milli iradenin tecelligahı olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni ve aziz milletimizin bizatihi kendisini hedef alacak kadar gözlerini kararttılar.
ASLA GERİ ADIM ATMADIK
Ama biz olduğumuz yerde sapasağlam durduk. Saldırılar karşısında asla geri adım atmadık. Milletin tertemiz iradesine leke sürdürmedik. Bu ülkede artık darbeler ve muhtıralar dönemi kapanmıştır. Bu ülkede fezlekeler, iddianameler, tetikçiler ve terör örgütleri üzerinden siyaset mühendisliği yapıldığı günler sona ermiştir. Türkiye’de iktidara gelmenin, hükümet etmenin bir tane yolu vardır. O da milletin aziz iradesinin özgürce tecelli ettiği sandıktır. Sandık dışında yol arayanlar, sandık dışında farklı odaklardan medet umanlar, bu ülkede artık başarılı olamazlar, hedeflerine ulaşamazlar.”
YENİ ANAYASA MİLLİ GÖREVDİR
"Türkiye’nin siviller eliyle yapılmış, kuşatıcı ve özgürlükçü bir anayasaya olan ihtiyacını uzun süredir dile getiriyoruz. Onca değişikliğe rağmen mevcut Anayasa’nın dilinden ruhuna kadar birçok asli unsurunun problemli olduğunu herkes kabul ediyor. Çerçevesini darbecilerin çizdiği, dili sorunlu, mutabakattan ziyade elitlerin uzlaşısını yansıtan mevcut Anayasa’mızla yola devam edemeyiz. Cumhuriyet’imizin 100’üncü yılının darbe anayasasıyla geçirilmesi, zaten siyaset kurumu adına büyük bir mahcubiyet kaynağıdır.
MUHALEFET ISRARCI OLMAMALI
Sırf birilerinin konforu bozulmasın diye bu utancı milletimize daha fazla yaşatamayız. Bugün Türk demokrasisi yeni ve sivil anayasa yapma eşiğini aşacak güce, kudrete, olgunluğa fazlasıyla sahiptir. Siyaset müessesesinin yeni anayasa yapmasının milli bir ödev olduğuna inanıyorum. Türkiye’ye tarihinin en büyük demokrasi zaferlerini kazandırmış iktidar olarak biz yapıcı ve uzlaşmacı tavrımızı sonuna kadar koruyacağız. Muhalefetteki muhataplarımızın da ülkemizi darbe anayasasına mahkûm ve mecbur etmekte ısrarcı olmayacaklarını düşünüyorum.”
REFAH KATLİAMINA TEPKİ: NETANYAHU VE CİNAYET ŞEBEKESİ
“Bugüne kadar 36 binden fazla Filistinli kardeşimizi şehit eden soykırımcı caniler, dün de güvenli bölge ilan ettikleri Refah’ta bulunan bir mülteci kampındaki sivillerin üzerine füze ve bomba yağdırmışlardır. Uluslararası Adalet Divanı’nın saldırıları durdurma çağrısının ardından gerçekleşen bu katliam, terör devletinin kanlı ve kalleş yüzünü bir kez daha ifşa etmiştir. Netanyahu ve cinayet şebekesi, Filistin halkının kahramanca direnişini kıramadıkça ülkesinde iyice köşeye sıkışmakta, daha fazla kan dökerek siyasi ömrünü uzatmaya çalışmaktadır. Ama bunun hiçbir fayda sağlamadığını pek yakında görecek. Tıpkı özendiği Hitler gibi, Milosevic gibi, Karacic gibi ve tarihteki diğer firavunlar gibi lanetle anılmaktan kurtulamayacaklardır. Türkiye olarak, insanlıktan zerre kadar nasibini almamış bu katillerden, bu barbarlardan hesap sorulması için elimizden gelen her şeyi yapacağız. Rabbim, bebek, çocuk, kadın, yaşlı, sivil demeden masumları öldürenleri Kahhar ismi şerifi hürmetine kahru perişan eylesin.”
UCM’YE ŞİKÂYET DİLEKÇESİ
Konuşmasının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’a İstanbul 2 No’lu Baro Başkanı Şamlı tarafından İsrail’in Gazze’de işlediği savaş suçlarının yer aldığı Uluslararası Ceza Mahkemesi şikâyet dilekçesi takdim edildi.