Güncelleme Tarihi:
Erdoğan, yılın ilk muhtarlar toplantısında 2016 yılının ülke, millet ve tüm insanlık için hayırlar getirmesini Allah'tan niyaz ettiğini ifade etti.
"UMRE'DE ÜLKEMİZ, MİLLETİMİZ VE TÜM İNSANLIK İÇİN DUA ETTİK"
Geçtiğimiz hafta Suudi Arabistan'a yaptığı ziyareti anımsatan Erdoğan, o ziyarette çok verimli, önemli görüşmeler gerçekleştirdiğini bildirdi. Suudi Arabistan programı vesilesiyle Mekke ve Medine'yi de ziyaret ederek Umre yapma imkanı bulduğunu belirten Erdoğan, "Yılın son günlerini Mekke ve Medine'de geçirerek ülkemiz, milletimiz, ümmetimiz ve tüm insanlık için dua ettik. Dualarımızda barış, huzur, güvenlik, esenlik temennilerimizi ifade ettiğimiz bu ziyaretin son gününde Medine'de bir gazeteci arkadaşımızı, kardeşimizi, Hasan Karakaya dostumuzu kalp krizi neticesi kaybetme üzüntüsüyle kutsal topraklardan ayrıldık" diye konuştu.
Kutsal topraklarda son nefesi vermeyi, her kula nasip olmayacak bir ayrıcalık, bir güzellik olarak düşündüğünü ifade eden Erdoğan, "Hasan Karakaya kardeşimiz son namazını Ravza-i Mutahhara'da adeta bir veda namazı olarak kıldı ve o şekilde veda ederek ayrıldı ve yaklaşık bir, bir buçuk saat sonra son nefesini vererek ayrı bir imtiyazla aramızdan ayrılmıştır, böyle inanıyorum" dedi.
Erdoğan, Karakaya'ya Allah'tan rahmet, ailesi, Akit gazetesi ve basın dünyasına başsağlığı dileğini yineledi.
TERÖRLE MÜCADELE OPERASYONLARI
2015 yılının hem ülke hem bölge hem de dünya için zorlu bir yıl olduğuna işaret eden Erdoğan, şöyle devam etti:
"Geçtiğimiz yıl yaşadığımız iki seçime rağmen Türkiye, siyasi ve ekonomik istikrarını muhafaza etmeyi başardı. Buna rağmen seçim dönemlerinin belirsizliğini ve bölgedeki gelişmeleri fırsat bilen bölücü örgüt bazı ilçelerimiz ve bazı mahallelerimizde terör eylemlerine başladı. Güvenlik kuvvetlerimiz yerleşim yerlerinde süren bu terör eylemlerine, bölgede yaşayan sivil halka zarar vermemek için azami bir dikkat ve hassasiyetle müdahale ediyor. Bu da aslında çok kısa sürede sonuçlanabilecek operasyonların nispeten uzun zaman dilimine yayılmasına sebep oluyor. Biz tek bir masum vatandaşımızın hayatını tehlikeye atmaktansa operasyonların uzamasını tercih ettik, tercih ediyoruz."
"NE YAPSALAR BOŞ"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçtiğimiz yıl yurt içinde ve yurt dışında gerçekleştirilen operasyonlarda 3 bin 100'ü aşkın teröristin etkisiz hale getirildiğini, aynı dönemde asker, polis, geçici köy korucusu ve sivil vatandaşlardan da 300 civarında kayıp olduğunu bildirdi.
Şehitlere bir kez daha Allah'tan rahmet, aileleri ve Türk milletine başsağlığı, gazilere ve yaralılara da şifa temenni eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"Biz bin yıldır bu topraklarda yaşamanın bedelini kesintisiz şekilde ödemiş bir milletiz. Bugün oynanan oyunların gerisinde bu coğrafyadaki bin yıllık hesaplaşmanın yattığını çok iyi biliyoruz. Fakat ne yapsalar boş. Özellikle son iki yüz yıldır yaşadığımız tüm acılara, maruz kaldığımız tüm haksızlıklara, kayıplara rağmen işte hala dimdik ayaktayız, evelallah ayakta durmaya devam edeceğiz."
"Kürt kardeşlerimin adını istismar ederek, bu ülkeye ve bu millete husumet besleyen kim varsa onun eteğinin altına girmenin adı siyaset değil ihanettir, ihanet" ifadesini kullanan Erdoğan, şöyle konuştu:
"En başta da Kürt kardeşlerime ihanettir. Çünkü onlar bu ülkenin ve bu milletin ayrılmaz birer parçasıdır. Türkiye'nin gördüğü her zarar, Kürt kardeşlerimin de zararıdır. Türkiye'nin ileriye attığı her adımın kazanımı, Kürt kardeşlerimin de kazanımıdır. Bu gerçeğe rağmen Türkiye'nin tüm kazanımlarına, tüm değerlerine, tüm imkanlarına saldırmanın adı 5. kol faaliyetidir. Siyasetin imkanlarını, siyaseti imha etmek için, daha önemlisi kendi ülkesine saldırmak için kullananlara karşı çok daha kararlı bir duruş sergilemenin zamanı gelmiştir."
"ARTIK BIÇAK KEMİĞE FAZLASIYLA DAYANDI"
Dünyanın hiçbir yerinde, kendi ülkesine ve toplumuna karşı bu derece aleni cephe alıp da varlığına ve faaliyetine izin verilen bir siyaset anlayışı olmadığına işaret eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Siz gidip Amerika'da, İngiltere'de, Almanya'da, Fransa'da, Rusya'da veya başka herhangi bir ülkede, o ülkenin bütünlüğüne yönelik adımlar atmaya kalkın, bakalım da görün başınıza neler gelir. Dünyanın hiçbir ülkesinde terör örgütlerini ve eylemlerini savunmanın adı, siyaset değildir. Türkiye bu bakımdan gerçekten çok olgun, hatta gereğinden de fazla müsamahakar bir ülkedir. Biz bunu yaptık ama artık bıçak kemiğe fazlasıyla dayandı. Şu anda yargılanıyorlar. Tabii bu yargılananların hem sayısı artacak hem de arazide işte görüyorsunuz dağ taş demeden, silahlı kuvvetlerimiz, polisimiz, geçici köy korucularımız hepsi şu anda bir mücadeleyi kararlılıkla sürdürüyorlar."
Erdoğan, toplantıya katılan muhtarların terörle mücadeleye destek ifadeleri kullanmaları üzerine, "Siz bu ifadelerle zaten bunun kararını veriyorsunuz" diye konuştu.
Bir muhtarın, elinde silahlarla terörist cenazesi tabutuyla dolaşanların varlığını hatırlatması üzerine Erdoğan, "Gazi Mahallesi'nde eğer elinde keleşle tabut taşıyorsa birisi, bunun hesabı bellidir" karşılığını verdi.
"HUKUK NEYİ EMREDİYORSA BU KİŞİLER İÇİN AYNI YÖNTEMLER İŞLETİLMELİDİR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yüzünü kapatarak eylem yapanlarla ilgili gerekli yasal düzenlemenin de yapıldığını anımsatarak, şu ifadeleri kullandı:
"Prensip olarak ben siyasi partilerin kapatılmasına karşıyım, gereksiz görüyorum, hiç düşünmeye bile gerek yok ancak herhangi bir siyasetçinin yaptığı suçun, hatanın bedelini kurumsal olarak partisi değil şahıs olarak kendisi ödemelidir. Bu genel başkan da olabilir bu milletvekili de olabilir, belediye başkanı da olabilir, meclis üyesi de olabilir, kim olursa olsun, bunun bedelini ödemelidir. Bu kadar."
Tercihini siyasetten, siyasetin imkanlarından yana değil de terörden, terör örgütünün eylemlerinden yana koyanların, bunun hesabını hukuk önünde vermesi gerektiğinin altını çizen Erdoğan, şöyle dedi:
"Milletvekili sıfatı, belediye başkanı unvanı, parti yöneticisi pozisyonu hiç kimseyi, şayet terör örgütü yanında saf tutmuşsa hukuk önünde hesap vermekten kurtaramaz, kurtaramamalıdır. Terör örgütünün diğer mensupları için hukuk neyi emrediyorsa bu kişiler için aynı yöntemler işletilmelidir. Milletvekili dokunulmazlığı, terör örgütüne perde olmak için değil Meclis'te millete daha iyi hizmet vermek için getirilmiş bir imtiyazdır. Bu imtiyazın istismarına artık parlamentomuz izin vermemelidir. Terör örgütü mensubu gibi hareket eden milletvekilleri konusunda Meclis'in ve yargının harekete geçmesi şarttır diye düşünüyorum."
"MİLLETİMİZİ 'YA DEVLET BAŞA YA KUZGUN LEŞE' DEME NOKTASINA GETİRMEMELİYİZ"
Milletin hizmet için emanet ettiği imkanları terör örgütünün emrine sunan belediye başkanları ve meclis üyeleri konusunda İçişleri Bakanlığı ve yargının harekete geçmesi gerektiğini dile getiren Erdoğan, şunları söyledi:
"Geçtiklerini de biliyorum. Yine üniversiteler, hastaneler, okullar başta olmak üzere kamu kurumları içinde görev yapanlardan, terör örgütünün yanında yer alanların da süratle ayıklanmasına ihtiyaç vardır. Kimse ama kimse bu devletin ekmeğini yiyip de bu devlete kılıç çalamaz. Cumhurbaşkanı olarak milletimizin vicdanını yaralayan görüntülerine, beyanlara daha fazla şahit olmak istemiyorum. Milletimizi ya devlet başa ya kuzgun leşe deme noktasına getirmemeliyiz."
"BAŞBAKAN'IN UZLAŞMA SAĞLAMA İSTİKAMETİNDE SÜRDÜRDÜĞÜ ÇABALARI TAKDİR EDİYORUM"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni anayasa konusunda bu yıl mesafe alınmasını ümit ettiği vurgulayarak, Türkiye'nin artık darbe dönemlerinin dışında, siyasetin imkanlarıyla yeni anayasasını yapabilme iradesini ortaya koyması gerektiğini bildirdi.
"Darbe anayasalarıyla yönetilen ülke utancından artık kurtulmalıyız" diyen Erdoğan, daha "Bismillah" demeden dayatılan ön şartların, milletin arzu ettiği, beklediği, Türkiye'nin yaşadığı değişimi kucaklayacak, önünü açacak bir anayasanın inşasını zorlaştırdığına işaret etti.
Erdoğan, "Referansımız mevcut Anayasa ise niçin yeni anayasa peşinde koşuyoruz? Adı üstünde yeni anayasa, yeni bir anlayışla, yeni bir yaklaşımla oluşturulmalıdır. Buna rağmen Sayın Başbakan'ın Meclis'te bu yönde uzlaşma sağlama istikametinde sürdürdüğü çabaları destekliyor, takdir ediyorum" dedi.
Yeni anayasanın hazırlanmasında toplumsal mutabakatın sağlanmasının önemine vurgu yapan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bu ziyaretler niçin yapılıyor? Parlamentodan önce bu milletvekilleri olarak bir mutabakat adımı atılsın, bu araştırılsın. Hatta nasip olur da şu anda kurulacak komisyonla bu adım atılırsa sonunda bir de bununla ilgili bir arama konferansı da yapılabilir. Bunun neticesinde de millet ne diyor, milletin kanaatini alıp milletin de kanaati neticesinde nihai kararı vekiller vasıtasıyla değil asıllar kararıyla vermek, inanıyorum ki bu işin en isabetlisi olacaktır."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölgede oynanan oyunların ve ülkede sürekli ateşi canlandırmaya çalışanların milleti yolundan alıkoyamacağını, son 13 yılda yaşanan badireleri nasıl geride bıraktılarsa, bugünkü sorunları da o şekilde aşacaklarını kaydetti.
Erdoğan, "Şu ülke bize karşıymış, şu güç bizim aleyhimizdeymiş' bunların hiçbiri de önemli değil. Birisi kalkar Moskova'ya gider, nasihat alır döner. Ona çok yardım yapacaklarmış, onun arkasında ona güç veren terör örgütüne silah yardımı yapacaklarmış. Ne yaparlarsa yapsınlar, ne diyor ilahi emirde 'Allah bize yeter, o ne güzel bir vekildir'. Eğer biz bu inanca, imana sahip olmasaydık, Malazgirt'te 20-30 bin kişilik bir kuvvetle o dönemin en büyük askeri gücü olan 200 bin kişilik Bizans ordusunun karşısına dahi çıkamazdık. Eğer biz bu inanca sahip olmasaydık, 600 yıl boyunca üç kıtada hüküm süren tarihin en kudretli devletini kurup, yaşatamazdık. Aynı şekilde bu iman olmasaydı, Çanakkale'de dönemin en güçlü silahlarla teçhiz edilmiş ordularını mağlup edemezdik" değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kurtuluş Savaşı'nın da aynı inancın ürünü olduğunu vurgulayarak, terörle mücadelede vatan savunmasında görev yapan güvenlik kuvvetlerinin de Malazgirt'teki, İstanbul'un fethindeki, Çanakkale'deki, Dumlupınar'daki ruh ve inançla mücadele ettiklerini bildiğini ifade etti.
Bu ruh ve iman var oldukça vatan toprağının bir karışını kimseye vermeyeceklerini, hedeflerinden vazgeçmeyeceklerini vurgulayan Erdoğan, kendisini dinleyenlere Necip Fazıl Kısakürek'in "Surda bir gedik açtık mukaddes mi mukaddes. Ey kahpe rüzgar artık ne yandan esersen es" sözlerini anımsattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün bölgede ve ülkede yaşananların bir bölümünün gerisinde, ülkenin gelişmesinden duyulan endişenin yattığını çok iyi bildiklerini belirterek, "Onlara diyoruz ki 'ne yaparsanız yapın, bizi yolumuzdan döndüremeyeceksiniz. Türkiye, sizin üst aklınızın size verdiği akıldan çok daha güçlü bir ferasete sahiptir. Bunu bir defa bilin.' Türkiye 2023 hedeflerine de ulaşacak, 2053 ve 2071 vizyonlarını da hayata geçirecektir. Merhum Akif'in İstiklal Marşımızda veciz bir şekilde ifade ettiği gibi 'Doğacaktır sana vaat ettiği günler hakkın, kim bilir belki yarın belki yarından da yakın" diye konuştu.
"SİYASİ PARTİLERİMİZİN ÖNEMLİ BÖLÜMÜ İYİ BİR İMTİHAN VERMİYOR"
Ülke ve millet olarak yaşanan tüm sıkıntılara rağmen, geleceğe ümitle bakmak için çok fazla sebebin bulunduğuna inandığını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
"Bunun için yapmamız gereken çok önemli işler var. Bölücü terör örgütünün tümüyle etkisiz hale getirilmesi sadece güvenlik açısından değil siyasi ve sosyal değişimin sağlıklı yürümesi bakımından da şarttır. Siyasi partilerimizin önemli bölümü bu konuda iyi bir imtihan vermiyor. Sadece hükümete, Başbakan'a, Cumhurbaşkanı'na karşı pozisyon almak adına terör örgütü ile aynı safta buluşmakta sakınca görmeyen bir siyaset anlayışıyla karşı karşıyayız. Maalesef hendek kazan teröristleri arkadaşı olarak gören, terör örgütünün eylemlerine bilboard ilanları ile destek veren bir anamuhalefetimiz var. Meclis kürsüsünde dizi repliklerinden, güvenlik güçlerimizi de töhmet altında bırakacak muğlak alıntılar yapan mektuplar okunarak, terör karşısında dik duruş sergilenemez. Terörün, terör örgütünün ya yanında olursunuz, ya da karşısında olursunuz. Bu işin ortası asla olamaz. Ana muhalefet partisine oy veren yüzde 25'in, bu partinin terör örgütüyle aynı çizgiye gelmesinden rahatsız olduğundan ben eminim. Hatta bölgeden çok ciddi oy alan diğer partiye destek verenlerin de yaşananları, hendekleri, oralara döşenen bombaları, yakılan okulları, camileri, iş yerlerini, duvarları delinen evleri, mahremiyetleri ihlal edilen insanların durumlarını tasvip etmediklerine ben inanıyorum."
Yaşanan hadiselerin, bölge insanının hakkıyla, hukukuyla, talepleriyle, beklentileriyle ve geleceğiyle bir ilgisinin olmadığının artık açık
ve net bir şekilde görüldüğünü ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle
sürdürdü:
"Kardeşlerim, o evleri yakılan, yıkılan, tarumar edilen o insanlar Kürt değil mi? Bu kar, kışta o insanların evini, barkını terk ederek başka illere veya akrabalarına gitmesi zulüm değil mi? Bu zulmü yapan, bu bölücü terör örgütü ve onun temsilcisi konumunda olan siyasiler, bunun hesabını ne bu dünyada ne de ebedi alemde veremezler, veremeyecekler. Bu oyun, bin yıllık hesaplaşmanın yeni bir tezahüründen başka bir şey değildir. Terör örgütü de sırtını ona dayayan parti de bölgede hesabı ve çıkarı olan güçlerin oyuncağı haline dönüşmüş birer kukladan ibarettir. Buradan bir kez daha ifade ediyorum, Türkiye'de Kürt sorunu değil, terör sorunu vardır. Bunu böyle bilmemiz lazım. Kimse, bize bunu yutturmaya kalkmasın."
"HER PARTİ VE SİYASETÇİ TAŞIDIĞI SIFATA İHANET ETMİŞ OLUR"
Türkiye'de tüm etnik unsurların kendine has sorunlarının bulunduğunu, bu sorunları her zaman gidermeye çalıştıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ama Türkiye'de kalkıp da yatıp kalkıp, 'Kürt sorunu da Kürt sorunu, Kürt sorunu da Kürt sorunu'. Bunu yutturamazsınız. Biz bunu 2005'te Diyarbakır konuşmamda kapattık. Dedik 'artık Türkiye'de böyle bir sorun yok, bunu kimseye anlatamazsınız. Türkiye'de terör sorunu vardır" diye konuştu.
Devlet ve millet olarak bu sorunun üstesinden gelecek güce, imkana ve kararlılığa sahip olduklarının altını çizen Erdoğan, siyasi partilerden bu konuda çok daha fazla hassasiyet bekledikleri çağrısında bulundu.
Erdoğan, demokrasi ve terörün yan yana olamayacağını kabul eden her siyasetçi ve partinin, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin terör örgütlerine karşı verdiği mücadeleyi kayıtsız, şartsız desteklemek mecburiyetinde bulunduğunu kaydetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu şekilde davranmayan her parti ve siyasetçi kendi varlık amacını inkar etmiş, taşıdığı sıfata ihanet etmiş olur. Bizim gözümüzde hendeği kazanla, hendeği savunanın, bombayı koyanla, bombayı savunanın, silahın kabzasını tutanla, onu savunanın hiçbir farkı yoktur" dedi.
Geçmişteki tecrübeler ışığında daha hızlı ve samimi bir yeni Anayasa süreci yaşanacağına inandığını vurgulayan Erdoğan, Mecliste başlatılacak çalışmaların daha verimli sürdürülebilmesi için her partinin yeni Anayasaya ilişkin tekliflerini somut bir şekilde ortaya koymasında fayda gördüğünü bildirdi.
Böylece kimin gerçekten yeni Anayasa için çalıştığının, kimin de sadece sistemi tıkamanın peşinde olduğunun tüm çıplaklığıyla görüleceğine işaret eden Erdoğan, yeni Anayasa çalışmaları kapsamında, üzerinde durulması, tartışılması gereken hususlardan birinin de başkanlık sistemi olduğunu anlattı.
"HİTLER GİBİ BİR DİKTATÖR ÜLKENİN BAŞINA MUSALLAT OLDU"
Erdoğan, "Açıkçası muhalefet partilerinin bu konuda kendi geçmişleriyle, tarihleriyle çelişen tutumlarını anlamakta zorlanıyorum. Tutarlı bir politika ortaya koymak yerine, sadece 'ötekiler ak diyorsa, ben kara diyeyim' gibi bir anlayışla yürütülen siyaset kimseye başarıya götürmez. Başkanlık sistemi bu ülkenin, milletin tarihinde varolan, adı ne olursa olsun, fiili uygulaması bulunan bir yönetim tarzıdır" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, parlamenter, yarı başkanlık ve başkanlık sistemlerinin tamamında başarılı ve başarısız örneklerin olduğuna dikkati çekti.
"Yine her sistemin, ülkelerin kendi ihtiyaçları ve anlayışları doğrultusunda biçimlendiği, adı aynı da olsa hiçbir sisteminin diğerinin aynısı olmadığını da görüyoruz" diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
"İngiltere'deki parlamenter sistemle Türkiye'dekinin aynı olduğunu kim iddia edebilir? ABD'deki başkanlık sistemi ile Güney Kore'dekinin aynı olduğunu söyleyebilmek mümkün müdür? 'Parlamenter sistem diktatör üretmez' diyenler var. Geçtiğimiz günlerde Hitler örneğini vermiştim. Meselenin önünü arkasını bilmeyenler hemen buradan hareketle şahsıma hücum etmeye kalktılar. Halbuki benim söylediğim şey gayet basit. Almanya parlamenter sistemle yönetiliyordu ama buna rağmen Hitler gibi bir diktatör ülkenin başına musallat oldu. Ben bunu söyledim. Aynı şekilde Fransa, parlamenter sistemde bulamadığı istikrarı yarı başkanlık sisteminde yakaladı. Bunu söyledim. Yine başkanlık sistemiyle yönetilen pek çok ülke, hem demokrasi bakımında hem kalkınma bakımında bölgesinde ülkelerin fersah
fersah önüne geçebiliyor. Demek ki burada asıl mesele ülkenin hedefleri ile yönetim biçimi arasındaki ilişkiyi doğru kurabilmektir."
Erdoğan, Türkiye'nin de kendi yönetim sistemini gereksinimlere göre belirlemeye ihtiyacının olduğunu ifade etti.
Erdoğan, "Ben 'Türk biçimi' veya 'Türkiye biçimi' bir başkanlık sistemi dedim. Başladılar saldırmaya. Bunlar kendi ülkelerinin markasını da istemiyorlar. Ya mecbur muyuz illa Amerikan, Fransız sistemi veya şu sistemi bu sistemi söylemeye? Biz hepsinden alırız, adeta bir arı gibi ondan da ondan da, hepsinden toplarız balımızı yapar milletimize sunarız. Olay bu kadar basit" dedi.
"Ülkemizdeki mevcut parlamenter sistemin işleyişinden memnun olan var mıdır?" sorusunu yönelten Erdoğan, "Bilmiyorum. Bugüne kadar olanını duymadım. Ama ben şahsen sürekli darbelere, müdahalelere, krizlere çanak tutan bu sistemin ülkemin ve milletimin faydasına olmadığını inanıyorum. İşte biz parlamenter sistemde yaşıyoruz güya, ama devamlı ne getiriyor? Darbe üstüne darbe getiriyor. Çare olarak da rahmetli Özal'dan rahmetli Türkeş'e kadar pek çok siyasetçinin teklifi olan başkanlık sistemini öneriyorum. Ama şu anda merhum Türkeş'in varisleri buna karşı çıkıyor. Demek ki iş kabir ziyareti ile bitmiyor. Zihin hazmedilmiş olsa karşı çıkamazlar" diye konuştu.
"TÜRKİYE'NİN HIZLI KARAR ALMA VE UYGULAMA İHTİYACI OLDUĞU BİR GERÇEKTİR"
Başkanlık sisteminin altınını nasıl doldurulacağına, geçmişteki tecrübelere bakarak milletçe karar verileceğini belirten Erdoğan, "Türkiye'nin hızlı karar alma ve uygulama ihtiyacı olduğu bir gerçektir. Başkanlık sisteminin bu ihtiyacı karşılayacak şekilde tasarlanması gerektiği kanaatindeyim. Bu sistemde yasama, yürütme ve yargı arasındaki sınırların doğru şekilde çizilmesi, parlamenter rejimdeki pek çok sorunu ortadan kaldıracaktır. Yeni Anayasa sürecinde diğer konularla birlikte bu hususun da günlük siyasi polemiklerin ötesinde bir anlayışla etraflıca ele alınarak tartışılması gerektiğini düşünüyorum" ifadesini kullandı.
Erdoğan, Türkiye'de istihdam konusunda çok ciddi sıkıntılar yaşandığını vurgulayarak, "Memur istihdamında yaşanan sıkıntılar. Dolayısıyla
657'nin elden geçirilmesi gerekiyor. Ama 'Tayyip Erdoğan bunu söyledi' diye
'istemezük' diyenler çıkacaktır onu da söyleyeyim. Bu, devlete, millete faydalı olur mu, olmaz mı? Bunun üzerinde gitmek lazım" dedi.
"ZİRA GÖKTEN ZEMBİLLE İNMİŞ BİR CUMHURBAŞKANI DEĞİLİM"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kendisine yönelik eleştirilere de değinerek, bugün 'Cumhurbaşkanı şuna karışmasın, buna karışmasın' diyenlerin hepsinin de bu duruma mevcut sistemin yol açtığını aslında bal gibi bildiklerini ifade etti.
"Cumhurbaşkanı olarak bugüne kadar Anayasanın şahsıma vermediği hiç bir yetkiyi, tanımadığı hiç bir imkanı kullanmadım. Hangi yetkiyi veriyor, hangisini vermiyor bunları da gayet iyi biliyorum. Zira gökten zembille inmiş bir Cumhurbaşkanı değilim" değilim diyen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Siyasetin içerisinde ömrümün en verimli yılları geçti. Halen da içindeyim. Ne yaptıysam hepsi de Anayasa'ya uygundur, yasalara uygundur. Buna rağmen sürekli şahsımı eleştirenler benim 'yönetim sistemimizi tartışmalıyız' teklifime de karşı çıkıyorlar. Bazı medya gruplarının ahlaki olmayan şekilde saldırılarını herhalde sizler de görüyorsunuz, izliyorsunuz. Acaba bu medya mensuplarının hiç ahlaktan nasipleri olmadı mı? Olmaz mı? Bu ülkede yüzde 52'ye yapılan saygısızlığın ne olduğunu bunlar ne anlama geldiğini biliyorlar mı? Bunlar kendi isteklerinin, kendi arzularının yerine gelmeyişi sebebiyle çılgına dönüyorlar. Senin gazetenin tirajı ne? Sen, bu yüzde 52'nin düşüncesine, iradesine bu kadar ahlaksızca nasıl saldırabilirsin, nasıl onlara bu saygısızlığı gösterebilirsin? Tabi biz bütün hukuk yollarımızı sonuna kadar kullanacağız, kullanıyoruz. Mevcut sistemden bu kadar memnunsanız o zaman beni niye eleştiriyorsunuz. Mevcut sistemden memnun değilseniz alternatiflerin tartışılmasına niye karşı çıkıyorsunuz? Milletimiz böyle durumlarda ne der, 'bu ne perhiz ne lahana turşusu.' Elbette ben bu eleştirilerin de karşı çıkışların da mevcut Anayasayı sahiplenişin de herhangi bir siyaset, herhangi bir ilke ürünü değil, günlük reflekslerden ibaret olduğunu 40 yıllık siyasi tecrübeme dayanarak, gayet iyi biliyorum. Her zaman ve her konuda olduğu gibi yeni Anayasa ve başkanlık sistemi hususlarında da ben milletime, milletimin temsilcileri muhtarlarıma güveniyorum."
Siyasi partilerin önce "Buna milletim ne diyor?" diye sorması gerektiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti'yi kurarken, 42 bin vatandaş üzerinde kamuoyu araştırması yaptırdıklarını ve daha sonra partiyi kurma kararı verdiklerini, 16 ay sonra da iktidar olduklarını anlattı.
"PARLAMENTER SİSTEM GÖKTEN ZEMBİLLE İNMEMİŞTİR"
Türkiye'nin değişik alanlarda, sistemini yenileme noktasında tazelenmeye ve bir yeni başlangıca ihtiyacı bulunduğunu ifade eden Erdoğan, Yunus Emre'nin "Her dem yeni doğarız, bizden kim usanası" sözünü anımsattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Yeni doğmamız lazım. Bu millet, bu ülke değişime, yeniliğe, daha iyiyi, daha güzeli aramaya hiç bir zaman kapalı olmamıştır. Her kim ki bu gerçeğe sırtını dönmüşse, o tarihin tozlu raflarındaki yerini almıştır. Parlamenter sistem gökten zembille inmemiştir. Bu sistem, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş yıllarındaki ihtiyacın çok daha gerisinde, Fransız sistemi örnek alınarak, karşılanmasının ürünüdür. Daha sonraki yıllarda örnek aldığımız Fransa yarı başkanlığa geçerken, biz parlamenter sistemi 'fetiş' haline getiren bir anlayışa saplanıp kalmışız. Başkanlık sisteminin en ideal yönetim sistemi olduğunu kimse zaten söyleyemiyor. Ben sadece başkanlık sisteminin, Türkiye'nin ihtiyaçlarını bugünden daha iyi karşılayacağını ifade ediyorum. İnşallah 2016 yılı, diğer hususlarla birlikte bu konuda da önümüzün açıldığı, ufkumuzun aydınlandığı bir yıl olacaktır diye düşünüyorum."
"KİMSE KİMSEYİ ALDATMASIN"
Suriye'deki insanlık dramının ülkenin içinde ve dışında yeni görüntülerle artarak sürdüğünü belirten Erdoğan, şunları anlattı:
"Rejimin ve onu destekleyen Rusya'nın bombaladığı yerleşim alanlarında sürekli çocuklar, kadınlar, yaşlılar yani masum insanlar hayatlarını kaybediyor. Rusya yüzde 10 itibariyle DAİŞ'i bombalarken, yüzde 90 itibariyle Lazkiye'nin kuzeyindeki Türkmen köylerini vuruyor. Kimse kimseyi aldatmasın. Bombardıman sonucu yıkılan evler, okullar, fırınlar, tahrip olan alt yapı yüzünden insanlar sefalete mahkum ediliyor."
Akdeniz ve Ege Denizi'nde hayatını kaybeden mültecilerin haberlerinin adeta günlük hayatın bir parçası haline dönüştüğünü aktaran Erdoğan, "Avrupa'da dövülen, itilen, kakılan, kovulan her türlü kötü muameleye layık görülen mültecilerin dramları artık dikkatleri çekmiyor ama ülkemizde hamdolsun biz bunlara müsaade etmiyoruz. Acı ve ölüm, istisna olmaktan çıkıp, rutin haline gelerek, insanlığın yüreğini her gün biraz daha nasırlaştırıyor" değerlendirmesinde bulundu.
"MEZHEP FİTNESİ BİR KEZ DAHA İSLAM DÜNYASINI SARSIYOR"
Mezhep tartışmalarına da değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Mezhep fitnesi bir kez daha İslam dünyasını sarsıyor, Müslümanları karşı karşıya getiriyor. Bunu bir üst akıl aslında idare ediyor. Bunu bilmemiz lazım. Mesele nedir? Mesele 'İslam dünyasında bir mezhep çatışması olsun ve İslam dünyası kendi içinde paramparça olsun.' Suriye'de, Irak'ta, Yemen'de, Lübnan'da yaşanan görüntülerin gerisindeki en önemli sebebin mezhep fitnesi olduğunu biliyoruz" diye konuştu.
Hazreti Muhammed'in bütün sahabelerine ve Ehl-i Beyt'e aynı derecede saygı duyan, hepsini aynı sevgiyle bağrına basan bir anlayışa sahip olduklarına vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hazreti Ali, Hazreti Hasan, Hazreti Hüseyin, Hazreti Ebubekir, Hazreti Ömer ve Hazreti Osman'ın tahkirine (aşağılanmasına) asla razı olmayacaklarını bildirdi.
"Mezhep görüntüsü altında sergilenen tavırların gerisinde bölgesel iktidar inşa etme çabası olduğunu gayet iyi biliyoruz" diyen Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
"Suudi Arabistan büyükelçiliğinin roketatarlarla yakılması, yıkılması aynı şekilde Irak'taki Suudi Arabistan'ın oradaki büyükelçiliğinin yakılıp yıkılması, asla uluslararası münasebetler açısından kabul edilebilir bir yaklaşım değildir. 'Biz bunu tasvip etmiyoruz' demek o ülkelerin yönetimlerini de kurtarmaz. Niye, sen gerekli tedbirleri aldın mı acaba?"
"BURALARDA YAPILAN İDAMLAR NOKTASINDA SES SOLUK ÇIKMIYOR"
Suudi Arabistan'da 47 kişinin idama mahkum edildiğini anımsatan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, şöyle dedi:
"Türkiye'de bir idam müessesi yok. Doğrudur veya yanlıştır ayrı mesele ama Suudi Arabistan'da bu müessese var. İran'da da bu müessese var. Amerika'da var, Rusya'da var, Çin'de var, buralarda idam hala çalışıyor. Buralarda yapılan idamlar noktasında ses soluk çıkmıyor. Şu anda Suudi Arabistan'da atılan... İç hukuk meselesidir bana göre, almıştır böyle bir kararı. Bunların 46'sı Sünni'dir, El Kaide'yle bağlantılı olduğu için idam edilmişlerdir. Bir tanesi de Şia. Bunun kararı da daha önceden verilmiş, bunun adımını da bu şekilde Suudi Arabistan atmıştır. Bunların kararıdır, tasvip edip etmemek ayrı bir konu."
"EY DÜNYA NEREDESİN?"
"Mısır'da bini aşkın insan hakkında idam kararı verildi. Ey dünya neredesin? Niye bunlarla ilgili konuşmuyorsunuz?" ifadesini kullanan Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Hele hele bunlardan bir tanesi de Mursi'dir. Mursi ki halkının yüzde 52 oyuyla iş başına gelmiş bir cumhurbaşkanıdır. Cumhurbaşkanı sıfatını taşıyan bir insan idama mahkum edilmiştir. Bir terörist miydi o? Bir darbe.. Darbeyi yapan kim? Sayın Mursi'nin Milli Savunma Bakanı olan bir general. Kime yapıyor bunu? Kendi cumhurbaşkanına. Peki buna yönelik tüm dünyanın bir sesi çıktı mı? Bir şey söylediler mi? Tek konuşan biz olduk. Niye? Çünkü adaletle hükmetmek bizim görevimizdi de onun için. İslamı ve Müslümanları böyle bir zilletle karşı karşıya getirenleri Allah ıslah etsin diyoruz."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2016'da başta Suriye'de olmak üzere 400 bin insan öldüğünü, buna sessiz kalanların şu anda bir kişinin idamıyla ilgili her tarafı ayağa kaldırmaya çalıştığını belirterek, "Niye oraya sesiniz çıkmıyor. Her türlü oraya örtülü örtüsüz destekler veriyorsunuz. Para silah her şeyi veriyorsunuz. Kime? Katil Esed'e. Hiçbir zaman kendinizi kurtaramazsınız, aklayamazsınız" dedi.
Erdoğan, başta Suriye olmak üzere Müslümanların acı, gözyaşı ve kan içinde yaşadıkları tüm coğrafyalara yeni yılda barış, huzur ve istikrar gelmesini temenni etti.