Güncelleme Tarihi:
Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda düzenlenen "Muhtarlar Toplantısı"nda Trabzon, Tokat, Samsun, Mersin, Erzurum, Malatya, İzmir, Gaziantep, Edirne ve Diyarbakır'dan gelen muhtarlara hitap etti.
Muhtarlar toplantısında yapılan değerlendirmelerin 81 vilayet, 78 milyon vatandaşla birlikte dünya tarafından da dikkatle takip edildiğini ifade eden Erdoğan, gündemde, yeni boyutlar kazanarak derinleşen Suriye krizinin olduğunu belirtti.
"Suriye konusu tıpkı Irak, Mısır, Libya gibi, tıpkı Balkanlar gibi, Kırım gibi Kafkasya gibi bizim asli meselemizdir" diyen Erdoğan, şöyle devam etti: "Bizim bu coğrafyaya bakışımız asla diğer ülkeler gibi olamaz. Diğer ülkelerin bu bölgelere ve orada yaşayan insanlara bakış açısı günün şartlarına, kendi çıkarlarına, konjonktüre göre değişebilir. Biz tarihle, kültürle, inançla, kardeşlik hukukuyla velhasıl ortak bir kaderle bağlı olduğumuz bu büyük coğrafyadaki her meseleye kendi meselemiz olarak bakmak mecburiyetindeyiz. Bu bakımdan Suriye meselesine diğer ülkelerin yaklaşımı ile bizim yaklaşımımız arasında çok derin farklar vardır. Biz Suriye'ye bakınca sadece Türkmeni'yle, Arabı'yla, Kürtü'yle, Sünnisi'yle, Alevisi'yle, diğer tüm toplum kesimleriyle binlerce yıldır birlikte yaşadığımız, 100 yıldır sınırlarımız ayrı olsa da gönüllerimiz bir olan insanları görüyoruz."
"Bizim için oralar bin yıllık hatıralarımızın bulunduğu ayrılmaz bir parçamızdır"
Suriye'ye atılan her bombanın yol açtığı tahribatı ve yıkımı kendi yüreklerinde hissettiklerini vurgulayan Erdoğan, şöyle dedi:
"Orada ölen her masum çocuğun, kadının, erkeğin acısını kendi kalbimizde hissediyoruz. İnsanlığın ve medeniyetimizin en kadim izlerinin yer aldığı bu coğrafyada yok edilen her eserle birlikte hafızamızdan bir kare siliniyor. Daha önce Bosna'da, Karabağ'da yaşananlar için ne hissediyorsak bugün de Suriye için aynısını hissediyoruz. Biz coğrafyamızdaki hiçbir konuya, hiçbir probleme ve hiçbir kesime karşı gözümüzü, gönlümüzü kapatamayız. Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesi başkaları için bataklık olabilir ama bizim için oralar bin yıllık hatıralarımızın bulunduğu ayrılmaz bir parçamızdır. Kafkasya, Balkanlar, Orta Asya, Fergana Vadisi gibi yerler başkaları için sorunlu bölgeler olabilir, oralar bizim için kadim tarihimizin ve medeniyetimizin en değerli unsurlarıdır. Buraları birileri için bataklık, kriz bölgesi yahut çatışma alanı haline getiren, bugün bütün insanlığın maruz kaldığı küresel adaletsizliktir bunu böyle görmemiz lazım. Güç mücadelesi için insan hayatını ayaklar altına alınmasıdır bu mesele. İşte biz bu yüzden 'dünya beşten büyüktür' diyoruz."
"Kökünden ve değerlerinden kopmuş mankurtlar"
"Milletimizin ve coğrafyamızın işte bu köklü geçmişini bilmeyenler, bizim Suriye başta olmak üzere bölgemizdeki sorunlara yönelik samimiyetimizi de anlayamayabilirler" ifadesini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu görüşlere yer verdi:
"Nitekim anlamıyorlar, bakıyorsun önünde profesör yazıyor ama bu inceliği anlamıyor, buradaki hassasiyeti anlamıyor ve çıkıp oradan işte 'Ortadoğu'daki yürütülen politikalarda Türkiye'nin durumu' diyor. Bunların işi bu değil, anlamıyorlar. Bunlar damdan düşen değil, bunlar sadece ideolojik bir kafa yapısıyla, mantığıyla olaylara bakanlar. Nerede bu ülkenin çıkarı var, nerede bu milletin çıkarı var bunun hesabını bunlar yapmazlar. Onlar sadece 'bizim siyasi partimizin menfaati nedir' bunun hesabını yaparlar. Biz millet için bakıyoruz, biz ülkemiz için bakıyoruz, kararlarımızı da buna göre veriyoruz. Ülkenin ve milletin mukadderatını ilgilendiren konularda başkaları gibi düşünenler, başkaları gibi tavır alanlar kökünden ve değerlerinden kopmuş mankurtlardır bunu böyle biliriz."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölücü terör örgütünün eylemleri konusunda da bu güruhun ihanete varan bir tutum içerisinde olduğunu gördüklerini söyledi.
DAİŞ'in bombalı saldırılarında yine aynı güruhun benzer bir tavırlar sahneye çıktığına şahit olunduğuna işaret eden Erdoğan, "Suriye sınırımızda yaşanan son olayda da bu güruh karakterini bir kez daha ortaya koymuştur. Esasen bunların 78 milyon içinde bir avuç azınlık olduğunu biliyoruz. Bunu azınlık hukuku açısından değerlendirmiyorum ama kendilerini çoğunluğun üzerinde tahakküm edebilme garabeti içinde olduklarını ifade etmek istiyorum. Bütün bunlara rağmen üzüntü duyuyoruz. Hamdolsun milletimiz irfanıyla, izanıyla, fehimiyle bunlara daima dersini vermiştir" diye konuştu.
"Biz sipariş üzere mücadele vermiyoruz"
Erdoğan, kendilerinin milletin verdiği yetki çerçevesinde sorumluluklarını yerine getirmeye devam edeceklerine dikkati çekti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Suriye'deki kardeşlerimizin kurtuluş mücadelelerinde yanlarında olmayı sürdüreceğiz. Biz onlarla soydaşız, bizim onlarla akrabalık bağlarımız var. Biz sipariş üzere mücadele vermiyoruz. Daha önce Afganistan'da oynanan bir senaryonun şimdi farklı bir isimle Irak ve Suriye'de tedavüle sokulduğunu biliyoruz. DAİŞ adı altında hayata geçirilen projenin tüm dünyada Müslümanlara yönelik ayrımcı, ırkçı ve İslamafobik bir kampanyanın aracı haline dönüştürülmeye çalışıldığının farkındayız. Suriye'ye güya DAİŞ'le mücadele adı altında askeri güç taşıyan ama bugüne kadar neredeyse hiçbir zarar vermeden sadece rejime karşı mücadele eden ılımlı grupları hedef alanların gayesi ortadadır" ifadesini kullandı. -
"Ülkemizin DAİŞ'le ilgili tutumu öteden beri nettir"
Konuşmasında IŞİD meselesinin açıkça ortaya çıkmasını istediğini ve bunu muhtarlarla paylaşmak istediğini belirten Erdoğan, şunları kaydetti: "Böylece bu örgütü bahane ederek bölgeyi dizayn etmenin, bölgeyle ilgili farklı projeleri hayata geçirmenin peşinde olanların asıl yüzlerini hep birlikte görmüş olacağız. Şunu tüm samimiyetimle ifade etmek isterim ki DAİŞ denen örgütle Türkiye'den başka ciddi olarak mücadele eden ülke neredeyse yoktur. Türkiye bu örgütü 2005 yılında eski isimleriyle terör örgütü olarak tanımıştır. 2013 yılından itibaren de yeni ismiyle aynı şekilde terör örgütü olarak kabul ettiğimiz bu yapıyla mücadelemizi kesintisiz bir şekilde sürdürdük, sürdürüyoruz. Dolayısıyla ülkemizin DAİŞ'le ilgili tutumu öteden beri nettir. Burada bir soru işareti yoktur."
"Kimsenin ülkemizin DAİŞ ile mücadelesini tartışma konusu yapma, bu konuda bizi töhmet altında bırakma hakkı yoktur, ister içeriden ister dışarıdan" ifadesini kullanan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Türkiye Cumhuriyeti'nin, cumhurun başkanı olarak, Cumhurbaşkanı olarak, Başbakanlığım döneminde de söyledim, biz bu konuda en çok zarar gören, mağduriyete uğrayan ülkeyiz. Niğde, Şanlıurfa, Ankara, Diyarbakır ve Gaziantep'te DAİŞ terör örgütünün eylemlerine maruz kaldık, Adıyaman'da maruz kaldık. Bugüne kadar DAİŞ saldırılarında 140 vatandaşımızı kaybettik, 7 güvenlik görevlimizi şehit verdik. Aynı şekilde sınırımızda zaman zaman bu örgüt mensuplarıyla güvenlik güçlerimiz arasında çatışma yaşandı. Buna karşılık örgüte karşı kesintisiz mücadele yürüttük."
Erdoğan, 2011 yılından beri söz konusu terör örgütüne mensup yaklaşık 3 bin kişinin gözaltına alındığını, bunlardan yaklaşık 800'ünün tutuklandığına dikkati çekti.
"Akaryakıt kaçakçılığı neredeyse bitirilme aşamasına gelindi"
Yakalanan örgüt mensuplarının üzerinde ve kaldıkları yerde kullanıma hazır 33 canlı bomba yeleği, çok sayıda silah ve patlayıcı ele geçirildiğini anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Yabancı terörist savaşçılarla mücadele kapsamında 27 bin kişiye ülkemize giriş yasağı konulmuş durumda. Aynı amaçla ülkemize geldiği tespit edilen 2 bin 600 kişi yakalanarak sınır dışı edilmiştir. DAİŞ'in en önemli gelir kaynaklarından olan akaryakıt kaçakçılığını önlemek için sınırlarımızda aldığımız tedbirler sayesinde 2014 yılında 79 milyon litre kaçak akaryakıt ele geçirilmiştir. Sınırlarımızdaki akaryakıt kaçakçılığı neredeyse bitirilme aşamasına gelindi. Biz, DAİŞ'in hem eylemleriyle hem eleman temini yöntemleriyle hem de gelir kaynaklarıyla işte böylesine yoğun mücadele içindeyiz."
"Dikkat ediniz, DAİŞ ile mücadele görüntüsü altında Suriye'de askeri faaliyet yürüten ülkelerin bir kısmı, sadece rejim karşıtı muhalifleri hedef almıştır" diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Şimdi burada bir şeyi söylüyorum, ekranları karşısında bizi izleyen milletime sesleniyorum, aynı zamanda dünya medyasına da sesleniyorum; Lazkiye ve Lazkiye'nin kuzeyi Bayırbucak Türkmenlerinin olduğu bölgede, DAİŞ yoktur. Kimse bizi ve dünyayı aldatmasın ve burada uçaklarla yapılan bombardımanlar neticesinde şu ana kadar şurada 1 ay, 1,5 ay içinde 300'ü aşkın Bayırbucak Türkmeni ölmüştür ve oradan Bayırbucak Türkmenleri artık bizim sınırlarımıza doğru sığınmaya çalışıyorlar. Bunların bir kısmı, bizim kamplarımıza yerleşmiştir ama bir kısmı da diyor ki, 'biz topraklarımızda şehit olacağız.' Bu sabah, AFAD Başkanı ile görüştüm dedi ki, 'gelmek istemiyorlar, biz diyoruz ki, kamplarımız hazır gelin, hayır diyorlar. Biz burada şehit olacağız diyorlar. Bize insani yardım yapın, o bize yeter, biz bu çadırlar içinde yaşamaya devam edeceğiz."
"Türkiye'nin, şu anda petrolünü de doğalgazını da aldığı yerler bellidir"
Suriye'ye insani yardım götüren tırlara yönelik saldırıyı da değerlendiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:
"Biliyorsunuz dün de iki tane insani yardım götüren tır, ne yazık ki bombalanmak suretiyle tırlar yandı ve 3 kişi şehit, 7 kişi yaralı. İnsani yardım götürüyor, dikkat edin. Şimdi bütün bunlarla beraber ne diyorlar dünyaya, 'biz DAİŞ ile mücadele ediyoruz.' Kusura bakmayın DAİŞ ile mücadele ettiğiniz yok. Siz sadece Lazkiye'nin kuzeyini boşaltmak için rejim ile el ele, oradaki maalesef Türkmen kardeşlerimizi, Suriye vatandaşlarını öldürüyorsunuz. DAİŞ ile mücadele adı altında, ülkede faaliyet gösteren diğer terör örgütlerini destekleme yanlışına düşenler de var. Biz, Türkiye olarak ilkeli duruş sergileyerek, DAİŞ'e ve diğer terör örgütlerine, aynı şekilde kendi vatandaşlarına devlet terörü uygulayan Esed rejimine de karşı olduğumuzu ifade ediyoruz. Zira DAİŞ'in en büyük destekçisi Esed rejimidir. Şimdi diyorlar ki 'DAİŞ'ten, Türkiye, petrol alıyormuş'. Yetkili makamlarda olanlar bunu söylüyor. Çok ayıp. Yazıklar olsun. Türkiye, şu anda petrolünü de doğalgazını da aldığı yerler bellidir. Biz en büyük bu noktadaki ithalatı Rusya'dan yapıyoruz. İkinci derecede İran'dan yapıyoruz. Azerbaycan'dan doğalgaz alıyoruz. Kuzey Irak'tan aynı şekilde alıyoruz. Bunun yanında Cezayir ve Katar'dan alıyoruz. Bizim aldığımız yerler belli."
"DAİŞ, çıkardığı petrolü Esed'e satıyor, Esed'e"
"DAİŞ'ten bizim bu şekilde petrol aldığımızı iddia edenler, bu iddialarını ispatla mükelleftir aksi takdirde bu ülkeye kimse iftira atamaz ben onları müfteri olmakla sıfatlandırırım" ifadesini kullanan Erdoğan, şöyle dedi:
"DAİŞ, çıkardığı petrolü Esed'e satıyor, Esed'e. Destek verdiğiniz Esed ile bunları konuşun. Oraya satıyor. Parayı oradan alıyor, para kaynağı da belli zaten. Biz bu noktaya gelmek istemezdik. DAİŞ'in hem silah finans gücünün arkasında illa bir yer aranacaksa ilk bakılacak yer Esed rejimi olmalıdır, onunla birlikte hareket eden ülkeler olmalıdır."
"Esed, devlet terörü estiren insandır"
Erdoğan, 120 ülke tarafından Suriye halkının gerçek temsilci olarak kabul edilen muhalif grupları hedef alanların, doğrudan IŞİD'e destek verdiğini ifade ederek, sözlerine şöyle devam etti:
"Oradaki ılımlı muhalefet neyin mücadelesini veriyor, topraklarını katil Esed'den geri almanın mücadelesini veriyor. Esed, devlet terörü estiren insandır. Şu ana kadar 380 bin insanı öldüren Esed'e karşı durmayanlar, bilsinler ki tarihin önünde bunun hesabını veremeyeceklerdir. 380 bin insan... Nasıl oluyor da bunun yanında yer alıyorsunuz? Bunun yanında yer alanlar, kalkıp da insan hakları evrensel beyannamesinden bahsedebilirler mi? Bunun yanında yer alanlar, insan haklarından bahsedebilirler mi? İşte biz bunların karşısına dikildiğimiz için menfaat şebekelerinin bu hoşuna gitmiyor ama biz her zaman zalimlerin karşısında, mazlumların yanında olduk, olmaya devam edeceğiz."
Erdoğan, sınırlara çekilen tel örgülerin, ceplerdeki pasaportların, gönül dünyalarındaki kardeşliğin anlamının bu bölgelerdeki insanlar için farklı olduğunu belirterek, "Türkiye'nin uyguladığı açık kapı politikası ve sınır ötesindeki insani yardım çalışmaları kardeşlerimize olan sorumluluklarımızın bir gereğidir" ifadesini kullandı. Türkiye'nin yılda 37 milyon turiste ev sahipliği yaptığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:
"Buna rağmen özellikle yabancı terörist savaşçıların geçişinin engellenmesi hususunda çok yoğun çaba sarf ediyoruz. Ülkeye giriş yasağı ve sınır dışı uygulamasına ek olarak çeşitli havalimanı ve otobüs terminallerinde risk analizleri birimleri kurduk. Bu kapsamda 5 binin üzerinde yabancıyı mülakata tabi tuttuk. Bunlardan durumu şüpheli görünenlerin ülkemize girişine izin vermedik. Fakat bu mesele sadece Türkiye'nin sınırlarında aldığı tedbirlerle çözülebilecek bir mesele değildir. Asıl önemli olan kaynak ülkelerin Türkiye ile yakın işbirliği, bilgi ve istihbarat paylaşımı yapmasıdır. Ben buradan bize söz söyleyen, itham yönelten ülkelere soruyorum: Bizim DAİŞ ile mücadele için yaptıklarımız ve sonuçları ortada. Peki siz ne yaptınız? DAİŞ bahanesiyle muhalifleri hedef alanlara ve onlara ses çıkarmayanlara soruyorum: Guta'da kimyasal silahlarla bin 500 masumu katleden muhalifler midir? Yermuk kampında on binlerce Filistinliyi açlığa mahkum eden muhalifler midir? 380 bin insanı kadın, çocuk, yaşlı, erkek, sivil ayrımı yapmadan konvansiyonel silahlarla varil bombalarıyla füzelerle ağır silahlarla öldüren muhalifler midir? 12 milyon insanı yerinden, yurdundan göçe zorlayan muhalifler midir? 55 bin fotoğrafla belgelenen işkenceyle ve aç bırakılarak öldürülmüş 11 bin kurban kimin eseridir? Tüm bunların sorumlusu Esed rejimidir."
"O zaman on binlerce insanı öldüren bir Esed yoktu benim karşımda"
Erdoğan, televizyonlara çıkarak sadece ideolojik bakış açılarıyla Türkiye'nin yönetimine fatura kesmeye çalışanların olduğuna işaret ederek, şöyle devam etti:
"Benim Esed ile o olumlu dönemlerdeki görüşmelerimi kalkıp da diyor, 'Bir zamanlar gayet iyiydi araları, bir araya geliyorlardı ailece. O zaman diktatör değil miydi?' O zaman on binlerce insanı öldüren bir Esed yoktu benim karşımda. O zaman da kendisine tavsiyelerim şuydu: Gelin demokrasiye bir an önce geçin. Biz size bu konuda her türlü desteği verelim. Elemanlarını bize gönderdiği halde oraya dönemiyordu. Niye dönemiyordu? Çünkü çok partili bir siyasi hayata dönmek işine gelmiyordu. Baktı ki daha sonra Tunus'ta başlayan 'Yasemin hareketi', Mısır'daki devamı, ondan sonra buraya gelişi, bunda herhalde bazı ürkeklikler meydana getirdi."
"DAİŞ'in yaptıkları kesinlikle affedilemez. Bu örgüte asla müsamaha gösterilemez" diyen Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
"Sadece bu değil, PYD de aynı, YPG aynı, ülkemizde PKK aynı, Boko Haram aynı, Şebab aynı. Bunlar şu anda dünyada maalesef yaptıkları eylemlerle hakikaten affedilemez adımları atıyorlar. DAİŞ'in en büyük zararı İslam'a ve Müslümanlara verdiğini biz çok iyi biliyoruz ama Esed rejiminin DAİŞ'ten aşağı kalmadığının, bir örgüt terörüyle devlet terörü arasında hiçbir fark olmadığının da görülmesi gerekiyor. Paris'te öldürülenler için Ankara'daki kayıplarımız kadar bizim yüreğimiz yandı. Biz aynı hassasiyeti, aynı şekilde Suruç'ta da gösterdik, Gaziantep'te de gösterdik ve bunları sürekli dillendirdik. Suriye topraklarında rejim ve terör örgütleri tarafından katledilen masumlar için de gösteriyoruz, herkesten de bunu bekliyoruz."
"Bu kesinlikle Rusya'yı hedef alan bir olay değildir"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Salı günü Türk hava sahasını ihlal eden ve tüm ikazlara rağmen ihlale devam eden savaş uçağına angajman kuralları çerçevesindeki müdahalenin bu çerçevede değerlerdirilmesi gerektiğini vurguladı.
Erdoğan, "Bu kesinlikle Rusya'yı hedef alan bir olay değildir. Türkiye, Esed rejimine bağlı unsurlar ve terör örgütleriyle benzer sıkıntılar yaşamış bir ülke olarak kara ve hava sahalarının güvenliği konusunda teyakkuz halindedir. Daha önceden ilan ettiğimiz, Rusya'ya da defalarca hatırlattığımız angajman kurallarımız gereği ülkemiz sınırlarının ihlaline anında karşılık veriyoruz. Bu izinleri önceden verilmiş otomatik bir tepkidir, bunun bilinmesi lazım. Daha önce buna benzer olayları 4 kez yaşadık. Salı sabahı da, aidiyeti, milliyeti belli olmayan bir uçağın tüm ikazlara rağmen ısrarla sınırımızı ihlal etmesi üzerine bu kurallar işletilmiştir. Sınıra doğru gelen iki uçak ama milliyeti belli değil ve 5 dakika içinde 10 uyarı yapılıyor" diye konuştu.
"Bizim Rusya ile stratejik ortaklığımız var"
Uçaklara yapılan uyarıların telsiz kayıtlarının Türk Silahlı Kuvvetlerince paylaşıldığına, bunların televizyonlarda da yayımlandığına dikkati çeken Erdoğan, şunları kaydetti:
"Uçağın hangi ülkeye ait olduğu ancak olaydan sonra anlaşılmıştır. İnanın bana Suriye'deki tüm hadiseler gibi bu olay da bizi ziyadesiyle üzmüştür. Çünkü biz en başından beri bölgede kimse ölmesin, kimsenin burnu kanamasın diye uğraşıyoruz, çaba gösteriyoruz. Konuyla ilgili teknik izahat Genelkurmay Başkanlığımız ve Dışişleri Bakanlığımız tarafından Rusya başta olmak üzere ilgili tüm ülkelere ve kurumlara yapılmıştır. Buna rağmen Rusya tarafından yapılan açıklamaları ve konuyla ilgisi olmayan alanlarda ortaya konulan tepkileri üzüntüyle takip ediyoruz. Bizim Rusya ile stratejik ortaklığımız var, üst düzey istişari konseyimiz var ama bizim bu birlikteliğimiz dayanışmayı gerektirir. Bu birlikteliğimiz bizim birbirimizi bu anlamda tehdit etmemizi gerektirmez. Bu bizi üzmüştür. Kaldı ki aidiyeti, milliyeti belli olmayan uçakların uyarılmasına rağmen bizim hava sahamızı ihlal etmesi daha önce bunun 3-4 kez yapılmış olması artık tabii ki bir güvenlik nedeniyle atılmış bir adımdır. Suriye ile bizim şu anda iç içe bulunduğumuz durum ortadadır. Biz bölgede yeni gerilimler çıkarmak değil, barışı ve huzuru temin etmek için çaba gösteriyoruz. Çok yönlü ve güçlü ilişkilerimizin olduğu Rusya'yı herhangi bir sınır ihlali olmadan hedef almamız için sebep yoktur. Rusya ile Suriye politikasında anlaşamıyor olmamız başka bir şeydir, angajman kurallarımızın işletilmesi başka bir şeydir."
Erdoğan, IŞİD ile mücadele gerekçesiyle başlatılan, ancak sadece muhalifleri hedef alan saldırılara karşı itirazlarının devam ettiğini bildirdi.
Müttefik ülkelerle, Cerablus'tan batıya doğru Suriye sınırları boyunca, insani güvenlik bölgesi oluşturma kararlılıklarının sürdüğünü belirten Erdoğan, çabalarının, Suriye sınırlarını, IŞİD'ten ve diğer terör örgütlerinden arındırmaya yönelik olduğunu ifade etti.
Esed rejimine karşı mücadele eden muhalif unsurların desteklenmesinin, uluslararası meşruiyete haiz bir çaba olduğunu hatırlatan Erdoğan, şöyle konuştu:
"Esed rejimi ve terör örgütlerinin desteklenmesi ise tamamen ilgili ülkenin kendi kararıdır. Uluslararası meşruiyete sahip değildir. Buradan bir kez daha ifade ediyorum; biz Bayırbucak Türkmenleriyle Esed rejimine karşı mücadele eden ılımlı muhalifleri, ılımlı muhalif grupları destekliyoruz, destekleyeceğiz. Çünkü bunlar mazlumdur, mağdurdur. Oradaki toprakların bunlar sahipleridir. Akrabayız ve onlar bizim soydaşlarımızdır. Ne Rusya'ya ne de başka herhangi bir ülkeye karşı doğrudan askeri müdahalemiz söz konusu değildir. Herkesten egemenlik haklarımızı bir defa gözetmesi ve bu haklarımıza hassasiyet göstermesini bekliyoruz. Tüm dünyanın, bizim haklı olduğumuzu kabul ettiği bir hadisenin, siyasi ve ekonomik ilişkilerimizi kapsayacak şekilde genişletilmesini de doğru bulmuyoruz. Aynı ihlal bugün yapılsa, Türkiye yine aynı karşılığı vermek durumundadır. Bu konuda ihlale maruz kalan değil, ihlali yapan ülkenin kendisini sorgulaması, hadisenin tekerrürünü önlemek için tedbirlerini alması lazımdır."
Türkiye'nin 1 Kasım'da tarihi önemde bir seçim yaşadığını, 7 Haziran seçimlerinin ardından ortaya çıkan, Türkiye'nin istikrar ve güven ortamını tehdit eden manzaranın tamamen değiştiğine işaret eden Erdoğan, "Şöyle bir açıklama yapılabilir mi? Bu ülkede 'idarenin, idarecilerin, Türkiye'yi İslamlaştırma gayreti var' diye bir açıklama yapılabilir mi? Demek ki ben, hükümet, bizler, 'Türkiye'yi İslamlaştırma gayreti' içerisindeyiz. Ya Türkiye'nin yüzde 99'u Müslüman, bunu nasıl söylersin? Böyle bir ifade nasıl kullanılır? Ben kalkıp da Rusya için, 'Rusya'yı yönetim Hristiyanlaştırma gayreti içerisinde' diyebilir miyim? Orada da 30 milyon Müslüman var" diye konuştu.
"Bu ülkenin yüzde 99'u Müslüman"
"Tayyip Erdoğan Müslümandır. Yüzde 99'u bu ülkenin Müslüman. O zaman ben neyin gayreti içerisinde olacağım ki?" diyen Erdoğan, şöyle devam etti: "Biz sadece dinimizin gereğini yapmaya gayret ediyoruz, yaptığımız iş budur. Ama tespite, şu yanlışa bakın. Bizim büyükelçiliğimizin taşlanması, camların, çerçevelerin indirilmesi doğru bir yaklaşım mı? Biz bugüne kadar bu tür şeylerde her zaman bu tür eylemlere giren aşırı uçlara, fanatiklere hep emniyet teşkilatımızla karşı durmuşuzdur, hep engellemişizdir. Bunlar önemli mi? Biz bunları çok da önemsemiyoruz ama biz stratejik ortağız. Ve biz şu ana kadar getirdiğimiz süreci bu noktada bazı tehditlerle, 'ortak projeler durdurulabilir, aramızdaki şu andaki bazı münasebetler kaldırılabilir...' Ya bu yaklaşımlar siyasilere yakışıyor mu? Bunlar olacak şeyler mi?"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "nerede hata yapıldığı" konusunda, siyasilerin, askerlerin konuşması, ondan sonra bu hataların karşılıklı olarak giderilmesi gerektiğini vurgulayarak, "Buna bakmamız lazım. Eğer buna bakmayıp da bu şekilde duygusal açıklamalar yapacak olursak, bunlar doğru olmaz. Daha biz şurada, G20'de, Antalya'da gayet güzel oturmuşuz, heyetler arası görüşmeler yapmışız, başa baş görüşmeler yapmışız. Suriye olayını daha önce de defaatle aramızda görüşmüşüz ama ardından böyle bir şeyin olması bizleri üzmüştür" dedi.
"7 Haziran sonuçları herkesi tedirgin etmiştir"
Meclisin toplandığı 17 Kasım Salı günü, hiç vakit kaybetmeksizin AK Parti Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu'na hükümeti kurma görevi verdiğini hatırlatan Erdoğan, 24 Kasım Salı günü de Davutoğlu'nun, kendisine sunduğu Bakanlar Kurulu listesini onaylayarak, fiilen hükümet çalışmalarının başlatıldığını söyledi.
Başbakan Davutoğlu'nun, hükümet programını dün Meclise sunduğuna değinen Erdoğan, cumartesi günü Mecliste hükümet programının görüşmelerinin yapılacağını, pazartesi günü ise güven oylaması gerçekleştirilerek, bu sürecin tamamlanacağını anlattı.
Erdoğan, Türkiye'nin yaklaşık 6 aylık bir aranın ardından, yeniden, arkasında yüzde 49,5'luk bir millet desteği olan bir hükümetle yoluna devam edeceğini belirterek, Allah'tan seçim sonuçlarının ve yeni hükümetin Türkiye'ye, millete, vatandaşlara hayırlı olmasını temenni etti.
Türkiye'nin 2014 yılı Mart ayından beri arka arkaya gelen dört seçimin ağır yükü altında kaldığına dikkati çeken Erdoğan, "Her ne kadar ekonomiye olumsuz etkisi çok sınırlı kalmışsa da bu seri seçim sürecinin yatırımlarda, büyümede, istihdamda, faizlerin düşmesinde, bizi hedeflerimizin gerisinde bıraktığını da kabul etmeliyiz. Özellikle 7 Haziran sonuçları herkesi çok tedirgin etmiştir" ifadesini kullandı.
"Lafla yeni Türkiye olmaz"
Erdoğan, güçlü, tek parti hükümetleriyle 12 yılı aşkın süredir yönetilmeye alışmış bir ülkede, hiç kimsenin koalisyon ihtimaline razı olmadığının görüldüğünü belirterek, arık bu tedirgin dönemin geride bırakılıp, yeniden 2023 hedeflerine odaklanılması gerektiğini dile getirdi.
Hükümetin büyük ölçüde geçen 13 yıllık dönemin sürekliliğini sağlayacak bir yapıda oluşmuş olmasını, Türkiye adına kazanç olarak gördüğüne değinen Erdoğan, bunun, hem devam eden çalışmaların kararlılıkla sürdürüleceği hem gündemde olan projelerin süratle hayata geçirileceği hem de yeni projeler için güç toplandığı anlamına geldiğini söyledi.
Türkiye'nin 2023 hedefleri doğrultusunda, İstanbul'da inşa edilen 150 ila 200 milyon yolcu kapasitesine sahip yeni havalimanın 2018'de ilk etabının, 2024'de ise tamamının biteceğine işaret ederek Erdoğan, "Dünyanın belki de bir numarası olacak" ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Asya ile Avrupa'yı birbirine bağlayacak Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nün 4 gidiş ve geliş olacağını, ortasından yüksek hızlı trenin yer alacağını anlatarak, bu köprünün, üçüncü havalimanının yanından geçeceğini bildirdi.
Gelecek yıl tamamlanacak Avrasya Tüneli'nin delme işleminin bittiğini, çift katlı olacak tünelden otomobillerin geçeceğini belirten Erdoğan, bunların, "yeni Türkiye'yi" gösterdiğini vurguladı. Erdoğan, "Lafla yeni Türkiye olmaz, işte yeni Türkiye böyle olur" dedi.
Erdoğan, ulaştırma alanında yapımı devam eden önemli projelere değinerek, bu projelere Çanakkale Boğazı'na yapılacak köprünün de ekleneceğini söyledi.
Türkiye'nin enerji arz güvenliği açısından Akkuyu ve Sinop'a yapılacak nükleer güç santrallerinin büyük öneme sahip olduğunu vurgulayan Erdoğan, üçüncü nükleer güç santraliyle ilgili adımların da atılacağını bildirdi.
Yeni dönemde eğitim ve kültür politikalarına ağırlık verileceğini belirten Erdoğan, "Zarf güzel de mazrufta sıkıntımız var. Yani zarfın içini bizim güçlendirmemiz lazım. Onun için milli eğitimde milliliği güçlü bir müfredatı hayata geçirmemiz lazım. 12 yıllık süreçte belki de en zayıf kaldığımız alan bu oldu. Kültür politikalarımızda yoğun bir adım, yoğun bir programla çok daha güçlü bir noktaya ulusal ve uluslararası bazda gelmemiz lazım. Hükümetimizin bu konuda da ciddi hazırlıklar içinde olduğunu biliyorum" diye konuştu.
"Yeni bir anayasaya kavuşturamamış olmanın üzüntüsü içindeyim"
Altyapı konusundaki eksiklerini tamamladıkça Türkiye'nin, imkanlarının yükseltilmesi noktasında çok farklı bir seviyeye yükseldiğini dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:
"Başbakanlığım döneminde gerçekten çok gayret etmeme rağmen, çok emek vermeme rağmen Türkiye'yi yeni bir anayasaya kavuşturamamış olmanın üzüntüsü içindeyim. Zira dört siyasi parti bir araya geldik ve dedik ki 'Sayımıza bakmıyoruz, her parti 3'er tane üye versin, şurada bir anayasa izleme komitesi kuralım ve 3 üyeyle bunu yapalım.' Aslında komisyonlar böyle oluşmuyor. Parlamentoda komisyonlar sayınıza göre oluşur ama biz burada sayıdan vazgeçtik. 'Gelin yeter ki bunu yapalım' dedik. 60 maddeye kadar çıkıldı, orada tıkandı ve talepler geldi. Arkadaşlarımı gönderdim, görüştüler, ettiler. Yok illa 4'ünün de imzası olacak. Diğerleri yanaşmıyor. Ana muhalefet partisisin, gel beraber şu işi bitirelim, gelmediler."
"Başkanlık tartışmasında kimse rahatsız olmasın"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Meclis'teki dört siyasi partinin, halkın beklentisi olan yeni anayasa konusunda birlikte hareket etmesinin muhteşem olacağını ifade ederek, şunları söyledi:
"İktidar ile ana muhalefetin bu işi aslında gerçekleştirmesi gerekir. Bu dönemde Türkiye'nin yeni anayasasına kavuşmasını canıgönülden arzu ediyorum. Cumhurbaşkanı olarak bu konuda teşvik edici, ön açıcı bir konumda bulunacağımdan kimsenin şüphesi olmasın. Yeni anayasa hazırlıkları kapsamında başkanlık sisteminin konuşulmasından, tartışılmasından da kimse rahatsız olmasın. Partili cumhurbaşkanı olur, başkanlık sistemi olur, bundan niye rahatsız oluyoruz ki? G20 ülkelerinden en önde olanlarının hemen hemen hepsi başkanlık sistemiyle idare ediliyor ve buralara öyle geldiler. Dünyaya bakın, gelişmiş ülkelerin çoğu ya başkanlık sistemidir ya da yarı başkanlık sistemidir."
"Anayasa yamalı bohçaya döndü"
Meclis'teki milletvekili dağılımı sebebiyle yeni anayasanın birden fazla partinin uzlaşmasıyla hazırlanması mecburiyetinin olduğuna dikkat çeken Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
"Hazırlanan anayasa nihayetinde milletin onayına, takdirine sunulacaktır. Dolayısıyla yeni anayasa hazırlıklarının cesaretle yürütülmesi gerekiyor. Milletten niye çekiniyoruz? Hazırlayalım, millete gidelim. Millet versin kararını, ya "evet" desin ya "hayır" desin. Milletimiz, 13 yıldır verdiği güçlü demokrasi mücadelesiyle yeni anayasayı gerçekten hak etmiştir. Geldiğimiz noktada artık darbe anayasası ile bu iş gitmez. Ne kadar değiştirirsek değiştirelim yamalı bohçaya döndü bu. Onun için değerli kardeşlerim, mevcut anayasa ile devam edilmesinde ısrarın kimseye faydası yoktur. Ben 26. Dönem Meclisi'nde aklı selimin galip geleceğine, milletimizin sesine kulak verileceğine inanıyorum."
İçişleri Bakanı Efkan Ala ile Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Fahri Kasırga'nın da katıldığı toplantı sonrasında, Cumhurbaşkanı Erdoğan muhtarlara öğle yemeği verdi.