ANKA
Oluşturulma Tarihi: Eylül 05, 2007 13:12
Türkiye-AB ilişkileri konusunda danışmanlık hizmetleri veren CPS - Stratejik Danışmanlık Grubu Genel Müdürü Tulu Gümüştekin Türkiye’yi limanlar konusu başta olmak üzere zor bir sonbahar beklediğini ve bu yılki ilerleme raporunun da olumlu çıkmasının da güç olduğunu söyledi.
Haftalık İngilizce ANKA Review Dergisine AB-Türkiye ilişkilerinin geleceği üzerinde değerlendirme yapan CPS Genel Müdürü Tulu Gümüştekin AB ile ilişkilerde sonbahar aylarının her zaman önemli olduğunu ifade etti. Gümüştekin şöyle dedi: “Türkiye-AB ilişkilerinde yakın ve orta dönem sonbahar gündemi, geçtiğimiz yılki AB Zirvesi sonrasında çıkan bir karar ile meşgul olacağa benziyor. Bu karar doğrultusunda, Türkiye’nin deniz ve hava limanlarını Güney Kıbrıs’a açması konusunda, AB 2009 yılına kadar her sene bir değerlendirme yapacak. Bu da demek oluyor ki, Türkiye’nin AB’ye katılım için gösterdiği performansa özel bir misyon daha eklendi. Bunlar da Birlik içerisinde Türkiye’nin üyeliğine daha tereddütle yaklaşan üyeler için, Türkiye aleyhine kullanılabilecek önemli araçlar ve iddialar haline gelebilir. Bu çerçeve içinde biz önümüzdeki dönem sonbaharlarını oldukça önemsiyoruz.”
SONBAHAR SENDROMU VE LİMANLARTürkiye’yi bekleyen sonbahar sorulduğunda Gümüştekin şöyle yanıt verdi:
“Bu sonbahar için baktığımızda, Türkiye’nin çeşitli nedenlerden dolayı geçtiğimiz bir yılda yapması gerekenleri yapamadığını görüyoruz Sonuç olarak sonbahar döneminde bizi zorlayacak üç dört noktanın olacağı ortaya çıkıyor. Birincisi, Avrupa Komisyonu’nun Türkiye’de Eylül 2006 - Eylül 2007 dönemini değerlendireceği İlerleme Raporu’nun içeriğidir. İkinci olarak ise
seçim süreci ve 27 Nisan sürecinin değerlendirilmesi. Tüm bu gelişmeler bu sonbaharda çok olumlu bir İlerleme Raporu çıkmasının önünde engel teşkil ediyor.”
ÖNÜMÜZDE ÇOK KAVŞAK VARGümüştekin yakın dönem içinde Türk Ceza Kanunu’nun 301. Maddesi’ne ilişkin mutlaka bir açılım sağlanması, dini azınlıklarla ilgili Vakıflar Kanunu’nun çıkarılması ile Ombudsman ve Sayıştay meselelerinin de kısa vadede çözüme kavuşturulması gerektiğini kaydetti. Gümüştekin, “Devletin işleyiş ve dış politika sistemi proaktif yönetim temeline dayanmıyor, onun yerine olaylara tepkisel bir yaklaşım söz konusu. Güçlü hükümet Türkiye için bir fırsattır. Bu fırsat iyi kullanıldığı takdirde Türkiye AB yolundaki 2009 yılı kavşağını rahat döner. İyi kullanamaz ise 2009 kavşağında sıkıntı yaşanır" diye konuştu.
AB VATANDAŞI GENİŞLEMEYİ YENİ ANLADICPS Genel Müdürü Gümüştekin AB’nin de kendi içinde çözmesi gereken sorunlar ve gerçekleştirmesi gereken reformlar bulunduğuna ve AB’nin yaşadığı beşinci genişleme sürecinin Birliğe ve vatandaşlarına çok büyük bir katkısı olduğuna dikkat çekti. “Fakat bunu AB vatandaşı geç anladı, hatta daha yeni anlıyor” diyen Gümüştekin şöyle devam etti:
“AB’de bazı kesimler tüm siyasi, hukuki ve sosyal olaylara sebep, günah keçisini genişleme olarak değerlendirdi ve bunun bedelini iki üye ülkede yapılan referandumlar sonucu anayasaya hayır oyu ile ödediler. Türkiye’ye hayır diyenlerden kimlerin genişlemeye karşı oldukları için hayır dediğini ve kimlerin gerçekten sadece Türkiye’ye karşı oldukları için hayır dediğini tespit etmek, anlamak lazım. Bu analiz yapıldığı takdirde ve genişlemenin faydaları da hissedilmeye başladıktan sonra Türkiye’ye hayır diyenlerin sayısında yavaş yavaş bir azalma olacak.”
KIBRIS VE FRANSA’NIN DÖNEM BAŞKANLIĞI ZORLAŞTIRABİLİRHangi ülkenin AB Dönem Başkanlığını yürüttüğünün önem taşımakla beraber, Türkiye ile ilişkilerde tek başına belirleyici olmadığını belirten Gümüştekin şunları söyledi:
“Dönem Başkanı AB gündemini belirler, yönlendiricidir ve müzakereleri yönetir. Dönem başkanlığı farklı bir gömlektir. Bu süreçte kendi mili politikanızı bir kenara bırakır, AB gömleğini giyersiniz. Dönem başkanlıklarından çok da korkmuyorum çünkü belki işler beklenen hızda gitmez, ama gene de ilerleme kaydedilir. Bununla birlikte, İngiltere dönem başkanlığı, sürecin hızlandırılması açısından inanılmaz bir fırsattı. Türkiye’nin AB gündeminde çok belirleyici bir rol oynadığı zamanlarda, kuşkusuz kimin dönem başkanlığını yürüttüğü önemli ama Türkiye gündemde değil ise başkanlığı hangi ülkenin yürüttüğünün etkisi azalır.”
Kıbrıs Rum Kesimi ve Fransa’nın dönem başkanlığı ile ilgili soruya ise Gümüştekin şu yanıtı verdi:
“Tabi ki her AB üyesi gibi Kıbrıs’ın da dönem başkanlığını yürüteceği bir zaman gelecek ama daha var. Sırada öncelikle Slovenya, Slovakya ve Fransa var. Türkiye bunların hepsini aşar. Türkiye için kolay olmayacak dönem başkanlığı Fransa’nın dönem başkanı olması ile yaşanacak. Dönem başkanlıkları çok büyük bir avantaj olabilir ama çok büyük dezavantajlar yaratmaz. AB’nin zaten resmi bir politikası var. Müzakereler onun üzerinden yapılır. Dönem başkanlıkları konusunun kamuoyunda çok büyütmeye taraftar da değilim.”
BENİM SAATİM BRÜKSEL’E AYARLIGümüştekin, ANKA muhabirinin “Gördüğümüz kadarıyla kolunuzdaki saati şimdiden Avrupa’ya göre ayarlamışsınız, öyle mi” sorusu üzerine “Ben Belçika saati kullanıyorum. İnanılmaz yoğunlukta seyahat ediyorum. Her gittiğiniz yerde saat değişiyor. Bazen düzeltiyor bazen düzeltemiyorsunuz. Ben de bir çözüm buldum: saatlerimle hiç oynamayacağım. Belçika-Brüksel saat ayarını koruyup doğru saati bilebiliyorum ” dedi.
CPS Genel Müdürü Gümüştekin AB yolculuğundaki hayalini ise şu sözlerle özetledi:
“Kurduğum hayallerin en önemlisi de refah seviyesi yükselmiş, eğitim seviyesi yükselmiş medeni bir Türkiye. Ben, AB’ye üye olmuş bir Türkiye ve Avrupa Parlamentosu sıralarında oturan Türk milletvekillerinin el kaldırdığı günü görmeyi heyecanla bekliyorum. AB Politikasını yönlendiren Türk milletvekillerinin yer aldığı bir AB sahnesini heyecanla hayal ediyorum.”