Güncelleme Tarihi:
Gönül TUFAN soruyor: Virüsün en sevdiği bulaşma yöntemlerinden hapşırık mekanizması nasıl çalışıyor?
PROF. DR. DERYA ULUDÜZ (Cerrahpaşa Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı öğretim üyesi): Hapşırmak aslında burnumuzu temizlemek için kullanılan bir refleks mekanizmadır. Toz, polen veya koronavirüs gibi yabancı bir madde solunum yollarınıza giriş yaptığında burnunuz bundan rahatsızlık duyabilir, kaşınabilir. Böyle durumlarda vücudunuz burnu temizlemek için hapşırmanızı sağlar. Yabancı partikül girdiğinde burundaki hassas koku alma kabiliyetine sahip hücreler olan tüyler uyarılır. Bu tüysü hücreler, beyninizin derin bölgesi medullada ‘hapşırma merkezine’ elektrik sinyali göndererek burnun kendini temizlemesi gerektiğini söyler. Beynin hapşırma zamanının geldiğini anlatan bir sinyal göndermesiyle vücudumuz kendini yaklaşan kasılmaya hazırlar. Çoğu zaman gözler istemsiz kapatılır, dil damağımıza doğru hareket eder ve kaslar hapşırmak için kasılır. Bütün bu süreç sadece birkaç saniye içinde gerçekleşir ve burnumuzu büyük bir itim gücü ile zorlar. Hapşırık, bünyesinde birçok mikrop barındırabilir ve bu mikroplar solunum yolu hastalıklarının bulaşmasına sebep olur.
Hapşırırken gözleri kapatmak vücudunuzun oluşturduğu doğal bir reflekstir. İnsanların yüzde 35’i parlak ışığa maruz kalınca da hapşırır. Bu durum ‘ışığa karşı hapşırık refleksi’ olarak bilinir. Işık sinyalleri beyninizin derinliklerinde ‘hapşırma merkezine’ gider. Ve bu sinyaller ışık çok parlak ve şiddetliyse kritik bir eşik değere ulaştıklarında hapşırma refleksini tetikler.
PÜSKÜRTME HIZI SAATTE 160 KM’YE ULAŞABİLİR
Hapşırık refleksi esnasında önce ani ve derin bir şekilde nefes almaya neden olur. Ve artık bu noktadan sonra hapşırık durdurulamaz ve kaçınılmazdır. Diyaframınız bu nefes alınımını ve gerekli basıncı oluşturmak için büzüşürken, boğazınızın arkasındaki nefes borusu kapanır. Diyaframın oluşturduğu basınç ağızdan ve burundan hava, mukus ve tozu saatte 160 km’ye varan bir hızla saniyeler içinde çıkarır. Hastalandığımızda vücut sürekli hapşırık oluşturarak burun içinde bulunan sıvılardan kurtulmaya çalışır.
İNSAN OLMAK ZORLUKLARA KATLANMAKTIR
Ferda GÜNDEM soruyor: COVID-19 salgını için aynı zamanda bir ‘yalnızlık pandemisi’ deniyor. Yaşlılarımızın yalnızlaşması, cenazelere gidememek, yasımızı yalnız tutmak... Bununla ilgili görüşleriniz nedir, ‘yalnız pandemisi’ toplumları ve bizi nasıl etkileyecek?
PROF. DR. ARİF VERİMLİ (Psikiyatrist): Herkesin her şeye isim bulma merakı var. ‘yalnızlık pandemisi’ kavramı yaşanan durumu anlatmaya yetmiyor. Romantik ya da duyarlılık başka bir şey, COVID-19 ile mücadele gerçekten çok başka. İnsan olmak katlanabilmektir. Yalnızlığa, zorluğa, dünyada olabilecek her türlü felakete karşı dirençli durabilmektir.
65 YAŞ ÜZERİNE GECELER NEDEN YASAK
Mehmet H. AÇAN ve Nuran SELAMETLİ soruyor: Hocam ben 65 yaş üstüyüm. Bizler gece saat 20.00-sabah 10 saatleri arasında dışarı çıkamıyoruz. 65 yaş üzeri için saat kısıtlamasının sebebi nedir? Bu saatler yazın yürüyüş için en sıcak saatler oluyor. Ayrıca saat kısıtlaması olunca herkes bu saatlerde sokağa çıkıyor. Gece geç saatlerde dışarıda olsak kimse ile temasta olmadan rahat dolaşsak daha iyi olmaz mı?
PROF. DR. MEHMET CEYHAN (Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı): Aslında bu kısıtlamanın bilimsel anlamı yok. Saat 20.00’de 65 yaş üzerinin eve gelmesinin virüs bulaşıyla ilgisi yok; kısıtlama daha ziyade insanların o saatte açık olacak yerlere gitmesini engellemek için düşünülmüş olabilir. Oysa tam tersine akşam 20.00’den sonra insanlar mesai saatlerine kıyasla daha az ortalıkta oluyor ve bence risk daha az. Son üç haftadır vaka sayısı 900’lerden 1400’lere geldi. 65 yaş üzeri eve kapandığından virüse yakalanmıyordu. Ölüm oranı düşük ama 65 yaş üzeri dışarıya çıktıkça durumun nasıl devam edeceğini göreceğiz. Yoğun bakıma yatan hasta sayılarının ve ölümlerin yavaş yavaş arttığını görüyoruz yani 65 yaşı iyi koruyamıyoruz. Kendileri tedbirli ama karşılaştıkları kişiler tedbirsiz.